18 Temmuz 2007 Çarşamba

Cemil Topuzlu Paşa (İstanbul Şehremaneti)

İstanbul'un Efsanevi Belediye Başkanlarından.( 1868 - 1958 ) Türkiyenin Modern Cerrahinin
Kurucusu Hekim - ve Yönetici.1880 de Şam Askeri Rüştiyesini 1886 da Mektebi Tıbbiye-i Şahaneyi bitirdi.1888 de Cerrahi Uzmanlığıni için Fransa ya gönderildi. Üç yıl Pariste St Louis Hastahanesinde Asistan olarak çalıştı.1890 da İstanbul a döndü.ve Haydarpaşa Askeri Hastahanesinin Hariciye Bölümü Şefliğine atandı.Ertesi yıl Mektebi Tıbbiye-i Şahanede Müderris Yardımcısı olarak ders vermeye başladı.1894 te Müderris oldu.Zeynep Kamil Hastahanesini yeniden düzenledi.ve ilk özel Hastahane olarak hizmeteaçtı.Şişli Efdal Hastahanesinde çalıştı. II nci abdülhamidin Saray Cerrahlığını yaptı.1894 te Profesörlüğü sırasında Abdülhamidin Oğullarından birini bir operasyonla kurtarınca Abdülhamit kendisine
Mareşal rütbesi verdi.II nci Meşrutiyetin ( 1908 ) ilanından sonra çıkarılan bir yasayla rütbesi Miralaylığa indirilince Askerlikten ayrıldı.




Mektebi Tıbbiye-i Şahane ile Mektebi Tıbbiye-i Mülkiyenin birleştirilerek 1909-1910 da Tıp
Fakültesi adı altında öğretime geçmesini sağladı.Kendisi de bu Fakültenin başına getirildi.Fakültenin Rumeli yakasına taşınmasına karşı çıkarak görevinden ayrıldı.1912 de İsatanbul Şehremini ( Belediye Başkanı ) seçildi.Birinci Dünya savaşı yıllarını Cenevre de geçirdi.İstanbul a döndükten sonra Mayıs 1919 da ikinci kez İstanbul Şehremini seçildi.Ertesi
yıl görevinden ayrıldıktan sonra bir süre Damat Ferit Paşa Kabinesinde Bayındırlık Nazırlığında bulundu.Daha sonra hakkında kovuşturma açılacağını öğrenince Fransa ya gitti.1924 te Türkiye ye döndükten sonra resmi görev almadı.ve yalnız mesleği ile ilgili çalışmalar yaptı.
İstanbul un gelmiş geçmiş en önemli Belediye Başkanlarından olan Operatör Cemil Topuzlu
Paşa 1914 yılında halkın temiz hava alabileceği genişl bir mekan aramış,ve Topkapı Sarayı nın
arka tarafındaki boş araziyi bugünün Gülhane Parkı haline getirmişti.Yaklaşık üç yıl süren idareciliği sırasında Şehir hayatıyla ilgili olarak yaptığı yeni düzenlemelerle tarihe geçmiştir.



Sadrazam Ahmet Muhtar Paşa 1912 de Cemil Paşayı İstanbul un Şehreminliğine getirdiğini
şöyle anlatır; Cemil Paşa aslında Askeri doktordu.Sadrazam Paşanın ,Çiftehavuzlardaki Heykelli köşküne hayran olmuş,evini böyle süsleyen bir adam şehri de güzelleştirir diye düşünerek,Belediye Başkanı yapmıştı.Paşa hatıralarında Ahmet Muhtar Paşanın kendisini Belediye Başkanlığına getirirken Birkaç ay önce Göztepe-Feneryolu tarafında geziniyordum.Çiftehavuzlardaki köşkünü o zamana kadar görmemiştim.Binanın Mimari tarzıyla bahçenin tanzim şekli o kadar dikkatimi çekti ki bu Avrupai köşk kimin diye meraklandım,senin olduğunu söylediler,o zaman düşündüm ki evinin içinde ve dışında küçücük bir avrupa yaratan adamı Belediye Başkanı yaparsam İstanbul u imar eder işte Sadrazam olur olmaz seni bu makama getirmeyi bu yüzden düşündüm.dediğini anlatır.



Cemil Topuzlu nun birçok incelemesinin yanısıra Cumhuriyet öncesi döneminde yayınlanmış
Fenni Cerrahide his,Şeririyatı Hariciye adlı yapıtları vardır.Milli Edebiyat döneminin Tiyatro alanında sözü edilebilecek en önemli olayı Darülbedayinin kurulmasıdır. ( 1914 ) İstanbul Belediye Başkanı Cemil Topuzlunun girişimiyle ve Paristeki Odeon Tiyatrosu Müdürü Pierre Antoine nin çağrılmasıyla Darulbedayi-i Osmani kurulmuş yerli ve yabancı yazarların oyunları sahneye konmuş,Tiyatro oyuncusu yetiştirilmesine önem verilmiş,Sahnelerde yerli yazarların yapıtlarına öncelik tanınmıştı.


İşte Dostlar Cemil Topuzlu Paşanın biyografisi burada son bulurken,İstanbul a emeği geçmiş,
her faniyi rahmetle anıyor,ve bu güzel kent te yaşam devam ediyor.Şen ve esen kalın.

Erenköy Kız Lisesi / Padişah V.Murat'ın Bahtsız Kızı Hatice Sultan

Cumhuriyet kurulmadan önce Türk Kadınının aydınlanmasına ışık tutan birkaç okuldan biri olan Erenköy Kız Lisesi Kadıköyün en köklü Kız Lisesinin kuruluş tarihi 1911 yılıdır. O Yıl Numune Mektebi adıyla Rıdvan Paşa köşkünde açılan okul 1916 yılında Erenköy İnas Sultanisi yani kız lisesi olarak öğrenime başlamıştır.Erenköy,Çamlıca,ve Kandillinin birer kız lisesine dönüşmesinden sonra,Erenköy Mektep Binası son sahibi olan Mabeyinci Faik Beyden 7500 altına satın alınarak Maarife verilir.Mabeyinci Faik Bey Tütüncü Mehmet Halis Beyin ortağı olup,Türkiyenin ilk arsa ve bina spekülatörlerindendir.Herneyse sadede gelecek olursak,yatakhane binası olan Topcu Reisi Hacı Hüseyin Paşa Köşkü de Maarif Vekilliği tarafından son sahibi 5 nci Murat'ın kızlarından Hatice Sultan dan satın alınarak, Okulun yatılı kısmı genişletilmiştir. Yazımın sonunda Hatice Sultanın hazin hikayesine de değineceğim. 1945 yılının 22 Şubat gecesi binanın yanması üzerine çok dağınık bir alan içinde öğretime devam edenLise 1954-55 yılında şimdiki binasında öğrenime başladı.


Şimdi gelelim Hatice Sultanın yaşam hikayesine: Babası 5 ci Murat Abdülmecidin Şevkefza ValideSultan isimli, eşinden 1840 yılında doğdu.Amcası Abdülaziz tahta çıkınca Veliahd ilan edildi.Padişahın Mısır ve Avrupa gezilerine katıldı.Rus Elçisinin etkisi altında kalmakla suçlanan Mahmut Paşaya karşı Medrese öğrencilerinin ayaklanmaları sonucunda çıkan karışıklıklarda Abdülaziz in tahtan indirilmesi üzerine ,Padişah ilan edildi.

Ancak Abdülazizin tahttan indirilmesi sırasındaki olaylardan ve tahta çıkışından sonra Devlet ileri gelenlerinin Meşrutiyetrin ilanı konusunda birbirlerine düşmelerinden sinirleri ciddi biçimde bozuldu. Viyana dan getirilen,Profesör Leidesdorf un iyileşmesi için 3 ay Viyanadaki Kliniğinde tedavi görmesi gerektiğini bildirmesi üzerine 31 Ağustos 1876 da yani tahta çıktığından 93 gün sonra tahttan indirilerek yerine Mithat Paşaya Meşrutiyeti ilan edeceği konusunda söz vermiş olan II Abdülhamit tahta geçirildi.
Çırağan Sarayına gönderilen 5 ci Murat bir süre sonra iyileştiysede ,Ali Süavi ile Dostlarının onu yeniden tahta çıkarma girişimlerinden ( Çırağan Olayı ) ötürü ölümüne kadar sıkı bir gözaltında yaşadı.Ama dışarı çıkma dışında her isteği yerine getirildi.Şeker Hastalığından ölünce Yenicami Türbesindeki kabrine gömüldü. ( Çırağan Olayına ) da değinecek olursak , II Abdülhamidin yerine 5 ci Murat ı yeniden tahta çıkarmak için Ali Süavi Önderliğinde Çırağan Sarayına yapılan baskın ( 20 Mayıs 1878 ) Ruslara ödün verilmesine ve Ayastafanos Antlaşmasına karşı çıkan Ali Süavi 1877-1878 Rus savaşı yüzünden yurtlarından olmuş,göçmenlerden oluşan silahlandırılmış,bir topluluğu mavnalara bindirerek Çırağan Sarayı önüne çıktı. 5 ci Muratı gözetim altında tutulduğu özel Dairesinden çıkardığı sırada Saray,Beşiktaş Muhafızı Yedisekiz Hasan Paşa tarafından kuşatıldı.Ali Süavi ve Saldırganların çoğu olay yerinde öldürüldü.Bir bölümü de Divanı harbe verilerek cezalandırıldı.

Devrik Hükümdar Ailesi ve çocuklarıyla beraber Çırağanda çile doldururken senelerle beraber
Kızlarının evlilik çağı da geçiyordu.ve 5 ci Murat ın Büyük kızı yazımızda adı geçen Hatice Sultan Amcası Abdülhamid e yaşadığı zindandan kurtulabilmek için koca olarak bir Haremağasına bile rıza göstereceği yolunda haberler yolladı.Bu haberler karşısında yumuşayan II Abdülhamit zaten hiçbir zaman kardeşinin kızı Haticeyi öz kızından ayırmamış,beraber büyütmüştür.Sultan II Abdülhamit kızını evlendirirken yeğeni Haticeyi de istediği biriyle başgöz etmek arzusundadır.


Bu iki kuzen sultan,Sultan Abdülhamidin onlar için boğazda birbirine benzer şekilde inşa ettirdiği Saraylarında Dünyaevine girerler.Kuzenlerin Erkek yada kız olsun birbirlerini görme hakları vardır.Zaten bahçe komşusudurlar.Yeni Evliler adeta birlikte yaşar gibidirler.Hep siyahlar giyen Hatice Sultan Çocukluğundan beri Babasının intikamını almak için Amcasını canevinden vurma hayallerikurarmış. Güzelliğini kullanarak kuzeninin kocasını kendine aşık eder,çılgına dönen aşığına ' sen karını zehirle,bende kocamı zehirliyeyim diye öneri getirerek ancak o zaman kendisiyle evleneceği vaadinde bulunur,yavaş,yavaş zehirlenen sultan hiçbir Doktor anlayamadan ölüp gider.Neden sonra Hatice nin Sevgilisine yazdığı bir mektup,Saraydaki Muhabirler tarafından bulunmuş,ve Yıldız Sarayındaki Padişaha ulaştırılmıştır.Sultan II Abdülhamit hemen yeğenini çağırıp,sevdiklerine veda etmesini söylemiş O gün Hatice Sultan en güzel arabasını hazırlatmasını Haremağasından isteyip,Amcasının Sarayının yolunu tutmuş.Muhteşem bir şekilde giyinmiş,ve süslenmiştir.Okorkunç kapılardan geçen Hatice
Sultan ın oradan bir daha çıktığını kimseler görmemiş,Ama hiç kimsede bu olayı ağzına almaya cesaret bile edememiş,İşte Saray Entrikalarının hazin sonu böyle noktalanmış.İşte sevgili Dostlar gene ayrılık vakti geldi.Size Göztepe de köşkleri bulunan ve oturduklarını da
tahmin ettiğim iki Renkli kişiliği sizlere anlattım.Eksiğimiz,Noksanımız varsa suçumuz affola bir daha ki Sohbetimize kadar şen ve esen kalınız.

Mehaz = Pierre Loti ' nin Türk Kadınına Bakışı Notları.

Şehremini Rıdvan Paşa ve İstanbul'a Verdiği Hizmetler

Osmanlı tarihine yön veren meşhur Paşalardan geçilmezdi.O paşalar Devleti yönetirdi.En büyük özellikleri Padişah II. Abdülhamid e olan sadakatlarıydı.Bu sadakatları karşısında Padişah onlara servet bağışlardı. Üsküdar semti Bedirhan Aşiretinin Prenslerinden Kürt Ali Şamil Paşaya verilmişti.Onun düşmanı da İstanbul un o zamanki Şehremini yani Belediye Başkanı Rıdvan Paşa idi.Rıdvan Paşa Ali Şamil Paşanın kardeşine ait köşkün önündeki yolu asfaltlamadığı için aralarında başlayan düşmanlık sonunda Şişli de ıki gurubun adamları çatışmış,bu çatışmada Şamil Paşanın yeğeni vurularak ölmüştü.Oda yeğeninin intikamını almak için Belediye Başkanıyla oğlunu Göztepe Tren İstasyonu çıkışında bugün Rıdvan Paşa adını taşıyan sokağın başında kürt Silahşorlara vurdurarak öldürmüştü.Belediye Başkanının öldürülmesine çok kızan Abdülhamit bu olayın ertesinde Bedirhan Aşiretinin İstanbuldaki bütün üyeleri kadın erkek ayırımı yapılmadan sürgüne gönderilmişti.


Rıdvan Paşa iyi bir Belediye Başkanıydı.Çalışkandı, Bir oğlu birde kızı vardı.Fakat bu iki evladı da onu hüsrana uğratmışlardı.Rıdvan Paşanın kızı bir Çerkezi seviyordu.Kocası ve bir çocuğu olmasına rağmen bu genç adamla birlikte kaçtı.Sonraları İstanbul a dönen kızını evine kabul etmedi.Bu bir baba için çok acı bir şey,Zaten oğlu Reşat Bey yüzünden mutsuzdu.Şimdi kızı yüzünden de mutsuz oluyordu.Rıdvan Paşa büyük bir adam olmak için çalıştı.Sadece kendisi için vardı.Çocuklarının eğıtimini ihmal etti. İşte sonucu büyük bır hüsran.Oğlu tiyatroya meraklıydı.Oğlunun tiyatroyla uğraşmasını istemiyen,İstanbul Belediye Başkanı Türkçe oyun oynanmasını yasak etti.Yalnız yabancı topluluklara ve Karagöz,ve Meddah gösterilerine
izin verdi.Topluluklar çaresizlik içerisinde İstanbul dışına dağıldılar.Meşhur Kel Hasan Topluluğu Manastıra, Edirneye oradan Selanik e gitmişti.1906 Rıdvan Paşa öldürülünce yerine Bursa Valisi Reşit Paşa geldi. Ve Tiyatrolar yeniden açıldı.Özellikle Mınakyan Topluluğu Temsillere başladı.Ayni yıl Ahmet Fehim Efendi Osmanlı Tiyatrosu adıyla bir topluluk kurdu.


Santa Marya Draperis Kilisesi gelip geçenler pek farkında değillerdir.Ama kilisenin İstiklal Caddesi üzerinde 3 kemerli kirişin sağdaki kemerin üzerinde mermer plakaya yazili bir kitabe meraklıların dikkatini çeker.Burada Osmanlı Padişahının ve bir İstanbul Belediye Başkanının adı yazılıdır.Peki kimdir bunlar,Kilisenin yapımına izin veren Padişah Sultan II Abdülhamittir.Kilisenin yapımında yardımları dokunan İstanbul Şehremini yani Belediye Başkanı ise sonradan Bedirhaniler tarafından düzenlenen bir suikastte öldürülecek olan Rıdvan Paşa dır.
Lübnanlı bir Hrıstiyan olan Said Naum Duhani hatıralarında Santa Maria Kilisesinin yeryüzünde
kapısının üzerinde bir Padişah Halifenin adının yazıldığı Vatikana bağlı tek kilise olduğu belirtilir.


İstanbul un Anadolu yakasında ilk Gazhane 1864 yılında Beylerbeyi Sarayının onarılıp yeniden
kullanılmaya başlamasıyla açılmıştır.21 Nisan 1865 tarihinde Beylerbeyi Sarayının aydınlatılması için Kuzguncuk ta bir Gazhane tesis edilmiştir.Zaman geçtikçe yetersiz kalan Kuzguncuk Gazhanesi yerini 1891 yılında Kadıköy Hasanpaşa da tesis edilen Kadıköy Gazhanesine bırakmıştır.18 Temmuz 1891 Tarihinde inşaası bitirilip,hizmete açılmıştır.İşletme hakkı Mukavele ve şartnamenin onayı ile Fransızlara verilmiş olup,Parisli Demir Fabrikatörü Mösyö Şarl Jörü adına Mühendis Anatoli Barcih ile Şehremini İsmail Rıdvan Paşa arasında imzalanmıştır.İşletme hakkı 50 yıllığına verilmiş olup, Kadıköy Gazhanesini işleten Üsküdar-Kadıköy Gaz Şirketi 1924 yılında Cumhuriyet Hükümeti ile ek bir anlaşma yaparak,işletme hakkını devam ettirmiştir. 21 Temmuz 1945 te İETT ye bağlanarak işletmeye devam etmiş ve 1993 yılında diğer Gazhanelerle birlikte işletme kapatılmıştır.Benden aktarması Hepinize Mutlu,Entrikasız güzel günler dilerim.

2 Temmuz 2007 Pazartesi

Kara Kalem Resimlerim

Sevgili Dostlarım.
Sizlerle karşılıklı olmasa bile, Asrımızın iletişim kolaylıklarıyla yazarak, çizerek, söyleyerek ,sergiliyerek ulaşabiliyoruz.Bu bana ürettiklerimi sizlere sunma kolaylığını sağlıyor. Daha evvelki yazılarımda karakalem,Pastel resimler yaptığımdan bahsetmiştim.Bu gün size bir demet sunuyorum.Amatör olarak hiçbir iddiada bulunmayarak resim yapmaya devam edeceğim.Umumiyetle Portre çalışmayı çok seviyorum. Ve çizdiğim resimlerde model olarak ailemi seçtiğimden ,resimlerini güzel yapmak zorunda olduğumu takdir edersiniz.Model bulmanın zorluğundan ,titiz ve birebir benzetmeye çalışıyor,gayret ediyor ve çabalıyorum.

Diyeceksiniz ki yaşın gelmiş yetmişe ,işin bitmiş,gidiyorsun kıyamete.İşte Dostlarım insanlar bir yaşa geldiğinde bir ölüm korkusu yaşarlar,Bu geçici bir vesvesedir.Ben bu korkuları yaşamamak için faal olmak gereksinimini duyuyorum.Üret ve paylaş,hiçbirşeyi kendine dert etme.Tabiki Takdiri ilahidir,Topraktan geldik,toprağa karışacağız.Buna hiçbir kuvvet mani olamaz.
Ölüm heran yanımızda,Alnımıza ne yazılmışsa o olur.Daha yaşayacak ömrümüz varsa,ürettiklerimizle arkamızda bırakacağımız eserlerle anılmak ne güzel şeydir.Ben ilk etapta böyle bir badireyi atlatmış bir faniyim.Kalbimdeki kaç damarın Bay Pas edildiğini bilemiyorum.Raporumda çok damar deniyor.Sağ bacağımdan bir metreden uzun bir damarın alındığını biliyorum.Yani velhasıl daha ömrümüz dolmamış.Onu güzellıklerle süsleyip yaşama güler yüzle devam ediyorum.


Geçende bir gazete haberi okudum.Çok üzüldüm.Spor Yazarı Kazım Kanat Kardeşimizin 4 aylık
ömrü kaldığından bahsediyor,ama Allahın işine karışmak kimsenin harcı değil.Kendileri Beşiktaş taraftarıdır,Fenerbahçe miz hakkında olumlu konuşmaz ama,Beyanatında 4 ay hastahanelerde tedavi göreceğime,Antalya da motorumda istediğim gibi yaşarım,diye hiçbir tedavi istemeyip,ölümü tevekkülle karşılıyacağını söylemiş,üzüldüm ama medeni cesaretini saygı ve üzüntüyle karşılıyor,Kalan günlerinin mutlulukla geçmesini diliyor,Gözlerinden öpüyorum


İsterdım ki hep iyi şeylerden bahsedelim.Ama yaşamın içinde üzüntüler,kederler,neşe ve sevinçlerinbulunduğu bir dünyada yaşıyoruz.Yazıma son verirken,hepinize Sıhhat,Neşe,Saadet ve Mutluluklar dileyen Ağabeyiniz ben Özer Rayman daha nice yıllar Dereden Tepeden Sütunlarında görüşmek üzere Allaha Ismarladık...

Babalar Günü (Derlemeler)

Sevgili Dostlar,
Bu gün size,Dört adet Fotograf sunuyorum. Bunlar bir Baba üç evlat, veyahut iki Baba,iki evlat,yada iki torun olarak algılayın.Babam Rahmetli Yusuf Ziya Rayman,evladı olarak ben Özer Rayman, Torunları Dilek ve Tunç Rayman lar.

Bu gün Babalar günü evlatlarımın Babası olmanın gururunu ve hazzını yaşıyorum.Bir evlat olarak ta ölmüş olan Babamın hasretini evlatlarıma verdiğim sevgi ile bastırmaya gayret ediyorum,Babalar günü önemine binaen derlediğim veciz sözleri sizlere gururla sunuyorum, Yüreği Baba sevgisi şevkatiyle çarpan herkesin Babalar günü Kutlu olsun,Allah dünyadaki sevgilerin en yücesi olan evlat sevgisini,Anne, Babaya vermiştir,Bu sevginin hiç bir menfaati ve kuralı yoktur, Anne ve Babaya evlat sevgisini, evlada AnaBaba sevgisini veren de yine odur.Hayvanlara bile bu sevgiyi vermiştir.
Cenabı hak insan neslinin devamı için kalplere evlat sevgisi yerleştirmiştir. Baba sevgisi tıpkı Ana sevgisi gibi tanımı güç sınırı çizilemez bir sevgidir.Çocuklar için en mutlak sevgi,herkesinde bildiği üzere Anne sevgisidir.Baba sevgisi ise bütünün diğer parçasını oluşturmaktır.Ateşin yaktığından,Güneşin hareket ettiğinden,gerçeğin bir yalan olduğundan,kuşkulan,Fakat benim seni sevdiğimden asla kuşkulanma. Babacığım Babalar günün kutlu olsun.Rahmetin bol,Mekanın cennet olsun.


Sevginin üst noktasını Ana Baba sevgisi oluşturur.asıl olan Baba sevgisidir.Anne Hormonlarından dolayı zaten evladını sever.Her ne olursa olsun ama Babanın sevgisi tamamen içinden gelir.Baba sevgisini koru,o sevgiyi kesip atarsan tanrı da senin mutluluk ışığını söndürür.İnsan Babasına borçlu olduğu saygıyı ancak Baba olunca duyar.Sevgi koşulsuz bağlılıktır.Sevgi çeşitleri doğa ve doğaötesini baz alırsak,sayılamıyacak kadar çoktur.Örneğin Ana Baba sevgisi ,Allah sevgisi,İnsan sevgisi,Eş sevgisi,Bilhassa Ana Baba sevgisi olgunlaşmada mutlaka gereklidir.Ve basamak,basamak yaşanmalıdır.




Ailenin sıcaklığı ,Annenin şevkati,Babanın sevgisi ıyi bir Baba çocuğuna sevgisini gösterirken,diğer taraftan da gerekli olan sertliği gösterir.Anne şevkati ve sevgisi babanın sevgi ile beraber himayesi ve desteği çocuğun ideal gelişmesini sağlamlaştıran özelliklerdir.
Veciz sözler burada hitama ererken ,bir defa daha tekrarlayacak olursak,Yüreği Baba sevgisi şevkatiyle çarpan herkesin Babalar günü defalarca kutlu olsun. Sevgili Dostlar.

Editörün Notu :
Sadece tek bir gün Anne ve Babalarımızın Değildir,Nefes aldığımız sürece bütün günler onlarındır..Sizi ömrümüzün yettiği sürece seveceğiz,sayacağız...



Işıldayan gözlerinle, güleç yüzünle Vakitli vakitsiz, öfke selinle Hiç beğenmediğin, otuz beş yılımla Bana güç veren kudretsin Baba Anama yarsın, bana kanatsın Ne zaman sıkışsam, yanımda varsın inan ki her zaman, aklımda varsın Anlatsam da cilt, cilt, sığmazsın Baba...