24 Ekim 2009 Cumartesi

Aktivitesi Yüksek Değerli Bir Besin - Arı Sütü ve Bal

Arı Sütü 6 - 12 günlük işçi Arıların kafalarındaki çene altı (Mandıbular) ve hipoforenks bezlerinden salgılanan besin değeri ve biyolojik aktivitesi çok yüksek değerli bir üründür. Beyaz krem renkte,pelte kıvamında kendine özgü kokusu,ve ekşi - acı bir tadı bulunmaktadır.Arısütü kovan içerisindeki genç larvaların ve Ana Arının beslenmesi için kullanılır. İşçi Arılarla Anaarı arasında genetik olarak bir fark yoktur.Larvaların beslenmesine bağlı olarak bunlar ya işçi arı veya Anaarı olurlar.Kovanda sadece Ana Arılar tüm hayatı döneminde arı sütü ile beslenir.Larva döneminde arı sütü ile beslenen Ana Arılar gelişmesini daha erken tamamlıyarak 16 günde ergin hale gelirler.3 günden sonra bal ve polenle beslenen işçi arılar ise gelişmesini 21 günde tamamlar.Ana arılar işçi arılara oranla çok daha iri ve dayanıklıdır.


Ana arılar tüm larva ve ergin dönemlerinde arı sütüyle beslendiğinden yumurtalıkları ve spermatekalrı (Erkekten gelen spermayı depo eden kese) çok iyi gelişmekte günde 1500-3000 yumurta yumurtluyabilir.ve bir günde yumurtladığı yumurtaların ağırlığı kendi ağırlığına eşittir. Hayatı boyunca Arı sütüyle beslenen Ana arılar 3 - 4 yıl yaşayabilirler.Fakat bal ve polenle beslenen işçi arılar sadece 5-6 hafta yaşayabilirler.Ana arı ile diğer işçi arılar arasındaki farklılıklar bu özel dietten (Arı sütü) kaynaklanmaktadır.


Arı sütünün fiziksel ve kimyasal özelliklerine gelince, Laboratuvarlarda yapılan analizler sonucunda bu gizemli besinin içinde su,proteinler, şekerler serbest esansiyel amino asitler ve yağ asitleri ve mineraller bulunmaktadır.içinde yoğunca B vitamini olduğu,içeriğinde A- d ve K Vitaminleri bulunmaktadır.Ayrıca mineraller, iz elementler ve Antioksidan maddelerin olduğu belirlenmiştir.Günümüzde Teknolojinin çok ileri bir düzeye ulaşmasına rağmen Arı sütü içerisinde % 3,5 oranında bilinmeyen maddeler bulunmaktadır.Bu bilinmeyen maddeler metabolizmayı düzenlmekte,vücudun direncini ve bağışıklık sistemini güçlendirmekte,hücre yenilenmesini sağlamakta ve bünyeyi güçlendirmektedir.


Arı sütünün sudaki çözeltisinin vazodilative (Damar açıcı) etkisi olduğu saptanmıştır. Bu aktivite bala nazaran 100 - 200 kat daha fazladır. Arı sütü insanın fiziksel ve ruhsal yapısına genel yapısına iyilik hissi verebilir.Kadınlarda regl halleri düzenlemeye yardımcı olabilir.Menapoz dönemlerinde bünyeyi desteklemeye yardımcı,saç dökülmesine önlemeye yardımcı,sürekli yorgunluk,bitkinlik hallerini düzenlemeye yardımcı RNA ve DNA deposu olduğundan yaşlanmayı geciktirebilir.Yorgun ve bitap düşmüş vücut mekanizmasında iyi hücre faaliyetini canlandırıp arttırır.Gençlik verir,Arı sütü Antibiotik ve Antimikrobiktir.Özellikle verem mikrobu üzerinde büyük öldürücü özelliğe sahip olabilmektedir.


Arı sütünün 2 kullanım şekli vardır.Birincisi saf olarak, ikincisi ise balla karıştırılarak,saf olarak alınması halinde dil altına konur ve yaklaşık 5 saniye kadar dil altında bekletilir ve sonra yutulur.Balla karışması halinde dil altında bekletmeye gerek kalmaz.Saf arısütünün kullanıcı tarafından muhafazası zor olabileceğinden en iyi kullanım şekli bal ile karıştırılarak alınmasıdır.Bal ile karıştırılıp alındığı zaman kana karışması ve faydasını göstermesi daha hızlı olur.Arısütü saf veya balla karışmış olarak her iki şekildede sabah ve Akşam olmak üzere aç karnına alınmalıdır.Bunun yanı sıra Arısütünün karıştırıldığı balın kalitesinin iyi olması nektarı yüksek çiçeklerden elde edilmiş olması hileli ve kalitesiz olmaması gerekir.Arısütü saf veya balla karışmış her iki haldede kesinlikle metalle temas edilmemeli ışıkta kalmamalıdır.


Arısütünün faydalarına gelince - Düzenli kürler uyguluyarak kullanılması halinde, yorgunluk,Halsizlik, Bitkinlik ve çalışma isteksizliklerini gidererek organizmaya Aktivite kazandırır.Enerji açığını kapatır.Beyin performansı gerektiren durumlarda özellikle öğrencilerin sınav dönemlerinde daha başarılı olmalarında,yorgunluk ve endişe duymamalarına yardımcı olur.Üstün hücre yenileyici özelliği nedeniyle yaşlanmayı geciktirir ve çocuk sahibi olmak isteyenlere yardımcı olur, Seks performansını en yüksek düzeye çıkartarak dengeli bir seks yaşantısının sürdürülmesi ile cinsel isteksizliklerin giderilmesine yardımcı olur.Sporcuların harcadıkları aşırı enerjiyi dengeler,yarışma öncesi yapılan kürlerle vücuda mukavemet ve aktivite kazandırır. Yaşlılıkla oluşan damar ertliği tedavisi bitkinlik ve yaşama isteksizlikleri ile kandaki kolestrol lipid seviyesinin ayarlanmasında yardımcı olur.Anemi (Kansızlık) organizmanın yeterli kan üretimini sağlamaya yardımcı olur.Hastalıkların ve Ameliyatların iyileşme dönemlerinin çabuklaştırılması ile zafiyetlerde,nekahat dönemlerinde vücudun gıda rejimini desteklemek amacıyla kullanılır.


Mide-Bağırsak sistemine ait hastalıklarda (Kolit,Ülseri Gastrit) Böbrek ve idrar yolları hastalıklarında Karaciğerin fonksiyonlarını tam olarak yerine getiremediği durumlarda ve Allerjik rahatsızlıklarda solunum sistemi hastalıklarında (Tüberkiloz,Astım,Bronşitte) saç dökülmelerinde saçlı ve saçsız derinin değişik hastalıklarında,Bayanların regl dönemlerindeki düzensizlik ve ağrıların giderilmesinde vücut organlarının deforme olmadan orjinal şekillerinin korunmasında (Özellikle Bayanların Göğüslerinde) süt verme fonksiyonunun arttırılmasında ve özel cilt bakımlarında,Erken bunama,Hafıza kaybı,Zeka geriliği Alkolizm gibi rahatsızlıkların tedavisine yardımcı olarak,Zayıflama rejimlerinde dengeli bir beslenme temin ederek vücut direncini arttırmada kullanılabilmektedir.


Arı poleninin kullanımı - Literatürlerde farklı tavsiyeler bulunmakla beraber ideal doz 3 yaşından 5 yaşına kadar günde 12 Gram (4 Tatlı kaşığı) Bazı durumlarda günde 35 Gramlık şok düze uygulanabilir.İdeal bir kür enaz iki ay sürmelidir.Polenin muhafazasına gelince serin ve rutubetsiz bir yerde, tercihan Ambalaj içinde Buzdolabında muhafaza ediniz. Cam kavanozdaki polenleri ise kapalı şekilde Buzdolabında saklayınız.Ve son olarak iyi bir bal nasıl Anlaşılır ? - Bal Buzdolabında şekerleniyorsa gerçektir.Balın kesafeti (Yoğunluğu) çok,Akışkanlığı sürekli olmalıdır.Kesik kesik akan bal sahtedir. Çiçek Balı hızlı, Çam balı ise yavaş yavaş akar. Gerçek bal kaşıkla alındığı zaman kesintisiz gelir.Buzdolabında yaklaşık bir ay bekleyen bal krem yada tereyağ kıvamına gelmesinin balın hakiki olduğunu gösterir.En doğrusu en önemlisi bal gerçek Arıbalı üreten Arıcılardan alınmalıdır. Şifa niyetine yiyin,Sıhhat ve Afiyette olun,Şen ve Esen kalın.
Not - Burada Balın faydalarından bilgi amaçlı bahsettik.Balı herhangi bir hastalık için kullanırken Muhakkak Doktorunuza danışmayı ihmal etmeyiniz..

Dünyaca Tanınan Modern Türk Şairi - Can Yücel (1926-1999)

Eski Milli Eğitim Bakanlarından Hasan Ali Yücel'in oğlu 1926 yılında İstanbul da doğdu.Ankara ve Cambridge Üniversitelerinde Latince ve Yunanca okudu. Çeşitli Elçiliklerde çevirmenlik ,Londra da BBC nin Türkçe bölümünde Spikerlik yaptı.Askerliğini Kore de yaptı. 1958 de Türkiyeye döndükten sonra bir süre Bodrum da Turist Rehberi olarak çalıştı. Ardından bağımsız Çevirmen ve Şair olarak yaşamını İstanbul da sürdürdü.1956 yılında Güler Yücel ile evlendi. Bu evlilikten iki kızı (Güzel ve Su) ve bir oğlu (Hasan) oldu.Son yıllarda Datça'ya yerleşti ve her hafta Leman, her ay Öküz Dergilerinde yazıları ve Şiirleri yayımlandı.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e hakaretten yargılanan yücel 18 Nisan seçimlerinde ÖDP nin İzmir birinci sıra Milletvekili adayı oldu. 12 Ağustos 1999 gecesi ölen Şair çok sevdiği Günebakan çiçekleriyle uğurlanarak Datça'ya gömüldü.


Can Yücel 1945 - 1956 yılları arasında Yenilikler, Beraber, Seçilmiş Hikayeler, Dost, Sosyal Adalet, Şiir sanatı, Dönem , And, İmece ve Papirus adlı dergilerde yazdı. 12 Mart 1971 döneminde Che Guevera ve Mao'dan çeviriler yaptığı gerekçesiyle 15 yıl hapse mahküm oldu. 1974 te çıkarılan genel afla dışarı çıktı. Dışarı çıkışının ardından Hapiste yazdığı bir Siyasinin Şiirleri adlı kitabı yayımlandı. 12 Eylül 1980 sonrasında müstehcen olduğu iddiasıyla Rengahenk adlı kitabı toplatıldı. 1962 de İngilteredeyken 1709 yılından kalma, Latin harfleriyle taş baskısı olarak basılmış bir Türkçe Dilbilgisi kitabı bulması geniş yankı uyandırdı.Şiirlerinde Argo ve Müstehcen sözlere sık sık yer veren bu nedenle zaman zaman dikkatleri üzerine çekip koğuşturmaya uğrayan Yücel, ilk şiirlerini 1950 yılında Yazma adlı kitapta toplamıştır.


Can Yücel taşlama ve Toplumsal duyarlılığın ağır bastığı şiirlerinde, yalın dili ve buluşları ile dikkati çekti. Can Yücel in ilham kaynakları ve şiirlerinin konuları Doğa, İnsanlar,Olaylar,Kavramlar,Heyecanlar,Duyumlar ve Duygulardır. Şiirlerinin çoğunda Sevdiği insanlar vardır.(MaAile) Şairin kitaplarından birine koyduğu bir Ad. Can Yücel için Ailesi çok önemlidir. Eşi Çocukları, Torunları, Babası bu insanlarla olan sevgi dolu yaşamı şiirlerine yansımıştır. Küçük Kızım Su'ya, Güzel'e Yeni Hasana yolluk. Hayatta Ben en çok Babamı Sevdim, Bu sevgi şiirlerinden bazılarıdır.


Can Yücel ayrıca Lorca, Shakespeare, Brecht gibi ünlü yazarların oyunlarından çeviriler yaptı. Shakespeare çevirileri ( Hamlet, Fırtına, Bir yaz gecesi rüyası ) aslına tam olarak bağlı kalmasada son derece başarılıdır. Shakespeare'in ünlü To be or not to be sözünü bir ihtimal daha var oda ölmek mi dersin şeklinde Türkçeleştirmiştir.1959 da ilk baskısı yayımlanan (Her boydan) adlı kitabında Dünya Şairlerinin şiirlerini serbest ama çok başarılı bir biçimde Türkçeye
çevirmiştir.Şairden Seçtiğimiz bir demet şiiri siz Şiir seven Dostlarımıza ithaf ediyorum.


YAPRAK DÖKÜMÜ
Sararıp dökülmeden önce kızaran yapraklar ki onlar
Şan verdiler ortalığa bütün bir Sonbahar
Mevsim dönüp te yeniden yeşermeğe başlayınca rüzgar
Çıplaklığında o Atın yine onlar koşacaklar
O Çocuklar
O Yapraklar
O Şarabi eskiyar
Onlarda olmasa benim gayrı kimim var ?

DEĞİŞİK
Başka türlü birşey benim istediğim
Ne Ağaca benzer,Ne buluta benzer
Burası gibi değil gideceğim Memleker
Deniz ayrı Deniz,Havası ayrı hava
Nerde gördüklerim,Nerde o beklediğim kız
Rengi başka Tadı başka

BÜYÜK CAN DEDİ Kİ
Kovalamayın Beni yatağa
Hiç uykum yok
Daha lafınıza karışacağım
Ortalığı dağıtacağım
Televizyonu kapatacağım
Ayçiçeği resmi yapacağım daha
Başparmağıma şiir okuyacağım
Islık çalacağım
Daha çok işim var
Gecenizi karartacağım
Kütahya vazonuzu kıracağım
Vakitsiz yatırmayın beni
Daha çok erken

HAYAL OYUNU
Ellerindi Ellerimden tutan
Ellerimdi ellerinden tutan--
Bıraktığı anda Ellerimiz ellerimizi
Gökyüzüne vuracaktı gölgeleri ellerimizin
Kimbilir kaç Martılar halinde
Bir Masada karşı karşıya
Seyrederken dudaklarını senin
Dile gelmiş ilk Türkçeydik
Henüz başlamış kül rengi bahar
Ne savaş,Ne barıştık biz
Bu Dünyaya yeni gelmiş bir diyar
Manolyaya gece konmuş kumrular


KAYIP ÇOCUK
Birden işitmez olsun ayak seslerim
Gölgem bir başka sokağa sapıversin
Unutayım biranda herşeyi
Nerde oturduğumu
Bir tuhaf adam olduğumu Can adında
Aklım arayadursun başka kapılarda kısmetimi
Ben,bilemediğim sokaklarda bir başına
Gönlüm öylesine geniş, öyle ferah
İlk görmüş gibi Dünyayı
Bir şaşkınlık içinde,yeniden doğmuş gibi
Hatırlamam artık değil mi? Dostlar
Hatırlamam artık garipliğimi

KİBRİT ÇAKIYORSUN KARANLIKTA
Kibrit çakıyorsun Karanlıkta
Badem çiçeklerini görmek için
Ve Mart Denizlerinde tedirgin bir çift
Sarnış Gemisi Gözlerin
Bir iş açacaksın sen başımıza
Yangın mı olur artık, Bahar mı ?

Bİ DAMLACIK
Duru bir yeşildi ortalık
Akşam güneşi,kırılmış bir mızrak boyu
Ve çocuk sesleriyle iniyordu ışık
Ağlarda sanki dargın bir kılınç balığı
Pullarını döküyor üstüme
Bir sessizliğin anlatmak için yazıldı bu şiir
Belki de anmak için
Bi Damlacık bir sessizliği

HAYIR
Dinlensin diyedir Gözlerimiz
Bu önümüzde açılıp giden manzara
Bu Dünya, yoruldu mu kuşlar konsun diyedir
Ve Tanrılar boşluktan bakınca
Ellerimize malum olur nedense
Suların rengi balıklarıyla,çiçekleriyle
Düşünmenin huzuru ayan olur
Soğuğun sessizliği hakeza
Yuvarlanan yıldızlar içinde saçlarımız
Boylarımız büyür usul usul
Duyulmasın diye gürültüler uykularda
Yağmur yağar geceleri


CENNEŞANUHU
Baykuş aslen bir hatundur,bakmayın baylığına
Mekanı cennet ola,Makamı Şattaraban
Her Mendakkadukkada bir dokuz doğuran
Kuşkonmaz sütüyle emziriyor geceyi
Ve zifiri yıldızlar ürüyor, eski samanyollarından
Yavruları yetişip süzüldü müydü Dünyaya
Kadifeden çıtı çıkmaz kanatlarıyla
Düşlerini yiyiyorlar,gümüşü düşlerini gülibrişim
Ağaçlarının
Nasıl yerse ayçiçeği,çekirdeklerini çocuklar
Dişlerinin arasında çatırdatarak çıtır çıtır
Tuh sana Puhu kuşu
Çini Mürekkebinlen sarı,susak ve uykusuz nehrime
Batırdığın bu kaçıncı Tahtel-bahir

MUHABBET
Bir fasulye çimleniyordu
Çiseledikçe yağmur
Koştum vardım yanına
Anlasın ne nimet olduğunu
Sen git yerine, dedi Ayşekadın
Böyle kibar erkeğin Ayağ'na
Ben kendi Ayağım'nan gelirim
Bu muhabbeti görünce uzaktan
kıpkırmızı oldu Biberiye
Bayram nedir ki dedim kendi kendime
Bayram bir ömürdür, Ben gibi bir Deliye

SABAH SABAH
Bu gül birşeyin anısı olacak ama neydi unuttum
Kimbilir belkide sabah sabah yeniden açan umudun

HAYATTA BEN ENÇOK BABAMI SEVDİM
Hayatta ben ençok Babamı sevdim
Karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk
Çarpı bacaklarıyla,ha düştü, ha düşecek
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın Babamı ben öyle sevdim
Bilmezdi ki oturduğumuz semti
Geldimi de gidici, hep hepp acele iş
Çağın en güzel gözlü Maarif Müfettişi
Atlastan bakardım nereye gitti,
Öyle öyle ezber ettim gurbeti
Sevinçten uçardım hasta oldum mu
40 ı geçerse ateş,çağırırlar İstanbul a
Bi helallaşmak ister elbet, diğ-mi oğluyla
Tifoyken başardım bu aşk oyununu
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu
En son teftişe çıkana değin
Koşuştururken ardından, o uçmaktaki devin
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, Can evim
Hayatta ben en çok Babamı sevdim

14 Ekim 2009 Çarşamba

Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler (Snow White and The Seven Dwarfs)

Sevgili Dostlar, Sinemadan Hit olmuş Filmlerden bahsederken ,mini,mini yavrularımızı unutmuş değilim. Bugün onlara Büyük Çizer Walt Dısney'in çizgileriyle Dünya Masal klasiklerine girmiş Bir çocuk filmini anlatmak istiyorum. Yalnız Masaldan sonra herkes yatağına Marş, Marş.Masalımız Bir varmış Bir yokmuş, Evvel zaman içinde , Kalbur saman içinde,Deve Tellal, Pire Berber iken, Ta Uzaklarda bir ülke varmış. Mevsimlerden kışmış, Heryer karla kaplıymış, Kraliçe Sarayın Pencerelerinden birinin arkasında bir yandan nakış işliyor, Bir yandan da hayal kuruyormuş. Derken parmağına iğne batmış, ve gergefin üstüne 3 damla kan akmış, Kraliçe hayallere dalmış, Kan damlalarına bakınca Çocuğum kız olursa, Teni kar gibi ak, yanakları elma gibi,saçlarıda kömür gibi kapkara olsun diye geçirmiş içinden.


Bu olaydan kısa bir süre sonra bir kız çocuğu getirmiş dünyaya, Kızı tıpkı içinden geçirdiği gibi bir kızmış. Kar gibi beyaz bir teni,Elma gibi kırmızı yanakları, kömür gibi simsiyah saçları varmış. Ona Pamuk Prenses adını vermişler.Ne yazık ki Kraliçe doğumdan birkaç saat sonra ölmüş,Kral günün birinde yeniden evlenmiş. Yeni Kraliçe çok güzel bir kadınmış,Güzelliğine güzelmiş Amma, bir o kadar da kibirliymiş, Kendisinden daha güzel birinin olabileceği düşüncesine bile tahammül edemezmiş. Odasında sihirli bir Aynası varmış. Hergün o Aynanın karşısına geçer, saatlerce kendisini seyreder ve sonunda -


Ayna Ayna söyle Bana
En güzel kim bu Dünyada
Diye sorarmış. Ayna da hiç duralamadan Sizsiniz Kraliçem - Dermiş.
Fakat Pamuk Prenses 14 yaşına geldiğinde,Birgün Ayna şöyle demiş-
Güzelsiniz Kraliçem güzel olmasına ama Pamuk Prenses sizden daha güzel -
Kraliçe bunu duyunca çok kızmış, Öfkesinden ne uyku girmiş gözüne, nede bir lokma yemek yiyebilmiş, Hemen Sarayın Avcısını çağırmış yanına -
-Pamuk Prensesi ormana götür,ve orada öldür,Öldürdüğüne kanıt olarak da kalbiyle ciğerini sök bana getir -diyerek bir kahkaha atmış.Avcı ne diyeceğini bilememiş,Pamuk Prensesi öldürmek ona pek akıllıca gelmemiş, Böyle birşeyi nasıl yapabilirim diye düşünmüş durmuş. Ama Kraliçenin emrini de yerine getirmek zorundaymış.Pamuk Prensesi ormana götürmüş,Bıçagını çekmiş,Fakat Pamuk Prensesin ağladığını görünce onu öldürmeye kıyamamış, Pamuk Prenses ağaçların arasına dalıpgözden kaybolurken,Avcı bir Hayvan avlamış, Kalbiyle Ciğerini söküp Kraliçeye götürmüş. Böylece yalanı ortaya çıkmayacakmış.


Pamuk Prenses Akşam olup hava kararınca, Dağların ardında küçük bir eve gelmiş,Kapısını çalmış,Açan olmamış, Cesaretini toplayıp içeri girmiş.İçeride üzeri yenmeye hazır yiyeceklerle dolu yedi küçük tabağın bulunduğu 7 küçük sandalyeli uzun bir masa varmış, Duvar dibindede 7 yatak diziliymiş, Beklemiş,beklemiş ama kimsecikler gelmemiş. Çok aç ve yorgun olduğu için daha fazla bekliyememiş ve her tabaktan birer kaşık yemek almış, ve 7 yataktan yedincisine yatıp uykuya dalmış.Biraz sonra evin sahipleri eve dönmüşler. Dağların derinliklerinde bulunan bir gümüş madeninde çalışan 7 cücelermiş bunlar, Pamuk Prensesi görünce - Ne kadar güzel bir kız demişler,Sabah olup uyandığında Pamuk Prenses cüceleri görünce önce çok korkmuş, Ama kısa bir süre sonra onlardan bir kötülük gelmiyeceğini onların çok iyi insanlar olduklarını anlamış, 7 Cüceler Pamuk Prensesten evlerini çekip çevirmesini istemişler. O da hemen kabul etmiş.Ertesi Sabah hoşça kal demiş 7 cüceler işe giderlerken, Kapıyı kimseye açma ,eğer Üvey Annen burada olduğunu öğrenirse seni tekrar öldürmeye kalkar sonra, 7 Cüceler Pamuk Prensesi o kadar çok sevmişler ki -


Kraliçe birgün Aynasının karşısına geçmiş ve - Ayna ayna Güzel Ayna Var mı benden daha güzel buralarda ? diye sormuş, - Güzelsin Kraliçem ,Buraların en güzeli sensin, ama ne var ki Yüksek Dağların ardında cücelerin şirin evindeki Pamuk Prenses Dünyalar güzeli.Kraliçe o kadar sinirlenmiş ki ne yapacağını şaşırmış,Hemen bir sepet dolusu kırmızı elmayı almış ve kılık değiştirerek Pamuk Prensesin bulunduğu eve gelmiş. Pamuk Prensesin kapısını çalıp ona kırmızı Elmalarından ikram etmiş, Bu kırmızı ve zehirli elma Pamuk Prensesin boğazına takılmış kalmış,ve Pamuk Prenses oracığa yığılıp kalmış.Kraliçe koşa koşa saraya gitmiş, Ertesi gün Aynaya kimin en güzel olduğunu sorduğunda Ayna, Sizsiniz Kraliçem deyince Dünyalar onun olmuş.Cüceler Kulübeye geldiklerinde Pamuk Prensesin yerde yatan halini görmüşler, ve hiçbiri
onu uyandıramamış. Birkaç gün geçmiş,Başında ağlayıp durmuşlar. Onu gömmeye kıyamamışlar. ve camdan bir tabut içine koymuşlar, Tabutu da yüksek bir tepenin en tepesine yerleştirmişler.



Günlerden birgün, Cüceleri ziyarete gelen bir Prens oradan geçerken camdan tabutun içinde Pamuk Prensesi görmüş ve hemen ona aşık olmuş. Onu Sarayıma götürmeme izin verin diye yalvarmış Prens,7 Cüceler ona acımışlar, ve izin vermişer, Prensin Uşakları tabutu kaldırırken Pamuk Prensesin boğazına takılmış olan zehirli elma parçası pat düşmüş ağzından,Pamul Prenses gözlerini açmış.Pamuk Prenses ve Prens 40 gün 40 gece düğün yapmışlar, O günden sonra kötü kalpli Kraliçeden uzak bir ülkede yaşamışlar. 7 Cüceler Pamuk Prensesi özledikleri zaman onu ziyarete gitmişler ve Pamuk Prenses sonsuza kadar Mutlu yaşamış, Masalımız burada biter.Hepinize iyi uykular dilerim, Küçük Minikler.

Samson ve Dilayla (Samson and Delilah)

Sevgili Dostlar gelin bugün yine Sinemadan bahsedelim. Konusu İncil de geçen bu Hikayede Samson İsrailli, Delilah ise Filistinlidir. Birçok defalar filme alınmış bu eser, Sinemada gişe yapmış yapıtlardan önemli bir yere sahiptir.Şimdi Hikayemize gelelim, Film Milattan önce 12 nci yüzyılın sonunda geçen müthiş bir Aşk Hikayesini konu alır Samson ve Delilah...


Samson İsrailoğullarının Filistinlilere karşı direnişinde etkin bir rol oynuyan bir kahramandır.Ve Herkül gibi gücüyle ünlüdür. Bir başka ünüde Filistin Kadınlarına olan düşkünlüğüdür. Delilah bu kadınlardan biridir. Delilah ve Samson büyük bir aşkla severler birbirlerini, Fakat Samson Delilahın kızkardeşi Semadar'a aşık olur, ve Delilahın öfkesini kazanır. Delilah bir Eşek çenesi kemiği ile binlerce Filistinliyi öldüren Samson un gücünün nereden geldiğini öğrenmeye karar verir.Türlü hileyle Samson dan gücünün saçlarında gizli olduğunu öğrenir. Samsonu koynunda uyutarak saçlarını kazıtır ve onu Filistinlilere teslim eder.


Samson u Filistinlilere teslim ederken bir damla kanının akıtılmayacağı sözünü alır.Ama Filistinliler gözlerine mil çekerek kör edip bir değirmende Değirmen taşını çevirmek için prangaya vurulur. Filistinliler bu büyük gücün küçük düşürülmesini Halkına göstermek için Karnak Tapınağına getirilir.Bütün Filistin halkı tapınaktadır.Gözleri görmeyen Samson a türlü işkenceler yapılır.Cüceler tarafından üstüne ağ atılıp yere düşürülüp ellerindeki çene kemikleriyle vücudunda yaralar açarlar.Bu eziyete daha fazla dayanamayan Delilah Samson un yanına gelir,Pişman olduğunu hala Samsonu sevdiğini söyler. Samsonu cücelerin elinden kurtarıp tapınağın ayaklarına getirir.Bu sırada Samson Tanrıdan son bir defa eski gücüne kavuşmasını diler, Saçları biraz uzayan Samson a Tanrıdan eski gücü tekrar verilir.


Samson Delilah a Tapınağı tutan iki sütunun arasına getirmesini ister, Delilahın Tapınağı terketmesini söyler fakat Delilah onu terketmez ve onu hüzünle seyreder,Samson bu iki sütunu ellerini dayıyarak itmeye başlar, Filistin Halkı bu duruma kahkahalarla gülerler,Fakat sütunlar çatırdayarak bütün Tapınak yerle bir olur.Bütün Filistin Halkı Samson ve Delilah ta dahil bu yıkıntıların altında kalarak yok olurlar.Hikayeyi Filme alan zamanın büyük Rejisörlerinden Celil B. deMille 'nin başarılı yönetimi Filmin Starlarından Victor Matur, Hedy Lamar,George Sanders ve Angela Lansbury'nin oyunlarıyla birçok ödüller kazanmış bir Film olarak Hollywood Tarihine altın harflerle yazılır.



Cecil B. Demile - ABD'Li Film yapımcısı ve Yönetmeni(Massachusette Ash-Field 1881-Los Angeles - 1959) Anne ve Babası Tiyatro oyuncusuydu.Önceleri Ağabeyi William (1878-1955 ) ile oyunculuk yaptı. Operada çalıştı.Jesse Lasky, Samuel Goldfısh (sonradan Goldwyn) Arthur Freed ile birlikte, Jesse Lasky Feature Play Company'i kurdu. Yönetmen olarak ilk filmi The Squaw Man (Kızılderili) 1913 çok büyük başarı kazandı. Çok geçmeden bağımsız yapımcı ve yönetmen olarak çalışmaya başladı. Tarihi Filmlerin yönetmeni olarak büyük ün kazanmıştır.Çevirdiği filmlerden bazıları - The Cheat (İhanet) 1915 The King of King (Hz. İsa) 1926 The Sing of Cross (Çarmıhın işareti) 1932 The Crusades (Selahattin Eyyubi ve Haçlı Seferleri)1935 The Buccenear (Kara korsan) 1937 The Story of Dr. Wassel (Kahraman Doktor) 1943 Samson and Delilah (Samson ve Dilayla) 1949