24 Ağustos 2013 Cumartesi

Halloween - (Cadılar Bayramı)

Cadılar Bayramı - Her yıl 31 Ekimde kutlanan Pagan ve sonrasında Hristiyan kökleri olmasına rağmen, Günümüzde seküler bir kutlama halini almış Bayram. Çocukların genellikle korkunç kostümler giyerek kapı kapı dolaşıp şeker, meyve ve diğer hediyeleri topladığı bir Bayramdır. Anadoluda da şeker Bayramında çocukların ev ev dolaşıp şeker topladıkları da bir vakıadır.Diğer Cadılar Bayramı aktiviteleri arasında Maskeli Balolar,korku filmi seansları ve perili olduğuna inanılan evlere düzenlenen geziler sayılabilir. Bir Pagan festivali olarak İngiltere'de İrlandalılar,İskoçlar,ve Galler tarafından kullanılmaya başlanmış 19. yüzyılda bu gelenek Kuzey Amerikaya göçenler tarafından devam edilmiştir.


Cadılar Bayramı bazı belli başlı Batı Dünyası ülkelerindede kutlanır. Amerika da oldukça büyük ve görkemli bir festival olan Cadılar Bayramı Amerikan kültürünün etkisiyle diğer batılı ülkelerdede yaygınlaşmaktadır. Popülaritesi Türkiye gibi ülkeleri de yukarıda anlattığım gibi şeker bayramında buna benzer aktiviteler kullanılır.Cadılar Bayramının sembolü gülen bir Balkabağıdır. Bunun içinde bir Balkabağının içi boşaltılarak gülen bir surat şeklinde oyulduktan sonra içinde bir mum yakılarak şeytani bir surat gösterilmeye çalışılır.


Bayramda en yaygın olarak tüketilen şekerleme elma şekeridir. Bundan farklı olarak tüm şekerlemelerde kullanılır. Çocuklar korkunç kıyafetler giyerek kapı kapı gezer ve şeker toplar. genellikle katolik hristiyanlar Cadılar Bayramını kutlamazlar ve yanlış bulurlar.Cadılar Bayramı geleneği Amerika kıtasına 1840 yıllarında büyük açlık sonucu gelen İrlandalılar tarafından getirildi. Cadılar Bayramının sembolü olan oyulmuş balkabakları  Orjinal ismi  (Jack-o-lantern) da İrlanda geleneklerini yansıtmaktadır.


Hikayeye göre Jack ismindeki kötü ün yapmış bir adam şeytanı bir ağaca tırmanırken hapsetmeyi başarmıştır. Daha sonra ağacın gövdesinde bir haç işareti çizmiştir ve şeytanın buradan kurtulmasını engellemiştir. Jack şeytanla bir anlaşma yapmıştır.Anlaşmaya göre eğer şeytan onun aklını birdaha çelmeye çalışmazsa ağaçtan inmesine izin verecekti. Ancak Jack öldükten sonra hikayeye göre cennete gitmesine izin verilmedi. Çünkü kötü işler yapmıştı. Ancak Cehennemede kabul edilmedi. Çünkü şeytanı oyuna getirmişti.Arada kalan Jack şeytanın verdiği kor ateş ile yolunu bulmaya çalıştı. Kor içi boş olan bir şalgamın içine konmuştu. Böylece daha uzun süre yanacaktı.


Romalılar ise Keltlerin geleneğini kendilerinin gibi kabul edip,geleneklerde değişiklik yaptılar.Roma meyve ve ağaç tanrıçası Pomona'yı onurlandırmayı tercih ettiler. Sembolü elma olduğu için kovadan ağızla elma yakalamaya çalışma oyunu eklediler.Cadılar Bayramının kökeni aslen Samhain olarak  bilinen kelt festivalidir. Bu festival hasat mevsiminin bitişini kutlamak için yapılır. Ve ölüm tanrısı Samhain şereflendirilirdi. İnançlara göre 31 Ekim gecesinde yani tüm Azizler Arifesinde periler (cinin dişisi) bulundukları yerden çıkarlardı. Perilerin dışarıya çıkmasıyla birlikte ölümlü canlılarda ruhlar alemiyle olabilecek en yakın noktaya gelirdi.


Ruhların arasında kötü amaçlı olanlarında varlığı, Keltlerin kendilerini korumaya ihtiyacını beraberinde getirdi. Bu amaçlada cin ve şeytan kılığına girip çeşitli yerlerini hayvan derisi yada başı geçirirlerdi. Oldukça sesli bir şekilde , Kelt Rahipleri tarafından Meşe Ağaçlarından meydana getirilen kutsal bir alana hepbirlikte gidilirdi. Bu sayede ruhlar arasında insan bedenine girmek isteyenler uzaklaştırıldı. Birinci Asırda Romalılar Kelt topraklarını işgal ettiler ve bu geleneği yasakladılar.Ancak Halk benimsediği geleneği bırakmadı. ve gelenek Cadılar Bayramı Halloween olarak Hristiyanlığa da geçti.


Yüzyıllar boyunca süren bu gelenekten kurtulmak isteyen Vatikan MS.600 Lü yıllarda Papa I. Gregori tarafından gönderilen bir heyetle Keltlerin bu geleneklerine son vermek için çaba sarfettiler.Yaklaşık üçyüz yıllık bir değişim hareketinin ardından Klise Samhain (Aslında bir çeşit şeytan olduğuna inanılır) Kutlamalarını kaldırıp 1 Kasım da kutlanmak üzere Azizler gününü ilan etti. Hristiyan dinine ait motiflerin ve inançların yer aldığı Azizler gününün ertesi günü olan 2 Kasımda da tüm ruhlar günü olarak ilan edildi.Dönemin dar bakış açılı Vatikan Keltlerin kutlamasını yok etmek isterken aslında Samhain kutlamalarının Cadılar Bayramına dönüşmesine neden olmuş, hatta bunuda Hristiyanlığa mal etmiş oldu.


Ve 19. yüzyılda bilindiği gibi İskoçya ve İrlanda dan ABD. ye göç eden topluluklar beraberlerinde de getirerek,(Pagan Ruhlar Festivalini) diriltiler ve Cadılar Bayramı olarak yaşamaya başladılar.

Ratip Tahir Burak (1904-1976)

Ratip Tahir Burak - 1921 yılında Heybeliadadaki Yüksek Denizcilik okulunu bitirdi.1922 yılında ilk karikatürlerini Aydede Dergisinde yayımladı. 1926 - 1928 arasında İsmet İnönü nün desteğiyle Paris te resim eğitimi gördü. Türkiyeye döndükten sonra Resim öğretmenliği  ve çeşitli Basın organlarında çizerlik yaptı. 1936 yılında Ankaraya yerleşen sanatçı, Bazı resmi kuruluşlarda ressam olarak çalışmasının yanında Ulus Gazetesinde karikatür çizdi.


1950 yılında İstanbula dönerek Hürriyet Gazetesinde çalışmaya başladı. Halk adında bir gazete çıkarma girişimi kısa ömürlü oldu. Ulus Gazetesinde çizdiği siyasi içerikli bir eleştiri karikatürü nedeniyle 1956 yılında 18 ay hapis cezası aldı. Cezaevinden çıktıktan sonra 1961 yılında Kurucu Meclise CHP Üyesi olarak girdi. 1961 - 1965yılları arasında CHP Milletvekilliği yapan Burak Akşam ve Yeni İstanbul gazetelerine çizgi roman serileri üretti. Bazı yapıtları da kitaplaştırıldı.



Ratip Tahir Burak çeşitli gazetelere şanlı Plevne, Barbarosun son seferi, Koca yusuf,Cem sultan. Saray kadınları. Lale devri. Bize Barbaroslu derler. gibi konusu Osmanlı Tarihinden alınmış birbirinden güzel ve sürüleyici pek çok çizgi roman çizer,özelliği konusununda çizgilerinin de orjinal olmasıydı. Çoğu ötekiler gibi asla konusu yabancı romanlardan apartılmamıştır. Resimleri onlardan kopya çekilmemiştir.



Çoğu gazetelerde tirajlar düşmeye başlayıp da tehlike çanları çalmaya başladı mı yazı Müdürlerini bir telaştır alır. Hemen bir hamle yapmak gerektiğini duyar, gazeteye bir çeki düzen vermek için kolları sıvarken sağa sola da yeni diziler ısmarlarlar.Bu arada Ratip Tahir Beye haber gönderilir. Gazete için yeni bir tarihi çizgi roman hazırlaması rica edilir.


Büyük Karikatürist ve çizgi roman üstadı olan Ratip Tahir Burak 1976 yılıda aramızdan ayrılmıştır. Mekanı cennet olsun Büyük sanatkarın..

7 Ağustos 2013 Çarşamba

Amerikan Bağımsızlık Savaşı

Amerikan Bağımsızlık Savaşı - 1775 - 1783  Yılları arasında Büyük Britanya ve kuzey Amerikadaki 13 Koloni arasında geçen ve Amerika Birleşik Devletlerinin kurulmasıyla sonuçlanan savaştır. Amerikan Devrimi olarak da bilinir.Aslında savaş tam bir bağımsızlık mücadelesi olarak başlamamıştır. Savaş Büyük Britanyanın yedi yıl savaşları sonucu oluşan kayıplarını giderebilmek için Amerikada bulunan kolonilere ağır vergiler yüklemesiyle başlar. Çatışmalar önce Büyük Britanya sömürge sorunlarından kaynaklanan bir iç savaş olarak başladıysada 1778 de Fransa Krallığının 1779 da. İspanyol İmparatorluğunun 1780 de Hollandanın kolonilerin yanında yer almasıyla Uluslararası bir savaşa dönüştü.


4 Temmuz 1776 da Amerikalıların bağımsızlıklarını ilan etmesi üzerine İngiliz Generali Howe Long İsland'a yürüdü ve Ağustosta Amerikan Ordusunun Başkumandanı  George Washıngton'un güçlerini yenilgiye uğrattı. Washıngton'un Manhattan içlerine çekilmesi üzerine Howe onu kuzeye sürdü. ve ordusunu 28 ekim de White Plains yakınlarındaki Chatterton Hill'de yenilgiye uğrattı. Daha sonra Washıngton'un Manhattanda bırakmış olduğu garnizonun üzerine yürüdü ve çok sayıda tutsak alıp silah ve erzağa el koydu.


Lord Cornwallis de Lee kalesindeki gaarnizonunu ele geçirerek Amerikan ordusunu Newjersey boyunca Delawere ırmağının doğu yakasına sürdü. ve kış için Newjersey'deki ileri karakollarda karargah kurdu. Ama Washington Noel gecesi Delawere ırmağını geçerek Cornwallis'in Trenton'daki garnizonuna saldırdı. ve 1000 kadar tutsak aldı.Cornwallis Trentonu kısa sürede geri aldıysada kaçtı. ve Washıngton İngiliz ordusunun Princeton'daki yedek kuvvetlerini yenilgiye uğrattı.


Washington'un Trenton-Princeton seferi tüm ülkede heyecan yarattı. ve bağımsızlık savaşına canlılık kattı. General John Burgoyne komutasındaki İngiliz ordusu 177 de Kanadadan güneye doğru hareket etti. Yarbay Barry St. Leger komutasında daha küçük bir kuvvet de Mohawk vadisi boyunca St.Lawrence ırmağını izliyerek Albany'de Burgoyne'la birleşecekti. Burgoyne  5 Temmuz da Ticonderoga kalesini alıp acil at ihtiyacını karşılamak üzere Bennington a (Vermont) Alman paralı askerlerden oluşan bir kuvvet gönderdi. Ama Newengland kuvvetleri Almanları yenilgiye uğrattı.


Bu arada 6 Ağustos ta General Benedict Arnold'un ordusu St.Leger'i Oriskany'de durdurdu. General Horatio Gates'in komuta ettiği başka bir Amerikan ordusu da Albany'ye yaklaşmakta olan Burgoyne'u iki kez yenilgiye uğrattı. Burgoyne 17 Ekim 1777 de Saratoga'da ordusuyla beraber teslim olmak zorunda kaldı. Bundan bir müddet önce de Howe gemilerle Newyork'tan Chesapeake'e gitmiş ve karaya çıkar çıkmaz 11 Eylül de Brandywine Creek de Washingtonun kuvvetlerini yenmiş 25 Eylül de Amerikan Başkenti Philadelphia yı işgal etmişti. Washıngton 4 Ekim de Germantown'a başarılı bir darbe indirdikten sonra 11000Askeriyle Valley Forge'da kışlık karargahını kurdu.


Buradaki çetin şartlara ve yiyecek sıkıntısına karşın, Amerikan Birlikleri Prusyalı bir subaydan Friedrıch Wilhelm Von Steuben gözetiminde sıkı bir silah eğitiminden geçirildi. Von Steuben'in katkıları Washıngton'un 28 Haziran 1778 de Mammouth'da (Newjersey) kazandığı başarıyla belli oldu. Bu çarpışmadan sonra kuzeydeki İngiliz kuvvetleri Newyork kenti ve çevresinde çakılıp kaldılar.
Uluslararası Savaş ( 1778-1783 ) - Amerikalılara 1776 dan başlıyarak el altından para ve malzeme yardımı yapan Fransa 1778 de Filolarını ve Ordularını hazırlamaya başladı. Ve sonunda Haziran 1778 de İngiltere ye savaş ilan etti. Kuzeyde durumun büyük ölçüde sürüncemede kalmış olmasına karşılık Fransızlar güneyde İngilizlerin elindeki Savannah'ı ve büyük önemi olan Yorktown'ı kuşattılar.


Cornwallis 16 Ağustos  1780 de Camden'da (Güney karolina) Gates'in komutasındaki bir orduyu dağıttıysada 7 Ekim de Kings Mauntain'da 17 Ocak 1781 de Cowpenste ağır kayıplar verdi. 15 Mart 1781 de Guilford Court House'da (Kuzey karolina) pahalıya mal olan bir zaferden sonra öbür İngiliz Birlikleriyle birleşmek üzere Virjinyaya girdi, ve yorktawn'da üstlendi. Washington un ordusuyla birlikte Fransız Comtede
Rochambeau komutasında bir kuvvet Yorktawn'ı kuşattı. Cornwallis 19 Ekim 1871 de 7000 kişilik ordusuyla teslim oldu.Bundan sonra kara harekatı sona erdi. Savaş açıkdenizlerde sürdü.Amerikalılar 1775 te bir kıta donanması oluşturdularsada savaş ilerledikçe denizdeki varlıkları  büyük ölçüde resmi görevli silahlı özel gemilerle (Privateers) sınırlı kaldı.1780 den sonra deniz savaşı daha çok İngilizlerle Amerikalıların Avrupalı müttefikleri arasında geçti.


Savaşın sonlanması - Paris Anlaşması (1783) ile İngiltere Batıda Missisippi ırmağınıda içine alan geniş sınırlarla  Amerikanın bağımsızlığını tanıdı, Kanada İngilterenin elinde kaldı. Ama doğu ve batı Florida İspanya ya verildi. Anlaşmanın imzalanmasından 3 ay sonra İngiliz Askerlerinin 25 Kasım 1783v de Newyork tan ayrılmasından sonra George Washıngton şehre girdi.Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi - Onüç koloninin Büyük Britanya krallığından ayrı olarak bağımsızlıklarını ilan ettikleri belgedir. Kongre tarafından 2 Temmuz 1776 tarihinde onaylanmış,4 Temmuzda da ilan edilmiştir.


Bu tarihten sonra Amerika Birleşik Devletlerinde her sene Bağımsızlık günü olarak kutlanmaktadır. Bu belge Washington D.C deki Devlet arşivlerinde gösterimde bulunmaktadır. Bu belge 11 Haziran 1776 da Virjinyalı delege Richar Henry Lee, bağımsızlık için bir karar sureti sunduktan sonra Massachusetts'ten John Adams, Pensilvanya'dan Benjamin Franklin, Virjinya'dan Thomas Jefferson, Newyork'tan Robert R.Livingston, ve Connecticut'tan Roger Sherman  tarafından oluşan beşli komite tarafından hazırlanmıştır. Bu belgede ifadeye kavuşan yönetim ilkeleri için Thomas Jefferson şöyle demiştir.


Biz şu gerçeklerin açık olduğu görüşündeyiz. Bütün insanlar eşit yaratılmışlardır,onları yaratan Tanrı kendilerine vazgeçilmez bazı haklar vermiştir. Bu haklar arasında yaşama, özgürlük ve refahını arama hakları yer alır. Bu hakları korumak için insanlar arasında meşru, iktidar hak ve yetkilerini yönetilenlerin rızasından alan hükümetler kurmuştur. Herhangi bir hükümet şekli,bu amaçları tahrip eder bir nitelik kazanırsa onu değiştirmek veya kaldırmak ve temelleri kendi güvenlik ve refahlarını sağlamaya en uygun görünecek ilkeler üzerine dayanan güç ve yetkiyi aynı amaçla örgütleyen yeni bir Hükümet kurmak o halkın hakkıdır.Amerikan bağımsızlık bildirgesi İngiliz Hükümetine karşı Amerikan devrim savaşının başlamasından sonra oluşturulmuş bir belgedir.

Viking'ler

İskandinavyalı korsan ve Tüccar kavim, yılın büyük bir kısmını denizler de geçirmiş olan savaşçı bir halktır. 8 ve 11.yüzyıllar arasında Kuzeybatı Avrupada birçok yeri istila etmişlerdir. Viking adı muhtemelen eski Norsça Vik (Dere) sözlüğünden ya da eski ingilizce Wic (Kamp) sözcüğünden türemiştir.


İsveçli olan Varyaglar doğuya doğru yayılmış 11 nci yüzyılda Karadenize hatta irana kadar uzanmışlardı. Bunların çoğu Rusyada Novgorod ve Ukraynada ise kiev e yerleştiler. Barışçı ticaret erbabı oarak ipek karşılığında kürk ve köle alışverişi yaptılar.Bunların içinden prens Ryurik Hanedanı Rusyada 16.yüzyıla kadar hüküm sürdü.Normanlar ise Danimarka ve Norveç vikinglerinin Fransanın Normandiya bölgesine yerleşmiş ve Fransızca dilini benimsemiş olan kısımdır.


Danimarkalı ve Norveçli olan Normanlar (Kuzey adamları) batıya doğru Denizleri fethe giriştiler. Usta gemici ve korkunç savaşçı olan bu insanlar İzlandayı,Grönlandı ve Kanada kıyılarını ele  geçirerek sömürgeleştirdiler. Pruvası Ejderha başı biçiminde olan yelkenle ve kürekle yol alan dibi hemem hemen  düz ve uzun teknelerle Büyük Britanyaya çıktılar. Zengin Manastırları yağmalayarak, ağır fidyeler alarak her yere  korku ve dehşet saldılar. Aynı hızlı akın tekniği Anakarada da uygulandı.


Sen ırmağı boyunca denizden yukarı çıkan Normanlar biri 845 te diğeri 885 te iki kere Parise saldırdılar. Luvar vadisi,Bordeaux, Toulouse,Lizbon, Sevilla, hatta italya bile onların saldırısına uğradı. Robert Guiscord 11. yüzyılda Sicilyayı ele geçirecektir.911 yılında Rollo, sınırları Normandiya adını alan bölgeye yerleşti. ve yüzyıl kadar sonra buradan yola çıkan Fatih William İngilterenin fethine girişti.Vikingler batıya ilerlerken kardeş millet kabul edilen, Bizansın batısı koruyan Vareglerde doğuya doğru ilerlemişlerdir. 8 ile 11.yüzyıllar arasında da Avrupada yaşanan bu döneme tarihte Viking devri denir.


Şu anki İsveç,Norveç,Danimarka, İzlanda, Faroe Adaları, İskoç halkı ve Rus Halklarının bir kısmı Viking kökenlidir. Viking ve Frenk soyundan gelen Normanlar 11.yüzyıl da Britanyayı fethetmiş ve ingilterenin en güçlü Hanedanı olmuşlardır.Norman fethi Britanyanın son fethidir.Vikingler cenaze törenlerini de ölülerini tahtadan ve içi toprakla doldurulmuş bir kayığa koyup yakarak gerçekleştirirlerdi. Sanılanın aksine Vikingler başlarına boynuzlu ya da kanatlı kasklar takmamışlardır. Aslında Vikinglerin hemen hemen yarısı savaş meydanlarında kask bile takmamışlardır. ve  başları korumasız savaşmışlardır.kask kullanan Vikingler ise muhtemelen rütbeli ve zengin olanlardır ve taktıkları kasklar herhangi bir ayırtedici özelliği olmayan kubbeli ve konik kasklardır.


Vikinglerin Tanrıları- Odin (Woden yada Wotan) Tanrıların Babası ışıldıyan şehir Asgard'tan yeryüzünü ve cenneti yönetir. Kutsal Bilgelik çeşmesinden içebilmek için bir gözünü feda etmiştir.Habercileri Valkkyry'ler ölü savaşçıların ruhunu Valhalla'ya taşırlar.Diğer Tanrılar ise, Thor şimşek tanrısı,Tyr Vikinglerin savaş tanrısı,Sleipnir Odinin atı, 8 bacağı vardır,Balder ışığın tanrısı, Frey Barış refah ve verimlilik tanrısı,Freyja Aşk tanrıçası,Frigga Odinin karısı,Hel ölüm tanrıçası ve Heimdall Tanrıların gökkuşağı köprüsünün bekçisi,gece ve gündüz herşeyi mükemmel görebilir,çalıların uzayışının sesini bile duyabilir.Nadiren uyur.

Kayık

Kürek yada yelkenle yürütülen ufak tekne. Kayıklar çoğunlukla ağaçtan, bazan da metalden yapılır. Son yıllarda plastik maddelerden de yapılmağa başlanmıştır. Kayıkları yürütmek için kürek, yelken yada motordan yararlanılır. Yapım tekniğinin gelişmesi  ve buna koşul olarak maliyet fiatının düşmesiyle birlikte, başlangıçta kullanılan buharlı motorların yerini patlarlı ya da dizel motorlar almağa başlamıştır. Söz konusu motorlar kayığın gövdesinin içine ya da dışına takılır.


Kayıklar, gerek denizde, gerekse göl ve akarsularda yük taşıma, yolcu taşıma, balıkçılık ve kurtarma işleri gibi amaçlarla kullanılır. Çeşitli kayık tiplerine,kullanıldıkları yerlere biçimlerine, donatımlarına, ve kullanıldıkları işlere göre adlar verilir. Özellikle motorlu su taşıtlarının ve vapurların olmadığı zamanlarda İstanbul sularında çeşitli adlar verilen pek çok kayık tipi kullanılmaktaydı.


Boğaziçi ve Haliçin çeşitli köy ve semtleri arasında yolcu taşıyan kayıklara (Piyade kayığı) adı verilirdi.Dört ya da beş yolcu taşıyan bu kayıklar kendi içlerinde, bir çifte, iki çifte, üç çifte gibi türlere ayrılırlardı.Yük ve yirmi otuz kişi taşıyacak büyüklükteki kayıklara ise (Pazar kayığı)  adı verilirdi.Bu kayıklarla İstanbulun çeşitli yerlerinde kurulan pazarlara yük ve pazarcılar taşınırdı.


Bu tür kayıklar bugünde kullanılmaktadır. Bunların dışında saraya mensup kişilerin,Devlet ricalinin Saray kadınlarının,şehzadelerin,ve padişahın özel kayıkları vardı. Kıç tarafında padişahın oturduğu köşk kısmı bulunan ve on çifte yada daha çok kürekli olan padişah kayıklarına (Hünkar kayığı) denirdi. Paşaların bindikleri kayıklara ise (Saltanat kayığı) adı veriliyordu. Bu tür büyük kayıklarda kıç tarafında birinci oturakta kürek çekenlere (Hamlacı) denirdi.


Eski İstanbul kayıklarının kendine özgü bir biçimi vardı.Gerek halkın gerekse saray mensupları ile Devlet ricalinin taşınmasında kullanılan kayıklar,ince ve uzun biçimliydi. Halkın kullandığı kayıklar sade olur, tahtaları çoğunlukla boyanmaz sadece cilalanırdı. Saray ve Devlet adamlarının kayıklarıysa çok süslü,işlemeli olurdu.
Bu süs ve işlemelerin zaman zaman bir sanat eseri düzeyine yükseldikleri görülmektedir.

Marco Polo (1254-1324)

Marco Polo İtalyan gezgin ünlü kaşif ve Tüccar Niccolo Polonun oğludur.Çocukluğunda Karadeniz ve Akdenizdeki ticaret merkezlerine uğrayan Babasıyla yolculuk yapmıştır. Dünya seyahatine Papa IX Gregorius Babasıyla Amcasını Kubilay Han'a mektup göndermekle görevlendirildi. (1271) Marco Polo onlarla birlikte Hanbalık'a (Pekin) gitti.Anadoluyu, Mezapotamyayı, İranı, Türkistanı, Pamir dağlarını, Gobi çölünü ve Çin'i dolaştı. 2,5 yıl kadar süren bu yolculuklardan sonra Kubilay Hanın verdiği görevle 17 yıl Doğu ülkelerini dolaştı. Tarih,Etnografya ve coğrafya incelemeleri yaptı.


1292 de Babası ve Amcasıyla birlikte İran Şahı ile evlenecek bir prensesi götürmekle görevlendirildi. Deniz yolunu seçerek 14 gemi ve 600 kişiyle yola çıktılar. Koromandel kıyıları ve Dekkan yarımadasını dolaşarak Hürmüz Limanına vardılar. 18 ay süren bu zorlu yolculuk sonunda geriye 20 kişi kaldı.1295 te Venedike dönen Marco Polo yeniden ticarete atıldı. Ancak Cuzzolo savaşından sonra Cenevizlilere esir düştü (1298) Cezaevinde kaldığı süre içinde Arkadaşı Rustıcheollo da Pisa'ya yolculuk anılarını yazdırdı.Çeşitli Halkların toplumsal hayatlarını törelerini ince ayrıntılarıyla anlatan bu kitap, coğrafya bilgilerinin yanısıra etnolojik ve sosyolojik değer taşımaktadır.


II.Millione adıyla birçok kez yayımlanan eser uzakdoğu ve Afrikanın Avrupada tanınmasına katkıda bulundu. Aynı zamanda Halo Calvinonun Görünmez Kentler adlı kitabında başkahramanıdır. Kubilay Han Marco Polo'ya şehirleri görüp anlaması için görev verir. Marco Polo'da kendi gözüyle gezdiği şehirleri anlatır ve Çin seferinde ise (Savaşlar ısınmak için, Hayvanın acağındaki toplar damarın bulunduğu yeri keser, akan kanı içer,daha sonra açtıklardaki yarayı kapatırlardı. Bir Moğol askeri yere inmeden at sırtında 2 gün iki gece geçirilebilirdi. kimi zaman ise at yoluna devam ederken asker eğerde uyurdu)


Venedikli genç seyyah Marco Polo Babası ve Amcasıyla beraber Çin'de bulunan Kubilayın sarayına yaptıkları yolculuğu işte bunun gibi keskin gözlemler ve zengin tasvirlerle anlatıyor.Yolculuğun Avrupa tarihine yaptığı etki 200 yılsonraki Kristof Kolombun keşiflerininnaynıydı. Aslında Kolomb'da Marco Polonun böylesine büyük bir coşkuyla tasvir ettiği toprakların peşine düşmüştü denilebilir. Marco'nun seyahatinden sonra kitap okuyan hiçbir Avrupalı,Problemlerle yoğrulmuş fakir bir Dünyada yaşadığımız gibi bir fikre kapılmamıştır. Zira Marco'nun kitabında uçsuz bucaksız,maceralarla dolu bolluk bereket içinde bir dünya anlatılmaktadır.


Marco onca yolu aşıp zenginliklerini görebilmesinin tek nedeni, o dönemde bütün  Asyaya hakim olan büyük hanın Moğol savaşçılarının,döneminde bütün Asyaya hakim olan Büyük hanın oğlu Moğol savaşçılarının savaşmaya düşkün olduğu kadar yabancılara karşı da hoşgörülü olmasıdır.Büyük Han, Poloların seyahatinin Dünyadaki huzur ve ahenge katkıda bulunacağına ya da hiç değilse ticareti teşvik edeceğine inanıyordu.Ancak bu seyahat çok daha farklı bir sonuç verecekti. Marco Polo döneminin insanlarının önünde yeni bir ufuk açmış,Dünyaya ortaçağa özgü dar bir çerçeveden bakan bu insanlara ve gelecek nesillere gezip görme ve keşfetme ruhunu kazandıran kişi olmuştur.

Ömer Hayyam (1048-1131)

Asıl adı Gıyaseddin Ebu'ı Fet Bin İbrahim El Hayyamdır. Ömer Hayyam İran ve Doğu edebiyatında Rubai türünün kurucusudur. Batı ülkelerinde adına birçok dernek kurulmuş,Rubaileri bütün batı dillerine çevrilmiştir. Matematik,Fizik,Astronomi,ve tıp alanlarında birçok icadı ve önemli eseri bulunmaktadır. İbn-i sinadan sonra doğunun yetiştirdiği en büyük bilgin olarak kabul edilmiştir.Ömer Hayyam bir çadırcının oğluydu. 18 Mayıs 1048 de İranın Nişabur kentinde doğdu.Acem dilinde çadırcı anlamına gelen soyadını babasının mesleğinden aldı.Ömer Hayyam yaşadığı dönemde daha çok bilgin olarak ün kazandı.


Matematik,Fizik,Astronomi ve tıp gibi rasyonel ilimler dışında Müzik ve şiirlede yakından ilgilendi. İranın Selçuklular yönetiminde olduğu dönemde yaşıyan Hayyam,Horasan ülkesindeki büyük şehirleri,Belh,Buhara,ve Merv gibi merkezlerini gezdi. Bağdata gitti. Zamanın Hükümdarlarından özellikle Selçuklu Sultanı Melikşah ve Karahanlı Şemsülmük den büyük yakınlık gördü. Saraylarına ve Meclislerine sık sık konuk oldu. Residüddinin Cami-üt Tevarih adlı eserinde anlattığına göre Nizamülmülk ve Hasan Sabbah Ömer Hayyam ile okul arkadaşları ve yakın dosttular.


Nizamülmük bilgisine çok güvendiği için devlet yönetimi konusunda kendisine yardımcı olması için Hayyam dan yardım istedi. Ancak o saray entrikalarından hayatının sonuna kadar uzak kalmayı yeğlediği için bu teklifi kabul etmedi.Gerek kendi yaşadığı dönemde gerekse sonraki çağlarda yazılan tüm kaynaklarda Ömer Hayyamın çağının bütün bilgilerini edindiği, o alanlarda derin tartışmalara girdiği Fıkıh,İlahiyat,Edebiyat,Tarih, Fizik ve Astronomi okuttuğu yazılır.


Hayyam Fizik,Matematik,Metafizik,Astronomi ve şiir alanlarında değişik eserler yazdı.Yazdığı bilimsel içerikli kitaplar arasında İbni Sina nın Temcid (yücelme) adlı eserinin yorum ve tercümesi cebir ve Geometri üzerine,Fiziksel bilimler alanında bir özet,varlıkla ilgili bilgi özeti, oluş ve görüşler,Bilgelikler ölçüsü Akıllar bahçesi yer  aldı. En büyük eseri cebir risalesiydi. Matematik bilgisi ve yeteneği zamanın çok ötesinde olan Ömer Hayyam denklemlerle ilgili başarılı çalışmalar yaptı. Bunun yanısıra Binom açılımı ve bu açılımdaki katsayılarıda bulan ilk kişiydi.


Ömer Hayyamın edebiyat tarihindeki yerini belirleyen,sonraki yüzyıllardada islam dünyasının en büyük şairlerinden bir olarak anılmasına neden olan,yazdığı Rubailerdi.Ömer Hayyam iran ve doğu edebiyatında rubai türünün kurucusuydu. o günlerden bu güne dilden dile dolaşarak gelen sayısının 200 kadar olduğu tahmin edilen rubaileri sonraki cağlarada damgasını vuran eserler oldu.En şaşmaz ölçü akıl ve sağduyuydu.İnsanoğlu gerçeğe ancak akıl yolu ile ulaşabilir.Hayyam Rubaileri yazarken oldukça kolay anlaşılan akıcı ve açık bir dil kullandı.Şiirlerinde gerçekçiydi. Yaşadıklarını ve gözlemlediklerini olduğu gibi dile getirdi.


Şiirlerinde zamanın haksızlıklarını bir dille yerdi. Dörtlüklerinin konusunu Aşk,Şarap,Dünya,İnsan hayatı ve yaşama sevinci gibi temalardan seçti. İnsan hayatının ana dokularına felsefi bir gözle baktı.Horasan yıldızı İranın ve ırakın dahisi,feylesofların prensi Ömer şeklinde anıldı. 4 Aralık 1131 de doğduğu yer olan Nişabur da hatatı sona erdi.Hayyam yaptığı çalışmaların çoğunu kaleme almamıştır. Ancak kendisi birçok teori
ve icadın isimsiz kahramanıdır.21 Mart 1079 yılında tamamladığı celali takvimi olarak bilinen takvim için büyük çaba sarfetmiştir.Güneş yılına göre düzenlenen bu takvim 5000 yılda bir gün hata verirken, Bugün kullandığımız Gregoryen takvimi 3330 yılda bir gün hata vermektedir.Şimdide Ömer Hayyam ın seçtiğim Rubai ve Şiirlerinden bir demet sunuyorum.


               RUBAİLER                

Ey özünün sırlarına akıl ermeyen
Suçumuza,Duamıza önem vermeyen 
Günahtan sarhoştum,ama dilekten ayık
Umudumu rahmetine bağlamışım ben

Allah'ım bir geçim kapısı açıver bana
Kimseye minnetsiz yaşamak yeter bana
Şarap içir,öyle kendimden geçir ki beni
Haberim olmasın gelen dertten başıma

Bir testi aldım çarşıdan ucuza
Gizli gizli neler anlattı bana
Bir şahtım dedi,Altın kupam vardı
Şimdi neyim ? testi oldum şaraba

Sevgili sırlarına eren gönül nerede
Sözlerinin tekini duyan kulak nerede ?
Gece gündüz serilirsin de karşımıza 
Yüzünü bir kez gören mutsuz göz nerede ?

Ben kendimden geçtikce kendime gelirim
Yücelere çıkar,alçalmayı bilirim
Daha da garibi,varlığın şarabıyla 
Ne kadar ayık da olsam,sarhoş gibiyim

Yüreğinde sıkıntı varsa esrar iç
Yada birkaç kadeh gül renkli şarap iç
Onu içmem,bunu içmem der durursun
Ahmak herif,git zıkkımın pekini iç


İçi temiz olmadıktan sonra
Hacı Hoca olmuşsun,kaç para
Hırka,Tespih,post,seccade güzel
Ama anrı kanar mı bunlara ?

Ovadaki her kızıl lalenin teni
Bir padişahın kanıyla beslendi
Yerden biten şu mor menekşe yok mu ?
Bir güzelin yanağındaki bendi

Bilirmisin yüceler yücesi tanrı
Şarap ne zaman coşturur içenleri ?
Pazar,Pazartesi,Salı,Çarşamba,Perşembe
Birde Cuma,Cumartesi günleri

Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz
Kuklacı felek usta,kuklalarda biz
Oyuna çıkıyoruz birer ikişer ikişer
Bitti mi oyun,sandıktayız hepimiz

Şarabı götürüp döksen bir dağa
Dağ sarhoş olur başlar oynamaya
Ben ne diye tövbe edecekmişim
İçimi tertemiz eden şaraba

Sevgiliyle sabah içmedeyiz saki
Biz Nasuh tövbesi bilmmeyiz saki
Yeter okuduğun Nuh hikayesi 
Hemen dolsun huzur kasemiz saki


ŞİİRLER

BOŞTUR
Ey köy bu yer bu gök bu yıldızlar boştur hoş
Bırak onu bunuda gönlünü hoş tut hoş
Durmadan kurulup dağılan bu evrende
 Bir nefestir alacağın o da boştur

PERGEL
Sevgili,seninle ben pergel gibiyiz
İki başımız var,bir bedenimiz
Ne kadar dönersem döneyim çevrende
Ergeç başbaşa verecek değilmiyiz ?

ÇEMŞİT
Yıkık bir saray bu dünya dedikleri
Gece ve gündüz atların durak yeri
Yüz çemşitten arta kalmış bir dünya bu
Yüz behram kendinin sanmış bu gökleri

ARKADAŞ DÜNYA İÇİN
Arkadaş dünya için boş yere üzülme
Şu hurda dünya için gereksiz yere üzülme 
Var olan zaten geçti,yokta ortada yok
Şen olda var için yok için üzülme

ÖMÜR KERVANI
Bir ömür kervanı tuhaf gelir gider
Kazancın yaşamasını bildiğin günler
Saki bırak şu yarını düşünenleri
Geçti gidiyor gece,geçmeden şarap ver


NİCELER GELDİ
Niceler geldi neler istediler
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler
Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi ?
O gidenlerde senin gibiydiler
Bu dünya kimseye kalmaz bilesin
Ergeç kuyusunu kazar herkesin
Tut ki,Nuh kadar yaşadın zor bela
Sonunda yok olacak sen değilmisin ?

BAYRAM
Bayram geldi,işimiz iştir bu aralık
Horoz gibi şarap bollaşır artık
Gelelim eşeklerde boş gezer şimdi
Oruç gemi ağızdan çıkar yazık

AŞK VE KALP
Bir kalp ki onun sevmesi aldatması yok
Tutkunluğu yok,bir güzele yanması yok
Bin kez yazık olsun sevisiz yüreğe
Aşksız geçecek günlerin faydası yok

CAN YOLDAŞI
Can yoldaşı dostlar çekildi gittiler
Ecel çiğnedi hepsini birer birer
Yan yana oturmuştuk hayat sofrasına
Bizden birkaç kadeh önce sızdı gittiler

YÜREK
Bir yürek ki yanmaz yürek denir mi ona
Sevmek haram yüreğinde ateş olmayana
Bir gün sevgisiz geçirdinse yazık
En boş geçen günün o gündür inan bana

Manş Tüneli

İngiltere ile Fransayı Denizden birbirine bağlayan tünel. Manş denizinin tebeşir kayalardan meydana gelen tabanında kolayca tünel açılabileceğini düşünen bir Fransız mühendis 1802 de Dover boğazında iki ülkeyi birleştiren bir tünel yapılmasını  teklif etti.


Napolyon tarafından beğenilen teklif savaş yüzünden askıya alındı.Bu tür teklifler 19.yüzyılda defalarca gündeme geldi. 1880 yılların başlarında bazı özel kuruluşlar iki kıyı arasında bir demiryolu tüneli yapmak için kazılara başladılar.Tünel 1800 m.ye ulaştığında basının,İngilterenin güvenliği açısından projenin tehlikeli olduğu hakkındaki kampanyaları yüzünden yapımı durduruldu.


Fransa ve İngiltere Hükümetleri 1960 yılların ortalarında tünelin yapılması için tekrar anlaştılarsada daha sonra yüksek maliyetleri gerekçe gösteren İngiltere 1970 yıllarda yapımı durdurdu. Bu süre içinde tünelin heriki tarafından 2,4 Km. kısmı kazılmıştı.Manş tüneli 1986 da tekrar gündeme geldi.


Proje Fransız ve İngiliz firmalarından meydana gelen bir konsorsiyum tarafından çok sayıda Bankadan borç alınarak ve hisse senedi  çıkarılarak finanse edildi.Dover ve Calais'yi birbirine bağlayan tünel 147 Km.uzunlukta olup,1991 de tünel açma işlemi tamamlandı.


Tünelin sualtındaki bölümünün uzunluğu 38 Km olacağı için yüksek kaliteli malzemeler kullanılmıştır.İngiltere için Avrupaya bir bağlantı olduğundan tünele Eurotunnel de denmektedir.