kişilerinin heykellerini yaparak genç yaşta ün kazandı. 1780 de Versailles sarayında Kral XVI Louis in kızkardeşi Elisabeth in sanat öğretmeni oldu.
20 Mart 2009 Cuma
Madame Tussaud Mumyalar Müzesi
kişilerinin heykellerini yaparak genç yaşta ün kazandı. 1780 de Versailles sarayında Kral XVI Louis in kızkardeşi Elisabeth in sanat öğretmeni oldu.
Türk Sanat Müziği'nin Altın Seslerinden - Emel Sayın
Henüz 17 yaşındayken Ankara Gençlik Parkında Necdet Yazarın Gazinosunda ilk defa sahneye çıktı. 1963 yılında Ankara Radyosuna sınavla solist olarak girdi ve yaklaşık yedi yıl hizmet verdi.Ankara seyircisi karşısında sahne tecrübesi kazanan Sanatçı,Egemen Bostancının teklifiyle İstanbul Müzik piyasasına transfer oldu ve Lalezar Gazinosunda Assolist olarak sahne almaya başladı. Bu arada İstanbul Radyosuna geçti ve İstanbul a yerleşti.İstanbul a gidişiyle yoğun bir çalışma dönemine giren Emel Sayın pek çok Müzik Albümünün yanı sıra Sinema Filmlerinde de rol aldı. Ancak 1970 lerin ortasından itibaren Yeşilçam da başlıyan sex filmleri furyası nedeniyle sinemadan uzaklaşarak yalnızca Müzikle ilgilenmeye başladı.2001 yılında Mehmet Ali Erbil'le birlikte Aşkım,Aşkım adlı Tv. dizisinde rol aldı. Daha sonra Kanal D de karınca yuvası adlı dizide rol aldı.Mavi Boncuk adlı filmi Tarık Akan'la oynadığı en güzel eserlerdendir.
40 yıla yaklaşan sanat hayatı boyunca Türkiyenin el üstünde tuttuğu sanatçılardan biri oldu. Emel Sayın. Koylara ismini veren mavi gözleri, (Marmaris - Datça arasında yer alan Ülkemizin eşsiz koylarından biri ' Emel Sayın' koyu ismini taşır. ) Sarı saçları, Hanımefendi kişiliği, Güleryüzü, Sıcak kişiliği ve Bülbül sesiyle Tüm Türk Halkının gönlünde taht kurdu. Bugüne değin bu özellikleriyle hep gündemde oldu.Şimdi de Türk Sanat Müziği yorumcumuz Kıymetli Sanatçı Emel Sayının okuduğu eserlerden seçtiğim şarkılardan bir demet sunuyorum, Kendilerine uzun ömürler dilerken,daha nice yıllar o güzel sesinin şakımasını diler , Bir dahaki konumuzda buluşmak üzere şen ve esenlikler dilerim.
ARTIK BU SOLAN BAHÇEDE
Artık bu solan bahçede Bülbüllere yer yok
Bir yer ki sevenle sevilenlerden eser yok
Bezminde kadeh kırdığımız sevgililer yok
Bir yer ki sevenle sevilenlerden eser yok.
AYNALAR
Harmanım ben harmanım
Kırk satırlık fermanım
Yok dizimde dermanım
Eyletmen beni
Söyletmen beni
Ağlatman beni
Aynalar aynalar
İster Anam darılsın
İster Babam darılsın
Vuran elim kırılsın
Hüznüm sizde görünür
Saçım beyaz örülür
Yaşarkende ölünür
Söyletmen beni
Ağlatman beni
Aynalar aynalar
Yüzümde hep çizgiler
İçimde hep ezgiler
Uçup gitti seneler
Eyletmen beni
Söyletmen beni
Ağlatman beni
Aynalar aynalar
AT KADEHİ ELİNDEN
Bu gece son gecemiz
Acı günler yakında
Bir ömür böyle geçti
Olamadık farkında
At kadehi elinden
Bin parçaya bölünsün
Dökülsün meyler yere
Hatıralar gömülsün
Dolu dolu içerdik
Kadehlerde aşkı biz
Güneş bize doğardı
Ne mutluyduk ikimiz
TANRIM BENİ BAŞTAN YARAT
Gülmeyecek bu yüzü
Neden verdin bana yarab ?
Ya birazcık neşe ver
Ya beni baştan yarat
Hep terketti sevdiklerim
Paramparça dünyam benim
Sende kaldı ümitlerim
Paramparça dünyam benim
Baştan yarat ellerimi
Baştan yarat gözlerimi
Baştan yarat şu kaderimi
Tanrım beni baştan yarat
Yaktın bağrımda közleri
Dinlettin acı sözleri
Verdin bu ağlar gözleri
Tanrım beni baştan yarat
BAK YEŞİL YEŞİL
Kapat gözlerini kimse görmesin
Yalnız benim için bak yeşil yeşil
Gözlerin kimseye ümit vermesin
Yalnız benim için bak yeşil yeşil
Seni öyle sevdim ölürcesine
Tanrının yazdığı şiircesine
İçimden geçeni bilircesine
Yalnız benim için bak yeşil yeşil
MAKBER
Her yer karanlık pür nur o mevki
Mağrip mi yoksa Makber mi ya rab
Ya habgah-ı dilber mi ya Rab
Rüya değil bu ayniyle vaki
Kabri çiçekten bir türbe olmuş
Dönmüş o türbe bir haclegahe
Bir haclegahe dönmüşse türben
Aç koynunu aç Maşukanım ben
MAVİ BONCUK
Şu Dünyada sevgi büyük ihtiyaç
Herkes sevmeye sevilmeye muhtaç
Herkesle dost ol, Herkesle Arkadaş
Ömrümüz geçiyor bak yavaş yavaş
Onda bunda şundadır
Şunda bunda ondadır
Mavi boncuk kimdeyse
Benim gönlüm ondadır
DOYMADIM SANA
Doymadım sana Ağlarım
Ah ederek yana yana
Geç buldum,çabuk kaybettim
Hicran oldu hayat bana
Geç buldum çabuk kaybettim
Hicran oldu hayat bana
Ahhh Al vurdu felek çaresi yok
Acısın Allah bana
Geç buldum çabuk kaybettim
Hicran oldu Hayat bana
AH BU ŞARKILARIN GÖZÜ KÖR OLSUN
Öyle dudak büküp hor gözle bakma
Bırak küçük dağlar yerinde dursun
Çoktan unuturdum ben seni çoktan
Ah bu şarkıların gözü kör olsun
Güzelse güzelsin yok mu benzerin
Goncadır ilk hali bütün Güllerin
Aklımda kalmazdı yüzün,ellerin
Ah bu şarkıların gözü kör olsun
Bir gülüşün var ki kaş çatar gibi
En sıcak sözlerin azarlar gibi
Hiç bağlanırmıydım çocuklar gibi
Ah bu şarkıların gözü kör olsun
Sonunda tuz bastın gönül yarama
Nice Dağlar koydun nice arama
Seni terkedipte gitmek var ama
Ah bu şarkıların gözü kör olsun
KEMANCI
Unutulmaz bu acı
Dertli dertli çal kemancı
Her aşkta hüsran oldu gönül
Bilmem bu kaçıncı
Halime bak dertli çal
Kemancı başımın tacı
Gitme bu gece benimle kal
Benim halim çok acı
Değiştin Kemancı
Neden efkarlı çalmıyorsun
Benim Dünyam yıkılmış
Sende mi acımıyorsun
Gözümden kaçmıyor
Benden birşey saklıyorsun
Yeter artık derken
Kemancı neden Ağlıyorsun
SUS KALBİM SUS ARTIK YETER
Bu ne acı bu ne keder sus kalbim sus artık yeter
Bu dert ölümdende beter, sus kalbim sus artık yeter
Hainde merhamet olmaz zulmünden kimse kurtulmaz
Sabretmeyen sefa bulmaz, sus kalbim sus artık yeter
BAŞIBOŞ SAATLERDE
Başıboş saatlerde alırım koynuma sevgilimi
Başıboş saatlerde çözülür ipleri Dünyanın
Başıboş saatlerde kararır gözleri sevdanın
Başıboş saatlerde alırım koynuma sevgilimi
Onsuz olmaz çok çalıştım
Dayanamam çok çalıştım
Birgün olmazsa birgün Mutlaka
ŞARKILARA SORDUM
Kumruları dinledim susuverdiler
Rüzgarları bekledim sensiz estiler
Seherleri özledim hiç gelmediler
İzlerini nerede bulurum senin
Şarkılara sordum söylemediler
Anılara yalvardım bilemediler
Ufukları aradım görünmediler
İzlerini nerede bulurum senin
Bulutlar benim gibi hep ağladılar
Dertlerin gönülleri hep dağladılar
Özlemlerin sel olup çağladılar
İzlerini nerede bulurum senin
Şarkılara sordum söylemediler
Anılara yalvardım bilemediler
Ufukları aradım görünmediler
İzlerini nerede bulurum senin
TALİHİN ELİNDE OYUNCAK OLDUM
Talihin elinde oyuncak oldum
Kader böyle imiş buymuş alın yazım
Zalim elinden sarardım soldum
Şimdi gönlü kırık yaralı kuşum
Ömrümce gülmedim yanarım inan buna
İsterim artık kader gülsün bana
Gençliğim geçti yazık ızdıraplar içinde
Acaba birgün acaba birgün gülecekmiyim
Sensiz geçen günler karanlık gecedir
Gel sensiz yaşamak bitmeyen işkencedir
Beklerim yolunu ömür boyunca
Adın dilimde heran bir hecedir
O BENİ BİR BAHAR AKŞAMI
O beni bir bahar akşamı terk edip gitti
Ne o geri geldi, ne bu ömür bitti
Nerdesin,nerdesin yeşil gözlü meleğim
Nerdesin,nerdesin şirin sözlü meleğim
Ne olur bir bahar akşamı sen bana dönsen
Yine benim olsan, yine beni sevsen
Gel bana dön bana, yeşil gözlü meleğim
Dön bana, gel bana şirin sözlü bebeğim
SEVGİLER YAĞSIN
Susamış topraklar gibi gönüller
Tükenmiş yok olmuş nerde sevgiler
Hasret kalan gönül söyle ne dinler
Gökten yağmur değil sevgiler yağsın
Bırakın gönüller sevgiye kansın
Yalnızlık silinsin dertler tükensin
Gülmeyen dudaklar gülsün istersin
Belki benim gibi sende dilersin
Gökten yağmur değil sevgiler yağsın
Bırakın gönüller sevgiye kansın
MİHRABIM DİYEREK SANA YÜZ VURDUM
Mihrabım diyerek sana yüz vurdum
Gönlümün dalında bir yuva kurdum
Yıllardan beridir yalvarıp durdum
Sevgilim demeyi öğretemedim
Gönlümde sevgime yer vermedinde
Yaban Gülleri hep derledinde
Ellerin ismini ezberledinde
Bir benim adımı öğretemedim
Sonunda hicranı öğrettin bana
Ben sana sevmeyi öğretemedim
AYRILAMAYIZ ARTIK
Ayrılamayız artık
Bir yerde ümit biter
Solar Laleler Güller
Aşk yalan inan buna
Perişan hep Gönüller
Ayrılamayız artık
Gitmeliyim bu yerden
Saadet diliyorum
Sana Beyaz Güllerden
Taptım sana çok sevildim
Hep böyle kalacağım
Senin mutlu hayatına
Uzaktan bakacağım
16 Mart 2009 Pazartesi
Fransız Edebiyatı'nın Usta Kalemi - Alexandre Dumas Pere (1802-1870)
Amerikan filmlerindeki gibi çelik kaslar ve silahlardan değil Edmondu Monte Kristoya çeviren parlak zekası, inceliği, zarafeti, Asaleti ve en önemlisi sabrından almıştır. Haliyle sadece yıllarını çalan sözdedostların değil, onları tüm Aileleriyle birlikte cezalandırmak yolunu seçer.
15 Mart 2009 Pazar
Özer Rayman - Biografim (0)'dan (+)'lara
Yaş 75... Hayatın girdabına kapıldık gidiyoruz. Bu günkü yazımda, hayatımı anlatmak istiyorum.
Amacım, biyografimi anlatırken (O)'dan başlayıp, (+)'lara gelmek üzere yaşamımı resmetmektir. Arşivimdeki fotoğraflarımla anlatacağım bu yazdıklarımı, sevgili aileme ithaf ediyorum. Sizlerde
şayet merak ederseniz okuyup, benim kim ve nasıl bir insan olduğum hakkında bilgi edinmiş
olursunuz. (Bu yazdıklarım, Göztepe hakkında benimle röpörtaj yapmak isteyenler içindir. Benim, Dereden Tepeden antetiyle bir şeyler yazıp, faydalı olabilmekten başka bir maksadımın bulunmadığını da yinelemeliyim.)
Yıl 1934 - 24 Nisan günü Göztepe Çolak Ethem Paşa köşkünde bir telaş var. Hamile bir kadın
Köşkün orta katında doğum yapıyor. Ebe gelmiş,Köşkte koşuşmalar var, Doğum öğle üzeri vuku
buluyor. Rahmetli Annem üçüncü Erkek evladı olan beni rahat bir şekilde Dünyaya getiriyor.Köşkün üst katında oturan Rahmetli Amcam Nuri Güner üst kattan bahçeye inerken orta katta kucağına üçüncü yeğenini veriyor Ebe Hanım. Adımı Özer koyuyorlar. Öbür Ağabeylerim esmerdirler.Ben sanki onlara inat olsun diye sarışın doğmuşum. Babam beni severken,Sarı oğlum,sarı oğlum diye severdi.Çok toplu bir çocukluk dönemi geçirmişim. o kadar şişmanmışım ki üç yaşına kadar yürüyememişim. Annem ve Babam Çocuğumuz sakat mı diye çok üzülürlermiş.En sonunda Doktora gidilmiş. Doktor - Hemen bu çocuğun beslenme düzenini değiştirin , kemik yapısı zayıf ve kuvvetsiz olduğundan yürüyemiyor demiş. Ben 3 - 4 yaşına kadar affedersiniz popomun üstünde sürüne sürüne gidermişim. Hatta birgün Annemin dalgınlığından bahçeye çıkıp Havuzumuzun içine düşmüşüm, Hani şöyle tabir ederler boğulan kimseler için 40 ı sayarken Büyük Ağabeyim ( O tarihte 10 yaşında ) Beni Havuzdan çıkarıp ,geri kalan yaşamıma devam etmeme salık vermiş.
Gelelim şimdi 75 Yıllık Fotoğraf Arşivimden seçtiklerime...
Resim - 1 Havuz kenarına oturmuş ayaklarını suya sokan bu sarışın çocuğu bir yerden gözüm
ısırıyor. Havuz onda bir fobi olmuş, Ama söyleyeceğim o değil, Bu resim bir köşkün bahçesi Arkada görülen Çamlar ve bitki yeşillikleri arasında çekilmiş bu fotoğraf tam 70 yıllık ve bu sarışın Çocukta Benim. Güzelim Göztepem çam ve tabiat güzelliğinden ne çok şeyler kaybetmiş.
Resim - 2 Rahmetli Annem ve Babamla çekilmiş Tarihi bir fotoğraf, Her taraf yemyeşil köşke
giriş kapısı önünde ( Yeşilbahar Sokak ) Bu resmin günü belli değil yıl Tarih olarak 1938
Resim - 3 Annem, Ben, Ağabeylerim, Teyzem ve Misafiri hiç eksik olmayan köşkümüzün ön
Bahçesinde çekilen güzel bir fotoğraf. Göztepede yaşam güzel, Neşe güzel, Hayat güzel, Geçim
zorluğu yok. Şarkılara bile konu olmuş güzel Göztepem.
Resim - 4 Burada biraz büyümüş gözüküyoruz ,köşkün yan komşularımızla çekilen bu fotoğrafta
Annem, Hakime Hanım, Kızı Mualla , ortanca Ağabeyim Enis, Komşularımızdan necile Hanımın
oğlu Yalçın Tura ( şimdinin Müzikoloğu ) ve Ben. Yıl 1946.
Resim - 5 Babamın tayinleri münasebetiyle Kah Ankara da kah İstanbul da bulunurduk. Bu resim 1947 yılında Ankara da Mahallede aramızda yaptığımız bir futbol maçında Arkadaşım Kaya Aydar'a bayrak teatisinde bulunuyorum. Mekan Atatürk Lisesi Bahçesi - Sıhhiye.
Resim - 6 Ankara I nci Sanat Okulunda okurken Motor Dersinde, Motor Atölyesinde Hocamız ve Sınıf Arkadaşlarıyla çekilmiş fotoğraflar. Yıl 1951 veya 1952
Okul bittikten sonra kutsal Askerlik görevini tamamlayıp, iş hayatına atılan adımlar. Bunların arasında İstanbul Elbise Evinde Tezgahtarlık,Daha sonra Halk Sigorta T.A.Ş. Ankara Acentesinde Muhasebeci olan Behiç Ağabeyimin yanında bir süre çalışıp, DSİ de açılan Teknik Ressam imtihanını kazanıp DSİ. Ar - Ge Dairesinde işe başlamam ve yıllar geçip giderken ,Büyük Ağabeyimin eşi yengemle,Küçükçekmece Kamiloba köyünde yengemin Dayılarının kızını görüp çarpılmam
ve Yıl - 1960 Sevgili Eşimle nişanlanıp, Bir yıl sonra evlenmem ve tabi ki bu yaşamda neşelerde var kederlerde,İki Evladımızı yitirmek bittabi Ebeveyn olarak bizleri çok üzmüştür. ( O acı günleri anarken hala yüreğim sızlar. Allah kimseye Evlat acısı tattırmasın.) Ama kızım Dilek ve Oğlum Tunç'un doğumlarıyla üzüntülerimizi geri atıp, Mutlu bir yaşam sürdürdüğümüzü de söylemek isterim.
Hayattaki en Büyük Zenginliğim Eşim ve iki Evladımdır. Zenginlik benim için önemli değildir.Kimseye muhtaç olmadan Ayakta durabilmenin verdiği haz çok önemlidir. Yaşım gelmiş 75 e Mutluyum Daha ne isteyebilirim ki.
Benim bu yazdıklarımı okuyanlara tavsiyem Mutlu olmaları için, Sevdikleri insanla evlenmeleri,
Mutluluk herzaman yanınızdadır.Onu yakalamakta sizin elinizdedir. Fazla hırslı olmayın, Allah bütün yaradılanlara doğarken rızklarını da vermektedir. Kanaatkar olun ,Bütün Mutlulukların sizin olması dileklerimle, Ölene dek sizlerle olmak dileğimdir, Sizler için yazacağım,Çizeceğim,Bilgilendireceğim. Birdahaki yazımda buluşmamıza kadar, Şen ve Esen kalınız.
Editörün Notu : Sen Bizim Biricik Tonton Babamızsın Herşeyimizsin İnşallah Daha Nice Sağlıklı ve Mutlu Senelere Seni Çok Seven Eşin,Kızın ve Oğlun...
13 Mart 2009 Cuma
Bekri Mustafa (1593 - 1634)
derecede zeki, nüktedan ve hoşsohbetti. Hazır cevaplığı ve hakbilirliği ile herkesin takdir ve sevgisini de toplamıştı.Bekri Mustafa nın bu özelliklerini duyan Dördüncü Murat, daha Şehzadeliği sırasında kendisini nedimeleri arasına almış, tahta çıkışından sonra da Saraya dahil olmuştu. Dördüncü Murat,içki yasağını koyduğu yıllarda dahi Bekrinin ayyaşlığını hoş görmüş,kendisinden iltifatlarını esirgememişti.Bekri Mustafa nın bu içki yasağı devirlerine ait pek çok fıkrası vardır. Bunlara aşağıdaki satırlarda değineceğiz.
- O nedir ?
- (Bekri ihtiyatlıdır) Kuvvet şurubu,iki yudum içince kürek falan vız gelirbana, Padişah merak eder
- Birader ver iki yudumda ben içeyim
Bekri acır ,kimse görmez gariban içsin iki yudum şarap der.Şişeyi uzatır,sultan kafaya diker.
- Ulan bu düpedüz şarap, Bekri evet şarap
- Padişah ulan ben şarabı yasak etmedim mi ?
Bekri lan sen kimsin şarabı yasaklayacak,
Padişah - Ben Sultan Murat ım
Bekri küreği kapar,Vurdum mu küreği yuvarlarım seni aşağı, daha iki yudum içtin kendini padişah zannettin, şişeyi bitirsen haşa dünyayı ben yarattım diyecen.
Bekri Mustafa nasılsa Ramazan ayında bir gün oruç tutmuş, Bayramda bir toplulukta orada bulunanlardan birisi üzüntü ile,
- Bu sene Ramazandan birgün kaçırdım,demiş, Bekri bunun üzerine Adamın omuzuna dokunup
şöyle demiş,
-Üzülme Efendi o senin kaçırdığın orucu biz tuttuk.
-Hoca başlamış anlatmaya ,Bir yer vardır ki orada zengin fakir ayırımı yoktur.Dertli giren neşeli olur.
Oraya giren herkesin gönlü ferahtır.Bilim bakalım burası neresidir ? Bekri Mustafa yanıt vermiş
-Neresi olacak Meyhane.
Dördüncü Murat gene birgün tebdili kıyafet Balıkpazarındaki kaçak Meyhaneleri gezerken Bekri
ye rastlamasın mı , Bekri Dördüncü Murat ı görünce elindeki testiciği arkasına gizlemek istemiş
Murat uzat elini deyince boş elini uzatmış,öteki elini uzat emrini alınca testiyi tutan elini değiştirmiş
Murat gülerek buyruk vermişbu kez,iki elini birden uzat, Bekri hemen sırtını duvara dayıyarak testiyi sırtına kıstırıp,ellerini uzatmış, Murat hınzır hınzır bir edayla ,şimdi bana doğru gel deyincede dayanamamış,
-Oynama Murat,Testiyi kırdıracaksın.
Ve Rahmetliyi onların söylediği bir kelamla bir kere daha analım. (İçelim Ab-ı hayatı neşe verir
bedene / Mevlam Rahmet Eylesin Rakıyı icat edene) Sevgili Dostlar bu seferlikte bu kadar, Yüzünüz hep gülsün, Günleriniz neşeyle dolsun. Hoşça Kalınız.