21 Temmuz 2009 Salı

Türkiye'de Arkeolojinin Doğuşu - Osman Hamdi Bey (1842-1910)

Osman Hamdi Bey Batı terbiyesiyle yetişmiş ancak içinde bulunduğu kültürden uzaklaşmadan bunu yansıtabilmiş dönemin en önemli Ressamlarından biridir. Sanat alanında tanınmasının yanında Arkeoloji alanındada birçok çalışmaya katılmış hatta Türkiye sınırları içinde ilk Türk Müzesinin kurucusu olmuştur.Babası İbrahim Edhem Bey Osmanlı Devletinde eğitim için Avrupaya gönderilen ilk dört gençten biriydi.II.Mahmud zamanında Sakız Adasında çıkan bir isyanda esir alınarak İstanbula getirilen Babası Kaptan-ı Derya Hüsrev Paşaya köle olarak satılmıştı.1829 yılında Sultanın izni ile Avrupaya eğitime gönderildi. Türkiyeye döndükten sonra 1877 yılında Sadrazamlığa yükseldi.


Osman Hamdi Bey eğitimli bir ailenin çocuğu olarak 1842 yılında İstanbul Kanatlarımın Altında doğdu.İlkokul eğitimini Beşiktaşta bir okulda alan Osman Hamdi 1856 da Mekteb-i Maarif-i Adliyeye devam etti. 1857 yılında 15 yaşında iken Hukuk eğitimi alması için Babası tarafından Paris e gönderildi ve burada 12 yıl kaldı. Pariste iken aralarında ünlü Ressam Jean Leon Gerome' unda bulunduğu Atölyelerde çalışma fırsatı buldu. 22 yaşındayken Pariste tanıştığı Marie adlı bir kızla evlendi.Ve 10 sene evli kaldılar. Bu evlilikten iki tane kızları olmuştu. 1869 yılında İstanbula döndüğünde Bağdat ili yabancı işler Müdürlüğüne getirildi. Ardından 1871 de Saray Protokol Müdür yardımcılığına atandı. 1873 de Viyana Uluslararası Sergi komiserliği görevi sırasında ikinci eşi ile evliliğini yaptı.


11 Eylül 1881 tarihinde Müze-i Hümayun da Müdürlük görevine atandı. Burada birçok reformlar yaparak batılı anlamda Müzeciliği O smanlıya getirdi. 1883 yılında kuruculuğunu üstlendiği Sanayi-i Nefise Mekteb-i Aliyenin Müdürlüğünü yaptı. Yaptığı Arkeolojik kazılar ve Ülkenin topraklarına ait kültürel değerleri sahiplenme bilinciyle çıkardığı Asar-ı Atika Nizamnamesi ile Türk Tarih ve Arkeolojisine büyük katkılarda bulundu.Yaptığı kazılar arasında Logita Tapınağı ve İskender Lahiti de bulunmaktadır. Bu büyük eserlerin sergilenmesi için 1891 yılında ilk Türk Müze Binası olan İstanbul Arkeoloji Müzesini açtı. Babasının Dahiliye Nazırı olmasından faydalınarak vilayetlere gönderilen genelgeler ile Anadolunun heryerinden eserler İstanbul da ki Müzeye gönderildi.


Müzeciliğin yanı sıra Ressam olarak da önemli eserler verdi. Resimlerinde Pariste bulunduğu dönem eğitim aldığı Gerome ve Boulanger in etkileri görülmektedir.Türk resminde ilk kez figürlü kompozisyonları kullanan Ressamdı. Eserlerinde ayrıca Oryantalizm etkileri de görülmektedir.Kadın temasını sıklıkla tekrar etmiştir.En ünlü yapıtları ise Kaplumbağa Terbiyecisi (1906) ve Silah Taciri (1908) dir.Kaplumbağa Terbiyecisi adlı resimde Lale Devrine ve Sadabat eğlencelerine dair ipuçları bulunmaktadır.1884 yılında Gebze-Eskihisar köyündeki köşke karısı Nebile Hanım,Oğlu ve kızını da alarak yerleşti.Aile yakınları başta olmak üzere birçok insanın da portre çalışmalarını bu dönemde yaptı. Bugün bu köşk Osman Hamdi Bey Müzesi olarak hizmet vermektedir.24 Şubat 1910 da İstanbul Kanatlarımın Altında Kuruçeşmede vefat eden Osman Hamdi Beyin Mezarı Çinili köşkte bulunmaktadır.


Osman Hamdi Bey Türk Resim Sanatının her döneminde gündemdeki yerini korumuş bir kimlik ancak ölümünden bu yana (167) yıl geçmesine karşın Tanzimatın ilanından üç yıl sonra doğan, II. Meşrutiyetin ilanından iki yıl sonra vefat eden bu önemli kültür adamımızın yapıtları üzerine analitik bir çözümlemeye rastlayamamaktayız.Türk Resim Sanatının önemli örneklerini (okuma) amaçlı yaklaşmamız ve Hamdi Beyin yapıtının bütününü irdeleme denemesinin gereğine inanmalıyız.Sanayileşen Batının Doğuyu sömürgeleştirmesinin Resim Sanatına yansıması olan (Oryantalizm) akımının son yıllarında 1860-1869 döneminde Pariste Gerome'un öğrencisi olan Osman Hamdi Beyin Ülkesine döndükten sonra gerçekleştirdiği yapıtlarda Doğu ile Batının,İnanç ile aşkın,yaşam ile ölümün ikileminin izleri sürülebilir.Onun yaşamının ve Sanatının bir başka belirleyici olgusu,yeni gelişen (Arkeoloji) biliminin Ortadoğudaki en önemli etkinliklerinden birisinin yaratıcısı olmasıdır.İstanbul Arkeoloji Müzesinin Kuruculuğu ve 30 yıla yaklaşan bir süre onun Müdürlüğü ve sayısız önemli kazının yönetimi gibi binlerce yıllık sanat yapıtlarının korunması için harcadığı çabalar,Ressamın yaşamın anlamı ve gelip geçiciliğin hüznünün onun içine işlemesinde etkin olmuştur.


Hamdi Beyin iç mekanda ve dış mekanda kurgulanmış resimlerinin önemli bölümünde arka plan
ve kompozisyonun ana kurgusunu mimari ögeler oluşturur. Kendi çektiği ve çektirdiği fotoğraflardan Resimlerinin kompozisyonlarının kurgusunu oluşturan Ressamın bu yapı içerisine figürlerini ve yeğlediği eşyaları yerleştirdiğini görmekteyiz.Osman Hamdi Beyin yapıtlarında kullandığı insan tipleri (Modelleri) kendisi ,(Ressam bir tablosunda 3 tane figürde de kendisini kullanmıştır). Başka önemli yapıtlardada model hep kendisidir.Karısı (Hamdi Beyin önemli yapıtlarında kendisinden sonra kullandığı en önemli modeli eşi Naile Hanımdır. Ailesi, (Çocuklarının,yakın Akrabalarının küçük boyutlu portreleri) Aile çevresindeki ev halkı, (Balikcısı,Kokona Despina vs.)


Ve Osman Hamdi Beyin Resimlerinde tekrar tekrar kullandığı nesneleri şöyle sınıflandırabiliriz.
Kandiller, Rahleler, Kuran muhafazaları, kitaplar, şamdanlar, Halılar ve İşlemeli örtüler, Silahlar
(Tüfek, kılıç vs.) Ayakkabılar, Hat Levhaları,Musiki Aletleri, Tente ve Şemsiyeler, Köpekler ve kuşlar,Lahitler , Buhurdanlıklar, ve Buhur Dumanı, Çiçekler ve Vazolardır.Kaplumbağa Terbiyecisi tablosu Osman Hamdi nin en ilgi çeken ve özgün eserlerinden birisidir.1906 tarihi eser özellikle Lale Devrindeki Sadabat eğlencelerinde geceleri Bahçelerin aydınlatılması
için kaplumbağaların sırtlarına mumlar dikilerek serbest bırakıldıkları bilgisi bir ipucu olabilir. Yani Osmanlının Devlet Düzeninde kaplumbağalarda kapıkulları arasında yer almışlardır.Bu arada birkaç Osmanlı Kurumunun (Sanay-i Nefise, Asar-ı Atika Müzesi, Düyun-u Umumiye vs) en üst düzeyinde yönetici olan Hamdi Beyin kendi iş yapma alışkanlığı tarzı ile astlarının yaklaşımlarına ilişkin bir allegori akla gelmektedir. Osman Hamdinin kendisi olan ( Terbiyeci ) elinde neyi boynunda maşası sırtında (Keşkül-ü Fıkarası) Dervişhane bir tevekkülü akla getirmektedir) Hafif öne eğilmiş olarak yapraklarını yiyen üç kaplumbağaya nezaret etmektedir. Arkada kalan iki kaplumbağa ise yemeğe yanaşmaya çalışmaktadır.


Ve son olarak 19 ncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren Türk Resmi kendini yavaş yavaş fotoğrafı
andıran manzara resimlerinden kopmaya başlar.Batıda eğitim almış Osman Hamdi Bey ve Şeker
Ahmet Paşa Türk Resminin modernleşme adımlarını atarlar.Kaplumbağa Terbiyecisiyle Türk resminin en iyi örneklerinden birini veren Osman Hamdiyi Şeker Ahmet Paşanın plastik ve geometrik dengesi yüksek tablolar izler.Onların bıraktığı yerden devam eden yeni Sanatçılar 1914 kuşağı D-Gurubu, Müstakiller yada yeniler adı altında Türk Resmini ileriye götürürler.


Osman Hamdi Beyin önemli eserleri, Kahve Ocağı (1879) Haremden (1880) İki Müzisyen Kız
(1880) Kuran Okuyan Kız (1880) Çarşaflanan Kadınlar (1880) Vazo yerleştiren Kız (1881) Gebze
den Manzara (1881) Çekik gözlüKız -Tevfika (1882) Türbe ziyaretinde iki genç kız (1890) Feraceli Kadınlar (1904) Pembe Başlıklı kız (1904) Kaplumbağa Terbiyecisi (1906) Mimozalı Kadın(1906)Şehzade Türbesinde Derviş (1908) Silah Taciri (1908) Beyaz Entarili kız (1908) Sarı Kurdeleli kız (1909)

Hiç yorum yok: