GALATA KULESİ - İstanbulun Galata semtinde bulunan ve şehrin en önemli sembollerinden biri olan 528 yılında inşa edilmiş bir kuledir. Galata Kulesi Dünyanın en eski Kulelerinden biri olup,Bizans İmparatoru Anastasius tarafından 528 yılında Fener kulesi olarak inşa edilmiştir.1204 yılındaki IV.Haçlı seferinde geniş çapta tahrip edilen kule,daha sonra 1348 yılında İsa Kulesi adıyla yığma taşlar kullanılarak Cenevizliler tarafından Galata surlarına ek olarak yeniden yapılmıştır. 1348 yılında yeniden yapıldığında kentin en büyük binası olmuştur.
Galata Kulesi 1445 - 1446 yılları arasında yükseltilmiştir. Kule Türklerin eline geçtikten sonra hemen her yüzyıl yenilenmiş ve tamir edilmiştir.16 ncı yüzyılda Kasımpaşa Tersanelerinde çalıştırılan Hristiyan savaş esirlerinin barınağı olarak kullanılmıştır.17 nci yüzyılın ilk yarısında IV. Murat döneminde Hezarfen Ahmet Çelebi Okmeydanında rüzgarları kollayıp uçuş talimleri yaptıktan sonra,Tahtadan yaptırdığı kartal kanatlarını sırtına takarak 1638 yılında Galata kulesinden Üsküdar Doğancılara uçmuştur.
1717 den itibaren kule yangın gözetleme kulesi olarak kullanılmıştır.Galata Kulesinin özellikleri yerden çatısının ucuna kadar olan yüksekliği 69,9 metredir. Duvar kalınlığı 3,75 m.iç çapı 8,95 m. Dış çapıda 16,45 metredir.yapılan statik hesaplamalara göre ağırlığı yaklaşık 10.000 ton, kalın gövdesi işlenmemiş moloz taşındandır.
Kulenin derinliğinde bulunan çukurların altında birçok kafatası ve kemik bulunmuştur.orta boşluğun bodrumu zından olarak kullanılmıştır.Kulenin tarihinde bazı intihar olayları kayıtlara geçmiştir. 6 Haziran 1973 günü ünlü şair Ümit Yaşar Oğuzcan'ın 15 yaşındaki oğlu Vedat kuleden atlıyarak intihar etmiştir Oğuzcan bunun üzerine Galata Kulesi adlı şiiri yazmıştır.
GALATA KULESİ
6 Haziran 1973
Pırıl pırıl bir yaz günüydü
Aydınlıktı,güzeldi dünya
Bir Adam düştü ogün Galata Kulesinden
Kendini biranda bıraktı boşluğa
Ömrünün baharında
Bütün umutlarıyla birlikte
Paramparça oldu
Bir Adam Benim oğlumdu
Gencecikti Vedat
Işıl ışıl gözleri içi
Bütün insanlar için sevgiyle doluydu
Çıktı apansız o dönülmez yolculuğa
Kendini biranda bıraktı boşluğa
Söndü güneş,Karardı yeryüzü bütün
Zaman durdu
Bir Adam düştü Galata kulesinden
Bu Adam benim oğlumdu
Açarken ufkunda Güller alevden
Çıktı,Hergün ki gibi gülerek evden
Kimseye belli etmedi içindeki yangını
Yürüdü, kendinden emin
Sonsuzluğa doğru
Galata kulesinde bekliyordu ecel
Bir fincan kahve,bir bardak konyak
Ölüm yolcusunun son arzusu buydu
Bir Adam düştü Galata kulesinden
Bu Adam benim oğlumdu
Küçücüktü bir zaman
Kucağıma alırninniler söylerdim ona
Uyu oğlum,uyu oğlum ninni
Birdaha uyanmamak üzere uyudu Vedat
6 Haziran 1973
Galata kulesinden bir Adam attı kendini
Bu nankör insanlara
Bu kalleş dünyaya inat
Şimdi yine bir ninni söylüyorum ona
Uyan oğlum, uyan oğlum, uyan VEDAT
BEYAZIT KULESİ- Beyazıt kulesinin bugünkü yerinde Bizans zamanında da Tetratsiyon adında uzaktan yangınları gözetlemek için bina edilmiş bir kule vardı. Osmanlı Döneminde ise, kule aynı yerine Paris'te Ecole des Beaux-Arts'da öğrenim gören ilk Osmanlı Mimarı olan Mimar Kirkor Balyan tarafından ahşap olarak 1749 yılında inşa edilir. Kule yangınları gözetlemek amacıyla yaptırılan ilk kule olma özelliğini de taşımaktadır.
Hüseyin Ağa tarafından yaptırılmış olan kuyleye Harik köşkü veya kuleside denirdi. Harik kelimesi yangın anlamına gelmektedir. Kulede görev alanlara köşklü,köşlü veya Dideban'da denirdi. O zamanki ahşap kule yeniçeriler tarafından bir ayaklanma sonucu ateşe verilmiştir.Yanan kulenin yerine 1828 yılında 2. Mahmut tarafından Mimar Kirkorun kardeşi Senekerim Balyana kule kagir olarak tekrardan inşa ettirildi. Beyazıt kulesi yaptırılmadan önce yangınları gözetlemek amacıyla Süleymaniye Camisinin minareleri kullanılmıştır.
Beyazıt yangın kulesi, Nöbetci katı,İşaret katı, sepet katı ve Sancak katı olmak üzere dört kattan oluşmuştur. Yüksekliği 85 metredir.Gözetleme yerine kadar 180 basamak ve Gözetleme yerinden en üste kadar 76 basamak olmak üzere toplam 256 ahşap basamaktan ibarettir. İlk yapımında geniş saçaklı külah biçiminde ahşap bir örtü ile sonlanmakta idi.1849 da değiştirilerek bugünkü sekizgen planlı ve yuvarlak pencereli 3 kat eklendi.1889 da kulenin üstüne demirden bir gönder dikildi.Gönderin yüksekliği 13 metredir.Kule 1894
depreminde kısmen hasar görmüş ve aslına uygun olarak onarılmıştır.Ana duvarları taştan yapılmış olan kulenin iç merdivenleri ahşaptır.
İSTANBUL YANGINLARI VE TULUMBACILAR - İstanbul için yangın büyük felaketti.Zelzele gibi, sel gibi afetlerin yanında istanbulu tahrip eden yangınlara Ejderha denmiştir.Bu felaketlerin önüne geçmek için Yeniçeri ocağı içinde Tulumbacılar teşkilatı vardı.18 nci yüzyılın başlarına kadar yangın tulumbası bilinmiyordu. Yangın sarnıçlardan taşınan suyu dökerek söndürülmeye çalışılıyordu.
Ailesiyle birlikte İstanbula gelerek islam dinini kabul eden Davud gerçek adını alan bir Fransız Mühendisi 1717 senesinde Tersane önünde demirli bir geminin yandığını görmüş,sık sık çıkan yangınların İstanbulda büyük tahribat yaptığını dinlemiş,Bu afete karşı bir yangın tulumbası icat etmiş,aynı yıl içinde Tüfekhanede çıkan büyük bir yangına Tulumbasını alarak koşmuş,etrafında toplanan gençlerin de yardımı ve o tek tulumbasıyla bulunduğu noktada ateşi tutmuştu.
O devrin adetince yangılara Sadrazamlarda giderdi.İbrahim Paşa'da yangına gelmiş Davut gerçekin tulumbası ile ateş söndürmekteki hizmetlerini görmüş onu Tulumbacı Ağası tayin ederek yeniçeri ocağına bağlı bir Tulumbacı teşkilatının kurulmasını emretmişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder