Osmanlı parfümleri denilince ilk akla gelen buhur suyudur.Osmanlının billur şişeli parfümü olan buhur suyu terkibi ve yapılışı hakkındaki bilgiler 550 yıllık bir tarihe sahip.Sandal,Aselbent,Kalenbek,ve öd ağacıgibi tütsü olarak yakılan maddelerin gülsuyu içinde kaynatılmasının ardından misk ve çiçek suyun elde edilmesiyle elde edilen bu güzel koku,Tanzimattan evvel Topkapı sarayında fetihten beri devam edegelen bir gelenek olarak heryıl Ramazan ayının 15 nci günü geçtikten sonra Padişaha takdim edilirdi.
Buhur suyunun terkibine ve hazırlanışına ilişkin kayıt ise Topkapı müzesi arşivinde bulunan 1708 tarihli Çamaşırcıbaşı Yusuf ağanın defterinde yer almakta,Bu kağıda göre Padişah Çamaşırbaşı tarafından sunulan buhur suyunu kabul ettiğinde 15 Altın Çamaşırcıbaşına biner akçede diğer yoldaşlara ihsanda bulunurdu. Osmanlı kaynakları buhur suyunun saray dışında imal edilmediği ve halk arasında bilinmediği yalnızca sarayda imal edilip Hükümdar Devlet ricali ve saray erkanına dağıtıldığını yazsada bu ifade gerçeği yansıtmamakta 1640 tarihli Es-ar defterinde ve Evliya Çelebi seyahatnamesinde buhur suyunun İstanbuldaki misk satıcılarında ve gülsuyu esnafında bulunduğu halka satıldığı görülüyor. Hatta buhur suyu 1720 yılında III.Ahmet'in şehzadelerinin sünnet düğünleri için yapılan şenliklerde Mısır çarşısı esnafı tarafından sunulan düğün hediyeleri arasında yer alıyor.
Osmanlıda sıkca bahsi geçen diğer bir koku da gülsuyudur. İslam inanışında Hz.Muhammedin teri olarak kabul gören gül,aynı zamanda bu coğrafyanın en önemli kokulu çiçeklerinden biri,Bu durum gülsuyu ve gülyağının değerli bir meta olmasına yol açmış.Gülsuyu Osmanlı geleneklerinde de önemli bir yer teşkil etmiş ister yabancı Devlet Elçisi olsun,ister ziyarete gelen bir komşu olsun gülsuyu ile birlikte buhur ikram etmek konuk ağırlamanın bir gereği olarak görülmüş.Bununla beraber Mevlit gibi dini toplantılarda hac karşılamalarında konukların ellerine gülsuyu serpme adeti var.
Yeni yapılan ya da onarılan camilerin ibadete açılmadan önce gülsuyu ile yıkanması gül kokusunun islam dinindeki ayrıcalığı göstermesibakımından önemlidir. Gülsuyu Osmanlı mutfağına Güllaç,su muhallebisi,Güllabiye, ve şerbetlerle girerken cilt ve göz hastalıklarına karşı da ilaç olarak kullanılmış.Ayrıca Misk ve Amberden yapılan galliye,bu meşhur kokular misk ve amber karışımına sümbül,tırnak buhuru,tütsülenmiş söğüt,saf beyaz mum,ve nışasta eklenerek hazırlanırdı. Bu kokular galiyeden denilen küçük kaplar içinde saklanan ve parmak ucuyla alınarak saç ve kaşlar üzerine sürülerek kullanılan siyah macun görünümündeki parfümlerdi.
Osmanlı gündelik hayatına sinen parfüm kokusu,bugün bile hissedilebilen bir konudur.Mekanlar buhurdanlar yakılan tütsülerle kokulandırılırken aynı tütsü dumanı konuğun sakalına ve sarığına tutularak gülsuyu ikramına benzer şekilde ikram ediliyordu.Kahveler Amberle kokulandırılırken kokulu nargileler içiliyor,miskli amberli ve kafurlu mumlar imal ediliyordu. Kokulu mürekkepler,çiçek sulu yemekler,ve şerbet torişeri üretiliyordu. Akıl hastalıklarının güzel kokularla tedavi edilmeğe çalışıldığı da biliniyor. Oysa gündelik yaşamın her adımında kendini hissettiren bu güçlü koku kültürü içerisinde bedene uygulanan parfüm çeşitlerinin ironik biçimde sınırlı kalması da enteresandır.
1 yorum:
bilgiler için teşekkür ederim
Yorum Gönder