13 Mart 2013 Çarşamba

İstanbul


 İstanbul Marmara Bölgesinin Kocaeli - Çatalca bölümünde yer alan bir ilimizdir. İlin doğusunda Kocaeli ve Marmara Denizi,Kuzey kesiminde Karadeniz, Batısında Tekirdağ ve Kırklareli illeri yer alır. 5712 Km 2 lik bir alana yayılmış bulunan İstanbul'unbir bölümü İstanbul Boğazı ve Marmara Denizi'nin doğusunda,öteki bölümü ise bunların batısında bulunur.Ayrı olarak ( Bozburun ) yarımadası'nın kuzeybatı kesimiyle (Yalova ilçesi ) Marmara Denizindeki Prens Adaları ( Adalar ilçesi ) de İstanbul ili sınırları içindedir.


İstanbul İlinin toprakları vadilerle yarılmış bir yayla durumundadır.Vadilerin tabanlarıyla yayla düzeyi arasındaki yükseklik farkları oldukça önemlidir. Bu derin vadilerin bazıları yakın bir jeolojik çağda Deniz sularıyla yarılıp Boğazlar ve Haliç meydana gelmiştir.İstanbul ilinin en yüksek kesimleri Boğaz'ın Doğusundaki kesimlerde toplanır.Sert kayalar niteliğinde olan bu yereyler,çeşitli etkenler karşısında dayanıklı oldukları için çevrenin başka kesimlerine göre daha yüksek kalmışlardır.Bunların en yükseği Kartalın kuzeyindeki Aydos tepesidir. (537 m.) il sınırları içinde 500 metreyi aşan başka bir tepede yoktur.


Anadoluhisar'ının doğusundaki Alemdağ (442 m.)Kadıköyün doğusunda kalan Kayışdağı (438 m.) İstanbulun Aydos Tepesinden (537 m.) sonra gelen yüksek noktalarıdır. İlin ikinci derecedeki yükseklikleri arasında,Üsküdar-Şile yolu üzerinde yer alan Çataldağ ( 400 m.) Beykoz ve kanlıca arasındaki Karlıdağ (329 m.)Göztepe (285 m.) Üsküdarın doğusunda eşsiz bir güzellikle yükselen Büyük Çamlıca (267 m.)  ve küçük Çamlıca (226 m.) tepeleri sayılabilir. Boğazın batı yakasındaki kesimlerde ise 100 m.yi aşmayan birçok tepe göze çarpar. Bu kesimdeki yereylerin yükseklikleri Güneyden Kuzeye yöneldikçe artar. İlin bu kesimindeki en yüksek noktalar Istırancalar üzerindeki Karacadağ (487 m.) ile Çıplaktepe (323 m.) dir.


İstanbul ili Akdeniz,Karadeniz ve Balkanlar'la Anadolu kara iklimlerinin değişik etkileri altında ayrı bir özellik taşır.Yaz ayları kurak ve sıcak kış ayları ılımlı ve yağışlı geçer.Bununla birlikte kışın Balkanlar'dan kopup gelen karayel  rüzgarlarıyla Akdeniz'in ılımlı lodos esintilerinin birbir lerini kovaladıklarıda sık sık görülür. Bunun sonucu olarak ilkbahar ortasında beklenmeyen kış soğukları Karadenizin yağışlı özelliği yada Akdenizin yaz aylarını andıran ılımlı havası ansızın belirir. İstanbulun sonbahar mevsimi de   yaz aylarının sıcaklığı içinde geçer.Rumeli ve Anadolu yakaları sıcaklık bakımından değişiktir. Anadolu yakasında sıcaklık genel olarak biraz daha yüksektir.İstanbul'da yıllık ortalama sıcaklık 13,7 derece ve en soğuk ay ortalaması 5 derecedir. En sıcak ay ortalaması ise 22,7 derece,ilin yıllık yağış ortalaması 789 mm dir. Bu yağışın % 38 i kış aylarında % 18 i İlkbahar % 13 ü yaz ve % 31 i ise sonbahar mevsimindedir.


İstanbul ili içinde önemli akarsular yoktur.İlin en büyük akarsuyu aynı zamanda Kocaeli yarım adasının da en önemli akarsuyu olan Riva çayıdır.Kaynağı Kocaeli topraklarında bulunan bu çay Güneydoğu-Kuzeybatı doğrultusunu izleyerek Riva köyü yakınlarında Karadenize dökülür.Boğaza dökülen akarsuların en önemlileri doğu yakasında Göksu ve küçüksu, Batı yakasında ise İstinye deresiyle Büyükdere dir. Bunlardan başka Haliçe dökülen Kağıthane ve Alibey Dereleri,Küçükçekmece gölüne dökülen Sazlıdere,Büyükçekmece Gölüne dökülen Karasu deresi ve Terkos Gölüne dökülen Istıranca deresi anılmaya değer Akarsulardır. İstanbul ilinde Büyükçekmece,Küçükçekmeceve Terkos olmak üzere üç göl vardır.Bu kıyı Baraj Göllerinden Terkosun denizle ilişkisi iyice kesildiğinden tatlılaşan suyundan İstanbulun batı yakası için kullanma suyu olarak yararlanılır.Marmara kıyılarında yer alan öteki iki göl denizle bağlantılı olduğundan suları tuzludur.


Dünyanın en önemli su yollarından biri olan İstanbul Boğazı 29,9 (Çanakkale Boğazının yarısı kadar ) uzunluğundadır.Kıyılarının Girinti-çıkıntılarına göre hesaplanacak olursa Batı yakası Rumeli fenerinden Ahırkapıya kadar (Haliç le birlikte) 46 Km. Anadolu fenerinden Kızkulesi önlerine kadar olan doğu yakası ise 34 Km. dir.Boğazın yer yer değişen genişliği Karadenize açılan kuzey ucunda 3.600 metreye ulaşır.En dar yeri Rumelihisarıyla Anadoluhisarı arasıdır. (698 mt.)  Bu kesimden sonra Boğaz Güneye doğru yeniden genişlemeye başlar. Kandilli burnu ile Bebek arasında 720 metreyi bulan genişlik daha Güneyde Ortaköy-Beylerbeyi arasında 980 metreye ve Şemsipaşa-Salıpazarı arasında ise 1.675 metreye kadar açılır. İstanbul Boğazı ortalama derinliği 50 metreyi aşan bir oluk biçimindedir.Bu oluk içinde yer yer derin çukurlara da rastlanır. Bu çukurların en derini Bebek Camii ile Kandilli Burnu arasında 120 Mt.ve Arnavutköy le Vaniköy kesimlerindedir. 106 Mt.Boğazın iki yakası arasında dikkate değer bir kıyı paraleli vardır.Doğu yakasının en Güneyindeki Üsküdar çıkıntısı,Batı yakasındaki Dolmabahçe girintisi ile Ortaköy çıkıntısı,Çengelköy girintisiyle ile Ortaköy çıkıntısı ,Çengelköy girintisiyle Büyükdere koyu karşısındaki Anadolu kıyı çıkıntısıyla paralel durumdadırlar.


Karadenizin fazla suları yüzey bir akıntıyla ve Boğaz yoluyla Marmara Denizine akar.Kanlıca önlerinde hızı artan akıntı ( Saniyede 1,45 m. ) Rumelihisarı yakınlarında ( Şeytan Akıntısı ) adını alır. Vaniköy önlerinde ise Maskara Akıntısını meydana getirir.Beylerbeyi Üsküdar arasında Anadolu yakasına yönelen akıntı Kızkulesi açıklarında birdenbire Sarayburnuna atlayarak Marmara Denizine girer. Bu akıntı,Sarayburnu önlerinden başlıyan ters bir akıntıyla karşılaşır.Haliçin önlerinden batı kıyıları boyunca Arnavutköye kadar devam deder. Daha kuzeyde Bebek Beykoz,ve Büyükdere kıyılarındada bu çeşit ters akıntılar vardır. Boğazda Güney rüzgarları estiği zaman yüzeydeki sular Gemicilerin Orkoz adını verdikleri bir akımla güneyden kuzeye geçer. Yüzeydeki bu akıntılardan başka Boğazın derinliklerinden geçerek Marmaradan Karadenize geçen bir dip akıntı daha vardır.


Yüzeydeki sularda daha tuzlu olan bu akıntı Yüzeyde Binde 17 Dipte Binde 35 Kuzguncuk önlerinde en büyük hıza ulaşır.Saniyede 1,22 Metre.Avrupa ve Asya kıtaları arasında ve önemli  bir suyolu,(İstanbul Boğazı) üzerinde yer alan İstanbul Limanı dünya çapında bir değer taşır. Türkiyenin bütün ticaret hayatı üzerinde önemli etkileri olan bu liman üç bölüme ayrılır.
1) Sarayburnuyla Kabataş iskelesinin kuzey köşesini birlestiren çizginin dışında kalan DIŞ LİMAN
2) Bu çizginin içinde kalan GalataKöprüsüyle kıyı suları kesimini kapsayan GALATA LİMANI
3) Galata köprüsünden Kağıthaneye kadar devameden İÇ LİMAN
Bunların en önemlisi olan Galata Limanı,Son yıllarda Salıpazarına kadar Kuzeydoğu doğrultusunda genişletilmiş,yeni antrepolar ve modern araçlarla daha yararlı bir duruma getirilmiştir.


İstanbul Dünyada tarihi eserler yönünden en ünlü şehirler arasında yer alır. Romalılar,Bizanslılar,Latinler ve Osmanlı Türklerinden günümüze kadar ayakta kalan çok sayıda değerli eser vardır. İstanbula Dünya çapında bir ün sağlayan yapıların başında camiler gelir. Camilerin yapımına şehrin fethiyle birlikte başlanmış ve bu yüzyıllar boyunca hızından hiçbirşey kaybetmeden devam etmiştir. 1904 yılında yapılan resmi bir sayımda İstanbulda 910 cami ve mescit (Küçük Cami) bulunduğu anlaşılmıştır. O zamandan beri yangın ve deprem ve çeşitli sebeplerle birçoğu ortadan kaybolmakla birlikte yine 450 kadar cami ve mescit ayakta durmaktadır.Padişahlar tarafından yaptırılan ve (Selatin camii ) diye anılan büyük camilerin sayısı 18 i bulur.Bunların en ünlüleri Süleymaniye 1549-1555 Sultanahmet 16o9-1616,  Beyazıt 1501-1506,Fatih 1767-1771 Nuruosmaniye 1748-1755 Sultanselim 1522, Eyüp ilki 1458,şimdiki 1721,Laleli ilki 1763 şimdiki 1782, Yenicami 1663,Şehzadebaşı camii 1544-1548, Beylerbeyi 1778, ve Aksaray valide 19ncu yüzyıl sonu,camileridir.


Bunlardan başka İstanbulun en eski Bizans yapıları arasında yeralan Ayasofya M.S.326 yılında İmparator Büyük Konstantin tarafından kurulmuşsada sonradan bir kaç defa yangın ve depremlerle yıkıldığından yeniden yapılmıştır. Ayasofyanın son yapısı 532 yılına,Justinianus dönemine rastlar. Fatih in İstanbul u fethinden sonra 1453 çeşitli dönemlerde minareler yapılarak cami durumuna getirilen bu ünlü Bizans kilisesi,1935 yılında müze olarak kullanılmaya başlanmıştır.İstanbul un tarihi kalıntılarından biride surlardır. Bugün bu surlar birer yıkıntı durumundadır.


İstanbul da birçok da kule ve dikilitaş yer alır. Kulelerin en ünlüleri Galata 1341,Beyazıt 1826 ve İstanbul boğazının Marmara denizine açılan kesimindeki kızkulesidir.İstanbul daki Dikilitaşların en önemlisi Sultanahmet te At Meydanındaki Firavun III.Tutmozis in adına Mısırda dikilip M.Ö.1547 Sonradan İstanbul a getirilen M.S. 390 Anıttır.Bundan ayrı olarak iki sütun daha vardır. Örme sütun adıyla anılan Dikilitaşla Burmalı sütun (Yılanlı sütun) Bunların  sonuncusu İmparator Konstantin tarafından Delphi deki Apollon Tapınağından getirilmiştir. Fatih teki  kıztaşı, 450-457 Çemberlitaştaki Konstantin sütunu M.S.330 Yılında Roma dan getirildi.ve sarayburnundaki Got ların sütunu bunların en ünlüleridir.Bu tarihi eserler dışında İstanbul Türklertarafından fethedildikten sonra sayısız Saray,Çeşme,Türbe,Su kemeri ve Kervansarayla donatılmıştır.


İstanbul dün olduğu gibi bugün de yurdumuzun en büyük kültür Merkezidir.İstanbul Üniversitesinin tarihi, Fatih Sultan Mehmet tarafından kurulan, Fatih Külliyesi ne dayanır. Bundan ötürü Dünyanın en eski  Üniversiteleri arasında yer alır. Bu Üniversite 1865 ve 1933 yıllarında yapılan ıslahatla bugünki değerini kazanmıştır. İkinci Üniversite olan Teknik Üniversitesi ise 1773 yılında kurulan Mühendishane-i Hümayun un bir devamıdır. Bu Üniversitemizde 1793-1795 yıllarında ıslah edilmiş ve son yıllarda İstanbul Teknik Üniversitesi adıyla modern bir duruma getirilmiştir.İstanbul Müzeleriylede Dünyanın en ünlü Şehirleri arasında yer alır.Bunlar arasında Topkapı sarayı,Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzesi,Eski şark eserleri Müzesi,Türk ve İslam eserleri Müzesi, Resim ve Heykel Müzesi,Deniz Müzesi, Askeri Müze ve Ayasofya Müzesi çok Değerli sanat ve Tarih eserleriyle doludur.Başta Beyazıt Kütüphanesi olmak üzere şehirde yer alan birçok kitapsaray İstanbul a eşsiz bir kültür Merkezi niteliği kazandırır.


Türklerin eline geçmesinden sonra her alanda hızlı gelişmelere sahne olan İstanbul da başli başına bir halk müziği doğmuştur. Eskiden Semai Kahveleri adıyla anılan yerlere sık sık uğrayan  saz şairleri çeşitli türküler söyler,bazen da birbirleriyle karşılaşan aşıkların (saz şairleri) saz ve söz yarışmaları düzenledikleri olurdu. Bunun yanısıra doğrudan doğruya halkın duygularını yansıtan ve İstanbul Havaları,adıyla anılan türküler de bu eski kültür şehrinin müzik hayatınnda önemli yer tutan bir sanat zenginliği içindedir. Bu türkülerin niteliği yüksek sınıfın ağır müziği yerine oynak,neşeli ve çokçasına halk oyunlarına uygun havalar taşımasıdır.İstanbul' dan Üsküdara yol gider, Üsküdara giderken aldıda bir yağmur, Gemilerde talim var,gibi türküler bu halk müziğinin bugün bile unutulmayan ünlü parçaları arasındadır.


Ve sevgili Dostlar Gelin şimdi İstanbul Adı nerden geliyor onu irdeleyelim, İstanbul adının kökü ve anlamıyla ilgili görüş ve yorumlar değişiktir.Bunlardan birisine göre şehrin Türkler tarafından fethiyle İslamiyetin ünlü Merkezlerinden birisi durumuna gelmesi üzerine buraya İslambol denilmiştir.Gerçektende şehir, Padişah Ahmet III, 1673-1736 zamanından  Selim III 1761-1808 Çağına kadar İslambol adıyla anılmıştır.Bir başka yoruma görede kelime eski Bizans halk diliyle Şehir e anlamına gelen İstin-bolin deyiminin zamanla değişik bir biçimle söylenişinden meydana gelmiştir. Bununla birlikte İstanbul , yüzyıllar boyunca çok değişik adlarla anılan bir şehirdir. Doğu Roma İmparatorluğunun yüzyıllarca merkezi durumunda kalan bu ünlü şehrin bütün ortaçağ süresince yaygın olan adı Bizans dır.


Bu kelime şehrin kurucusu olduğu söylenen Megeralı Byzas ın adıyla bağdaştırılır.Romalılar çağında şehre impararator Marc Aurele in üvey babası Antiniona bir saygı gösterisinde bulunmak amacıyla Antoninia denildi,Ama çok tutmayan bu kelime yerine şehri yeniden kurarcasına onaran imparator Konstantin tarafından sonradan Secunda Roma ikinci Roma adı verildi.11 Mayıs 330, Bu ad 5 inci yüzyılda Nova Roma, Yeni Roma,ya çevrildi.Bu arada Bizans halkının Kostantin şehri,anlamına kullandığı Konstantinopolis deyimi şehrin en ünlü adı olarak kaldı. Avrupalılar bu kelimeyi uzun yıllar Constantinople, diye anmaya devam ettiler.Araplar kunstantiniye Ruslar ise İmparator şehri anlamına Tsargorod diye anarlardı. Osmanlı Türkleri ise şehre İstanbul adıyla birlikte Mahrae, Dersaadet, Asitane de derlerdi.

Hiç yorum yok: