20 Kasım 2013 Çarşamba

Özer Rayman (24.04.1934 - 18.11.2013)


YAZILARIMA ARTIK CENNETTEN DEVAM EDECEĞİM.....

10 Kasım 2013 Pazar

Harmenszoon van Rijn Rembrant (1606-1669)

Hollandalı Ressam ve grafik sanatcısı olan Rembrandt 1606 yılında Leiden şehrinde doğmuştur.Hollanda resim okulunun enparlak ressamı olmasının yanı sıra çağının ressamlarını geride bırakan bir sanat yeteneği ile, Michelangelo, ve Rafaello gibi sanatçıların düzeyine ulaşmıştır. Rembarandt bu iki sanatçıya oranla herhangi bir süsleyici ve abartıcı anlatım tarzına başvurmadan konuyu olduğu gibi işlemiştir.


Bu nedenle eserleri profesyonel olmayan bir sanatçının yapıtları olarak da nitelendirebilir.Konuyu,portre desen yada görünüm niteliğinde olmasına bakmadan doğrudan doğruya ele alması ve ayrıntılara inmesi ayrıca portrelerinde modelin kişiliğini yansıtan bir yoruma ulaşması, başarısının nedenlerini oluşturur.


Rembrandt 1620 yılında leiden'de Üniversiteye girmiş boş zamanlarında da Akrabalarını model olarak resim yapmıştır. Leiden'deki bir ressamdan üç yıl resim dersi aldıktan sonra 1624 te Ailesi tarafından Amsterdam'a gönderilmiş ve Pieter Lastman'ın öğrencisi olmuştur. Ustanın yanında biryıl büyük bir şevkle öğrenim gördükten sonra Leiden'e dönmüş ve 1630 lara kadar bütün yapıtlarında Lastman'ın etkilerini yansıtmıştır.


Bu yıllarda Leiden'e gelen Jan Lievens ile tanışan Rembrandt bu sanatçıyla birlikte bir Atölye açıp çalışmaya başlamıştır. Bu dönemde meydana getirilen yapıtların iki sanatçıdan hangisine ait olduğu kesinlikle bilinmemektedir.


Kısa zamanda öğrenci ve yeni işler bulan Rembrandt'ın bazı yapıtlarında görülen karakteristik ışık oyunları 1629 yılında yaptığı (Judas'ın otuz parça gümüşü geri getirmesi) gibi eserlerinde belirgindir. 1631 de Amsterdam'a giderek (Dr.Tulp'un Anatomi dersi) adlı ünlü yapıtını tamamlamıştır. Bu resim açık ve koyu renklerinne şekilde kullanılacağını gösteren en güzel örneklerden biridir.


Konunun iticiliği yüzlerdeki anlatım şekil ve renk kompozisyonuyla günümüzde de büyük bir ilgi görmektedir.Ömrünün son yıllarını Amsterdam'da geçiren Rembrandt 600-700 kadar yağlıboya tablo yapmıştır.

Deve

Devegiller Familyasının (Camelus) alt familyasından omurgalı bir hayvan. Vücudu iri bacakları ve eğri boynu uzun, sırtı hörgüçlüdür. Hörgüçlerinde yağ şeklinde besin depo edilmiştir. Ayakları iki parmaklı, tabanı yumuşaktır. Bu sebeple kumda rahatça yürüyebilir.


Devenin vücudu yumuşak ve ince yünümsü tüylerle örtülüdür.Çoğunlukla kahverengindedir.Sütünden yününden yararlanılır.Tüyünden kaliteli kumaş ve battaniyeler dokunur.Devenin kulakları çok küçük, kuyruğu da çok kısadır. Burun delikleri kum girmeyecek biçimde kapanabilir. Gözkapaklarındaki iki sır gür kirpik de hayvanın gözlerine uçan toz ve kum zerrelerinden korur. Göğsü, dizleri ve ayak eklemlerinin üstleri nasırlıdır. Bu nasırlar yere çöktüğünde, taşların derisine batmamasını sağlar.


Develer otçul ve gevişgetiren hayvanlardandır. Lokmalarını çenelerinin her hareketiyle bir yandan öbür yana geçirirler.Devenin miğdesi üç bölümlüdür. Bunlardan biri 4 litre su alabilen su deposu edici hücrelerle astarlanmıştır. Hayvan bu sayede 2-3 gün su içmeden yaşayabilir.


Develer uzun ve yaylı adımlarla yürürler. Yürürken vücutlarının bir yanındaki ön ve arka ayakları birlikte hareket eder. Bundan dolayı sallantılı yürürler.Develer tek hörgüçlü ve çift hörgüçlü olmak üzere ikiye ayrılırlar. Her iki türde dayanıklı yük hayvanı olarak kullanılır.


Tek hörgüçlü deve (Camelus.dramedarius) Hecin devesi de denir. Arabistan çöllerinin devesidir. İnce zarif yapılı, uzun bacaklıdır. Ağır yük taşımaktan çok, binek hayvanı olarak kullanılır.Saatte 12-15 Km.lik bir hızla aralıksız 8 saat kadar gidebilir. Ayak tabanları fazla yumuşak olduğu için sert ve kayalık arazide iyi yolculuk yapamaz.


Tek hörgüçlü deve yurdumuzda da yetiştirilmektedir. Ençok İzmir,Aydın,Manisa,Antalya Konya,Tokat,Urfa,Gaziantep ve Mardin illerimizde görülür. İstanbul cıvarındaki bazı orman köylerinde de odun ve kömür taşımak işleri için beslenir.Çift hörgüçlü deve, (Camelusbactrianus) Orta Asya devesidir. kuvvetli ve ağır yapılıdır. 200 Kg. yük taşıyabilir. Hörgücünün tepesine kadar 215-220 Cm. boyundadır. Bacakları kalın ve orta uzunluktadır. Tüyleri ise uzun ve kabarıktır.

9 Kasım 2013 Cumartesi

Pablo Pİcasso (1881-1973)

Pablo Pıcasso - İspanyol Ressamı XX. Yüzyıl Sanatının en önemli temsilcilerinden biridir. İlk resim derslerini Resim Hocası olan Babası Jose Ruiz Blasco'dan almıştır.Büyük bir resim yeteneği olduğu,çalışmalarının başlangıcından beri anlaşılmıştır.1901 yılından itibaren yapıtlarına, Annesinin genç kızlık soyadı olan Picasso imzasını atmıştır.


Barselona, Coruna, ve Madrid sanat akademilerine gitmiş ve buradaki çalışmalarıyla hemen dikkati çekmiştir. Birkaç yıl Barselon'da kaldıktan sonra 1900 yılında Paris'e gitmiştir. Barselon'da şehrin sanat ve kültür hayatına etkin bir şekilde katılan öncü sanat akımlarının içinde yer alan genç sanatcı, Paris'te resmini dahada geliştirerek kendini kabul ettirmesini bilmiştir. İzlenimci akım sonrası resmin renk zevkinden (Özellikle Toulouse - Lautrec'den) sembolizmin sorunlarına kadar çeşitli kaynaklardan gelme etkileri özgün bir üslup birliği içinde kaynaştırarak çok başarılı sonuçlar elde eden Picassonun bu yıllarda yaptığı resimler (Mavi Dönem) resimleri adıyla anılmaktadır.


Bu dönemde yaptığı resimlerin belirleyici özelliği, mavi ve mavinin soğuk tonlarının egemen olduğu hüzünlü figürlerdir. 1903 yılında yaptığı Hayat (Cleveland Müzesi) ile aynı yıl yaptığı Kör (Newyork Metropolitan Museum) adlı tabloları,sanatçının bu dönem resimlerinin en başarılarıdır. Mavi Dönemi izleyen (Pembe Dönem) e ait tablolarından biri Cambazlar (Washington National Gallery ) dir.


Bu tabloyu yaptığı 1905 yılının sonlarında Picasso, Cezanne'ın son dönem yapıtlarının ve Matisse aracılığıyla tanıdığı ilkel Afrika Heykellerinin etkisiyle yeni ve değişik araştırmalara yönelmiştir.Bu araştırmaların en başarılı sonuçlarından biri 1906 da yaptığı (Gertrude Stein'in portresi ) adlı tablosudur.


Picasso resmin nesneleri somut bir şekilde vermekten öte,kendine özgü bir değeri olduğunu gördüm, nesneleri görüldükleri gibi değil de,bilindikleri,sezildikleri gibi çizmek gerekir sonucuna vardım demektedir.Bu görüş ve yeni araştırmalar onu kübizme götürmüştür.


Picasso nun kübik dönemi I.Dünya Savaşı yıllarına kadar sürmüştür. Savaş sonrası yıllarında da kübik anlayışta araştırmalarını sürdürmesine rağmen sanatçının bu yıllarda yaptığı resimlerde anıtsal yapı ve plastik bir biçimde klasik bir uyuma vardığı görülür.Bu alandaki en önemli çalışmaları Parode (1917) Pulcinella (1920) ve Train Bleu (1924) baleleri için yaptığı sahne dekorlarıdır.


İspanyol iç savaşı yıllarında açık bir şekilde Faşizme karşı cephe alan Picasso'nun bu dönemde yaptığı tabloların en önemlileri arasında (Suenoy mentiro de Franco) adlı ünlü grafik dizisiyle faşizmin vahşiliklerini belirten ve sanat tarihinin en büyük eserlerinden biri olduğu kabul edilen 1937 de yaptığı  (Guernica) (Newyork  Museum of Modern Art) adlı yağlıboya tablosudur.Kore'de savaş adlı tablosuyla  Savaş ve Barış adlı tabloları Picasso'nun son yıllarda yaptığı önemli eserlerindendir.