20 Aralık 2009 Pazar

Keten Tohumu (Yaprağından Tohumuna Kadar Olan Faydaları)

Sevgili Dostlar Bu günkü yazımıza Keten Tohumunun faydalarından bahsedeceğiz. Birçok derde deva olan bu faydalı ot hakkında bilinen ve bilinmeyen birçok şey vardır,gelin bugün bunu hep beraber irdeleyelim.Keten Tohumu Omega 3 ve Omega 6 yağ asitlerinin iyi bir kaynağı olmakla birlikte az miktarda Magnezyum,Demir,Bakır,Çinko ve çeşitli vitaminler içerir. Keten Tohumu keten denilen kireçli topraklarda yetişen otsu bir bitkinin tohumudur. Yüksek oranda çözünür.Lif içerir Göğüs kolon Prostat kanserine karşı koruyucu olan lignanların kaynağıdır. Keten Tohumu Günde bir yemek kaşığı tüketilir.(Hamile ,Emziren kadınlar ve küçük çocukların ise kullanmaması önerilir) Yeterli miktarda balık tüketmeyenler Omega 3 yağ ihtiyaçlarını karşılamak için Keten Tohumu ekmektede kullanılabilir. ve diğer hamur işlerine keten tohumu eklenebilir.(Bitkisel tedavi yada diyet Zayıflama amaçlı kullanacaksanız lütfen önce Doktorunuza başvurmanız önemle duyurulur).


KETEN TOHUMU YAĞI - Keten tohumu yağı yüksek oranda çoklu doymamış yağ asitleri,Düşük oranda doymuş yağ asitleri,Bol miktarda Potasyum ve az miktarda da Magnezyum Demir,Bakır,Çinko ve çeşitli vitaminler içerir.Özellikle Omega 3 yağ asitleri olmak üzere Omega yağ asitlerince zengin bir besindir. İçerisinde % 50 oranında bulunan Omega 3 yağ asidi sayesinde Kalp rahatsızlıklarında olumlu etki göstermektedir. Omega 3 yağ asidi tüketimi Koroner kalp rahatsızlıklarında ölüm riskini azaltmaktadır. Kalp krizine veya tromboza neden olan damardaki pıhtılaşmayı önlemeye yardımcı olabilir.


Tohumun faydalarına gelince 1 tatlı kaşığı keten tohumu günlük Omega 3 ihtiyacınızı karşılar.Keten tohumu yağı hafızayı güçlendirir,Kabızlığa karşı doğal yolla büyük bir destektir.İktidarsızlık,Prostat ve kısırlığa karşı etkilidir.Meme kanserine karşı soya yağı ve Keten Tohumu yağı önemlidir. Keten tohumu yıllardır kilo vermek isteyenlerin gözdesidir.Keten Tohumundan daha çok yararlanmak istiyorsanız doğrudan tohumları---- öğütülmemiş keten tohumu bağırsağı açmadan olduğu gibi terk edebiliyor. Ceviz ve Keten tohumu da önemli bitkisel Omega 3 kaynaklarındandır. Yulaf kepeği ve keten tohumu etkili kolestrol azaltıcılarıdır.Keten tohumu Erkeklerde cinsel fonksiyonun iyi çalışması için Çinkonun yararlı olduğuda çok az kişi biliyor. Keten tohumu mükemmel bir B-12 vitamini. Sinameki,Biberiye,ısırgan otu keten tohumu bağırsakları iyi çalıştıran otlar arasında.Keten tohumu Meme kanseri yapmaz.Keten tohumunda bulunan Lignon gurubu bitkisel östrojenler olsa olsa sizi meme kanserinden korur.


KETEN TOHUMU NASIL KULLANILIR - Keten tohumu kullanımı farklı şekillerde olabilir.Tohum çiğnenerek de yenilebilir. Ama sert olması sebebiyle yeterince öğütülemeyebilir ve sindirilmeden vücuttan atılabilir. Öğütülmüş keten tohumu toz haline getirilerek suyla alınılabilir. Sindirim açısından böyle alınması daha iyidir. Öğütülmüş keten tohumu Bal yoğurt, salatalara yada fırında yapılan hamur işlerine karıştırılarak da tüketilebilir. Çay olarak -Öğütülmüş 1 çay kaşığı keten tohumu 1 bardak sıcak suda demlenir, süzüldükten sonra içilir. Keten tohumu kapsülü Eczanelerde Flaxseed oil (Keten tohumu yağı) adıyla da satılmaktadır.


Şifa olması niyetiyle ifrata kaçmadan kullanılması önemle bildirilir.Keten tohumunun yararlarını tek tek gözden geçirdiğimizde , Mide Bağırsak sorunlarına karşı iyi gelir,Bağırsakları yumuşatır,Kabızlığa iyi gelir,Kemikleri güçlendirir,özellikle menepoz döneminde yararlı, Bağırsak sistemini güçlendirir,Menepoza bağlı şikayetleri hafifletir Kalp-Damar hastalıklarından korur,Kolestrol seviyesini dengeler, Yüksek tansiyonu düşürür Romatizmal hastalıkları önler, Sinir sistemini güçlendirir, Hafızayı güçlendirir, Yaşlanmaya bağlı dikkat dağınıklığına karşı iyi gelir. Haricen kullanılarak yaraların çabuk iyileşmesini sağlar, Egzama ve sedef hastalıklarında kullanılır, Nasırlarda kompres olarak kullanılır.Solunum yolu hastalıklarında olumlu etki yapar, Ruhsal bozukluklara karşı iyi gelir,Öksürüğü giderir, Ağız boşluğu Boğaz ve diş eti rahatsızlıklarında gargara olarak kullanılır, Lifleri sayesinde özellikle dokumacılıkta kullanılır.Ve son olarak Keten tohumu Omega 3 Omega 6 ve Omega 9 yağ asitleri - yüksek oranda çözünür ve çözünmez lif - Protein - Lignanlar (Kansere karşı maddeler) Vitaminler,Mineraller ve Amino Asitler üreten değerli bir bitkidir.

24 Kasım 2009 Salı

Mandalina (Vitamin Deposu)

Ilıman iklimlerde yetişen tatlı sulu ve hoş kokulu bir meyve olan Mandalina,Portakal ile benzer özellikler taşır ve özellikle C vitamini açısından zengindir. Ayrıca A ve B gurubu vitaminleri ile Kalsiyum, Potasyum, Magnezyum, Sodyum, Demir, Brom ve Fosfor mineralleri içerir.Mandalinanın kabuğu ise P vitamini açısından zengindir.


Erkenci türleriyle Sonbaharın başlarında Piyasaya çıkan ve kış ortasında son turfandaları yetişen mis kokulu hoş tatlı Mandalina meyvesi veren Mandalina ağacı Turunçgillerdendir.(Narenciyeler) Anayurdu büyük olasılıkla Çin yada Laos olan Mandalina ağacı Ülkemizde başta Akdeniz ve Ege Bölgelerinin kıyı şeridi olmak üzere Karadeniz ve Marmara Bölgelerinin bazı kesimlerinde yetiştirilmektedir. 5 - 8 mt. ye kadar boylanabilen bu hep yeşil ağacın toprakta derine uzayan sağlam bir kök yapısı, ince ama dikine boylanan bir gövdesi vardır. Düzgün yapılı dallarında koyu yeşil renkli, portakalınkinden küçük ve sivri üzeri parlak ve düz olan yaprakları yer alır. İlkbaharda ağacın bir yıllık sürgünlerinin ucunda yada yaprak koltuklarında açan çiçekleri beyaz renkli ve hoş kokuludur. Bu çiçekler Mandalina türlerine göre Sonbahar başı ortası ve sonunda olgunlaşıp Mandalina Meyvesine dönüşür.


Genellikle Portakaldan küçük olan bu meyveler üstten ve alttan basık yuvarlak biçimli,turuncu renkli kabuğu gevşek, bol kokulu ve sulu eti hoş tatlı olur.Yurdumuzda yetiştirilen önemli çeşitleri içinde soğuğa en dayanıklı olan erken olgunlaşanı Satsuma (Rize) Mandalinasıdır.Yerli (Bodrum) Mandalinaları ise geç olgunlaşır ve bol çekirdekli olur. Bunlardan başka, daha az oranda üretilen Mandalina türleride vardır. Mandalina Meyvesi genelde taze olarak yenildiği gibi, Reçeli, Marmeladı, Meyve suyu ve Şerbeti yapılarak da tüketilir. Kabuğundan esans çıkarılır.Mandalina ağacı,Turunç ağacı anaçlarına aşılama yöntemiyle üretilir. Çok yıllık ve değerli bir ağaç olan Mandalinayı Bahçemizde yetiştirmek istiyorsak Bizim için doğru olan, karşımıza çıkan ilk üreticiden olur olmaz Mandalina fidanlarını almamaktır.Bunun yerine inanılır ve güvenilir fidan üreticilerinden çeşitli, belli ve sağlıklı fidanları almak yerinde olur.


MANDALİNANIN FAYDALARI - Kanı temizler,Kalp ve Damar hastalıklarına karşı koruyucudur.Kolestrolu ve yüksek tansiyonu düşürmeye yardımcı olur, Damar sertliği ve felç te faydalıdır, Sinirleri yatıştırır, Akşam yemeğinden sonra yenecek 1 - 2 Mandalina uykusuzluk çekenlere faydalıdır. Bağışıklık sistemini güçlendirir, Grip olanlara iyi gelir.Dostlarım gelin bu faydalı meyvenin birde reçelini yapalım.


Mandalinalar önce yıkanır, kabukları soyulur, Dilimlere ayrılır, Dilimlerin şekli bozulmadan çekirdekleri çıkartılır. Çekirdeksiz Mandalinalar daha elverişlidir. Dilimler üzerinde kalan beyaz lifler iyice temizlenir,Ayrı bir yerde Mandalina kabukları az bir su içinde 5 - 10 dakika kaynatılarak haşlanır. Sonra kabukları ezilerek kevgirden geçirilir. Veya varsa et makinasında kıyılır, Bir Kg. şeker 500 - 750 gram su içinde kaynatılarak şurup hazırlanır, şurubun köpükleri alınır, sonra Mandalina dilimleri kıyılmış kabuklar şurup içine atılarak hep birlikte istenilen kıvama gelinceye kadar pişirilir. Pişmenin sonuna doğru limon suyu veya Limontuzu ilave edilerek 1 - 2 dakika daha kaynatıldıktan sonra ocaktan indirilir ve sıcak sıcak kaplara doldurulur.



Reçelin yanı sıra birde Mandalina peltesi vardır, o da nefis bir şeydir.Gelin birde onun tarifini vereyim.
MALZEMELER -
2 Adet Mandalina
2 çorba kaşığı nışasta
1,5 Bardak su
1/4 Bardak su (Nişasta ezmek için)
8 Adet kesme şeker
YAPILIŞI - Bir kapta 2 Ad. Mandalina suyu 1,5 Bardak su ve 8 Adet kesme şeker kaynatılır.
Nışasta 1/4 bardak su ile ezilir ve mandalina suyuna telle karıştırılarak ilave edilir. 5 dakika
kaynatıldıktan sonra ateşten alınır kaplara dökülür.Bu faydalı Meyvenin Reçelini ve Peltesini bol bol yeyin, şifa niyetine, Afiyet Olsun.

3 Kasım 2009 Salı

ABD'li Şair,Kısa Öykü Yazarı,Edebiyat Eleştirmeni - Edgar Allan Poe (1809-1849)

Edgar Allan Poe (19 Ocak 1809-7 Ekim 1849) ABD'li Şair, Kısa öykü yazarı, Editör ve Edebiyat eleştirmeni.Amerikan romantik akımın öncülerinden biridir. ABD nin ilk kısa hikaye yazarlarından olan Poe, Modern anlamda Korku,Gerilim ve Polisiye türlerinin de öncüsüdür.Yaşamına gelince, Her ikiside Profesyonel oyuncu olan üç çocuklu Dawit ve Elizabeth (Arnold) Poe'nun ikinci çocuğu olarak Boston da dünyaya geldi. Doğduktan bir yıl sonra Babası evi terketti.Ertesi yıl Annesi veremden öldü Ve Richmond Virjinya'dan (Ozan) İskoç Tütün Tüccarı John Allan kendisini yanına aldı. Ortanca adı Allan buradan gelir. 1815 te Allan Ailesiyle İngiltereye gitti Ve Londra da Richmond'taki özek okullarda okudu. Öğrenciliği sırasında tanıştığı Alkol ve kumar yaşamını altüst etti.Kendisinden daha ünlü olan eşinin gölgesinde kaldı. 1820 de Virjinya ya geri döndü.Virjinya Üniversitesine kaydoldu ama burada sadece bir yıl kaldı. Bu dönemde kumar borçları yüzünden Manevi Babasıyla arası açıldı. Önceleri başarısız denemeleriyle başladığı Edebiyat yaşamı 1832 de Saturday Courıer'da basılan 5 öyküyle ve 1833 te Baltimore Saturday Visiter tarafından düzenlenen yarışmada MS. Found in a Bottle (Şişede bulunan El Yazması) adlı öyküsüyle birinciliği kazanmasıyla devam etti. 1843 te Godey's Lady's Book ta yayımlanan The Visionary adlı öyküsüyle adı ülke genelinde duyulmaya başlandı.Düz yazılardan başka kurgu ve yazım teknikleriyle dikkat çeken The Raven (Kuzgun) başta olmak üzere Annabel Lee ve To Helen (Helen'e) adlı şiirleriyle de tanınan Poe 1849 da öldü.


Charles Baudelaire 'in çağımızın en güçlü yazarı dediği Poe Yazdığı özgün metinlerle birçok yazarı derinden etkiledi.Ayrıca Edgar Allan Poe Babasıylada hiç anlaşamayan bir yazardı Ve eserlerinde Babasıyla olan çatışmalarına rastlanır. Başlıca yapıtları Dedektif Auguste Dupin'in öyküleri, Oval Portre, Morque sokağı cinayeti, Usher Evinin çöküşü,Altın Böcek,Kızıl ölümün maskesi dir. Şiirlerine gelince bunlar Annabel Lee, Eulaine, Kuzgun,Leneore, ve Ulalume bazılarıdır.Edgar Allan Poe Ryon's ınn adlı bir meyhanede kötü bir halde bulunduktan 4 gün sonra 7 Ekim 1849 günü Baltimore'daki Hastanede öldü. Öldüğünde 40 yaşındaydı. Ölüm olayı ve nedenleriyle
ilgili çok çelişkili ve anlaşılmaz raporlar hazırlanmıştır.Yıllar geçtikçe kendisini tanıyan ve tanımayanlar tarafından ortaya atılan kuramlar ve söylentiler arttı. Hala ölümünün arkasındaki gerçekler bilinmemektedir.


Şimdi gelin Yazarın Karakedi öyküsünü hep beraber okuyalım.Karakedi (The Black Cat) Edgar Allan Poe tarafından yazılmış kısa öyküdür. Öykü ilk defa 19 Ağustos 1843 te The SaturdayEvening Post adlı Gazetede yayımlandı.Suç psikolojisinin ele alındığı öykü genelde yazarın gammaz yürek isimli öyküsüyle birlikte ele alınır. Her iki öyküde de bir katil suçunu gizler,ve hiç yakalanmayacağını düşünür, ancak kendisine suçunu sürekli hatırlatan rahatsız edici birşey sebebiyle sonunda kendi kendini ele verir.Öykü güvenilmez bir Anlatıcı tarafından birinci tekil şahıs ağzından anlatılır.Bu Anlatıcı söylendiğine göre küçüklüğünden beri hayvanları sevmiştir.Eşiyle birlikte Pluto adındaki bir Kedi de dahil olmak üzere pek çok ev hayvanına sahiptir. Kedi Anlatıcıyı özellikle sever, Anlatıcı da kediyi sevmektedir.Yıllar süren bu dostluk Anlatıcının Alkolik olmasıyla sonlanır. Bir gece eve sarhoş dönen Anlatıcı Ayaklarına dolanan kediyi uzaklaştırmak ister.Korkuya kapılan kedi anlatıcıyı ısırır.Bunun üzerine öfkelenen anlatıcı hayvanı yakalar,cebinden çıkardığı bir çakı ile kedinin gözünü çıkarır.Bu andan itibaren kedi sahibini gördüğü anda korku içinde kaçmaya başlar.Anlatıcı ilk başta pişman olur ve suçundan dolayı vicdan azabı çeker,Ancak bu duygu zamanla hoşlanmamaya dönüşür ve Anlatıcı kedinin etrafındaki varlığına dayanmamaya başlar.Birgün kediyi bahçeye çıkarıp bir ağaca asarak öldürür.


O gece Anlatıcının evinde esrarengiz bir yangın çıkar. Adam eşi ile birlikte kaçmak zorunda kalır.Ertesi gün evin yıkıntılarını görmeye giden adam ayakta kalan tek duvarın üzerinde boynundan bir iple asılmış devası bir kedi resmi görür.Bu görüntü Anlatıcıyı önce dehşete düşürür,Adam daha sonra bu duruma mantıki bir açıklama bulur.Ve kedisini özlemeye başlar. Birsüre sonra Meyhanede Pluto'ya benzeyen bir kedi bulur. Aynı büyüklükte ve renkteki bu kedinin bir gözü de yoktur.İki kedi arasındaki tek farkı,ikincisinin göğsündeki büyük beyaz bir lekedir.Anlatıcı kediyi evine götürür ama bir süre sonra bu kediden de nefret etmeye hatta korkmaya başlar.Anlatıcı bir süre sonra hayvanın göğsündeki lekenin yavaş yavaş değiştiğini düşünmeye başlar. Leke gittikçe darağacına benzemektedir.


Bir gün Anlatıcı yeni evlerinde eşiyle birlikte kilere inerken,kedi adamın ayaklarına dolanır ve onun neredeyse düşmesine sebep olur.Çok sinirlenen anlatıcı bir balta ile kediyi öldürmeye kalkar. Eşinin kendisini durdurmasıyla daha da öfkelenen adam baltayı kadının kafasına saplar.Cesedi saklamak için duvarlardan birindeki çıkıntının tuğlalarını söker,cesedi oraya koyduktan sonra duvarı tekrar örer.Polis gelipte inceleme yaptığında hiçbir kanıt bulamaz ve Anlatıcı serbest kalır. Bu arada adamın öldürmeye kalktığı kedi de ortadan kaybolmuştur.Polis araştırmalarının son gününde Anlatıcı polislerle birlikte kilere iner,Burada Anlatıcı kendinden emin bir şekilde Binanın sağlamlığından bahseder ve bunu göstermek için karısının cesedinin bulunduğu duvara vurur,hemen ardından bir inleme duyulur.Polis duvarı yıkınca kadının cesedini ve cesedin kafasının üzerinde oturan kediyi bulur.Hikayeciliği yanında şiirleri de olan yazarın, seçmiş olduğum eserlerinden bir demet şiiri meraklılara sunuyorum.


AKŞAM YILDIZI

Yaz ortasındaydı
ve geceyarısı
Ve yıldızlar yörüngelerinde
Ölgün ölgün pırıldarken
Daha parlak ışığında
Kendidi göklerde
Köle gezegenlerin arasında
Işığı dalgalarda olan soğuk ayın
Soğuk tebessümüne dikmiştim gözlerimi
Fazlasıyla-fazlasıyla soğuktu benim için
Derken kaçak bir bulut
Geçti örtü niyetine
Ve ben sana döndüm
Mağrur Akşam yıldızı
Senin ışığın daha değerlidir benim için
Çünki yüreğime mutluluk verir
Göklerdeki gururun geceleri
Ve daha çok beğenirim
O alçaktaki daha soğuk ışıktan
Senin uzaktaki ateşini

BİR BİLMECE

Nadiren buluruz der Solomon Don Dunce
En derin sonede yarım bir fikri
Bütün o gevşek dokulu nesneler arasından ,birden görürüz
Kolayca,Bir Napoli bonesinin ardından gördüğümüz gibi
Döküntünün döküntüsü-Bir Lady onu nasıl giyebilir ki
Yine de çok ağırdır senin petrork'çı kumaşından
Baykuş tüylü bir saçmalık ki en hafif üfleyiş
Kağıda çevirir,onu sen yuttururken
Ve gerçekte yeterince haklıdır Güneş
Sıradan kumaşlar kötü yutturmacalardır
-Kısa ömürlü ve geçirgen öylesine-
Ama bu, şimdi-ona güvenebilirsiniz
Sabit,koyu ölümsüz değeri adların
Yardımıyla gizlenen içindeki

ŞARKI

Gelin olduğun gün gördüm seni
Alevli bir pembelik yüzüne indiğinde
Mutlulukla sarılmıştın,öyleyken
Tümden aşka kesilmişti dünya önünde
Ve senin gözlerinde tutuşan ışık
( Artık her ne ise )
Güzellik diye gördüğünde
Sızlayan gözlerimin yeryüzünde
O pembelik kızlık utancı belki
Geçip gider öyleyse
Ama hala harlı bir ateş,öyleyken
Tutuşturdu yazık o adamın göğsünde
O gelin olduğun gün seni gören
Hani şu derin pembelik yüzüne çöktüğünde
Mutlulukla sarılmıştın,öyleyken
Tümden aşka kesilmişti dünya önünde



İSİMSİZ

Sevilmek mi ? öyleyse bırakma yüreğini
Şimdiki yolundan ayrılmaya
Olduğun her şeyken şimdi
Olmadığın şey olma
Böylece kibarlığın,lütfen
Aşkın güzelliğin
Sonsuz bir övgü konusu olacak yeryüzünde
Ve Akk-basit bir görev

İLAHİ

Sabahleyin-öğlenleyin -Akşam karanlığında-
Benim ilahimi duyarsın Maria
Kederde ve sevinçte iyide ve kötüde
Tanrının anası benimle ol
Saatler pırıltıyla uçtuğunda
Ve tek bir bulut karartmadığında göğü
Aylak olmasın diye ruhum
Lütfun götürürdü onu sana ve seninkine
Şimdi,fırtınaları kaderin
Geçmişimi ve günümü karartınca
Bırak ışısın geleceğim
Senin ve senin olanın tatlı ümidiyle

HELEN İÇİN

Helen, senin adın
Eskinin nicearı yelkenlileri gibidir benim için
Usulca,Kokulu deniz üzerinden
O yol yorgunu gezgini taşır
Kıyısına kendi Memleketinin
Gezmeyi özler yapayalnız denizlerin üstünde
Yunanlı yüzün,Sümbül saçların
Senin havaların getirmişti beni eve
Yunanistanın görkemine ve
Roma yüceliğine
İşte,oradaki pırıltı pencere nişinde
Nasılda bir heykel gibi görürüm dineldiğini
Ah,Pysche, kutlu topraklar olan bölgelerden
Akik lamba elinde


BİR DÜŞ

Görüntüleri arasında karanlık gecenin
Yitirilmiş sevincin düşünü kurdum
Ama kalbimi kırarak beni uyandırdı
Görüntüsü yaşamın ve ışığın
Ah düş olmayan birşey varmıdır gündüzleyin
Gözlerinden geçmişten gelen bir ışıkla
Çevresine bakan kişi için ?
O kutlu düş - o kutlu düş
Bütün dünya kınarken
Tarlı bir ışık gibi neşelendirdi beni
Yalnız bir ruha yol gösteren
Ne olmuş geceleyin ve fırtınada
Titriyorsa yükseklerdeki ışık
Daha berrak birşey varmıdır
Gündüz parlayan yıldızdan,gerçeğin

ÇANLAR

Zamanı say tempo tut
Runik bir tempo olsun
Tintintin sesleri müzik gibi yükselsin
Çanlardan, çanlardan, çanlardan
Çan--- çan--- çan
Çanların çınlayan sesini dinle
O cesur çanlar
Titreşimleri ne müthiş bir korku masalı anlatıyor
Ah, Çanlar, çanlar
Korkuları nasıl bir masal anlatıyor

ANNABEL LEE

Senelerce senelerce evveldi
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı bileceksiniz
İsmi, Annabel Lee
Hiçbirşey düşünemezdi sevilmekten
Sevmekten başka beni
O çocuk, Ben çocuk Memleketimiz
O Deniz ülkesiydi
Sevdalı değil,kara sevdalıydık
Ben ve Annabel Lee
Göklerde uçan Melekler
Kıskanırlardı bizi
Birgün işte,bu yüzden göze geldi
O Deniz ülkesinde
Üşüdü bir rüzgarından bulutun
Güzelim Annabel Lee
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni
Mezarı ordadır şimdi
O Deniz ülkesinde
Biz daha bahtiyardık Meleklerden
Onlar kıskanırdı bizi
Evet bu yüzden ' şahidimdir herkes ve deniz ülkesi
Bir gece rüzgarından bulutun
Üşüdü gitti Annabel Lee
Sevdadan yana kim olursa olsun
Yaşca başca ileri
Geçemezlerdi bizi
Ne yedi kat göklerdeki Melekler
Ne Deniz dibi cinleri
Hiçbiri ayıramaz beni senden
Güzelim Annabel Lee
Ay gelir ışır,hayalin erişir
Güzelim Annabel Lee
Orda gecelerim uzanır beklerim
Sevgilim sevgilim hayatım gelinim
O azgın sahildeki
Yattığın yerde seni.

Amerikalı Kısa Öykü Yazarı - O.Henry (1862-1910)

ABD'li yazar William Sydney Porter'ın takma adıdır. Yazar özellikle öykülerinin şaşırtıcı sonlarıyla ünlüdür.Kuzey Carolinadaki Grantsboro kasabasında doğan yazar Annesini küçük yaşta kaybetmesinin ardından, 15 yaşındayken eğitimini yarıda bıraktı. Amcasına ait bir Eczanede ve bir Mandırada toplam 7 yıl çalıştıktan sonra Emlakçılık ve proje Ressamlığı yaptı. Evlendikten sonra hesaplarında bulunan bir yolsuzluk nedeniyle işine son verildi. Evlendiği eşini de Annesi gibi verem nedeniyle yitirdi.Yerleşmek üzerte gittiği Houston'da Post Gazetesinde çalışmaya başlıyan Henry hakkında açılan davaya gitmeyerek Honduras'a gitti. Eşinin rahatsızlanması üzerine 2 yıl sonra dönerek yargıç karşısına çıktı. Kaçması nedeniyle 3 yıl fazla ceza alarak Colombus Cezaevinde hapsedildi.Buradaki bir Gardiyanın isminden edindiği takma adıyla öyküler yazmaya başlayan O'Henry Cezaevinden çıkınca Pitttsburg'a gitti.


Bu Kentteyken 1902 yılında bir Yayınevinin çağrısı üzerine Newyork'a yerleşti. 1909 yılına gelindiğinde ABD nin en çok okunan öykü yazarı oldu. Yazar 47 yaşındayken yine verem (Tüberküloz ) nedeniyle yaşamını yitirdi.Yalın dili yayımladığı çağı yansıtması özentisiz kalemi ve doğal anlatımı nedeniyle Amerikan edebiyatının en güçlü öykü yazarlarından biri olarak bilinen O'Henry'nin yapıtları 1901 yılından sonra 10 cilt olarak yayımlanmıştır.O'Henry öyküleri hayatın içinden Anektodlar gibidir. Seçtiği hayat dilimleri yüzyılın hemen başında Newyork'ta yaşıyan orta sınıfın insan ilişkileridir. Öykülerinde tesadüfler hayatın ayrılmaz parçasıdır.Gelin şimdi kısa öykülerinden en önemli 2 tanesini hep beraber okuyalım.


SON YAPRAK

Ülkenin Batısındaki küçük bir Mahallenin bir Sokağının neredeyse tamamı Ressamlardan oluşmaktaydı. Bu Mahallede üç katlı bodur bir tuğla yapının tepesinde iki kız Arkadaşın Stüdyoları bulunmaktaydı. Alt katlarında ise yaşlı bir Ressam otururdu.Günlerden birgün kız Arkadaşlardan biri Zatürree hastalığına yakalandı. Genç kız günden güne eriyordu. Birgün Arkadaşı resim yaparken o da yatağında pencereden dışarıya bakıyor.ve sayıyordu,Geriye doğru sayıyordu,oniki dedi biraz sonrada onbir arkasından on sonra dokuz daha sonra hemen birbiri ardına sekiz ve yedi, Arkadaşı merakla dışarı baktı. Sayılacak ne vardı acaba ? görünürde sadece kasvetli bomboş bir avlu ile altı yedi metre ötedeki tuğla evin çıplak duvarı vardı. Budaklı köklerinden çürümüş yaşlı mı yaşlı bir asma, tuğla duvarın yarı boyuna kadar tırmanmıştı.Dönüp Arkadaşına neyin var diye sordu. Hasta kız fısıltı halinde Altı dedi,Artık hızla düşüyorlar.Üç gün önce neredeyse yüz tane vardı.saymaktan başıma ağrı giriyordu, ama şimdi kolaylaştı. İşte biri daha gitti. Top topu 5 tane kaldı.şimdi, Beş tane ne ? diye sordu Arkadaşı, Yapraklar Asmanın yaprakları sonuncusu da düşünce bende mutlaka gideceğim,Hissediyorum bunu, Arkadaşı ona saçmalamamasını söyleyip içmesi için çorba götürdü. Fakat o, işte bir tanesi daha gidiyor, Hayır çorba falan istemiyorum, Bununla geriye 4 tane kaldı. Hava kararmadan sonuncusunun da düştüğünü görmek istiyorum. Ondan sonra bende gideceğim.diyerek cevap verdi.Genç kız uykuya daldığında Arkadaşı da alt kattaki yaşlı Ressama ziyarete gitti. Bu sırada yaprak olayını da anlattı. Yaşlı adama. Yukarı çıktığında Arkadaşı uyuyordu.Ertesi sabah hasta kız hemen Arkadaşına perdeyi açmasını söyledi. Ama hayret hiç bitmeyecekmiş gibi gelen upuzun gece boyunca aralıksız yağan yağmur ve şiddetli esen rüzgardan sonra bir Asma yaprağı hala yerinde duruyordu. Sapına yakın tarafları hala koyu yeşil kalmakla birlikte,testere ağzı gibi tırtıllı kenarlarına ölümün ve çürümenin sarı rengi gelmiş olan yaprak yerden 6-7 metre yükseklikteki bir dala yiğitçe asılmış duruyordu.


Bu sonuncusu dedi hasta kız, geceleyin mutlaka düşer diye düşünmüştüm.Rüzgarı duydum,Bugün düşecektir o düştüğü an bende öleceğim. Ağır ağır geçen gün sona erdiğinde onlar,Alacakaranlıkta bile, Asma yaprağının duvarın önünde sapına tutunmakta olduğunu görebiliyorlardı.Derken şiddetli yağmur tekrar başladı.Hava yeteri kadar aydınlanır aydınlanmaz genç kız hemen perdenin açılmasını istedi. Asma yaprağı hala yerindeydi.Genç kız yattığı yerden uzun uzun yaprağı seyretti. Sonra Arkadaşına seslendi. Münasebetsizlik ettim,Benim ne kötü bir insan olduğumu göstermek istercesine,bir kuvvet o son yaprağı orada tuttu. Ölümü istemek günahtır,şimdi biraz bana çorba verebilirsin.dedi.Akşamüstü gelen Doktor ayrılırken şimdi alt kattaki bir hastaya bakmam gerekiyor, yaşlı bir Ressammış,sanırım o da zatürree ,yaşlı adamcağız çok ağır bir durumda, kurtulma umudu yok ama daha rahat eder diye bugün Hastaneye kaldırılıyor dedi.Ertesi gün Doktor Tehlikeyi atlattınız siz kazandınız,dedi. O gün öğleden sonra Arkadaşı artık iyileşmiş olan Arkadaşına alt kattaki yaşlı adamı anlattı. Yaşlı Adam iki gün Hastanede yattıktan sonra ölmüş.Hastalandığı günün sabahı kapıcı onu,odasında sancıdan kıvranırken bulmuş.Papuçları,Elbisesi baştan aşağı sırılsıklam,her yanı buz gibi haldeymiş. Öyle korkunç bir gecede nereye çıktığına akıl sır erdirememişti. Sonra hala yanık duran bir gemici feneri,yerinden sürüklene sürüklene çıkarılmış bir portatif merdiven, birde üstünde birbirine karışmış sarı,yeşil boyalarla bir palet ve sağa sola saçılmış birkaç fırça bulmuşlar. O zaman o son yaprağın sırrı da çözüldü. Rüzgar estiği zaman bile yerinden oynamayan yaprak yaşlı ressamın şaheseriydi.Yaşlı Adam son yaprağın düştüğü gece oraya bir yaprak resmi yapmıştı...


NOEL HEDİYESİ

Noele bir gün kalmıştır.Jim'e yaraşır bir hediye almak isteyen Della aylardır dişinden tırnağından arttırarak biriktirdiği parayı sayınca elinde yalnızca bir dolar seksenyedi sent bulunduğunu farkeder.Bu parayla Jim'e hayal ettiği gibi bir hediye alması mümkün değildir. Ağlamaya başlar,Della.Ellerine geçen parayla evinkirasını ancak ödeyebilmekte,kıt kanaat geçinebilmektedirler.Bu şartlar altında bundan daha fazla para biriktiremiyeceğini bilir, Young çiftinin sahip olmakla fena halde gururlandığı iki şey vardı. diye anlatır O'Henry .Biri Jimin Büyükbabasından Babasına ondan da Jime kalan altın saati,diğeri de Della'nın saçları. Kadının kahverengi bir çağlayan misali dalgalanarak dizlerinin altına kadar dökülen ışıl,ışıl saçları, adeta bir elbise gibi sarar bedenini. Bu saçların Saba Melikesinin bütün mücevherlerini gölgede bırakacak kadar güzel olduğunu anlatır O'Henry.


Aynanın karşısında kısa bir süre saçlarına baktıktan sonra,kararlılıkla ve hışımla evden dışarıya atar Della kendini,Üzerinde ( Madam Sofroni her çeşit saç malzemesi ) yazan tabelanın önüne gelene kadar hiç azaltmaz süratini,Dükkana girer,Madam Sofroni'nin yanına gider ve son saniyedevazgeçmekten korkarak nefes dahi almadan sorar- sorusunu.Saçlarımı satın Alırmısınız? Evet alırım der Madam şapkasını çıkarttırır Dellaya, Deneyimli elleriyle şöyle bir inceler malzemeyi ve Sana 20 dolar vereirim der, Bu teklifi hiç düşünmeden kabul eder Della, Aylardır her yerden ve herşeyden keserek kuruş kuruş biriktirdiği bir dolar seksenyedi sentle kıyaslandığında çok iyi paradır Madamın verdiği Saçlarını kestirir, parayı alır ve kendini çarşıya atar kadın. Sevgilisine yaraşacak hediyeyi bulana kadar altını üstüne getirir dükkanların,ve nihayet bulur,platin bir saat kösteğidir bu tam Jim için, Jimin aile yadigarı altın saati için yapılmıştır sanki, Tam 21 dolara mal olur bu zincir Della'ya ,Elinde kalan 87 sentle mutlu,heyecanlı evine döner ve sevgilisinin gelişini beklemeye koyulur, Gergin bir bekleyiştir bu, kadın aldığı hediyeden çok memnundur ama sevgilisinin bu kısacık saçlarıyla onu beğenip beğenmiyeceğinden emin değildir, Lütfen Tanrım beni güzel bulmasını sağla diye dua eder beklerken.


Derken Jim gelir, kapıdan içeri girer,ve Dellayı görünce OHenry nin muhteşem benzetmesiyle (Bıldırcın kokusu almış av köpeği gibi kalakalır) Saçını mı kestin diye sorar Jim güçlükle.Kestirip sattım diye yanıtlar Della, Çünki sana bir armağan vermeden bu Noeli atlatamazdım,Beni böyle beğenmiyormusun ? Saçım olmasa da ben yine ayni ben değilmiyim diye sorar ?Jim güçlüklede olsa toparlar kendini, sıkı sıkı sarılır kadına, sonra bir paket çıkarır paltosunun cebinden ve masanın üzerine fırlatır, (Beni sakın yanlış anlama Della hiçbir saç modeli yada kesimi ya da şampuanı sevgilime duyduğum aşkı etkiliyemez) Ama şu paketi açınca az önce neden o kadar afalladığımı anlıyacaksın.Paketi alır ve hızla açar Della,Paketin içinden çıkan hediyeyi görmesiyle önce keskin bir sevinç çığlığı hemen ardından da acı dolu bir feryad duyulur.Della Brodway'de bir vitrinde gördüğü ve uzun zamandır tapınırcasına seyrettiği hakiki kaplumbağa kabuğundan yapılma kenarları taşlı olağanüstü güzellikte bir tarak takımıdır Jimin aldığı Noel hediyesi,Taraklar tam da kadının satılan saçlarının rengindedir üstelik .Toparlamaya çalışır Della kendini, Benim saçlarım çabuk uzar Jim der,sonra koşar kendi hediyesini alır ve Sevgilisinin yanına gelir,Avucunu açar ve zinciri hevesle Jim e uzatır.Onu bulana kadar bütün Kentin altını üstüne getirdim, hadi onu saatin ucuna takalım da nasıl durduğunu görelim der ,Ama Jim onun dediğini yapmak yerine kendini kanapeye bırakır, Ellerini ensesine kavuşturur ve gülümser, Hadi Della der, Noel hediyelerimizi kaldıralım bir süre saklayalım, o kadar güzeller ki hemen kullanmaya başlayıp eskitemiyeceğimize seviniyorum, sana taraklar alabilmek için saatimi sattım...

24 Ekim 2009 Cumartesi

Aktivitesi Yüksek Değerli Bir Besin - Arı Sütü ve Bal

Arı Sütü 6 - 12 günlük işçi Arıların kafalarındaki çene altı (Mandıbular) ve hipoforenks bezlerinden salgılanan besin değeri ve biyolojik aktivitesi çok yüksek değerli bir üründür. Beyaz krem renkte,pelte kıvamında kendine özgü kokusu,ve ekşi - acı bir tadı bulunmaktadır.Arısütü kovan içerisindeki genç larvaların ve Ana Arının beslenmesi için kullanılır. İşçi Arılarla Anaarı arasında genetik olarak bir fark yoktur.Larvaların beslenmesine bağlı olarak bunlar ya işçi arı veya Anaarı olurlar.Kovanda sadece Ana Arılar tüm hayatı döneminde arı sütü ile beslenir.Larva döneminde arı sütü ile beslenen Ana Arılar gelişmesini daha erken tamamlıyarak 16 günde ergin hale gelirler.3 günden sonra bal ve polenle beslenen işçi arılar ise gelişmesini 21 günde tamamlar.Ana arılar işçi arılara oranla çok daha iri ve dayanıklıdır.


Ana arılar tüm larva ve ergin dönemlerinde arı sütüyle beslendiğinden yumurtalıkları ve spermatekalrı (Erkekten gelen spermayı depo eden kese) çok iyi gelişmekte günde 1500-3000 yumurta yumurtluyabilir.ve bir günde yumurtladığı yumurtaların ağırlığı kendi ağırlığına eşittir. Hayatı boyunca Arı sütüyle beslenen Ana arılar 3 - 4 yıl yaşayabilirler.Fakat bal ve polenle beslenen işçi arılar sadece 5-6 hafta yaşayabilirler.Ana arı ile diğer işçi arılar arasındaki farklılıklar bu özel dietten (Arı sütü) kaynaklanmaktadır.


Arı sütünün fiziksel ve kimyasal özelliklerine gelince, Laboratuvarlarda yapılan analizler sonucunda bu gizemli besinin içinde su,proteinler, şekerler serbest esansiyel amino asitler ve yağ asitleri ve mineraller bulunmaktadır.içinde yoğunca B vitamini olduğu,içeriğinde A- d ve K Vitaminleri bulunmaktadır.Ayrıca mineraller, iz elementler ve Antioksidan maddelerin olduğu belirlenmiştir.Günümüzde Teknolojinin çok ileri bir düzeye ulaşmasına rağmen Arı sütü içerisinde % 3,5 oranında bilinmeyen maddeler bulunmaktadır.Bu bilinmeyen maddeler metabolizmayı düzenlmekte,vücudun direncini ve bağışıklık sistemini güçlendirmekte,hücre yenilenmesini sağlamakta ve bünyeyi güçlendirmektedir.


Arı sütünün sudaki çözeltisinin vazodilative (Damar açıcı) etkisi olduğu saptanmıştır. Bu aktivite bala nazaran 100 - 200 kat daha fazladır. Arı sütü insanın fiziksel ve ruhsal yapısına genel yapısına iyilik hissi verebilir.Kadınlarda regl halleri düzenlemeye yardımcı olabilir.Menapoz dönemlerinde bünyeyi desteklemeye yardımcı,saç dökülmesine önlemeye yardımcı,sürekli yorgunluk,bitkinlik hallerini düzenlemeye yardımcı RNA ve DNA deposu olduğundan yaşlanmayı geciktirebilir.Yorgun ve bitap düşmüş vücut mekanizmasında iyi hücre faaliyetini canlandırıp arttırır.Gençlik verir,Arı sütü Antibiotik ve Antimikrobiktir.Özellikle verem mikrobu üzerinde büyük öldürücü özelliğe sahip olabilmektedir.


Arı sütünün 2 kullanım şekli vardır.Birincisi saf olarak, ikincisi ise balla karıştırılarak,saf olarak alınması halinde dil altına konur ve yaklaşık 5 saniye kadar dil altında bekletilir ve sonra yutulur.Balla karışması halinde dil altında bekletmeye gerek kalmaz.Saf arısütünün kullanıcı tarafından muhafazası zor olabileceğinden en iyi kullanım şekli bal ile karıştırılarak alınmasıdır.Bal ile karıştırılıp alındığı zaman kana karışması ve faydasını göstermesi daha hızlı olur.Arısütü saf veya balla karışmış olarak her iki şekildede sabah ve Akşam olmak üzere aç karnına alınmalıdır.Bunun yanı sıra Arısütünün karıştırıldığı balın kalitesinin iyi olması nektarı yüksek çiçeklerden elde edilmiş olması hileli ve kalitesiz olmaması gerekir.Arısütü saf veya balla karışmış her iki haldede kesinlikle metalle temas edilmemeli ışıkta kalmamalıdır.


Arısütünün faydalarına gelince - Düzenli kürler uyguluyarak kullanılması halinde, yorgunluk,Halsizlik, Bitkinlik ve çalışma isteksizliklerini gidererek organizmaya Aktivite kazandırır.Enerji açığını kapatır.Beyin performansı gerektiren durumlarda özellikle öğrencilerin sınav dönemlerinde daha başarılı olmalarında,yorgunluk ve endişe duymamalarına yardımcı olur.Üstün hücre yenileyici özelliği nedeniyle yaşlanmayı geciktirir ve çocuk sahibi olmak isteyenlere yardımcı olur, Seks performansını en yüksek düzeye çıkartarak dengeli bir seks yaşantısının sürdürülmesi ile cinsel isteksizliklerin giderilmesine yardımcı olur.Sporcuların harcadıkları aşırı enerjiyi dengeler,yarışma öncesi yapılan kürlerle vücuda mukavemet ve aktivite kazandırır. Yaşlılıkla oluşan damar ertliği tedavisi bitkinlik ve yaşama isteksizlikleri ile kandaki kolestrol lipid seviyesinin ayarlanmasında yardımcı olur.Anemi (Kansızlık) organizmanın yeterli kan üretimini sağlamaya yardımcı olur.Hastalıkların ve Ameliyatların iyileşme dönemlerinin çabuklaştırılması ile zafiyetlerde,nekahat dönemlerinde vücudun gıda rejimini desteklemek amacıyla kullanılır.


Mide-Bağırsak sistemine ait hastalıklarda (Kolit,Ülseri Gastrit) Böbrek ve idrar yolları hastalıklarında Karaciğerin fonksiyonlarını tam olarak yerine getiremediği durumlarda ve Allerjik rahatsızlıklarda solunum sistemi hastalıklarında (Tüberkiloz,Astım,Bronşitte) saç dökülmelerinde saçlı ve saçsız derinin değişik hastalıklarında,Bayanların regl dönemlerindeki düzensizlik ve ağrıların giderilmesinde vücut organlarının deforme olmadan orjinal şekillerinin korunmasında (Özellikle Bayanların Göğüslerinde) süt verme fonksiyonunun arttırılmasında ve özel cilt bakımlarında,Erken bunama,Hafıza kaybı,Zeka geriliği Alkolizm gibi rahatsızlıkların tedavisine yardımcı olarak,Zayıflama rejimlerinde dengeli bir beslenme temin ederek vücut direncini arttırmada kullanılabilmektedir.


Arı poleninin kullanımı - Literatürlerde farklı tavsiyeler bulunmakla beraber ideal doz 3 yaşından 5 yaşına kadar günde 12 Gram (4 Tatlı kaşığı) Bazı durumlarda günde 35 Gramlık şok düze uygulanabilir.İdeal bir kür enaz iki ay sürmelidir.Polenin muhafazasına gelince serin ve rutubetsiz bir yerde, tercihan Ambalaj içinde Buzdolabında muhafaza ediniz. Cam kavanozdaki polenleri ise kapalı şekilde Buzdolabında saklayınız.Ve son olarak iyi bir bal nasıl Anlaşılır ? - Bal Buzdolabında şekerleniyorsa gerçektir.Balın kesafeti (Yoğunluğu) çok,Akışkanlığı sürekli olmalıdır.Kesik kesik akan bal sahtedir. Çiçek Balı hızlı, Çam balı ise yavaş yavaş akar. Gerçek bal kaşıkla alındığı zaman kesintisiz gelir.Buzdolabında yaklaşık bir ay bekleyen bal krem yada tereyağ kıvamına gelmesinin balın hakiki olduğunu gösterir.En doğrusu en önemlisi bal gerçek Arıbalı üreten Arıcılardan alınmalıdır. Şifa niyetine yiyin,Sıhhat ve Afiyette olun,Şen ve Esen kalın.
Not - Burada Balın faydalarından bilgi amaçlı bahsettik.Balı herhangi bir hastalık için kullanırken Muhakkak Doktorunuza danışmayı ihmal etmeyiniz..

Dünyaca Tanınan Modern Türk Şairi - Can Yücel (1926-1999)

Eski Milli Eğitim Bakanlarından Hasan Ali Yücel'in oğlu 1926 yılında İstanbul da doğdu.Ankara ve Cambridge Üniversitelerinde Latince ve Yunanca okudu. Çeşitli Elçiliklerde çevirmenlik ,Londra da BBC nin Türkçe bölümünde Spikerlik yaptı.Askerliğini Kore de yaptı. 1958 de Türkiyeye döndükten sonra bir süre Bodrum da Turist Rehberi olarak çalıştı. Ardından bağımsız Çevirmen ve Şair olarak yaşamını İstanbul da sürdürdü.1956 yılında Güler Yücel ile evlendi. Bu evlilikten iki kızı (Güzel ve Su) ve bir oğlu (Hasan) oldu.Son yıllarda Datça'ya yerleşti ve her hafta Leman, her ay Öküz Dergilerinde yazıları ve Şiirleri yayımlandı.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e hakaretten yargılanan yücel 18 Nisan seçimlerinde ÖDP nin İzmir birinci sıra Milletvekili adayı oldu. 12 Ağustos 1999 gecesi ölen Şair çok sevdiği Günebakan çiçekleriyle uğurlanarak Datça'ya gömüldü.


Can Yücel 1945 - 1956 yılları arasında Yenilikler, Beraber, Seçilmiş Hikayeler, Dost, Sosyal Adalet, Şiir sanatı, Dönem , And, İmece ve Papirus adlı dergilerde yazdı. 12 Mart 1971 döneminde Che Guevera ve Mao'dan çeviriler yaptığı gerekçesiyle 15 yıl hapse mahküm oldu. 1974 te çıkarılan genel afla dışarı çıktı. Dışarı çıkışının ardından Hapiste yazdığı bir Siyasinin Şiirleri adlı kitabı yayımlandı. 12 Eylül 1980 sonrasında müstehcen olduğu iddiasıyla Rengahenk adlı kitabı toplatıldı. 1962 de İngilteredeyken 1709 yılından kalma, Latin harfleriyle taş baskısı olarak basılmış bir Türkçe Dilbilgisi kitabı bulması geniş yankı uyandırdı.Şiirlerinde Argo ve Müstehcen sözlere sık sık yer veren bu nedenle zaman zaman dikkatleri üzerine çekip koğuşturmaya uğrayan Yücel, ilk şiirlerini 1950 yılında Yazma adlı kitapta toplamıştır.


Can Yücel taşlama ve Toplumsal duyarlılığın ağır bastığı şiirlerinde, yalın dili ve buluşları ile dikkati çekti. Can Yücel in ilham kaynakları ve şiirlerinin konuları Doğa, İnsanlar,Olaylar,Kavramlar,Heyecanlar,Duyumlar ve Duygulardır. Şiirlerinin çoğunda Sevdiği insanlar vardır.(MaAile) Şairin kitaplarından birine koyduğu bir Ad. Can Yücel için Ailesi çok önemlidir. Eşi Çocukları, Torunları, Babası bu insanlarla olan sevgi dolu yaşamı şiirlerine yansımıştır. Küçük Kızım Su'ya, Güzel'e Yeni Hasana yolluk. Hayatta Ben en çok Babamı Sevdim, Bu sevgi şiirlerinden bazılarıdır.


Can Yücel ayrıca Lorca, Shakespeare, Brecht gibi ünlü yazarların oyunlarından çeviriler yaptı. Shakespeare çevirileri ( Hamlet, Fırtına, Bir yaz gecesi rüyası ) aslına tam olarak bağlı kalmasada son derece başarılıdır. Shakespeare'in ünlü To be or not to be sözünü bir ihtimal daha var oda ölmek mi dersin şeklinde Türkçeleştirmiştir.1959 da ilk baskısı yayımlanan (Her boydan) adlı kitabında Dünya Şairlerinin şiirlerini serbest ama çok başarılı bir biçimde Türkçeye
çevirmiştir.Şairden Seçtiğimiz bir demet şiiri siz Şiir seven Dostlarımıza ithaf ediyorum.


YAPRAK DÖKÜMÜ
Sararıp dökülmeden önce kızaran yapraklar ki onlar
Şan verdiler ortalığa bütün bir Sonbahar
Mevsim dönüp te yeniden yeşermeğe başlayınca rüzgar
Çıplaklığında o Atın yine onlar koşacaklar
O Çocuklar
O Yapraklar
O Şarabi eskiyar
Onlarda olmasa benim gayrı kimim var ?

DEĞİŞİK
Başka türlü birşey benim istediğim
Ne Ağaca benzer,Ne buluta benzer
Burası gibi değil gideceğim Memleker
Deniz ayrı Deniz,Havası ayrı hava
Nerde gördüklerim,Nerde o beklediğim kız
Rengi başka Tadı başka

BÜYÜK CAN DEDİ Kİ
Kovalamayın Beni yatağa
Hiç uykum yok
Daha lafınıza karışacağım
Ortalığı dağıtacağım
Televizyonu kapatacağım
Ayçiçeği resmi yapacağım daha
Başparmağıma şiir okuyacağım
Islık çalacağım
Daha çok işim var
Gecenizi karartacağım
Kütahya vazonuzu kıracağım
Vakitsiz yatırmayın beni
Daha çok erken

HAYAL OYUNU
Ellerindi Ellerimden tutan
Ellerimdi ellerinden tutan--
Bıraktığı anda Ellerimiz ellerimizi
Gökyüzüne vuracaktı gölgeleri ellerimizin
Kimbilir kaç Martılar halinde
Bir Masada karşı karşıya
Seyrederken dudaklarını senin
Dile gelmiş ilk Türkçeydik
Henüz başlamış kül rengi bahar
Ne savaş,Ne barıştık biz
Bu Dünyaya yeni gelmiş bir diyar
Manolyaya gece konmuş kumrular


KAYIP ÇOCUK
Birden işitmez olsun ayak seslerim
Gölgem bir başka sokağa sapıversin
Unutayım biranda herşeyi
Nerde oturduğumu
Bir tuhaf adam olduğumu Can adında
Aklım arayadursun başka kapılarda kısmetimi
Ben,bilemediğim sokaklarda bir başına
Gönlüm öylesine geniş, öyle ferah
İlk görmüş gibi Dünyayı
Bir şaşkınlık içinde,yeniden doğmuş gibi
Hatırlamam artık değil mi? Dostlar
Hatırlamam artık garipliğimi

KİBRİT ÇAKIYORSUN KARANLIKTA
Kibrit çakıyorsun Karanlıkta
Badem çiçeklerini görmek için
Ve Mart Denizlerinde tedirgin bir çift
Sarnış Gemisi Gözlerin
Bir iş açacaksın sen başımıza
Yangın mı olur artık, Bahar mı ?

Bİ DAMLACIK
Duru bir yeşildi ortalık
Akşam güneşi,kırılmış bir mızrak boyu
Ve çocuk sesleriyle iniyordu ışık
Ağlarda sanki dargın bir kılınç balığı
Pullarını döküyor üstüme
Bir sessizliğin anlatmak için yazıldı bu şiir
Belki de anmak için
Bi Damlacık bir sessizliği

HAYIR
Dinlensin diyedir Gözlerimiz
Bu önümüzde açılıp giden manzara
Bu Dünya, yoruldu mu kuşlar konsun diyedir
Ve Tanrılar boşluktan bakınca
Ellerimize malum olur nedense
Suların rengi balıklarıyla,çiçekleriyle
Düşünmenin huzuru ayan olur
Soğuğun sessizliği hakeza
Yuvarlanan yıldızlar içinde saçlarımız
Boylarımız büyür usul usul
Duyulmasın diye gürültüler uykularda
Yağmur yağar geceleri


CENNEŞANUHU
Baykuş aslen bir hatundur,bakmayın baylığına
Mekanı cennet ola,Makamı Şattaraban
Her Mendakkadukkada bir dokuz doğuran
Kuşkonmaz sütüyle emziriyor geceyi
Ve zifiri yıldızlar ürüyor, eski samanyollarından
Yavruları yetişip süzüldü müydü Dünyaya
Kadifeden çıtı çıkmaz kanatlarıyla
Düşlerini yiyiyorlar,gümüşü düşlerini gülibrişim
Ağaçlarının
Nasıl yerse ayçiçeği,çekirdeklerini çocuklar
Dişlerinin arasında çatırdatarak çıtır çıtır
Tuh sana Puhu kuşu
Çini Mürekkebinlen sarı,susak ve uykusuz nehrime
Batırdığın bu kaçıncı Tahtel-bahir

MUHABBET
Bir fasulye çimleniyordu
Çiseledikçe yağmur
Koştum vardım yanına
Anlasın ne nimet olduğunu
Sen git yerine, dedi Ayşekadın
Böyle kibar erkeğin Ayağ'na
Ben kendi Ayağım'nan gelirim
Bu muhabbeti görünce uzaktan
kıpkırmızı oldu Biberiye
Bayram nedir ki dedim kendi kendime
Bayram bir ömürdür, Ben gibi bir Deliye

SABAH SABAH
Bu gül birşeyin anısı olacak ama neydi unuttum
Kimbilir belkide sabah sabah yeniden açan umudun

HAYATTA BEN ENÇOK BABAMI SEVDİM
Hayatta ben ençok Babamı sevdim
Karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk
Çarpı bacaklarıyla,ha düştü, ha düşecek
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın Babamı ben öyle sevdim
Bilmezdi ki oturduğumuz semti
Geldimi de gidici, hep hepp acele iş
Çağın en güzel gözlü Maarif Müfettişi
Atlastan bakardım nereye gitti,
Öyle öyle ezber ettim gurbeti
Sevinçten uçardım hasta oldum mu
40 ı geçerse ateş,çağırırlar İstanbul a
Bi helallaşmak ister elbet, diğ-mi oğluyla
Tifoyken başardım bu aşk oyununu
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu
En son teftişe çıkana değin
Koşuştururken ardından, o uçmaktaki devin
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, Can evim
Hayatta ben en çok Babamı sevdim

14 Ekim 2009 Çarşamba

Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler (Snow White and The Seven Dwarfs)

Sevgili Dostlar, Sinemadan Hit olmuş Filmlerden bahsederken ,mini,mini yavrularımızı unutmuş değilim. Bugün onlara Büyük Çizer Walt Dısney'in çizgileriyle Dünya Masal klasiklerine girmiş Bir çocuk filmini anlatmak istiyorum. Yalnız Masaldan sonra herkes yatağına Marş, Marş.Masalımız Bir varmış Bir yokmuş, Evvel zaman içinde , Kalbur saman içinde,Deve Tellal, Pire Berber iken, Ta Uzaklarda bir ülke varmış. Mevsimlerden kışmış, Heryer karla kaplıymış, Kraliçe Sarayın Pencerelerinden birinin arkasında bir yandan nakış işliyor, Bir yandan da hayal kuruyormuş. Derken parmağına iğne batmış, ve gergefin üstüne 3 damla kan akmış, Kraliçe hayallere dalmış, Kan damlalarına bakınca Çocuğum kız olursa, Teni kar gibi ak, yanakları elma gibi,saçlarıda kömür gibi kapkara olsun diye geçirmiş içinden.


Bu olaydan kısa bir süre sonra bir kız çocuğu getirmiş dünyaya, Kızı tıpkı içinden geçirdiği gibi bir kızmış. Kar gibi beyaz bir teni,Elma gibi kırmızı yanakları, kömür gibi simsiyah saçları varmış. Ona Pamuk Prenses adını vermişler.Ne yazık ki Kraliçe doğumdan birkaç saat sonra ölmüş,Kral günün birinde yeniden evlenmiş. Yeni Kraliçe çok güzel bir kadınmış,Güzelliğine güzelmiş Amma, bir o kadar da kibirliymiş, Kendisinden daha güzel birinin olabileceği düşüncesine bile tahammül edemezmiş. Odasında sihirli bir Aynası varmış. Hergün o Aynanın karşısına geçer, saatlerce kendisini seyreder ve sonunda -


Ayna Ayna söyle Bana
En güzel kim bu Dünyada
Diye sorarmış. Ayna da hiç duralamadan Sizsiniz Kraliçem - Dermiş.
Fakat Pamuk Prenses 14 yaşına geldiğinde,Birgün Ayna şöyle demiş-
Güzelsiniz Kraliçem güzel olmasına ama Pamuk Prenses sizden daha güzel -
Kraliçe bunu duyunca çok kızmış, Öfkesinden ne uyku girmiş gözüne, nede bir lokma yemek yiyebilmiş, Hemen Sarayın Avcısını çağırmış yanına -
-Pamuk Prensesi ormana götür,ve orada öldür,Öldürdüğüne kanıt olarak da kalbiyle ciğerini sök bana getir -diyerek bir kahkaha atmış.Avcı ne diyeceğini bilememiş,Pamuk Prensesi öldürmek ona pek akıllıca gelmemiş, Böyle birşeyi nasıl yapabilirim diye düşünmüş durmuş. Ama Kraliçenin emrini de yerine getirmek zorundaymış.Pamuk Prensesi ormana götürmüş,Bıçagını çekmiş,Fakat Pamuk Prensesin ağladığını görünce onu öldürmeye kıyamamış, Pamuk Prenses ağaçların arasına dalıpgözden kaybolurken,Avcı bir Hayvan avlamış, Kalbiyle Ciğerini söküp Kraliçeye götürmüş. Böylece yalanı ortaya çıkmayacakmış.


Pamuk Prenses Akşam olup hava kararınca, Dağların ardında küçük bir eve gelmiş,Kapısını çalmış,Açan olmamış, Cesaretini toplayıp içeri girmiş.İçeride üzeri yenmeye hazır yiyeceklerle dolu yedi küçük tabağın bulunduğu 7 küçük sandalyeli uzun bir masa varmış, Duvar dibindede 7 yatak diziliymiş, Beklemiş,beklemiş ama kimsecikler gelmemiş. Çok aç ve yorgun olduğu için daha fazla bekliyememiş ve her tabaktan birer kaşık yemek almış, ve 7 yataktan yedincisine yatıp uykuya dalmış.Biraz sonra evin sahipleri eve dönmüşler. Dağların derinliklerinde bulunan bir gümüş madeninde çalışan 7 cücelermiş bunlar, Pamuk Prensesi görünce - Ne kadar güzel bir kız demişler,Sabah olup uyandığında Pamuk Prenses cüceleri görünce önce çok korkmuş, Ama kısa bir süre sonra onlardan bir kötülük gelmiyeceğini onların çok iyi insanlar olduklarını anlamış, 7 Cüceler Pamuk Prensesten evlerini çekip çevirmesini istemişler. O da hemen kabul etmiş.Ertesi Sabah hoşça kal demiş 7 cüceler işe giderlerken, Kapıyı kimseye açma ,eğer Üvey Annen burada olduğunu öğrenirse seni tekrar öldürmeye kalkar sonra, 7 Cüceler Pamuk Prensesi o kadar çok sevmişler ki -


Kraliçe birgün Aynasının karşısına geçmiş ve - Ayna ayna Güzel Ayna Var mı benden daha güzel buralarda ? diye sormuş, - Güzelsin Kraliçem ,Buraların en güzeli sensin, ama ne var ki Yüksek Dağların ardında cücelerin şirin evindeki Pamuk Prenses Dünyalar güzeli.Kraliçe o kadar sinirlenmiş ki ne yapacağını şaşırmış,Hemen bir sepet dolusu kırmızı elmayı almış ve kılık değiştirerek Pamuk Prensesin bulunduğu eve gelmiş. Pamuk Prensesin kapısını çalıp ona kırmızı Elmalarından ikram etmiş, Bu kırmızı ve zehirli elma Pamuk Prensesin boğazına takılmış kalmış,ve Pamuk Prenses oracığa yığılıp kalmış.Kraliçe koşa koşa saraya gitmiş, Ertesi gün Aynaya kimin en güzel olduğunu sorduğunda Ayna, Sizsiniz Kraliçem deyince Dünyalar onun olmuş.Cüceler Kulübeye geldiklerinde Pamuk Prensesin yerde yatan halini görmüşler, ve hiçbiri
onu uyandıramamış. Birkaç gün geçmiş,Başında ağlayıp durmuşlar. Onu gömmeye kıyamamışlar. ve camdan bir tabut içine koymuşlar, Tabutu da yüksek bir tepenin en tepesine yerleştirmişler.



Günlerden birgün, Cüceleri ziyarete gelen bir Prens oradan geçerken camdan tabutun içinde Pamuk Prensesi görmüş ve hemen ona aşık olmuş. Onu Sarayıma götürmeme izin verin diye yalvarmış Prens,7 Cüceler ona acımışlar, ve izin vermişer, Prensin Uşakları tabutu kaldırırken Pamuk Prensesin boğazına takılmış olan zehirli elma parçası pat düşmüş ağzından,Pamul Prenses gözlerini açmış.Pamuk Prenses ve Prens 40 gün 40 gece düğün yapmışlar, O günden sonra kötü kalpli Kraliçeden uzak bir ülkede yaşamışlar. 7 Cüceler Pamuk Prensesi özledikleri zaman onu ziyarete gitmişler ve Pamuk Prenses sonsuza kadar Mutlu yaşamış, Masalımız burada biter.Hepinize iyi uykular dilerim, Küçük Minikler.

Samson ve Dilayla (Samson and Delilah)

Sevgili Dostlar gelin bugün yine Sinemadan bahsedelim. Konusu İncil de geçen bu Hikayede Samson İsrailli, Delilah ise Filistinlidir. Birçok defalar filme alınmış bu eser, Sinemada gişe yapmış yapıtlardan önemli bir yere sahiptir.Şimdi Hikayemize gelelim, Film Milattan önce 12 nci yüzyılın sonunda geçen müthiş bir Aşk Hikayesini konu alır Samson ve Delilah...


Samson İsrailoğullarının Filistinlilere karşı direnişinde etkin bir rol oynuyan bir kahramandır.Ve Herkül gibi gücüyle ünlüdür. Bir başka ünüde Filistin Kadınlarına olan düşkünlüğüdür. Delilah bu kadınlardan biridir. Delilah ve Samson büyük bir aşkla severler birbirlerini, Fakat Samson Delilahın kızkardeşi Semadar'a aşık olur, ve Delilahın öfkesini kazanır. Delilah bir Eşek çenesi kemiği ile binlerce Filistinliyi öldüren Samson un gücünün nereden geldiğini öğrenmeye karar verir.Türlü hileyle Samson dan gücünün saçlarında gizli olduğunu öğrenir. Samsonu koynunda uyutarak saçlarını kazıtır ve onu Filistinlilere teslim eder.


Samson u Filistinlilere teslim ederken bir damla kanının akıtılmayacağı sözünü alır.Ama Filistinliler gözlerine mil çekerek kör edip bir değirmende Değirmen taşını çevirmek için prangaya vurulur. Filistinliler bu büyük gücün küçük düşürülmesini Halkına göstermek için Karnak Tapınağına getirilir.Bütün Filistin halkı tapınaktadır.Gözleri görmeyen Samson a türlü işkenceler yapılır.Cüceler tarafından üstüne ağ atılıp yere düşürülüp ellerindeki çene kemikleriyle vücudunda yaralar açarlar.Bu eziyete daha fazla dayanamayan Delilah Samson un yanına gelir,Pişman olduğunu hala Samsonu sevdiğini söyler. Samsonu cücelerin elinden kurtarıp tapınağın ayaklarına getirir.Bu sırada Samson Tanrıdan son bir defa eski gücüne kavuşmasını diler, Saçları biraz uzayan Samson a Tanrıdan eski gücü tekrar verilir.


Samson Delilah a Tapınağı tutan iki sütunun arasına getirmesini ister, Delilahın Tapınağı terketmesini söyler fakat Delilah onu terketmez ve onu hüzünle seyreder,Samson bu iki sütunu ellerini dayıyarak itmeye başlar, Filistin Halkı bu duruma kahkahalarla gülerler,Fakat sütunlar çatırdayarak bütün Tapınak yerle bir olur.Bütün Filistin Halkı Samson ve Delilah ta dahil bu yıkıntıların altında kalarak yok olurlar.Hikayeyi Filme alan zamanın büyük Rejisörlerinden Celil B. deMille 'nin başarılı yönetimi Filmin Starlarından Victor Matur, Hedy Lamar,George Sanders ve Angela Lansbury'nin oyunlarıyla birçok ödüller kazanmış bir Film olarak Hollywood Tarihine altın harflerle yazılır.



Cecil B. Demile - ABD'Li Film yapımcısı ve Yönetmeni(Massachusette Ash-Field 1881-Los Angeles - 1959) Anne ve Babası Tiyatro oyuncusuydu.Önceleri Ağabeyi William (1878-1955 ) ile oyunculuk yaptı. Operada çalıştı.Jesse Lasky, Samuel Goldfısh (sonradan Goldwyn) Arthur Freed ile birlikte, Jesse Lasky Feature Play Company'i kurdu. Yönetmen olarak ilk filmi The Squaw Man (Kızılderili) 1913 çok büyük başarı kazandı. Çok geçmeden bağımsız yapımcı ve yönetmen olarak çalışmaya başladı. Tarihi Filmlerin yönetmeni olarak büyük ün kazanmıştır.Çevirdiği filmlerden bazıları - The Cheat (İhanet) 1915 The King of King (Hz. İsa) 1926 The Sing of Cross (Çarmıhın işareti) 1932 The Crusades (Selahattin Eyyubi ve Haçlı Seferleri)1935 The Buccenear (Kara korsan) 1937 The Story of Dr. Wassel (Kahraman Doktor) 1943 Samson and Delilah (Samson ve Dilayla) 1949