3 Kasım 2009 Salı

ABD'li Şair,Kısa Öykü Yazarı,Edebiyat Eleştirmeni - Edgar Allan Poe (1809-1849)

Edgar Allan Poe (19 Ocak 1809-7 Ekim 1849) ABD'li Şair, Kısa öykü yazarı, Editör ve Edebiyat eleştirmeni.Amerikan romantik akımın öncülerinden biridir. ABD nin ilk kısa hikaye yazarlarından olan Poe, Modern anlamda Korku,Gerilim ve Polisiye türlerinin de öncüsüdür.Yaşamına gelince, Her ikiside Profesyonel oyuncu olan üç çocuklu Dawit ve Elizabeth (Arnold) Poe'nun ikinci çocuğu olarak Boston da dünyaya geldi. Doğduktan bir yıl sonra Babası evi terketti.Ertesi yıl Annesi veremden öldü Ve Richmond Virjinya'dan (Ozan) İskoç Tütün Tüccarı John Allan kendisini yanına aldı. Ortanca adı Allan buradan gelir. 1815 te Allan Ailesiyle İngiltereye gitti Ve Londra da Richmond'taki özek okullarda okudu. Öğrenciliği sırasında tanıştığı Alkol ve kumar yaşamını altüst etti.Kendisinden daha ünlü olan eşinin gölgesinde kaldı. 1820 de Virjinya ya geri döndü.Virjinya Üniversitesine kaydoldu ama burada sadece bir yıl kaldı. Bu dönemde kumar borçları yüzünden Manevi Babasıyla arası açıldı. Önceleri başarısız denemeleriyle başladığı Edebiyat yaşamı 1832 de Saturday Courıer'da basılan 5 öyküyle ve 1833 te Baltimore Saturday Visiter tarafından düzenlenen yarışmada MS. Found in a Bottle (Şişede bulunan El Yazması) adlı öyküsüyle birinciliği kazanmasıyla devam etti. 1843 te Godey's Lady's Book ta yayımlanan The Visionary adlı öyküsüyle adı ülke genelinde duyulmaya başlandı.Düz yazılardan başka kurgu ve yazım teknikleriyle dikkat çeken The Raven (Kuzgun) başta olmak üzere Annabel Lee ve To Helen (Helen'e) adlı şiirleriyle de tanınan Poe 1849 da öldü.


Charles Baudelaire 'in çağımızın en güçlü yazarı dediği Poe Yazdığı özgün metinlerle birçok yazarı derinden etkiledi.Ayrıca Edgar Allan Poe Babasıylada hiç anlaşamayan bir yazardı Ve eserlerinde Babasıyla olan çatışmalarına rastlanır. Başlıca yapıtları Dedektif Auguste Dupin'in öyküleri, Oval Portre, Morque sokağı cinayeti, Usher Evinin çöküşü,Altın Böcek,Kızıl ölümün maskesi dir. Şiirlerine gelince bunlar Annabel Lee, Eulaine, Kuzgun,Leneore, ve Ulalume bazılarıdır.Edgar Allan Poe Ryon's ınn adlı bir meyhanede kötü bir halde bulunduktan 4 gün sonra 7 Ekim 1849 günü Baltimore'daki Hastanede öldü. Öldüğünde 40 yaşındaydı. Ölüm olayı ve nedenleriyle
ilgili çok çelişkili ve anlaşılmaz raporlar hazırlanmıştır.Yıllar geçtikçe kendisini tanıyan ve tanımayanlar tarafından ortaya atılan kuramlar ve söylentiler arttı. Hala ölümünün arkasındaki gerçekler bilinmemektedir.


Şimdi gelin Yazarın Karakedi öyküsünü hep beraber okuyalım.Karakedi (The Black Cat) Edgar Allan Poe tarafından yazılmış kısa öyküdür. Öykü ilk defa 19 Ağustos 1843 te The SaturdayEvening Post adlı Gazetede yayımlandı.Suç psikolojisinin ele alındığı öykü genelde yazarın gammaz yürek isimli öyküsüyle birlikte ele alınır. Her iki öyküde de bir katil suçunu gizler,ve hiç yakalanmayacağını düşünür, ancak kendisine suçunu sürekli hatırlatan rahatsız edici birşey sebebiyle sonunda kendi kendini ele verir.Öykü güvenilmez bir Anlatıcı tarafından birinci tekil şahıs ağzından anlatılır.Bu Anlatıcı söylendiğine göre küçüklüğünden beri hayvanları sevmiştir.Eşiyle birlikte Pluto adındaki bir Kedi de dahil olmak üzere pek çok ev hayvanına sahiptir. Kedi Anlatıcıyı özellikle sever, Anlatıcı da kediyi sevmektedir.Yıllar süren bu dostluk Anlatıcının Alkolik olmasıyla sonlanır. Bir gece eve sarhoş dönen Anlatıcı Ayaklarına dolanan kediyi uzaklaştırmak ister.Korkuya kapılan kedi anlatıcıyı ısırır.Bunun üzerine öfkelenen anlatıcı hayvanı yakalar,cebinden çıkardığı bir çakı ile kedinin gözünü çıkarır.Bu andan itibaren kedi sahibini gördüğü anda korku içinde kaçmaya başlar.Anlatıcı ilk başta pişman olur ve suçundan dolayı vicdan azabı çeker,Ancak bu duygu zamanla hoşlanmamaya dönüşür ve Anlatıcı kedinin etrafındaki varlığına dayanmamaya başlar.Birgün kediyi bahçeye çıkarıp bir ağaca asarak öldürür.


O gece Anlatıcının evinde esrarengiz bir yangın çıkar. Adam eşi ile birlikte kaçmak zorunda kalır.Ertesi gün evin yıkıntılarını görmeye giden adam ayakta kalan tek duvarın üzerinde boynundan bir iple asılmış devası bir kedi resmi görür.Bu görüntü Anlatıcıyı önce dehşete düşürür,Adam daha sonra bu duruma mantıki bir açıklama bulur.Ve kedisini özlemeye başlar. Birsüre sonra Meyhanede Pluto'ya benzeyen bir kedi bulur. Aynı büyüklükte ve renkteki bu kedinin bir gözü de yoktur.İki kedi arasındaki tek farkı,ikincisinin göğsündeki büyük beyaz bir lekedir.Anlatıcı kediyi evine götürür ama bir süre sonra bu kediden de nefret etmeye hatta korkmaya başlar.Anlatıcı bir süre sonra hayvanın göğsündeki lekenin yavaş yavaş değiştiğini düşünmeye başlar. Leke gittikçe darağacına benzemektedir.


Bir gün Anlatıcı yeni evlerinde eşiyle birlikte kilere inerken,kedi adamın ayaklarına dolanır ve onun neredeyse düşmesine sebep olur.Çok sinirlenen anlatıcı bir balta ile kediyi öldürmeye kalkar. Eşinin kendisini durdurmasıyla daha da öfkelenen adam baltayı kadının kafasına saplar.Cesedi saklamak için duvarlardan birindeki çıkıntının tuğlalarını söker,cesedi oraya koyduktan sonra duvarı tekrar örer.Polis gelipte inceleme yaptığında hiçbir kanıt bulamaz ve Anlatıcı serbest kalır. Bu arada adamın öldürmeye kalktığı kedi de ortadan kaybolmuştur.Polis araştırmalarının son gününde Anlatıcı polislerle birlikte kilere iner,Burada Anlatıcı kendinden emin bir şekilde Binanın sağlamlığından bahseder ve bunu göstermek için karısının cesedinin bulunduğu duvara vurur,hemen ardından bir inleme duyulur.Polis duvarı yıkınca kadının cesedini ve cesedin kafasının üzerinde oturan kediyi bulur.Hikayeciliği yanında şiirleri de olan yazarın, seçmiş olduğum eserlerinden bir demet şiiri meraklılara sunuyorum.


AKŞAM YILDIZI

Yaz ortasındaydı
ve geceyarısı
Ve yıldızlar yörüngelerinde
Ölgün ölgün pırıldarken
Daha parlak ışığında
Kendidi göklerde
Köle gezegenlerin arasında
Işığı dalgalarda olan soğuk ayın
Soğuk tebessümüne dikmiştim gözlerimi
Fazlasıyla-fazlasıyla soğuktu benim için
Derken kaçak bir bulut
Geçti örtü niyetine
Ve ben sana döndüm
Mağrur Akşam yıldızı
Senin ışığın daha değerlidir benim için
Çünki yüreğime mutluluk verir
Göklerdeki gururun geceleri
Ve daha çok beğenirim
O alçaktaki daha soğuk ışıktan
Senin uzaktaki ateşini

BİR BİLMECE

Nadiren buluruz der Solomon Don Dunce
En derin sonede yarım bir fikri
Bütün o gevşek dokulu nesneler arasından ,birden görürüz
Kolayca,Bir Napoli bonesinin ardından gördüğümüz gibi
Döküntünün döküntüsü-Bir Lady onu nasıl giyebilir ki
Yine de çok ağırdır senin petrork'çı kumaşından
Baykuş tüylü bir saçmalık ki en hafif üfleyiş
Kağıda çevirir,onu sen yuttururken
Ve gerçekte yeterince haklıdır Güneş
Sıradan kumaşlar kötü yutturmacalardır
-Kısa ömürlü ve geçirgen öylesine-
Ama bu, şimdi-ona güvenebilirsiniz
Sabit,koyu ölümsüz değeri adların
Yardımıyla gizlenen içindeki

ŞARKI

Gelin olduğun gün gördüm seni
Alevli bir pembelik yüzüne indiğinde
Mutlulukla sarılmıştın,öyleyken
Tümden aşka kesilmişti dünya önünde
Ve senin gözlerinde tutuşan ışık
( Artık her ne ise )
Güzellik diye gördüğünde
Sızlayan gözlerimin yeryüzünde
O pembelik kızlık utancı belki
Geçip gider öyleyse
Ama hala harlı bir ateş,öyleyken
Tutuşturdu yazık o adamın göğsünde
O gelin olduğun gün seni gören
Hani şu derin pembelik yüzüne çöktüğünde
Mutlulukla sarılmıştın,öyleyken
Tümden aşka kesilmişti dünya önünde



İSİMSİZ

Sevilmek mi ? öyleyse bırakma yüreğini
Şimdiki yolundan ayrılmaya
Olduğun her şeyken şimdi
Olmadığın şey olma
Böylece kibarlığın,lütfen
Aşkın güzelliğin
Sonsuz bir övgü konusu olacak yeryüzünde
Ve Akk-basit bir görev

İLAHİ

Sabahleyin-öğlenleyin -Akşam karanlığında-
Benim ilahimi duyarsın Maria
Kederde ve sevinçte iyide ve kötüde
Tanrının anası benimle ol
Saatler pırıltıyla uçtuğunda
Ve tek bir bulut karartmadığında göğü
Aylak olmasın diye ruhum
Lütfun götürürdü onu sana ve seninkine
Şimdi,fırtınaları kaderin
Geçmişimi ve günümü karartınca
Bırak ışısın geleceğim
Senin ve senin olanın tatlı ümidiyle

HELEN İÇİN

Helen, senin adın
Eskinin nicearı yelkenlileri gibidir benim için
Usulca,Kokulu deniz üzerinden
O yol yorgunu gezgini taşır
Kıyısına kendi Memleketinin
Gezmeyi özler yapayalnız denizlerin üstünde
Yunanlı yüzün,Sümbül saçların
Senin havaların getirmişti beni eve
Yunanistanın görkemine ve
Roma yüceliğine
İşte,oradaki pırıltı pencere nişinde
Nasılda bir heykel gibi görürüm dineldiğini
Ah,Pysche, kutlu topraklar olan bölgelerden
Akik lamba elinde


BİR DÜŞ

Görüntüleri arasında karanlık gecenin
Yitirilmiş sevincin düşünü kurdum
Ama kalbimi kırarak beni uyandırdı
Görüntüsü yaşamın ve ışığın
Ah düş olmayan birşey varmıdır gündüzleyin
Gözlerinden geçmişten gelen bir ışıkla
Çevresine bakan kişi için ?
O kutlu düş - o kutlu düş
Bütün dünya kınarken
Tarlı bir ışık gibi neşelendirdi beni
Yalnız bir ruha yol gösteren
Ne olmuş geceleyin ve fırtınada
Titriyorsa yükseklerdeki ışık
Daha berrak birşey varmıdır
Gündüz parlayan yıldızdan,gerçeğin

ÇANLAR

Zamanı say tempo tut
Runik bir tempo olsun
Tintintin sesleri müzik gibi yükselsin
Çanlardan, çanlardan, çanlardan
Çan--- çan--- çan
Çanların çınlayan sesini dinle
O cesur çanlar
Titreşimleri ne müthiş bir korku masalı anlatıyor
Ah, Çanlar, çanlar
Korkuları nasıl bir masal anlatıyor

ANNABEL LEE

Senelerce senelerce evveldi
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı bileceksiniz
İsmi, Annabel Lee
Hiçbirşey düşünemezdi sevilmekten
Sevmekten başka beni
O çocuk, Ben çocuk Memleketimiz
O Deniz ülkesiydi
Sevdalı değil,kara sevdalıydık
Ben ve Annabel Lee
Göklerde uçan Melekler
Kıskanırlardı bizi
Birgün işte,bu yüzden göze geldi
O Deniz ülkesinde
Üşüdü bir rüzgarından bulutun
Güzelim Annabel Lee
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni
Mezarı ordadır şimdi
O Deniz ülkesinde
Biz daha bahtiyardık Meleklerden
Onlar kıskanırdı bizi
Evet bu yüzden ' şahidimdir herkes ve deniz ülkesi
Bir gece rüzgarından bulutun
Üşüdü gitti Annabel Lee
Sevdadan yana kim olursa olsun
Yaşca başca ileri
Geçemezlerdi bizi
Ne yedi kat göklerdeki Melekler
Ne Deniz dibi cinleri
Hiçbiri ayıramaz beni senden
Güzelim Annabel Lee
Ay gelir ışır,hayalin erişir
Güzelim Annabel Lee
Orda gecelerim uzanır beklerim
Sevgilim sevgilim hayatım gelinim
O azgın sahildeki
Yattığın yerde seni.

Hiç yorum yok: