3 Kasım 2009 Salı

Amerikalı Kısa Öykü Yazarı - O.Henry (1862-1910)

ABD'li yazar William Sydney Porter'ın takma adıdır. Yazar özellikle öykülerinin şaşırtıcı sonlarıyla ünlüdür.Kuzey Carolinadaki Grantsboro kasabasında doğan yazar Annesini küçük yaşta kaybetmesinin ardından, 15 yaşındayken eğitimini yarıda bıraktı. Amcasına ait bir Eczanede ve bir Mandırada toplam 7 yıl çalıştıktan sonra Emlakçılık ve proje Ressamlığı yaptı. Evlendikten sonra hesaplarında bulunan bir yolsuzluk nedeniyle işine son verildi. Evlendiği eşini de Annesi gibi verem nedeniyle yitirdi.Yerleşmek üzerte gittiği Houston'da Post Gazetesinde çalışmaya başlıyan Henry hakkında açılan davaya gitmeyerek Honduras'a gitti. Eşinin rahatsızlanması üzerine 2 yıl sonra dönerek yargıç karşısına çıktı. Kaçması nedeniyle 3 yıl fazla ceza alarak Colombus Cezaevinde hapsedildi.Buradaki bir Gardiyanın isminden edindiği takma adıyla öyküler yazmaya başlayan O'Henry Cezaevinden çıkınca Pitttsburg'a gitti.


Bu Kentteyken 1902 yılında bir Yayınevinin çağrısı üzerine Newyork'a yerleşti. 1909 yılına gelindiğinde ABD nin en çok okunan öykü yazarı oldu. Yazar 47 yaşındayken yine verem (Tüberküloz ) nedeniyle yaşamını yitirdi.Yalın dili yayımladığı çağı yansıtması özentisiz kalemi ve doğal anlatımı nedeniyle Amerikan edebiyatının en güçlü öykü yazarlarından biri olarak bilinen O'Henry'nin yapıtları 1901 yılından sonra 10 cilt olarak yayımlanmıştır.O'Henry öyküleri hayatın içinden Anektodlar gibidir. Seçtiği hayat dilimleri yüzyılın hemen başında Newyork'ta yaşıyan orta sınıfın insan ilişkileridir. Öykülerinde tesadüfler hayatın ayrılmaz parçasıdır.Gelin şimdi kısa öykülerinden en önemli 2 tanesini hep beraber okuyalım.


SON YAPRAK

Ülkenin Batısındaki küçük bir Mahallenin bir Sokağının neredeyse tamamı Ressamlardan oluşmaktaydı. Bu Mahallede üç katlı bodur bir tuğla yapının tepesinde iki kız Arkadaşın Stüdyoları bulunmaktaydı. Alt katlarında ise yaşlı bir Ressam otururdu.Günlerden birgün kız Arkadaşlardan biri Zatürree hastalığına yakalandı. Genç kız günden güne eriyordu. Birgün Arkadaşı resim yaparken o da yatağında pencereden dışarıya bakıyor.ve sayıyordu,Geriye doğru sayıyordu,oniki dedi biraz sonrada onbir arkasından on sonra dokuz daha sonra hemen birbiri ardına sekiz ve yedi, Arkadaşı merakla dışarı baktı. Sayılacak ne vardı acaba ? görünürde sadece kasvetli bomboş bir avlu ile altı yedi metre ötedeki tuğla evin çıplak duvarı vardı. Budaklı köklerinden çürümüş yaşlı mı yaşlı bir asma, tuğla duvarın yarı boyuna kadar tırmanmıştı.Dönüp Arkadaşına neyin var diye sordu. Hasta kız fısıltı halinde Altı dedi,Artık hızla düşüyorlar.Üç gün önce neredeyse yüz tane vardı.saymaktan başıma ağrı giriyordu, ama şimdi kolaylaştı. İşte biri daha gitti. Top topu 5 tane kaldı.şimdi, Beş tane ne ? diye sordu Arkadaşı, Yapraklar Asmanın yaprakları sonuncusu da düşünce bende mutlaka gideceğim,Hissediyorum bunu, Arkadaşı ona saçmalamamasını söyleyip içmesi için çorba götürdü. Fakat o, işte bir tanesi daha gidiyor, Hayır çorba falan istemiyorum, Bununla geriye 4 tane kaldı. Hava kararmadan sonuncusunun da düştüğünü görmek istiyorum. Ondan sonra bende gideceğim.diyerek cevap verdi.Genç kız uykuya daldığında Arkadaşı da alt kattaki yaşlı Ressama ziyarete gitti. Bu sırada yaprak olayını da anlattı. Yaşlı adama. Yukarı çıktığında Arkadaşı uyuyordu.Ertesi sabah hasta kız hemen Arkadaşına perdeyi açmasını söyledi. Ama hayret hiç bitmeyecekmiş gibi gelen upuzun gece boyunca aralıksız yağan yağmur ve şiddetli esen rüzgardan sonra bir Asma yaprağı hala yerinde duruyordu. Sapına yakın tarafları hala koyu yeşil kalmakla birlikte,testere ağzı gibi tırtıllı kenarlarına ölümün ve çürümenin sarı rengi gelmiş olan yaprak yerden 6-7 metre yükseklikteki bir dala yiğitçe asılmış duruyordu.


Bu sonuncusu dedi hasta kız, geceleyin mutlaka düşer diye düşünmüştüm.Rüzgarı duydum,Bugün düşecektir o düştüğü an bende öleceğim. Ağır ağır geçen gün sona erdiğinde onlar,Alacakaranlıkta bile, Asma yaprağının duvarın önünde sapına tutunmakta olduğunu görebiliyorlardı.Derken şiddetli yağmur tekrar başladı.Hava yeteri kadar aydınlanır aydınlanmaz genç kız hemen perdenin açılmasını istedi. Asma yaprağı hala yerindeydi.Genç kız yattığı yerden uzun uzun yaprağı seyretti. Sonra Arkadaşına seslendi. Münasebetsizlik ettim,Benim ne kötü bir insan olduğumu göstermek istercesine,bir kuvvet o son yaprağı orada tuttu. Ölümü istemek günahtır,şimdi biraz bana çorba verebilirsin.dedi.Akşamüstü gelen Doktor ayrılırken şimdi alt kattaki bir hastaya bakmam gerekiyor, yaşlı bir Ressammış,sanırım o da zatürree ,yaşlı adamcağız çok ağır bir durumda, kurtulma umudu yok ama daha rahat eder diye bugün Hastaneye kaldırılıyor dedi.Ertesi gün Doktor Tehlikeyi atlattınız siz kazandınız,dedi. O gün öğleden sonra Arkadaşı artık iyileşmiş olan Arkadaşına alt kattaki yaşlı adamı anlattı. Yaşlı Adam iki gün Hastanede yattıktan sonra ölmüş.Hastalandığı günün sabahı kapıcı onu,odasında sancıdan kıvranırken bulmuş.Papuçları,Elbisesi baştan aşağı sırılsıklam,her yanı buz gibi haldeymiş. Öyle korkunç bir gecede nereye çıktığına akıl sır erdirememişti. Sonra hala yanık duran bir gemici feneri,yerinden sürüklene sürüklene çıkarılmış bir portatif merdiven, birde üstünde birbirine karışmış sarı,yeşil boyalarla bir palet ve sağa sola saçılmış birkaç fırça bulmuşlar. O zaman o son yaprağın sırrı da çözüldü. Rüzgar estiği zaman bile yerinden oynamayan yaprak yaşlı ressamın şaheseriydi.Yaşlı Adam son yaprağın düştüğü gece oraya bir yaprak resmi yapmıştı...


NOEL HEDİYESİ

Noele bir gün kalmıştır.Jim'e yaraşır bir hediye almak isteyen Della aylardır dişinden tırnağından arttırarak biriktirdiği parayı sayınca elinde yalnızca bir dolar seksenyedi sent bulunduğunu farkeder.Bu parayla Jim'e hayal ettiği gibi bir hediye alması mümkün değildir. Ağlamaya başlar,Della.Ellerine geçen parayla evinkirasını ancak ödeyebilmekte,kıt kanaat geçinebilmektedirler.Bu şartlar altında bundan daha fazla para biriktiremiyeceğini bilir, Young çiftinin sahip olmakla fena halde gururlandığı iki şey vardı. diye anlatır O'Henry .Biri Jimin Büyükbabasından Babasına ondan da Jime kalan altın saati,diğeri de Della'nın saçları. Kadının kahverengi bir çağlayan misali dalgalanarak dizlerinin altına kadar dökülen ışıl,ışıl saçları, adeta bir elbise gibi sarar bedenini. Bu saçların Saba Melikesinin bütün mücevherlerini gölgede bırakacak kadar güzel olduğunu anlatır O'Henry.


Aynanın karşısında kısa bir süre saçlarına baktıktan sonra,kararlılıkla ve hışımla evden dışarıya atar Della kendini,Üzerinde ( Madam Sofroni her çeşit saç malzemesi ) yazan tabelanın önüne gelene kadar hiç azaltmaz süratini,Dükkana girer,Madam Sofroni'nin yanına gider ve son saniyedevazgeçmekten korkarak nefes dahi almadan sorar- sorusunu.Saçlarımı satın Alırmısınız? Evet alırım der Madam şapkasını çıkarttırır Dellaya, Deneyimli elleriyle şöyle bir inceler malzemeyi ve Sana 20 dolar vereirim der, Bu teklifi hiç düşünmeden kabul eder Della, Aylardır her yerden ve herşeyden keserek kuruş kuruş biriktirdiği bir dolar seksenyedi sentle kıyaslandığında çok iyi paradır Madamın verdiği Saçlarını kestirir, parayı alır ve kendini çarşıya atar kadın. Sevgilisine yaraşacak hediyeyi bulana kadar altını üstüne getirir dükkanların,ve nihayet bulur,platin bir saat kösteğidir bu tam Jim için, Jimin aile yadigarı altın saati için yapılmıştır sanki, Tam 21 dolara mal olur bu zincir Della'ya ,Elinde kalan 87 sentle mutlu,heyecanlı evine döner ve sevgilisinin gelişini beklemeye koyulur, Gergin bir bekleyiştir bu, kadın aldığı hediyeden çok memnundur ama sevgilisinin bu kısacık saçlarıyla onu beğenip beğenmiyeceğinden emin değildir, Lütfen Tanrım beni güzel bulmasını sağla diye dua eder beklerken.


Derken Jim gelir, kapıdan içeri girer,ve Dellayı görünce OHenry nin muhteşem benzetmesiyle (Bıldırcın kokusu almış av köpeği gibi kalakalır) Saçını mı kestin diye sorar Jim güçlükle.Kestirip sattım diye yanıtlar Della, Çünki sana bir armağan vermeden bu Noeli atlatamazdım,Beni böyle beğenmiyormusun ? Saçım olmasa da ben yine ayni ben değilmiyim diye sorar ?Jim güçlüklede olsa toparlar kendini, sıkı sıkı sarılır kadına, sonra bir paket çıkarır paltosunun cebinden ve masanın üzerine fırlatır, (Beni sakın yanlış anlama Della hiçbir saç modeli yada kesimi ya da şampuanı sevgilime duyduğum aşkı etkiliyemez) Ama şu paketi açınca az önce neden o kadar afalladığımı anlıyacaksın.Paketi alır ve hızla açar Della,Paketin içinden çıkan hediyeyi görmesiyle önce keskin bir sevinç çığlığı hemen ardından da acı dolu bir feryad duyulur.Della Brodway'de bir vitrinde gördüğü ve uzun zamandır tapınırcasına seyrettiği hakiki kaplumbağa kabuğundan yapılma kenarları taşlı olağanüstü güzellikte bir tarak takımıdır Jimin aldığı Noel hediyesi,Taraklar tam da kadının satılan saçlarının rengindedir üstelik .Toparlamaya çalışır Della kendini, Benim saçlarım çabuk uzar Jim der,sonra koşar kendi hediyesini alır ve Sevgilisinin yanına gelir,Avucunu açar ve zinciri hevesle Jim e uzatır.Onu bulana kadar bütün Kentin altını üstüne getirdim, hadi onu saatin ucuna takalım da nasıl durduğunu görelim der ,Ama Jim onun dediğini yapmak yerine kendini kanapeye bırakır, Ellerini ensesine kavuşturur ve gülümser, Hadi Della der, Noel hediyelerimizi kaldıralım bir süre saklayalım, o kadar güzeller ki hemen kullanmaya başlayıp eskitemiyeceğimize seviniyorum, sana taraklar alabilmek için saatimi sattım...

1 yorum:

seyabb dedi ki...

İkisi de çok etkileyici.Ressam gibi insanlar kaldımı bilmem...Ama eminim Della ve Jim gibi yaşayan aşıklar vardır.En zor şartlar altında bile birbirini düşünebilen...