28 Mayıs 2009 Perşembe

Demcilik ve Sohbetler Piri - Aydın Boysan (17 Haziran 1921)

Aydın Boysan - 17 Haziran 1921 de İstanbul da doğdu. Öğretmen Nevreste Hanım ile Muhasebeci Esat Boysan'ın oğludur.1939 yılında Pertevnial Lisesini 1945 te Güzel Sanatlar Akademisini (Mimar Sinan Üniversitesinin mimarlık bölümünü bitirdi) Mesleğini 1999 a kadar ara vermeden sürdürdü.1957-1972 yıllarında İstanbul Teknik Üniversitesinde hocalık yaptı. 1984-1993 te aralıksız olarak on yıl Hürriyet ve 3 yıl Akşam Gazetesinde köşe yazıları yazdı.Yazılarında mutlaka Mimarlık yönüne değinen Rakı ve İstanbul sevdalısı Mimar yazar,üstat rakı içmenin bir şölen olduğunu,insanın şişeyi açıncaönce şöyle bir koklayıp,heyecanlanması gerektiğini söyler.Rakının bardağa yavaş yavaş harelendire harelendire koyulması gerektiğini ve ilk yudumun da aynen bardağa konar gibi boğazdan harelendire harelendire aşağı inmesi gerektiğini savunur.



Aydın Boysan Doğan Medya Center in şahane binasını yapan ve bu bina ile ödül almış Mimar.Ayrıca Dünya şekeri bir adam.Üstat hayatın tadına varıyor ve 85 yaşında olmasına rağmen ben yaşlandım deyip kendini bırakanların aksine üretmeye verimli olmaya devam ediyor. Benim de felsefem Aydın Hocam gibi ama açık kalp ameliyatı olduğumdan artık rakı
içemiyorum (İçenler için Tekel in Tekirdağ Rakısı tavsiye edilir.) Aydın Hocam yarasın daha nice senelere o güleç yüzünü hoş sohbet söz ve yazılarını daha uzun yıllar okumak ve işitmek temennisiyle.Şişe dibi gözlüğün içinden hınzır bir zeka ve hayırhah bir mutlulukla parıldayan iki göz ile,kahkahalar eşliğinde neşeli söz, Aydın Boysan bir sohbet adamı. O yolu yordamıyla,Mezesiyle,Demiyle Muhabbetiyle Sohbetlerin adamı.



Aydın Boysan cesurca yaşamış bilmediğimiz denizlere açılmaktan çekinmemiş,uzun hayatında
yaşadıklarından ve Dostluklarından süzdüklerini feylesofça sentezlemiş bir hayat bilgesi olan Aydın Boysan 55 yıllık Mimarlığını 60 ından sonra başladığı yazarlığını bakın nasıl anlatıyor.
Bizim Narlıkapı çıkmazında Müezzin Osman Efendi Amca otururdu.Yaramazlık yapan Mahalle Çocuklarını döverdi.Ama hişbir çocuğun Annesi Babası da sesini çıkarmazdı. (Eline sağlık imam efendi) derlerdi. Sonra Hayganuş ve Araksi vardı.Oğulları Agop Arkadaşımdı. Bir başka komşumuz Piyano Akordcusu Fasulyeciyan İstanbulun bütün piyanolarının akordunu yapardı.Bir Talia Hanım vardı. Bu yaşıma kadar dünyada gördüğüm en güzel kadındı. Yüreğinden bir kötülük geçmez,oğlu da Orhan Boran dır.1935 te ayrıldığımız Mahalledeki bütün komşuları biliyorum da şimdi üst katımda oturan komşularımı tanımıyorum.



Küçükken Teravih namazına giderdik,yetişkin erkekler önde otururdu,biz çocuklar en arkada otururduk.Kaka kiki gülerken İmamı şaşırtırdık.Cemaat bizi döve döve ön safa getirirdi.
Benim zamanımda en makbul para (Manda gözü) adı verilen yirmibeş kuruşluklardı.onu aldık mı refaha kavuşurduk.Alışkanlıklarda değişti,Aileler kopuştu,bu kopuşmanın sebebi de Televizyon herkes hayvan gibi Televizyona bakıyor.Kimse kimseyle konuşmuyor. Biz Arkadaşlarla bazı şeyleri canlı tutmaya çalışıyoruz ama bakıyorum kimsenin kimseye tahammülü kalmamış, herkes şok sinirli,Hele Ramazan ayında oruç tutuluyor ya insanların siniri iyice tepelerine çıkıyor. Ben bunu anlamıyorum. Oruç nefsi terbiye etmek değil midir ? Herif hertürlü terbiyesizliği yapıyor. Neymiş Efendim oruç tutuyor, Biz Cumaları Fethi Naci, Cevat Çapan filan buluşup Çiçek Pasajına gideriz. Vız gelir. Ama kızanlar oluyor.



Bayramlarda eskiden Büyüklere gidilirdi.Yedikuleden Kurtuluşa iki Tramvaya binerek Büyük
Amcayı ziyarete giderdik.O ziyareti yapmak işkenceydi. Ama mutlaka yapılırdı. İnsanların bir araya toplanması için bir vesileydi. Ben şimdi biryere gitmiyorum,evde oturup kafamı dinliyorum. Arada sırada Apartımandan şeker toplamaya gelen çocuklar oluyor. Artık Davulcular bile rahat davul çalamıyor,davul çalmaya başlar başlamaz bizim Mahalledeki bütün Arabaların alarmları çalıyor. Çok gülüyorum. Eve bazen beş tane davulcu birden geliyor.Ben zaten uykumu bölüyor diye Adamı bulsam boğazına sarılacağım ,birde benden bahşiş istiyor.
Sağlığı hakkında bakın üstat ne diyor - Sağlığım gayet iyi, içkide 61. senem ve karaciğerim hala
iyi durumda, Karaciğerimin bir anıtını yaptırmaya karar verdim.



Sohbet tadında anlatımıyla Aydın Boysan dan birbirinden ilginç anılar . Rakı içmek bir sanattır
diyor Aydın Boysan,Demcilik yabana atılmayacak bir iş,Boysan Cumhuriyetin ilanından 2 yıl önce başlayan ömründe ilk yılların parlak yükselişinin ardından yaklaşık 60 yıldır birçok olayın kötüleştiği hatta berbatlaştığını görmüş,ama yine de tek bir tesellisi var,o da 60 yılda kalitesi iyileşen rakılar ve son olarak Üstadımızın yazdığı eserler - Mizah paldır küldür,Yangın var,Umut simit,Yalan,oldumu ya,Fısıltı,Dostluk,Aldanmak,Söylesem bir türlü,Dünyayı severek 1-2-3 , Yollarda,Uzaklardan ,Yıl 2046 uzay anıları, İstanbul esintileri,Leke bırakan gölgeler,Yaşama sevinci,Sev ve yaşa,Damlalar,Zaman geçerken,Aynalar,Yüzler ve yürekler,Felekten birgün,İstanbulun kuytu köşeleri, Neşeye şarkı, Nereye gitti İstanbul,Merak uyanınca, Uzun yaşamanın sırrı, Hayat tatlı, Zehir, Şerefe ve binbir yaşam sahnesi'dir.

19 Mayıs 2009 Salı

Hollywood'un Unutulmazlarından - Elizabeth Rosemond Taylor

Elizabeth Taylor - Anglo Amerikan Sinema oyuncusu. Tescilli güzelliği ve Dramatik oyunculuğu yeteneğiyle Hollywood Film Sektörünün altın yıllarında bir ekol haline gelmiştir. Rol aldığı sayısız film,Amerikan Sinema tarihinde birer klasik haline gelmiş,yaptığı çok sayıda evlilik ve çalkantılı hayatı nedeniyle, aynı zamanda Magazin Basınınında baş Aktristlerinden biri olarak Uluslararası bir şöhrete ulaşmıştır.Elizabeth Rosemond Taylor - 27 Şubat 1932 de, Aslen Amerikalı olan Sanat Galericiliği yapan Francis Lenn Taylor ile Sara Viola Warmbrod'un ikinci çocuğu olarak ,Londra nın Hampstead semtinde dünyaya geldi. Sara Sothern Sahnesinde oyunculuk yapan Annesi Viola, 1926 da evlendikten sonra mesleğini terk ederek eşine yardımcı olmaya başladı. Baba Francis Taylor un Londrada bir sanay Galerisi satın alması üzerine Ailece Hampstead'a yerleştiler. Büyük Annesi Elizabeth Mary Rosemond'un adının verildiği ünlü Aktrist Ailesinin kökeni nedeniyle Amerikan, aynı zamanda İngiltere doğumlu olması nedeniylede İngiliz vatandaşlığına sahipti.



Sinema Camiasının ona ithaf ettiği ismiyle Liz Taylor hayatının ilk 7 yılını Ailesiyle birlikte Londra da geçirdi. Taylor Ailesi II.Dünya savaşının ilk gerilimleri hissedilmeye ve İngilterede büyük bir huzursuzluk rüzgarı esmeye başladıktan sonra, savaştan uzaklaşmak maksadıyla, Baba Francisi Sanat Galerisiyle ilgili son işlerini tamamlaması için geride bırakarak Amerikaya geri döndü. Burada Kaliforniya eyaletinin Los Angeles şehrinde yaşamlarına devam etmeye başladılar. Francis Taylor da Londradaki işlerini sonuçlandırıp vakit kaybetmeksizin Ailesinin yanına geldi.



Küçük Liz'in keşfedilerek ekranlarla tanışması ise,Bir Aile dostları sayesinde gerçekleşti.Liz'in güzelliğinin ve yeteneğinin değerlendirilmesi gerektiği konusuna Ailenin dikkatini çeken dostları,küçük Taylorun ekran testine katılması için öneride bulundu.Bu öneriyi ciddiye alan Aile henüz 9 yaşında olan kızlarını test için Universal Stüdyolarına götürdü. Söz konusu olan Liz'in gelecekteki hayatını kökten değiştirdi. Çünkü küçük kız testi geçerek Universal le bir sözleşme imzaladı. Liz'i Beyazperdeyle buluşturan ilk sinema filmi 1942 de çekilen There's one Born Every minute oldu.Bu ilk ekran deneyiminde Taylor sadece 10 yaşındaydı. Ancak Universal tarafından sözleşmesi feshedilince ,Elizabeth Metro Goldwyn Mayer (MGM) Film şirketine geçerek tek projelik bir anlaşma yaptı. Yeni Şirketindeki ilk filmi o dönem oldukça büyük beğeni toplayan (Lassie Come Home) (1943) oldu. Yakaladıkları başarının ardından MGM sözleşmelerini bir yıllığına uzattı. Bu süreçte küçük oyuncu (The White Cliff of Dover) ve (Jane Eyre) gibi filmlerde önemsiz rollerde yer aldı.



1944 te ise Elizabeth'in yıldızını parlatan proje geldi. 20 th Century Fox tarafından finanse edilen
Clarence Brown'un filmi (National Velvet) filmiyle küçük Liz MGM nin küçük yıldız oyuncusu oldu.Mickey Rooney'le birlikte rol aldığı bu çalışmada Velvet Brown karakterini başarıyla canlandırdı.Filmin 4 milyon dolarlık hasılat elde ederek rekor kırması üzerine MGM küçük yıldızla uzun süreli bir sözleşme imzaladı. Filmin başarısına rağmen 2 yıl ekranlarda görünmeyen Liz 40 lı yıllar boyunca ard arda başarılı projelerde rol aldı ve oyunculuk anlamında kendini geliştirme fırsatı buldu. 1947 de Courage of Lassie'yle Beyazperdeye geri döndü. Bu filmi takiben Lıfe With Father da o dönemin ünlü aktör ve Aktristlerinden William Powell, Irene Dunne ve Zasu Pitts ile birlikte rol alarak mesleğinde gelişim dönemine girdi. Yine aynı yıl Little Woman adlı ünlü uyarlama filminde Amy rolüyle takdir topladı.



Taylorun bir genç kız olarak ilk romantik rolü 1949 da Robert Taylor'la birlikte oynadığı (Conspirator) ile geldi. Sanatçının oyunculuk kariyeri hızla yükselirken özel hayatı da yavaş yavaş şekillenmeye başlıyordu. 1950 de Lise Diplomasını eline aldığında henüz 18 yaşındaydı. ve Milyoner Howard Hughes'la aşk yaşıyordu. Aynı yıl Howard'dan ayrılan Elizabeth, Hilton Otellerinin varisi Conrad Nicky Hilton'la evlendi. Bu evlilik Dünya çapında ses getirdi ve sansasyona neden oldu.Yılın sonlarına doğru Vincente Minelli'nin (Father of the Bride) adlı filmde Spencer Tracy karakteriyle unutulmaz rollerinden birini sergiledi. Devam filmi olan (Fathers Little Dividend) ertesi yıl gösterime girdi. yine 1951 de George Stevens tarafından çekilen (A Place ın the sun) adlı dramdaki kusursuz performansıyla oldukça başarılı bir Aktrist olma yolunda ilerlediğini ispatladı.



Dünyanın en güzel kadınlarından biri olarak anılan Elizabeth Taylor, artık haftada 5.000 dolardan fazla para kazanan popüler bir oyuncu haline gelmişti.Taylor'un Nicky Hilton'la evliliği uzun soluklu olmadı. ve ancak 9 ay sürerek 1951 başında sona erdi.Boşanmasının üzerinden bir yıl geçtikten sonra ünlü Aktrist 1952 de bu defa Aktör Mıchael Wilding'le dünyaevine girdi. Taylor Wilding'ten Michael Christopher Edward adında iki erkek çocuk dünyaya getirdi.



1956 yılına gelindiğinde 22 yaşına basmış ve fiziksel görüntüsü oturmuş olan Elizabeth, Baş rolünü unutulmadz aktör James Dean ile birlikte paylaştığı Giant filmiyle büyük başarı yakaladı. Ertesi yıl Taylor,Oscar ödül töreninde kendisine en iyi kadın oyuncu adaylığını getirecek olan (Raintree Country) adlı filmde Susanna Drake karakterini canlandırdı. Elizabeth'in başarılı performansı adaylığa layık görüldü. Ancak ödül The Three faces of Eve deki performansıyla Joanne Woodward'a gitti.1960 da MGM 'le sözleşmesinin bitmesine az bir süre kalmasına rağmen (Butterfield 8) filminde Eddie Fisher'le başrol oynamak için şirketle anlaştı. Nihayet Butterfield 8 ile Liz'in oscar hayali gerçekleşti.En iyi kadın oyuncu ödülünü almaya hak kazandı MGM ile sözleşmesi sona erdi ve Şirketten ayrıldı.



1963 te o zamana kadar astronomik sayılabilecek bir ücretle (Bir milyon dolar civarında) Cleopatra filminde Richard Burton'la başrol oynamayı kabul etti.1966 yılına kadar birçok filmde daha boy gösteren ünlü Aktristin sergilediği performanslar,yeteneğine oranla zayıf kaldı.Ancak 1966 daki (Who's Afraid Virginia Wolf) filmindeki Martha rolüyle eski formuna kavuştu ve ikinci oscar ödülünü almaya hak kazandı.

Taylorun son sinema filmi 1994 te çekilen The Flintones oldu. 1997 yılının Şubat ayında beyin tümörü teşhisiyle Hastahaneye kaldırılan ünlü Aktrist başarılı bir ameliyat geçirerek sağlığına yeniden kavuştu.1999 yılında İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth tarafından DBE (Kadınlara verilen bir tür şövalyelik nişanı) ile ödüllendirildi. 2001 deki These old Broads adlı Televizyon filminde canlandırdığı Berly Mason karakterinden sonra herhangi bir çalışmada yer almadı.

13 Mayıs 2009 Çarşamba

Mickey Mouse'un Yaratıcısı - Walter Ellas Disney (1901-1966)

Uzun yıllar önce, Kansas City'de bir genç, gazete gazete dolaşıp çizdiği karikatürleri satmaya çalışıyordu.Ama bütün yazıişleri Müdürleri sanki ağızbirliği etmiş gibi, birazda kaba bir dille ona ayni şeyi söylüyorlardı.Karikatüre yetenekli görünmüyorsun, neden bu işi unutup başka birşeyler denemiyorsun ? Ama karikatür gencin hayatının rüyasıydı. İnsan biricik rüyasını,gayesini nasıl unutabilirdi. O karikatürü bıraksa bile,karikatür onu bırakmıyordu ki, geceleri rüyalarına giriyor onu daha fazla yakalayıp kendine çekiyordu. Sonunda Mahalli kiliselerden birinin Rahibi,genci kilisedeki faaliyetlerin resimlerini çizmesi için küçük bir ücret karşılığı işe aldı. Ama çiçeği burnunda sanatçının bir stüdyoya ihtiyacı vardı.



Hem resim çizebileceği hemde uyuyabileceği bir yer lazımdı ona, Allahtan ki, kilisenin eski garajı vardı.Ama Garaj kelimenin tam anlamıyla farelerin istilası altındaydı. Genç burada yaşamak zorundaydı. Ama günlerini birlikte geçirdiği bu farelerden birisi tıpkı o genç sanatçı gibi dünya çapında şöhrete kavuşacaktı. Dünyanın her tarafınnda tanınan bu fare Mickey Mouse, genç sanatçı ise hayatının rüyasını asla terk etmeyen Walt Disney'di.



Walter Ellas Disney (5 Kasım 1901 - 15 Aralık 1966) Amerikalı Prodüktör,Yönetmen,senarist,ses Aktörü ve Animatördür.Flora Disney ve Elias Disneyin oğlu ve 3 erkek ve bir kızkardeşi vardı. Kardeşi Roy o Disney ile beraber Walt Disney Productions'ı kurdu. ve şirketi Dünyanın en ünlü film üreticilerinden biri oldu.Kurduğu şirket The Walt Disney Company, şu on yıllık 30 milyar dolar geliri olan bir medya devi haline geldi.Walt Disney genelde bir film prodüktörü ve şovmen,ayrıca Animasyon ve Theme Park (Bir temayla ilgili Lunapark) tasarımlarıyla biliniyor. 48 kez Oscara 7 kezde Emmy'a aday oldu. Hala da en fazla Oscar'a aday olan şahıstır. Diana ve Sharon isimli iki kızı vardır.



Walt Disney ve çalışanları Dünyanın en ünlü Prodüksiyonlarını üretti. Disneyin iç kişiliği olarak görülen Farelerden korkmasına rağmen Mickey Mouse de başta olmak üzere Disneyland ve Walt Disney Resort gibi mekanlar da onun eseridir.Walt Disney , Orlando,Floridadaki Walt Disney World açılmadan birkaç yıl önce gırtlak kanserinden 15 Aralık 1966 da öldü.



Mickey Mouse'nin Doğuşu - Birgün resim çizmeye çalıştığı sırada,bir fare meydana çıkarak garajın tahta zemini üzerinde oynamaya başladı. Disney işini bırakıp bu fareyi seyre daldı. Evden ekmek parçaları getirip fareye verdi. Günler geçtikçe fare ile Disneyin arkadaşlığı ilerledi. ve fare resim sehpasının üstüne çıkacak kadar ona alıştı. Disney daha sonraları Hollywood'a gelip canlı karikatürler çizmeye başladı. Fakat (Osvvald The Rabbit) adını verdiği bu oyunlar tutulmadı. Disney yeniden beş parasız ve işsiz kaldı.Birgün bir pansiyon odasında oturup ne yapacağını düşünmeye başladı. Birden aklına Kansas Cıty'deki garajın faresi geldi. Hemen bir fare resmi çizdi ve böylece Mickey Mouse doğmuş oldu.



Yıllar önce dünyadan göç eden bu fare,Dünyaca tanınan Mickey Mouse'un babası oldu. En ünlü Aktörlerden çok alkışlandı.Mektuplar aldı. Dünyanın her tarafındaki sinemalarda en tanınmış Aktörlerin filmlerinden daha uzun zaman gösterildi.Walt Disney her hafta Hayvanat bahçesine giderek hayvanları ve çıkardıkları sesleri inceledi, bunlara dayanarak filimlerdeki fareyi seslendirdi.



Miki fare ve Vakvak Amca karakterlerinin babası olan Walt Disney'in ilk sesli filmi,1928 de yaptığı Steamboat Willie'dir. 1929 yılında Silly Symphonies ve The Skeleton Dance adlı iki yeni film yaparken aynı yıl Miki fare Ailesine Gufi ve Vakvak Amca tiplerini kazandırdı. Walt Disneyin oldukça zahmetli olan ve bir saniyelik hareket için 24 ayrı çizim gerektiren ilk uzun metrajlı filmi 1937 yılında yaptığı Pamuk Prenses ve 7 cüceler di. Ardından Bambi (1942) Pinokyo (1940) Uçan fil Dumbo (1941) Külkedisi (1950) Uyuyan Güzel (1958) ve Yüzbir Dalmaçyalı adlı filmlere imza attı. The Lıvıng Desert gibi doğa ve hayvan konulu belgeseller yanı sıra Davy Crockett gibi gerçek yaşam öykülerini de anlattı. 1955 yılında ise Anaheim 'da
(California) Disneylandı açtı.



30 kez Akademi ödülü (Oscar) kazandı.Walt Disneyin kurduğu Disney Stüdyoları 1966 da onun ölümünden sonrada çizgi film yapmaya devam etti. 1971 de Orlando-Florida'da ve ilk defa ABD dışında 1983 te Japonya da Disneylandl ar açıldı.Yarattığı karakterlere gelince - Walt Disney in 1928 de yarattığı soluk yüzlü, beyaz eldivenli koca papuçlu şirin ve alaycı fare Miki (Önce Mortimer Mouse,daha sonra da Mickey Mouse adıyla tanındı) eşi Minnie beceriksiz ve saf köpek Pluto,Utangaç Goofy, bütün dünya çocuklarının düşlerini süslerken,Disney de bu hayvanlar evreninde aynı zamanda çağdaş ABD Toplumunun çeşitli sorunlarını ve gerilimlerini dile getirmeyi başarmıştır.



Sinema Dünyasının ses ve söz daha sonra da renk ögesine kavuşmasıyla çizgi film olanaklarının genişlemesinden yararlanan sanatçı,neşeli tavşan Osvvald,öfkeli ördek Donald, Varyemez Amca, ve 3 küçük Domuzla 1930 dan sonra çizgi film alanındaki sarsılmaz ününü pekiştirmiştir. Daha sonra ilk uzun metrajlı filmi Pamuk Prenses ve 7 Cüceler ( 1937 ) Çocuk edebiyatına yönelen Walt Dİsney Bütün Dünya Çocuklarını etkilemiştir.


9 Mayıs 2009 Cumartesi

Orient Express - Şark Ekspresi

Şark Ekspresi - 1883 ile 1977 yılları arasında Paris - İstanbul arasında sefer yapan tren. Vagon - Li Şirketine ait olan Şark Ekspresi, Orient Express orjinal ismi ile 1883 yılında Paris'ten ilk seferine başladı.Şark Ekspresinin bu ilk seferinde Fransız,Alman,Avusturyalı ve Osmanlı asıllı Memur ve Diplomatlarda katıldı. Ayrıca katılanlar arasında The Tımes Gazetesi Muhabiri ile Romancı ve Seyyah Edmond About'da bulunuyordu. Edmond About bu gezi ile ilgili hatıralarını 1884 yılında (De Ponteise a Stamboul) isimli kitabında yayınladı. The Tımes Muhabiri de II. Abdülhamit ile görüşmek amacıyla bir süre İstanbul da kaldı.



Şark Ekspresinin seferlerinin başlamasından sonra İstanbula gelenler şehirdeki çeşitli otellerde kalıyordu. 1895 yılından itibaren ise İstanbula gelen yolcular treni işleten Vagon-Li Şirketinin satın aldığı Pera Palas'ta kalmaya başladılar. Dört yıl süren (1914 - 1918) Dünya savaşı sırasında Şark Ekspresi seferleri yapılamadı.1919 da yeniden seferlerine başlıyan Şark Ekspresi 1905 yılında açılan Simplon Tünelinin ismiyle Simplon Orient - Express olarak anılmaya başlandı. Şark Ekspresinin yeni güzergahından I. Dünya savaşı mağlupları olan Almanya ve Avusturya nın İstasyonları çıkarıldı. Böylece Şark Ekspresi Paris,Lozan,Milano ve Venedik üzerinden 58 saatte İstanbula ulaşmaya başladı. 1929 daki büyük ekonomik bunalım,Trenin yolcularının azalmasına yol açtı.



Şark Ekspresi çeşitli Roman ve Filmlere konu oldu. Ünlü İngiliz Polisiye Roman Yazarı Agatha ChristieŞark Ekspresinde cinayet isimli Romanını 1934 yılında yayınladı.Şark Ekspresi sadece yolcu treni değildi. Tren çeşitli ticaret eşyalarını karşılıklı olarak İstanbul ve Paris e taşıyordu. İstanbulda Fransızca olarak yayınlanan La Patrie Gazetesinde yayınlanan haberlere göre
1925 Şapka inkilabından sonra Şapka ve kasket Şark Ekspresiyle İstanbula getirildi.II. Dünya Savaşı (1939 - 1945) sırasında Şark Ekspresinin seferleri tekrar kesintiye uğradı.II. Dünya
savaşından sonra Tren Güzergahı üzerindeki Ülkelerin bir kısmında Sosyalist rejimler kuruldu. Soğuk savaş sebebiyle çeşitli kısıtlamalarla karşı karşıya kalan ve gittikçe önemini kaybeden Şark Ekspresi son seferini 27 Mayıs 1977 tarihinde gerçekleştirdi.Trenin Vagonları Montecarlo'da satıldı.



Agatha Christie'in Şark Ekspresin de Cinayet isimli romanına konu olan trenin iki vagonu bir İngiliz tarafından satın alındı. Vagonların bazıları Kraliyet Sarayı Müzesi tarafından satın alındı. Socıety Expeditions isimli bir kuruluş tarafından düzenlenen ve sembolik bir anlam taşıyan Şark Ekspresinin 100. yıl seferine Dünya nın değişik ülkelerinden gelen 100 kadar ünlü katıldı. Günümüzde senede bir kez Eylül ayında olmak üzere seferlerine devam etmektedir.Şark Ekspresi sırlara,Entrika ve gizli aşk maceralarına buluşma yeri olarak hizmet etmiştir.Graham
Greene'in İstanbul treni adlı kitabı, diğer Şark Ekspresi servisinde yer alırken, Agatha Christie'nin Şark Ekspresinde Cinayet adlı romanı Simplon Şark Ekspresinde geçer.



Şark Ekspresi filmi ilk defa 1934 te gösterilir. Alman Filmi Şark Ekspresi 1944 de yapıldı ve 8 Mart 1945 de arz edildi.Muhtemelen son gün bir yeni film Nazi Almanyasında gösterildi. Aynı zamanda bir 2000 filmi vardır. Ölüm,aldatma ve alın yazısı Şark Ekspresinde Seyahat ve 2004 versiyonunda Dünya etrafında 8o günde devrialem i Mr. Fogg İstanbul trenine biner. James Bond'un Problemli kaçışı,Rusya dan sevgilerle trende yer alır. Sir Henry Paget Flasman trenin ilk seyahatinde misafir bir gazeteci Henri Blowitz olarak, George MacDonald Flaser'in Flaş Adam ve Kaplan kitabında yer alır.



İlginç bir tarihi olay ise - I.Dünya savaşını sona erdiren Mütareke İtilaf Devletleri ile Almanya arasında Paris yakınlarında Şark Ekspresinin 2419 numaralı vagonunda imzalandı. Daha sonra bu vagon tarihi öneminden dolayı Fransızlar tarafından müzeye kondu. II. Dünya savaşı sırasında Almanya, Fransayı işgal edince, Hitler Almanların I. Dünya savaşında teslim anlaşmasını imzaladığı tarihi vagonda bu defa Fransızların teslim anlaşmasını imzalamasını istedi. Şark Ekspresinin 2419 numaralı vagonu müzeden çıkarıldı. Bu tarihi vagonda Fransanın teslim anlaşmasını imzaladı. Bu vagon daha sonra Almanya'ya götürüldü. 1945 yılında Almanyanın teslim olmasından kısa bir süre önce bu vagon bir SS Birliği tarafından imha edildi. Böylece Almanya ikinci defa bu tarihi vagonda anlaşma imzalama ihtimalinden kurtuldu.

6 Mayıs 2009 Çarşamba

Dünyaca Meşhur Amerikalı Haber Sunucusu - Larry King (19 Kasım 1933)

Asıl Adı Lawrence Harvey Zeıger olan ünlü Talk - Show sunucusu Larry King 19 Kasım 1933 tarihinde Brooklyn Newyork Amerika da doğdu. Okuldan sonra Florida Radyo İstasyonuna girdi. 1960 larda yerel Talk-Showlara başladı. King henüz ülke çapında yayına başlamamışken Miami de popüler bir Medya siması olmuştu. WIOD Radio ve WTVJ-Tv de yaptığı söyleşi programlarıyla ünlenen King 1970 lerde Miami Herald için yazılar yazmaya başladı. 1978 de ülke çapında bir programına başladı. 1978-1994 seneleri arasında King in sesi milyonlarca Radyo dinleyicisi tarafından Mutual Radyoda The Larry King Show la dinlendi.



Larry King Lıve ilk olarak 1985 senesinde CNN de ünlülerle sohbet ettiği,politik ve güncel konuların işlendiği bir program olarak başladı.King in programına Dünyanın her tarafından izleyiciler bağlanmakta konu hakkında yorum bildirebilmekteydiler. Haftasonu programlarında kariyer ve başarı öykülerini derinlemesine ele alan king, 1994 te ilk günlük eşzamanlı Radyo/ TV Talk Show'unu sundu.1993 senesinde Başkan Yardımcısı Al Gore ve Ross Perot'un münazaralarının yayınlandığı The Larry King Live Show Körfez savaşı hakkındaki program dışında bırakıldığında CNN Tarihinin en yüksek reytingli programıdır.1993 senesinde, The Natıonal Association of Radıo Talk-show Host, king'i yılın Talk-Showcusu seçerken George Washington Üniversitesi,New England Institute of Tecnology, Broklin College, ve The Pratt
İnstitute den de onur dereceleri aldı. 1994 te The American Friends of Hebrew University nin scopusödülüne layık görülen king,1966 senelerindeki Başkanlık seçimleri sırasındaki kapsamlı politik röportajlarıdır.



2000 de Nörobilim konusunda toplumu bilinçlendirme çalışmalarıyla Harvard Üniversitesinin Mahoney ödülünün sahibi oldu. Aynı sene Larry King,Başkan ve Başkan yardımcısı adaylarının röportajları,gelecek planlarının ele alındığı en yüksek reytingli program olmuştu.King 37 Günlük 2000 seçimleri hakkında program maratonunda içlerinde George ve Laura Bush, Al ve Tipper Gore ,Cumhuriyetci Dick Chaney ve Demokrat Joe Liberman ın da bulunduğu ilk röportajlarını veren 348 konukla konuşmuştur. 2000 senesinde diğer dikkat çeken konukları arasında Nelson Mandela, Dalai Lama, Bill Gates, John ve Patsey Ramsey,eski Dedektif Steve Thomas, II.Bob Jones, ve 30 yıldır ilk beraber röportajlarını veren Mary Tyler Moore ve Dick Van Dyke gibi isimler vardır.



2001 de King, Mardy Gras'da XXXIII Bacchus'a taç takan king'e New Orleansın anahtarı verildi.King Programına davet ettiği Barbra Streisand, Al Pacino,Marlon Brando,Erıc Clapton, Monaco Prensi Albert, Madonna, Gordon B. Hınckley,Jim Carrey,Mikhail Gorbachev, Stephen Hawking, Tom Hanks,Oprah Winfrey, Elizabeth Taylor, Diana Ross, Pete Rose, Sting, George Burns, Yasser Arafat,Tom Cruise,Margaret Thatcher, Michael Jordan, Prince, Sammy Davis Jr. Bob Hope, Cal Ripkin Jr. ve Bette Davis gibi dünyaca ünlü isimlerle adından söz ettirmeğe ve bu işte bir numara olduğunu vurgulamaya devam etmektedir.



Entertainment Tonıght'ın usta röportajcısı diye adlandırdığı King,Ghostbuster II.Primary Colors, Contact,The Kid, The Contender ve America's Sweethearts'ın da aralarında bulunduğu onsekiz filmde rol aldı.Murphy Brown, Frasier and Murder, One gibi dizilerde kingin oynadığı dizilerdir.
Larry King Cardiac Faundatıon'ı kuran ve böylece yeterli maddi durumu olmayıp kalp hastası olan insanlara yardım etmeyi amaçlıyan king, bunun yanı sıra Amerikan kalp vakfıylada bağlantı içindeydi.Andy, Larry Jr, Chaia, Chance ve Cannon adlarında beş çocuk babası olan king, yedinci eşi Aktrist Shawn Southwick King'le 1997 Eylülünde evlendi. Onbir kitap yazan King'in ilk kitapları 1988 de yazdığı Tell it to the King, ve 1995 te yayınlanan The Best of Larry King Live'dir. Amerikanın haftalık gazetesi USA Today dada bir köşesi vardır.



Mehaz - Biografi INFO

2 Mayıs 2009 Cumartesi

Dünyaca Ünlü Deniz Manzaralarının Ressamı - Ivan Ayvazovski (1817-1900)

Kırım'da bir Karadeniz Limanı şehri olan Feodosiya'da Ayvazyan soyadını taşıyan yoksul bir Ermeni Ailesinde dünyaya geldi. Akmescit (Simferopol) Lisesinde iken resim yeteneğinden ötürü,16 yaşında Çar Nikola'nın emriyle St. Petersburg Akademisine alındı. 1836 da Akademiden mezun olduktan sonra Devlet tarafından Avrupaya gönderildi. Yıllar süren seyahatleri sırasında birçok ülkede sergiler açtı. Çağın en yetenekli Rus Ressamı olarak ün kazandı.


1845 te geldiği İstanbul'da Sultan Abdülmecit tarafından Beylerbeyi Sarayında kabul edildi.1845-1890 arasında İstanbul a toplam 4 ziyaret yaptı. 1874 teki ziyaretinde Mimarbaşı Sarkis Balyan'ın Kuruçeşme Adası üzerinde bulunan ikametgahında bir ay kadar misafir olarak Sultan Abdülazizin Dolmabahçe Sarayı için sipariş ettiği tabloları hazırladı.1890 daki son ziyaretinde Sultan II. Abdülhamid'in huzuruna kabul edilerek Padişaha iki tablosunu hediye
etti.




Beşbinin üzerinde eseri olan Ayvazovskinin tablolarının büyük bir kısmı Petersburg,Moskova ve Erivan Devlet Müzelerinde sergilenmektedir. 30 kadar eseri Türkiye'de Dolmabahçe Sarayı,Deniz Müzesi,Askeri Müze ve Fener Rum Patrikhanesinin koleksiyonlarında bulunmaktadır.Ayvasovski ilk önceleri Ermitay Müzesinde Joseph Vernet'in Deniz Manzaralarını kopya ederek kendini yetiştirdi. Güzel Sanatlar Akademisinde Phillippe Tanneur'un öğrencisi oldu. Bir süre Roma ve Paris'te kaldı. Sonra Petersburga döndü. (1844) orada Donanmanın resmi Ressamlığına atandı. Uslubu çoğu zaman Ressam Ziem'inkine benzetilir.




19. Yüzyıl sanatının en ilginç isimlerinden olan Ayvazovski kısa zamanda kendi üslubunu bulmuştur.Tuvalleri büyük ölçüde Gökyüzü ve Denizden oluşur. Resminde kimi kez günışığı,kimikezde ayışığı dramatik etkiye katkıda bulunmuş ve simgesel anlamlar yüklenmiştir. Boş alanları betimlerken uzaklık ve perspektif duygusunu başarıyla aktarabilmiş bir sanatçıdır. Pek çok resminde doğal gücü ve güzelliği simgeleyen dalgaları konu almış,renk tabakaları yardımıyla şeffaflık duygusunu kaybetmeksizin derinliği yansıtabilmiştir.




1845 yılında Donanmaya resmi sanatçı olarak kabul edilen Ayvazovski böylece Doğu Akdeniz'de pek çok kıyıyı resmetme imkanını bulur. Bunlar arasında sanatçının ünlü İstanbul resimleri de bulunur.Aynı yıl doğduğu kente dönen Ressam burada açtığı Atölyede uzun ömrü sayesince neredeyse Beşbine yakın tablo yapmıştır. Kendini tümüyle resme adayan Ayvazovski gelirinin önemli bir kısmını,herzaman sevgili Kentinin kalkınmasına harcamış burada Sanat Okulları ve Resim Galerisi açmıştır. Halk tarafından büyük saygı gören sanatçı 83 yaşında en son yaptığı resmin başında beyin kanaması sonucu öldüğünde,görkemli bir törenle son yolculuğuna uğurlanmıştır.


Hollywood Müzikal Filmlerinin Unutulmaz Komedyenlerinden - Danny Kaye (David Daniel Kaminski) 1913-1987

Asıl Adı David Daniel Kaminski, Newyork'ta doğdu.Çok genç yaştan (Bir kaynağa göre 13 yaşından) itibaren Vodvil Tiyatrolarında, Gece Kulüplerinde ve Yahudi şakaları yapan küçük Tiyatrolarda çalıştı.1937 den başlıyarak bir özel kuruluş adına 2 bobinlik kısa komediler çekti,ama pek başarı kazanamadı.1939 da Brodway'da ( Straw Hat Revue ) da ertesi yıl Kurt Weill'in (Lady in the Dark) müzikhalinde başarılı oldu. Sonuncusunda (Tchaikovsky) adlı bir şarkı söylüyordu. 40-45 saniyede 54 Rus Bestecisinin birbirinden çetrefilli adlarını ard arda dizerek inanılması güç bir komik etki yaratan bir şarkı--- Bunu ve diğer şarkılarını 1939 da Brodway de tanışıp ömür boyu evli kaldığı Sylvia Fine yazacak ve Kaye bir aralar şöyle diyecekti.. 'Ben Eşimin yarattığı bir sanatçıyım'.



Danny Kaye'in bu başarıları en çok anlaşmalı ve çok popüler Komiği Eddie Cantor'a yeni bir mirascı arayan Yapımcı Samuel Goldwyn'i ilgilendirdi. Goldwyn ona film başına 150 bin dolar gibi o yıllar için çok iyi bir para önerdi. ve Kaye ilk filmi (Up in Arms) la bir yıldız oldu. Ardından diğer ünlü ve artık klasik olmuş Danny Kaye filmleri geldi. Wonder Man,( Kahkahalar tufanı ) The Kid From Brooklyn, (Renkli sürprizler) ABD nin çok popüler yazarı James Thurber'in hikayelerinden uyarlanan The Secret Lıfe of Walter Mitty ( Renkli Rüyalar ) sonuncu filmde, sürekli hayal gören ve hayallerinde kendisini olmadık işler yapan olmadık kahramanlar olarak bulan kendi halindeki genç adam rolünde Kaye, gerçekten çok iyiydi.Birçok Sinema yazarı bu filmi onun en iyi filmi sayarlar. Ancak 1950 lerden sonra çekeceği Paramount yapımlarını çok daha iyi bulanlar da yok değil.



Bu ilk filmleri Kaye'in perdedeki imajının temellerini atıyordu. Kaye kendisini son derecede karışık ve tehlikeli kişiler ve olaylarla dolu bir maceranın göbeğinde bulan dalgın,sarsak,kızıl saçlı bir sersemi oynuyordu. Ancak öylesine iyi kalpli ve sevimliydi ki sonunda herşey onun istediği gibi gelişiyordu.Aynı zamanda çok iyi bir kulağı ve kendine özgü bir sesi olan Kaye, bu filmlerde şarkıda söylüyordu. Bunlar Sanatçının sonraları Albümlerde topladığı kendine özgü müzik-mizah karışımı şeylerdi. ve bazıları küçük çapta birer mizah başyapıtı bile sayılabilirdi. Kaye o döneminde hemen hep güzel yıldız Virginia Mayo'nun eşlik ettiğini de belirtelim.



Kaye 40 ların sonunda Howard Hawks'ın kendi filmi ( Ball of fire ) ın yeni bir uyarlaması olarak çektiği (A Song is Born) Samba Kralı,yada Gogol'un Müfettişinin serbest ve çok şeker bir uyarlaması olan (The Inspector General) Genel Müfettiş,gibi filmlerde oynadı. Savaş sonrasının en sevilen komedyeniydi. O ve Bob Hope'un 1930 sonraları 40 başlarındaki ilk filmlerinin boş bıraktığı yere,toplumu tüm kesimleriyle güldürmek ve rahatlatmak işlevine oynuyordu. 1950 başlarındaki filmleri (On the Riviera) Yeryüzünde Cennet veya ünlü Masalcıyı oynadığı Hans Christian Andersen yine beğenildi. Ama çok güldürmedi.



Kaye bundan sonra Paramount'a geçti. Orda yazar-yönetmen ikilisi Melvin Frank-Norman Panama'yla verimli bir işbirliğine geçti. Yaptığı filmler 1950 lerden sonra gelen yeni bir kuşağı da güldürüyor ve örneğin bu yıllarda bizde de çok popüler oluyordu. (Knock on Wood) Büyük Artist ve (The Court Jester) Kralın soytarısı birer kahkaha şöleniydi. Kaye bu filmlerin bazılarında,örneğin büyük artist ve On theDouble , Sahte Ajan da ilk filmlerindeki gibi komedinin çok klasik bir trüküne,iki ayrı,ama tıpatıp benzer kişilik ögesine geri döndü. ve bunu çok iyi kullandı.Daha sonraysa biraz duygusal yapımlara kaydı.White Christmas, Eğlenceler Oteli, Me And the Colonel,Albay ve Ben, Merry Andrew, Sirk Kralı, Five Pennies, Beş kuruş versene,özellikle Kornetci Red Nıchols'ı canlandırdığı sonuncusunda artık komedi unsuru yok gibiydi. Danny Kaye nerdeyse Komedyenliğini unutmuş kompozisyon oyunculuğuna soyunmuştu.



1960 larda artık Beyazperdede pek işi kalmamıştı. Frank Tashlin yönetiminde yaptığı (The Man from the Diners Club) Milyonerler kulübü Tashlin in komedi dehası sayesinde beklenmedik bir kıvılcım oldu.Ama Bryan Forbes'in uzun ve hantal filmi (The Mad Woman of Chaillot) Çılgın Kadındaki dramatik oyunu eski komedilerini aratıyordu. Kaye geri kalan zamanını UNICEF için çalışmak, TV Showları çekmek ve hayır işlerine vakit ayırmakla geçirdi. Daha 1954 yılında özel yetenekleri ve Sinema sanatıyla Amerikan Halkına hizmetleri nedeniyle bir özel Oscar almıştı. Sonralarıda hayır işleri nedeniyle birçok kuruluştan ödül ve nışanlar aldı ve bir kalp Ameliyatı geçirirken hayata veda etti. Filmleri hala ilgiyle izlenen ve plakları hala çok satan sanatçı,kuşkusuz komedi aleminin kendineözgü eşsiz ve kişisel yıldızlarından biriydi.


Mehaz - Sn.Atilla Dorsayın 100 yılın 150 oyuncusu kitabından.