16 Eylül 2007 Pazar

Tarihi İstanbul Depremleri (1509 Büyük İstanbul Depremi)

10 Eylül 1509 depremi hemen Adalar önünde oluşmuş ve İstanbul da büyük hasarlar yapmıştır.Bu deprem halk arasında küçük kıyamet olarak adlandırılmıştır.Makrosismik gözlemlerin ışığında bu depremin büyüklüğü 7.4 tür.Ambraseys ve Finkel bu depreme ait
tarihsel verileri büyük bir titizlik içerisinde inceliyerek şu bilgileri sunmuşlardır.
10 Eylül 1509 depremi sonunda 1000 ev yıkıldı ve 4ooo - 5000 kişi hayatını yitirdi.Ölenler arasında Osmanlı Hanedanından 3 kişi vardı.Vezir Mustafa Paşa ve emrindeki 360 atlı süvari öldü.Bu tarihsel belgelerde İstanbul ve Pera da hasara uğramıyan hiçbir evin kalmadığı rapor edilmiştir.Bu deprem sırasında şehir surları da oldukça büyük hasara uğramış,Eğrikapıdan,Yedikuleye kadar yıkım gözlenmiştir.Ayrıca Edirnekapısı ,Silivrikapısı
ve Yedikule gibi ana giriş kapıları ağır hasara uğramıştır.İshakpaşakapısı,Topkapı,sarayı
duvarlarının ,Hastalarkapısı,ve Kayıklarkapısı,arasıda yıkıldığı gözlenmiştir.Söz konusu
duvarlara yakın birçok evin denize battığı görülmüştür.Bu depremin oldukça geniş bir bölgede Yunanistan dan Mısır Nil Deltasına ve hatta Avusturya da da hissedildiği rapor edilmektedir.Artçı depremler aylarca sürmüş,ve büyük depremler Edirne den Athos a kadar
hissedilmiş ( En önemlileri 23 Ekim 1509 - 16 Kasım 1509 - 10 Temmuz 1510 ve 26 Mayıs
1511 ) 10 Eylül 1509 depreminden sonra Osmanlı Sultanı İmparatorluğun her bölgesinden
toplattığı 66000 işçi,3000 Ustabaşı,ve 11000 Asistanı görevlendirerek imar işlerini başlatmış,Ayrıca halktan deprem için özel vergi toplatmış,ve Mart, Haziran 1510 tarihleri arasındahasarlar tamir edilmiş.




İkinci deprem ise küçük kıyametten ( 1509 Depremi ) 257 yıl sonra gerçekleşen 22Mayıs 1766 depremi İzmitten Gelibolu ya kadar uzanan Marmara fay hattını kırdı.Depremde Tsunami dalgaları oluştu.Camiler TopkapıSarayı ve anıtlar büyük zarar gördü.Bu depremi izleyen birçok artçı deprem rapor edilmiştir.En önemli artçı deprem muhtemelen aynı büyüklükte belkide daha büyük 5 Ağustos 1766 Mürefte yakınlarında olmuştur.Gözlenen hasarın büyüklüğü ve etki alanından dolayı bu depreme ait oldukça bilgi ve belge mevcuttur.Osmanlı Arşivlerinde bu depremin ardından İzmit ve İstanbul da harar gören cami ve külliyelerinde başlatılan onarım çalışmalarına ait belgeler mevcuttur.Çok ilginçtir bu depremin 11 yıl önce oluşan ve lizbon ( Portekiz ) u harabeye çeviren büyük deprem ile olan ilişkisi ve depremlerin oluşumu hakkında oldukça fazla spekülasyona sebep vermiştir.22 Mayıs 1766 depremi Kurban Bayramının üçüncü günü gün doğuşundan yarım saat sonra Perşembe sabahı olmuştur.Rapor edildiği üzere Güney - Kuzey doğrultusunda hissedilen yeraltı gürültülerinden sonra yaklaşık 2 dakika süren ana depremden 4 dakika sonra daha küçük ölçekli bir deprem oluşmuştur.Depremden hemen sonraki ilk kayıtlara göre İstanbul da 850 den fazla ölü ve birçok yaralı rapor edilmiştir.Ancak ölü sayısının az olması depremin sabah namazını takriben camiler boşaldıktan sonra oluşmasına bağlanmaktadır.Maalesef yıkımlar arasından daha sonra çıkarılan ölü sayısının toplam 4000 - 5000 cıvarında olduğu rapor edilmiştir.



Topkapı Sarayındaki ağır hasardan dolayı Osmanlı Sultanı Saray Bahçesindeki çadırda
uzunca bir süre ikamet etmek zorunda kaldı.Saraydaki Mutfak ve bacaları tamamen yıkıldı.
Eski saray bahçesinde bulunan Cezaevinin duvarlarının yıkıldığı ve savaş esirlerinin kaçtığı
rapor edilmiştir.Kadırga - Apos taki Sarayın onarımı ve Beşiktaştaki Sarayın duvarlarındaki
yıkım kayıtlarında yer almaktadır.Bu depremde ayrıca birçok han yıkıldı.Özellikle Vezirhanı harabeye döndü.Ve birçok ölüme sebep oldu.Hırkacılar,Şekerciler,Baltacılar,Çuhacılar,ve Kalpakçılar hanları ağır hasar gördü.Kapalıçarşı,Örücüler çarşısı,ve Mercanağadaki yıkımlar,Yerebatan sarnıcı ve Askeri Birliklerde hasar rapor edilmiştir.



Bu depremde İstanbul un 22 Km Kuzeyindeki Ayvabend Barajı hasar gördü.Depremdeki hasarın daha çok İstanbul un batısında yoğunlaştığı rapor edilmiştir.Çatalca Küçük -Büyük Çekmece,Kumburgaz,Burgaz,Lüleburgaz ,Çorlu ve Tekirdağ ( Rodosta ) da deprem
hasarlarının gözlendiği güvenilir kaynaklarda yer almaktadır.Bu depremlerde gözlenen yıkımlar İstanbul un doğusunda daha çok İzmit Körfezinde yoğunlaşmıştır.Bölgedeki birçok kasaba ve köyde ağır hasarlar gözlenmiştir.Depremden sonra gözlenen deniz dalgalarının ( Tsunami Dalgalarının ) limanları kullanılamayacak derecede yıktığı rapor edilmektedir.



1894 İstanbul Depremi 113 yıl önce 10 Temmuz 1894 te pek çok tahribata ve can kaybına sebeb olan bir deprem yaşadı.Tarihi kaynaklarda ( Büyük harekat-ı arz ) diye isimlendirilen bu depremi Rumi 1310 yılına rastladığı ndan İstanbul halkı arasında 1310 zelzelesi diye anılır.1894 yılının 10 Temmuz gününe rastlar,kayıtlara göre öğle üzeri 12.20 yada 12.25 te Müezzinlerin ezan okuduğu bir sırada önce hafif bir sarsıntı,ile kendisini hissettirmiş,güneybatıdan kuzeye doğru ve aşağıdan yukarıya olmak üzere bunu daha şiddetli sarsıntılar takip etmişti.İstanbul halkı dehşet içinde sokaklara dökülmüş,Allah,Allah nidaları her tarafta duyulmaya başlamıştı.Deprem Marmara Denizinde de şiddetli dalgalarla kendini duyurdu.Denizdekiler Mavnalardan ,Balıkçı Teknelerinden Şirket-i Hayriye vapurlarından kente baktıklarında çöken binalardan yükselen toz bulutlarını görmüşlerdi.Bodrum ve Kellekesen Hanları yıkılmıştı.Uzunçarşı,Tahtakale,Kutucular,Kantarcılar,baştanbaşa harabeye dönmüştü. Gedikpaşa,Kadırga,Kumkapı,Yenikapı,Langa,ve Samatya da yüzlerce ev yıkılmış,Adalarda da büyük tahribat olmuştu.Heybeliada daki Ruhban okulu dahil birçok büyük bina hasar görmüştü. Ve en son olarak 17 Ağustos 1999 Saat 3.02 de Merkezi Kocaeli - Gölcük olan Richter 7.4 şiddetinde büyük bir deprem yaşadık .Deprem tüm Marmara Bölgesinde Ankara ve İzmire kadar Türkiyenin geniş bir alanında hissedildi.Ancak Kocaeli-Adapazarı Gölcük,Yalova ve çevrelerinde büyük çapta can kaybı ve hasara neden oldu.15000 ölü Onbinlerce yaralı Binlerce tamamen yerlebir olmuş Bina/Konut ,Onbinlerce hasarlı yapı ve yüzbinlerce evsiz insan.



Evet Sevgili Dostlar İstanbul un Tarihi Depremlerini anlattıktan sonra gelelim günümüze,
İstanbul da deprem riski bariz şekilde görülmektedir.Sismik gemilerle yapılan deneylerle
Marmara Denizi tabanında fay araştırmalarından depremin kaçınılmaz olduğu bariz bir şekil
de görülmektedir.



Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem araştırma Enstitüsü Deprem Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof, Dr.Mustafa Erdik Marmara da beklenen depremin 30 yıl içinde gerçekleşme olasılığının yüzde 60-65 olduğunu söyledi.Prof.Erdik Depremin 7.6 - 7.7 Büyük
lüğünde olmasının beklendiğini belirterek şunları söyledi.



Deprem daha çok İstanbul un güneyi ile Avrupa yakasında hissedilecek,İstanbul da 47bin cıvarında binanın göçmesine ve bir okadar da insanın ölümüne yol açabilecek büyüklükte deprem olacak bu konuda İstanbul Valiliği ve Büyükşehir Belediyesi Kamu Binaları Hastahane ve okul binalarını güçlendirmekte hızlı davranmalıdır.Ve benim size son söyliyeceğim acı ama gerçek,İstanbul Depreminin 2007-2010 Arasında olmasının büyük ihtimal olduğunu Bilim Adamları söylüyor.Ama bu depremin vereceği zararın sıfıra yakın bir noktaya indirilmesi bugünkü koşullarda mümkünken,bütün hazırlıklar deprem sonrasına göre yapılmaya devam ediliyor.İstanbul için parmağını kıpırdatmıyanlar hala anlamıyorlar ki ,Bütün doğal afetleri büyük felaketlere dönüştürenler sadece ve sadece insanlardır.



Sevgili Dostlar temennim ,Dileğim ,Depremsiz bir yaşam sürmemiz için yüce yaradana
yakarıp,Sizlere sıhhat,Mutluluk ve saadetler dileklerimle gözlerinizden öperim.Şen ve Esen
kalın.

Şirket-i Hayriye Şehir Hatları ve Liman İşletmeleri

Sevgili Dereden Tepenin kıymetli Dostları , Bugün Yeditepe üzerinde kurulmuş olan güzel İstanbul'umuzun ulaşımında önemli rol oynamış olan Şirket-i Hayriyeden bahsedeceğim




Şirket-i Hayriye 1850 yılında sermayesi herbiri 3000 er bin kuruş olan 2000 hisse senediyle kuruldu.Sultan Abdülmecit Hanın ,Devlet ileri gelenleri,Nazırlar,Zenginler, ve Halk bu hisse senetlerini satın aldılar.Valide Sultanın 50 Abdülmecidin 100 hisse aldığı eserlerde kayıtlıdır.Kuruluşu bittikten sonra 6 yıl süreyle Antuvan Kalaycıyan ve Agop Bilezikciyan adındaki iki tüccara ihale edildi.Fakat bu süre tamamlanmadan 1854 te mukavele feshedilerek Şirket adına çalıştırılmaya başlandı.




İngilteredeki Robert White Fabrikasına ısmarlanan 6 vapur 1853 yılında geldi. Ve sefere başladı.Bu vapurların tahmini maliyetleri Sekizbin altın cıvarındaydı.Yeni Vapurlar Rumeli,Trakya,Göksu,Beylerbeyi,Tophane,Beşiktaş adları verildi.1858 Yılında İstinye,Mirgün,Anadolu, 1859 yılında Kandilli,Beykoz,Sudaver,adı konan vapurlar satın alınarak hizmete kondu.60 Beygir gücünde olan vapurların Elektrik ve kaloriferi yoktu.Kamaralarda soba yakılarak ısınılırdı.




Şirket 1868 de İngiltereden getirdiği bir arabalı vapurla Kabataş - Üsküdar arasında
seferlere başladı.çalışma sahasını gün geçtikçe genişleten Şirket-i Hayriye İzmit ten sonra 1904 te Tekirdağ ada vapur işletmeye başladı.Cumhuriyet kurulduktan sonrada faaliyetlerine devam eden Şirket,19 Haziran 1944 te üyelerini olağanüstü bir toplantıya çağırdı.Bu toplantıdan sonra Şirketin Ulaştırma Bakanlığına devri kararlaştırıldı.Alınan karar gereğince 12 Mayıs 1944 Tarihinden itibaren Ulaştırma Bakanlığına devredildi.Böylece 94 Yıllık bir geçmişi olan Şirket-i Hayriye fiilen 1 Temmuz 1944 ten itibaren Deniz Yolları İdaresine geçmiş oluyordu.Şirket-i Hayriye Gemileri uzun zaman Deniz Yollarında kullanıldıktan sonra daha modernleriyle değiştirildi.



Şirket-i Hayriye vapurlarında Öğrenci,Memur,ve siviller için ayrı ücret tarifeleri uygulanıyordu.7 Yaşından küçük çocuklardan ücret alınmazdı.1860 yılında Şirket-i Hayrıyeye
yolcu tarifesine göre İstanbuldan Kandilliye Hizmetçisiyle gidecek bir şahsın aylık ödeyeceği ücret 250 kuruştu.uzak iskeleler için böyle 2 kişinin ödediği aylık ücret ise 300 kuruştu.Şirket-i hayriyenin ilk kaptanlarının hemen hepsi çoğu Rum olmak üzere Gayrimüslimdi.Şirkette Türk olarak ilk kez Beykozlu Rıza Ömer kaptan çalıştı.



İstanbulun kent içi deniz ulaşım konusu incelenirken emektar vapurlar ve çeşitli hatların yanı sıra sık,sık, köprününde adı geçer Tarihi yarımada ile Galatayı birleştiren bir köprünün ilk projesinin 15 Yüzyılda Leonardo Da Vinci tarafından hazırlandığı bilinmektedir. II Beyazıt Döneminden başlıyarak günümüze kadar gelen bu uzun yolculukta ( Köprü )nün vapurlar ile ilişkisi 19 Yüzyılın ortalarında başlamıştı.Köprünün Marmara Denizi yönündeki heriki yanına bağlanan duba iskele biçiminde ekler ile Şirket-i Hayriyede dahil olmak üzere Şehir Hatlarının neredeyse tümüne birer ana kalkış noktası oluşturmuştu.Eminönü tarafına yakın olanlar genellikle Boğaziçi hatlarına,Karaköye yakın taraftakiler ise Anadolu yakası-Adalar ve Yalova Hatlarına tahsis edilmişti.Kadıköy ve Haydarpaşa hattı ise önceleri Köprüye bağlı olup,daha sonra Karaköy Rıhtımına bağlanan (Duba parmak ) iskeleden uygulandı.Köprünün Haliç tarafındaki yöne Duba iskele türünden yanaşım mahalleri ise Haliç hattına hizmet verdiler.Köprü adı uzun yıllar büyük ölçüde popüler oldu.ve tarifelerde Köprüden kalkış,ve Köprüye varış,veya Köprü-Kadıköy ,köprü-Adalar,hatları gibi tanımlamalar kullanıldı.



Boğaziçinde 19 ncu yüzyıl ortalarına kadar yani Şirket-i Hayriyenin faaliyete geçmesine değin Gemilerin yanaşmasına yolcu ve yük indirip bindirmesine uygun iskeleler yoktur.Şirket-i Hayriyenin ilk dönemindede gemiler kıyıya yanaşmaz,yolcular kayıklar aracılığı ile gemiler ile kara arasında gidip gelirler.Bu yorucu ve yer yer tehlikeli olan durum karşısında Şirket-i Hayriye İdaresindeki Gemilerin yanaşmasına uygun iskeleler ve bu iskeleler üzerinde yolcuların özellikle kötü havalarda beklemelerini kolaylaştıracak yapıların inşasına ilişkin bir proje hazırlanır.



Bu bağlamda Boğaziçinin Rumeli kıyısında Beşiktaş,Ortaköy,Kuruçeşme,Arnavutköy,Bebek, Rumelihisarı,Baltalimanı,Emirgan,İstinye,Yeniköy,Tarabya,Büyükdere,ve Sarıyerde ,Anadolu kıyısında ise Üsküdar,Kuzguncuk,Beylerbeyi,Çengelköy,Kandilli,Anadoluhisarı,Kanlıca,ve Beykozda iskele ve bekleme yerlerinin inşaası kararı alınır.Başlangıçta iskelelerde yolculara ait kapalı alanı yoktur. 1914 yılına gelindiğinde ise hemen her iskelede kapalı bekleme salonu bulunmaktadır.



Eskiden vapurların saatlerine göre yolcu karakteri değişirmiş.Bu Memur Vapuru,Şu Öğrenci,vapuru,diye kolaylıkla tahmin edebilirmişsiniz.Kadıköyün şık Bayanları 14-25 vapuru ile İstanbula geçer,en yeni kıyafetlerini sergilermiş.Belirli yolcular hergün belirli vapurda Mir-i kelam yani söz ve sohbet ustası sayılan bir kişinin etrafında toplanırmış.Hatta sırf bu keyifli sohbetler nedeniyle o belirli vapurları seçenler varmış.


Evet sevgili dostlar iskeletleriyle,bacalarıyla,kaptanları,Mürettebatları,ve yolcularıyla sanki herbiri ayrı birer şahsiyetti.Şirket-i Hayriye vapurlarının Suhulet ile Sahilbent 2 kardeşti.Tarzınevin çok alımlıydı.Bebek ufak tefekti.Onlar Dostlarıyla eski Boğaziçinin
renkli sakinleriyle birlikte göçüp gittiler.Arkalarında birkaç fotoğraf kaldı.Ve yıllar böylece geçip gitti.Bizlere onları anlatmakve eskiyi anmaktan başka ,geleceğe umutla bakmanın daha iyiye daha güzele ulaşmanın özlemi varoldukça güzel günlere ulaşmak kolay olacaktır.Esenlikler dilerim.