Şirket-i Hayriye 1850 yılında sermayesi herbiri 3000 er bin kuruş olan 2000 hisse senediyle kuruldu.Sultan Abdülmecit Hanın ,Devlet ileri gelenleri,Nazırlar,Zenginler, ve Halk bu hisse senetlerini satın aldılar.Valide Sultanın 50 Abdülmecidin 100 hisse aldığı eserlerde kayıtlıdır.Kuruluşu bittikten sonra 6 yıl süreyle Antuvan Kalaycıyan ve Agop Bilezikciyan adındaki iki tüccara ihale edildi.Fakat bu süre tamamlanmadan 1854 te mukavele feshedilerek Şirket adına çalıştırılmaya başlandı.
İngilteredeki Robert White Fabrikasına ısmarlanan 6 vapur 1853 yılında geldi. Ve sefere başladı.Bu vapurların tahmini maliyetleri Sekizbin altın cıvarındaydı.Yeni Vapurlar Rumeli,Trakya,Göksu,Beylerbeyi,Tophane,Beşiktaş adları verildi.1858 Yılında İstinye,Mirgün,Anadolu, 1859 yılında Kandilli,Beykoz,Sudaver,adı konan vapurlar satın alınarak hizmete kondu.60 Beygir gücünde olan vapurların Elektrik ve kaloriferi yoktu.Kamaralarda soba yakılarak ısınılırdı.
Şirket 1868 de İngiltereden getirdiği bir arabalı vapurla Kabataş - Üsküdar arasında
seferlere başladı.çalışma sahasını gün geçtikçe genişleten Şirket-i Hayriye İzmit ten sonra 1904 te Tekirdağ ada vapur işletmeye başladı.Cumhuriyet kurulduktan sonrada faaliyetlerine devam eden Şirket,19 Haziran 1944 te üyelerini olağanüstü bir toplantıya çağırdı.Bu toplantıdan sonra Şirketin Ulaştırma Bakanlığına devri kararlaştırıldı.Alınan karar gereğince 12 Mayıs 1944 Tarihinden itibaren Ulaştırma Bakanlığına devredildi.Böylece 94 Yıllık bir geçmişi olan Şirket-i Hayriye fiilen 1 Temmuz 1944 ten itibaren Deniz Yolları İdaresine geçmiş oluyordu.Şirket-i Hayriye Gemileri uzun zaman Deniz Yollarında kullanıldıktan sonra daha modernleriyle değiştirildi.
Şirket-i Hayriye vapurlarında Öğrenci,Memur,ve siviller için ayrı ücret tarifeleri uygulanıyordu.7 Yaşından küçük çocuklardan ücret alınmazdı.1860 yılında Şirket-i Hayrıyeye
yolcu tarifesine göre İstanbuldan Kandilliye Hizmetçisiyle gidecek bir şahsın aylık ödeyeceği ücret 250 kuruştu.uzak iskeleler için böyle 2 kişinin ödediği aylık ücret ise 300 kuruştu.Şirket-i hayriyenin ilk kaptanlarının hemen hepsi çoğu Rum olmak üzere Gayrimüslimdi.Şirkette Türk olarak ilk kez Beykozlu Rıza Ömer kaptan çalıştı.
İstanbulun kent içi deniz ulaşım konusu incelenirken emektar vapurlar ve çeşitli hatların yanı sıra sık,sık, köprününde adı geçer Tarihi yarımada ile Galatayı birleştiren bir köprünün ilk projesinin 15 Yüzyılda Leonardo Da Vinci tarafından hazırlandığı bilinmektedir. II Beyazıt Döneminden başlıyarak günümüze kadar gelen bu uzun yolculukta ( Köprü )nün vapurlar ile ilişkisi 19 Yüzyılın ortalarında başlamıştı.Köprünün Marmara Denizi yönündeki heriki yanına bağlanan duba iskele biçiminde ekler ile Şirket-i Hayriyede dahil olmak üzere Şehir Hatlarının neredeyse tümüne birer ana kalkış noktası oluşturmuştu.Eminönü tarafına yakın olanlar genellikle Boğaziçi hatlarına,Karaköye yakın taraftakiler ise Anadolu yakası-Adalar ve Yalova Hatlarına tahsis edilmişti.Kadıköy ve Haydarpaşa hattı ise önceleri Köprüye bağlı olup,daha sonra Karaköy Rıhtımına bağlanan (Duba parmak ) iskeleden uygulandı.Köprünün Haliç tarafındaki yöne Duba iskele türünden yanaşım mahalleri ise Haliç hattına hizmet verdiler.Köprü adı uzun yıllar büyük ölçüde popüler oldu.ve tarifelerde Köprüden kalkış,ve Köprüye varış,veya Köprü-Kadıköy ,köprü-Adalar,hatları gibi tanımlamalar kullanıldı.
Boğaziçinde 19 ncu yüzyıl ortalarına kadar yani Şirket-i Hayriyenin faaliyete geçmesine değin Gemilerin yanaşmasına yolcu ve yük indirip bindirmesine uygun iskeleler yoktur.Şirket-i Hayriyenin ilk dönemindede gemiler kıyıya yanaşmaz,yolcular kayıklar aracılığı ile gemiler ile kara arasında gidip gelirler.Bu yorucu ve yer yer tehlikeli olan durum karşısında Şirket-i Hayriye İdaresindeki Gemilerin yanaşmasına uygun iskeleler ve bu iskeleler üzerinde yolcuların özellikle kötü havalarda beklemelerini kolaylaştıracak yapıların inşasına ilişkin bir proje hazırlanır.
Bu bağlamda Boğaziçinin Rumeli kıyısında Beşiktaş,Ortaköy,Kuruçeşme,Arnavutköy,Bebek, Rumelihisarı,Baltalimanı,Emirgan,İstinye,Yeniköy,Tarabya,Büyükdere,ve Sarıyerde ,Anadolu kıyısında ise Üsküdar,Kuzguncuk,Beylerbeyi,Çengelköy,Kandilli,Anadoluhisarı,Kanlıca,ve Beykozda iskele ve bekleme yerlerinin inşaası kararı alınır.Başlangıçta iskelelerde yolculara ait kapalı alanı yoktur. 1914 yılına gelindiğinde ise hemen her iskelede kapalı bekleme salonu bulunmaktadır.
Eskiden vapurların saatlerine göre yolcu karakteri değişirmiş.Bu Memur Vapuru,Şu Öğrenci,vapuru,diye kolaylıkla tahmin edebilirmişsiniz.Kadıköyün şık Bayanları 14-25 vapuru ile İstanbula geçer,en yeni kıyafetlerini sergilermiş.Belirli yolcular hergün belirli vapurda Mir-i kelam yani söz ve sohbet ustası sayılan bir kişinin etrafında toplanırmış.Hatta sırf bu keyifli sohbetler nedeniyle o belirli vapurları seçenler varmış.
Evet sevgili dostlar iskeletleriyle,bacalarıyla,kaptanları,Mürettebatları,ve yolcularıyla sanki herbiri ayrı birer şahsiyetti.Şirket-i Hayriye vapurlarının Suhulet ile Sahilbent 2 kardeşti.Tarzınevin çok alımlıydı.Bebek ufak tefekti.Onlar Dostlarıyla eski Boğaziçinin
renkli sakinleriyle birlikte göçüp gittiler.Arkalarında birkaç fotoğraf kaldı.Ve yıllar böylece geçip gitti.Bizlere onları anlatmakve eskiyi anmaktan başka ,geleceğe umutla bakmanın daha iyiye daha güzele ulaşmanın özlemi varoldukça güzel günlere ulaşmak kolay olacaktır.Esenlikler dilerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder