31 Ağustos 2009 Pazartesi

İngiliz Şair ve Tiyatro Yazarı - William Shakespeare (1564-1616)


23 Nisan 1564 te İngilterenin Stratford - upon - Avon da doğan Shakespeare'in yaşamı hakkında bildiklerimiz kilise,mahkeme ve tapu kayıtları gibi resmi belgelere,çağdaşlarının onun kişiliği ve eserleri hakkında yazdıklarına dayanır.Hali vakti yerinde bir esnaf olan,aynı zamanda yerel, klasik oyunlar ile yazarların yaşamlarını oyunlaştırmada usta bir yazar ve yönetmen olarak kabul edilen,tarafından yazılan ve sahlenenen şu bizim Will (yaşamı) adlı oyun şairin oyunlarına da ilginç dramaturisiyle yaklaşmaktadır.




BİR YAZ GECESİ RÜYASI: Bir büyü ve yanlışlıklar komedisidir.Atina yakınlarında bir koruda yollarını şaşıran dört sevgili Periler Kralı Oberon ile kavgacı hizmetkarı Puck'un büyüsüne kapılırlar.Kentten bir gurup işçi de gözden uzak bir yerde oyunlarını prova etmek için koruya gelir.Onlar da perilere katılırlar. Ve ortaya bir sürü karışık ve komik durum çıkar.Sonunda herşey düzelirsede en komik sahne işçilerin Dük Theseus'un şöleninde oynadıkları sahnelerdir.
ONİKİNCİ GECE: Yine bir yanlışlıklar komedisidir. Kadın kahraman Viola ve onun kızkardeşinin gemisi yabancı bir ülkenin açıklarında batar.Erkek kılığına giren ve Cesairo adını alan Viola ülkenin yöneticisi Dük Orsinonun hizmetine girer,Bu arada kaybolan erkek kardeş de yardımsever denizciyle kardeşini aramaktadır.Erkek kılığındayken Düke aşık olur.Orsinonun aşık olduğu zengin kontes Olivia da Cesario'ya tutulunca durum karışır.




KRAL LEAR: Shakespeare'in iyi evlat,kötü evlat olaylarını iki ayrı hikayede işlediği ve uçtuğu
oyundur.
HAMLET: Hamlet te Babası öldükten sonra Annesiyle evlenen Amcasının aslında Babasının katili olduğunu öğrenen Danimarka Prensi,Hamlet derin bir acıya kapılarak öç almaya karar verirse de bunu bir türlü gerçekleştiremez.Shakespeare trajedilerinin en korkuncu ama belki de en önemlisidir. Hamlet in oyun boyunca tek arzusu Babasının öcünü almaktır. Sürekli planlar yapar, Fakat kendi iç çekişmesinden dolayı buna bir türlü ulaşamaz. Bu plan uğruna eline geçen fırsatları değerlendiremez.Hamletin Babasının katili olan Kral Cladius onu öldürmek istediğini anlar ve oda Hamleti ülkeden İngiltereye göndermeye karar verir. Öcünü almak için tekrar dönen Hamlet e kendi canını tehlikede hisseden Cladius Leartes le bir olup Hamleti öldürmeye karar verir,ve oyunun sonunda Hamlet, Cladius, Gertrude ve Leartes ölür.




OTHELLO: Othello Venedikte yaşayan Magripli zeki bir askerdir. Magripli Desdemona adında olağanüstü bir güzelliğe sahip olan bir kadınla evlenir. Oyun Othello nun Kıbrısa Osmanlı ile yapılacak olan savaşta görev almaya gitmesiyle,şekillenmeye başlar.Othellonun emireri olan Lago adındaki hırslı ve mevki düşkünü asker tarafından kandırılmasiyla karısı Desdemonayı boğarak öldürmesi ve ardından Lago nun tüm sinsi planlarının ortaya çıkmasıyla sonuçlanır.
ANTONIUS VE KLEOPATRA : Tutkulu bir aşkı ve tarihsel olayları veren bu tragedyanın tarihimi aşkı mı birinci plana aldığı ve uçtuğu hep tartışılır.Mısırla özdeşleşen Kleopatranın Antonius a tutkusu Roma İmparatorluğu içinde karışıklıklar Antonius un Kleopatradan hem uzaklaşmak istemesi (Belkide bunun için Sezarın kızkardeşiyle evlenmesi) hemde her seferinde ona koşması iki yetişkin insanın birbirlerini vazgeçilmez kılıp aşkı açılarıyla saplantılarıyla yaşamaları. Antonius ve Kleopatra aşkın baş yapıtlarındandır.




TİTUS ANDRONICUS: Romalı Komutan Titus ve ona düşman olan Kraliçe arasında geçen trajediyi anlatır. Kraliçenin yaptığı kötülüklere karşı Titus un sabrı ve intikam aşkı etkileyicidir.
JULIUS CAESAR: Shakespeare'in konularını eski yunan ve Roma Tarihinden alan oyunlarından en ünlüsü ise Julıus Caesar dır.Bu oyunda Dürüst ve erdemli bir kişiliği olan Brutus Jül Caesar ın kendisini Roma İmparatoru ilan etmesini önlemek amacıyla Arkadaşlarıyla birlik olup çok sevdiği Jül Caesar ı özgürlük adına öldürür.Ama bunun Cumhuriyetin yok olmasını önleyememesi üzerine de kendi canına kıyar.
William Shakespeare nin mutlu sonla biten oyunlarına gelince ;
KIŞ MASALI: Kış Masalı oyununda Leontes adlı bir Kral hiçbir neden yokken karısı Hermioneyi kıskanır.Karısıyla tüm ilişkisini keser ve Bebek yaşındaki Perdita adlı kızının yabani hayvanlara yem olsun diye ıssız bir yere bırakılmasını emreder,Perditayı bir çoban kurtarır ve büyütür.Sonunda kız Babasına döner.Kralın uzun yıllar boyunca pişmanlıkla andığı ve ölü diye yas tuttuğu Hermione de geri döner.Böylece sonunda geçmişin hataları bağışlanır.




FIRTINA Eserinde ise olay,Düklüğü elinden alınan Praspero nun yönetimindeki bir adada geçer.Büyü gücüne sahip Prospero Hava Perisi Ariel i ve yarı insan yarı canavar Calinbanı yönetmektedir.Yıllar önce hileyle Düklüğü eline geçiren Prospero nun kardeşi Antonıo adanın yakınında bir deniz kazası geçirir.Prospero büyü gücüyle kendisine haksızlık edenleri cezalandırır.Ama daha sonra onları bağışlar ve Kızı Miranda nın Antonio nun oğlu prens Ferdinand ile evlenmesine izin verir.Oyun Prespero nun büyülü değneğinin kırılması,büyü kitabını denize atması ve tüm gurubun düşmanlıkları geride bırakıp büyüyle onarılmış gemiyle İtalya ya yelken açmasıyla sona erer.




William Shakespeare in şiirlerinden de iki örnek verelim;
Sone - 66
Vaz geçtim bu Dünyadan tek ölüm paklar beni
Değmez bu yangın yeri avuç açmaya değmez
Değilmiki çiğnenmiş,inançların en seçkini
Değilmiki yoksullar,mutluluktan habersiz
Değilmiki ayaklar altında insan onuru
Okız oğlan kız erdem dağlara kaldırılmış
Ezilmiş,hor görülmüş el emeği,göz nuru
Ödlekler geçmiş başa,derken bozulmuş mertlik
Değilmiki korkudan dili bağlı sanatın
Değilmiki çılgınlık sahip çıkmış düzene
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın
Değilmiki kötüler kadı olmuş Yemen e
Vazgeçtim bu dünyadan Dünyamdan geçtim ama
Seni yalnız koymak var,o koyuyor Adama.




Sone - 2
Çökünce ak kaşlarına bir kırk yılı kışın
Derin derin çukurlar açar, o güzel çehre
Sonra gençken giydiklerine değişir bakışın
Günahın sendeler tutunur soysuz bir değere
Ozaman sorarlar nerde o güzelliğin dupduru
El üstünde tuttuğun günler nerede ışıldar
Deki-kendi içine çöktü gözümün çukuru
Lüzumsuzca bir övgüdür,duyduğum bütün ar
Güzel olabiliğincedir yapılan iltifat
Cevaplarsın çocuğumdur adilerin adili
Bahanemi kabul görüp eder bana hep dikkat
Güzelliği benden almasıdır,buna delil
Yineler o her eskidiğinde dört yanını
Soğuğu duyunca görürsün o ılık kanını.




Ve Sevgili Dostlar yazımızı Hamlet in Tiradıyla kapayalım.
Var olmak mı yoksa olmamak mı ? Bütün sorun bu.Düşüncemizin katlanması mı güzel,zalim kaderin yumruklarına oklarına, yoksa diretip bela denizlerine karşı dur,yeter demesi mi ? Ölmek,uyumak sadece düşünün ki uyumayla yalnız bitebilir.Bütün acıları yüreğin.Çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.Uyumak ama düş görebilirsin uykuda, o kötü çünkü o ölüm uykularında,sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından, ne düşler görebilir insan,düşünmeli bunu,Bu düşüncedir felaketleri yaşanır yapan,yoksa kim dayanabilir zamanın kırbacına zorbanın kahrına gururun çiğnenmesine.


27 Ağustos 2009 Perşembe

Adaları,Denizi,Türkiye'yi ve İnsanları Seven Büyük Yazar - Sait Faik Abasıyanık (1906-1954)


Sait Faik Abasıyanık 23 Kasım 1906 da Adapazarında doğdu. İlköğrenimini doğduğu kentte Rehber-Terakki adlı özel okulda yaptıktan sonra iki yıl Adapazarı idaresine devam etti.İstanbul Erkek Lisesine giden Sait Faik ortaöğrenimini 1928 yılında Bursa Erkek Lisesinde tamamladı.Asıl adı Mehmet Saittir,Soyadları aslında (Abasızoğulları) olduğu halde soyadı yasasının çıkışından sonra Sait Faikin isteği üzerine Abasıyanık'a çevrilmiştir.Sait Faik Abasıyanık kendi ifadesiyle liseyi ( Heyamola ) ile bitirdikten sonra Fakülteyi terk ederek Fransanın Grenoble kentine giderek edebi öğrenimini yapmaya başlamıştır.Üç yıl süren bu öğrencilik döneminde Sait Faik Paris,Strasburg,Lion,ve Marsilya arasında yolculuk yapmış yaz aylarında da İstanbula gelmiştir. Bu avare öğrencilik yıllarında içkiye başlamış,Fransa'da içine girdiği bohem hayatı onun kişiliğinde ve sanatında önemli bir rol oynamıştır.




1933 Yılında Babasının isteği üzerine İstanbul a dönen Sait Faik Yağ İskelesinde Babasının bir Arkadaşıyla ortak bir Ticaretevi açmış, ancak burasının iflası ile ticarete bir daha dönmemek üzere terketmiştir.Daha sonra bir süre Halıcıoğlu Ermeni Yetim Lisesinde Türkçe grup dersleri öğretmenliği yapmış, kısa sürede bu işide bırakıp gazeteciliğe başlamış ve Adliye Muhabirliği yapmıştır.1939 yılında Babasını yitiren Sait Faik 1943 yılında Gazeteciliği de terk ederek kendini salt yazmaya vermiş, gönlünce avare bir yaşam sürmüş. Burgaz Adaya yerleşerek çok sevdiği Balıkçıların gündelik ekmeklerinin peşinde koşan küçük insanların arasında yaşamıştır.Hiç evlenmeyen Sait Faik 1946 yılında Siroz hastalığına yakalanmış,Doktorların uyarısı üzerine 1953 yılına kadar içkiyi bırakmış,ancak 1953 yılında Burgaz Adadan bıkarak nakletmiş ve Bohem yaşamına dönmüştür. 5 Mayıs 1954 te Siroz un az görülen ihtilatlarından (Özofaş Kanaması) geçirerek Marmara Kliniğine kaldırılmış,ancak kanama birtürlü durdurulamayınca 11 Mayıs günü saat 02.35 de yaşamını yitirmiştir. Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verilen Sait Faik in Annesi oğlunun ölümünden sonra her yıl önceki yılın en başarılı öykü kitabına verilmek üzere onun adına hala süren bir ödül kurmuştur.




Sanatla ilgili daha Lise yıllarında başlıyan Sait Faik yazmaya şiirle girmiş ilk ürünlerini Meşale Dergisine göndermiş,yazarın ölümünden sonra Yaşar Nabi Nayır bunları Varlık Dergisinde yayımlamıştır. Bu arada öyküde yazmaya başlayan Sait Faik kendisini bu yolda teşvik eden K.Hulusi Korayın aracılığı ile Uçurtma adlı ilk yazısını Milliyet Gazetesinin Sanat sayfasında yayımlamıştır.( 9 Aralık 1929 ) İpekli mendil adlı ilk öyküyü 15 Nisan 1934 tarihli, Varlık Dergisinin 19 ncu sayısında çıkan Sait Faif, o yılların birbiri ardına batıp çıkan dergilerinde gazetelerin eklerinde öykü yazıları yayımlanmış. İlk kitabını da 1936 da çıkarmıştır.Semaver 1939 yılında yayımlandığı Şahmerdan daki Çeşme adlı öyküsü için (Örfi idare Mahkemesi) dava açmış,1944 yılında yayımladığı Medar-ı Maişet Motoru adlı ilk romanı toplatılmış,(İkinci baskı Birtakım İnsanlar adıyla) yapılmıştır.




Simenon un (yaşamak hırsı) adlı romanını Türkçeye çeviren Sait Faik in öyküleri Sabri Esat Siyavuşgil tarafından Un point sur la carte) adıyla Fransızcaya çevrilerek (1954) Milli Eğitim Bakanlığınca Hollandada yayımlanmıştır.Yapıtları- Semaver (1936) Sarnıç (1939) Şahmerdan (1940) Medar-ı Maişet Motoru Roman (1944) Lüzumsuz Adam (1948) Mahalle Kahvesi (1950) Havada Bulut (1951) Kumpanya (1951) Havuzbaşı (1952) Son kuşlar (1952) Kayıp aranıyor Roman (1953) Şimdi sevişme vakti - Şiir (1953) Alemdağda var bir yılan (1954) Az şekerli (1954) Tüneldeki çocuk-Öyküler röportajlar ( 1955 ) Mahkeme kapısı-Adliye Röportajları (1956) Balıkçının ölümü / Yaşasın Edebiyat (1977 Der.M.Uyguner) Açıkhava oteli-Konuşmalar
Mektuplar (1980 Der.M.Uyguner) Müthiş bir tren (1981 Der. M.Uyguner) Sevgiliye Mektuplar(1987 Der.M.Uyguner) Bitmemiş Senfoni (1989 Der.M.Uyguner).Sait Faik öykülerinden başka Şiire de önem vermiş yazmış olduğu şiirlerinden seçtiklerimi siz şiir seven Dostlarıma sunuyorum Hoşça kalın hep mutlu olun, Saygılarımla..




O VE BEN
Sana koşuyorum bir vapurun içinden
Ölmemek, delirmemek için
Yaşamak,bütün adetlerden uzak
Yaşamak,
Hayır değil,değil sıcak
Dudaklarının hatırası
Değil saçlarının kokusu
Hiçbiri değil
Dünyada büyük fırtınanın koptuğu böyle günlerde
Ben onsuz edemem
Eli elimin içinde olması
Gözlerine bakmalıyım
Sesini işitmeliyim
Beraber yemek yemeliyiz
Ara sıra gülmeliyiz
Yapamam onsuz edemem....

MARİKULA DOĞUR
İstemem eski rüyalardaki kadın resimlerini
Tombul ve Beyaz
Bana bir taze dişin,yazın kumsalda kızarmış
Tüylü altın bacağın yeter
Ve tren yollarında tüten öğlelerin
Kışın şarap içtiğimiz kahvelerdeki
Boyalı kadınlar rüyası....bitsin
Ne su başlarında tavus tüyleri gibi çeşitli böceklerin hasreti
Ne çayır içinde gülüşen çocukların yırtık mintanları
Sen,taze dişlerinde hıyar kokusu.....

YEİS
Akşam üstleri geliyor
Tam insanlar işten çıkarken
Salkım salkım Tramvaylardan
Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor
Namussuz,Akşam üstleri geliyor
Neremden yakalıyor,bilmiyorum
Ben tam sevmeye hazırlanırken
Onaltı yaşındaki sevgilim
Elini elimle tutmak
Yirmidört saatte bir
Sıcak bir laf dinlemek isterken
Rezil...Tam o saatlerde geliyor

SÖZ AÇINCA
Fırtınalarınızı Ayağınıza
Meltemleri saçınıza yolluyacağım
Yakamozlar tırmanacak göğsünüze
Martılara söyliyeceğim gelsinler
Sivriada nın boz tavşanları
Kulağınıza fısıldıyacak
Sandalsız Balıkçılar da gelecek
Ay ışığını
Martının sırtından alıp
Akşam üstlerini
Kordela balığından
Karabataklardan karanlığı
Ben alıp getirsem
Nisan yağmurları yağmış Levent'e
Onlar tanıklık etsinler olmazsa
Nisan ya......




KIRMIZI YEŞİL
Kıyısına tuz ileten rüzgarı
Balıkların yüzdüğünü duyarım
Dinlerim yosunların konuştuğunu
Midyelerin ağladığını
Aşkın bir kanadı varmış,kırmızıdır
Delinir
Kan akar
Bir kanadı var
Zehir yeşil...

MEKTUP
Vapurun dümen yerinde çaldığım ıslık
Yağmurlu güvertede türküm
Sana yaklaşmaya vesiledir
Yoksa canım,seni unutmak için değil
Senden sonra ancak anlaşılır
İnsanoğluna öğretilen yalanlar
Senden sonra anlaşılır ancak
Boşluğu her şeyin
Seninle beraberdir dolu kadehler
Şaraplar seninle Aziz
Cigaralar seninle tüter
Ocaklar seninle yanar
Yemekler seninle yenir

ŞİMDİ SEVİŞME VAKTİ
Çıplak heykeller yapmalıyım
Çırılçıplak heykeller
Nefis rüyalarınız için
Ey önünden geçen aksakallı
Kasketli
Yırtık mintanından adeleleri
Gözüken
Dilenci
Sana önce
Şiirlerin tadını
Aşkların tadını
Kitaplardan tattırmalıyım
Resimlerden duyurmalıyım
Resimlerden
Şu oğlan çocuğuna bak
Fırça sallıyor
Kokmuş manifaturacının ayağına
Dörtyüzbin tekliğinden
On kuruş verecek
Seni satmam çocuğum
Dö........

BİR MASA
Bize bir masa ayır yanikimu
Aleksandra'mla benim için
Bir masa
Üstü çiçeksiz
Örtüsü Gazeteden
Şarabı aşktan
Hem hülyadan
Aleksandra'm mızıka çalsın
Siyaha çalan parmaklarıyla
Güftesi bayağı şarkılar
Adı havalar
Meyhane acı zeytinyağı koksun
Sen hoşnut ol yanakimu.


22 Ağustos 2009 Cumartesi

Hollywood'un Kralı - Clark Gable (1901-1960)


William Clark Gable - 1Şubat 1901 Tarihinde Birleşik Devletlerin Ohio Eyaletinin Cadiz Kentinde dünyaya geldi. Babası William H. Gable Ohio lu bir sondajcı ve çiftçiydi. Her ne kadar ilk adı William olarak bilinsede hiçbir resmi kayıtta bu isme rastlanmamaktadır.Çocukluğunda yakın çevresi ve Arkadaşları tarafından Clarkie, Billy,ve Gable olarak çağrılıyordu. Genelde sakin bir çocukluk geçiren Gable 1917 yılında Liseye giderken Ailesinin karşılaştığı maddi problemler nedeniyle çiftçiliğe yönelen Babası Ailesini de alarak Akron dışında Ravenna adlı bir kasabaya taşınmaya karar verdi. Ancak Clark bu yeni çevreye ısınamadı. Bir Arkadaşıyla birlikte okulu bırakarak Akron da bulunan bir lastik fabrikasına çalışmaya gitti. Burada ilk defa gösteri sanatlarıyla sahne oyunlarıyla tanışma fırsatı buldu. ve Aktör olmaya karar verdi. Ancak bu hemen mümkün olmayacaktı.




Bir süre Babasıyla birlikte petrol bölgelerinde sondajcılık yaptı.Ölen Annesinden kendisine miras kalan parayı (300 Dolar) almaya hak kazanmasının ve üvey Annesi Jennie'nin ölümünün ardından baba mesleğini terk ederek oyunculuk için şansını denedi.ikinci sınıf tiyatrolarda iş bulan 21 yaşındaki Gable,Portland'da Oregon'a taşındı. Burada birbirinden farklı pek çok işle meşgul oldu. En son Meier-Frank giyimi dükkanının kravat bölümünde satış görevlisi olarak çalışmaya başladı. Birgün Dükkana alışverişe gelen ünlü oyuncu Laura Hope Crews'in torunu Josephine Dillon kendisine satış görevliliğinden vazgeçmesini söyliyerek Gable'i kanatları altına aldı. Ünlü ve deneyimli bir oyuncu olan Dillon, yürüyüş ve hareket biçimleri konusunda Clark'a koçluk yaptı. Dişlerini düzelttirdi. ve birkaç deneme rolü verdi.1924 Yılında Clark'ın profesyonel anlamda da menejerliğini üstlenen Dillon'ın finansal desteğiyle ikili Hollywood'a gitti. Aralarındaki bu iş ilişkisi zamanla aşka dönüştü. ve Gable ile Josephine evlenmeye karar verdi. Clara Bow'un başrolünü oynadığı (The Plastic Age ) gibi birkaç sessiz filimde önemsiz roller alan Aktör, yeniden Tiyatroya döndü. Birçok yerel sahnede sokak şovlarında yer aldı.




1930 yılına gelindiğinde Gable'in Broadway sahnelerinin aradığı yapılı, gerçekçi ve sert görünümlü karakteri canlandırmaya uygun kişi olduğu görüldü. Gelen teklifi kabul eden oyuncu bu sırada sorunlar yaşadığı eşi Dillon'dan ayrıldı.Boşanmanın hemen ardından Texasın ileri gelen Ailelerinden birine mensup olan kendisinden yaşça büyük Ria Franklin Prentiss Lucas Langham ile Dünyaevine girdi.Aynı yıl gelen bir teklif üzerine yeniden Brodway sahnelerine geçti.Killer Mears rolünü canlandırdığı The Last Mile adlı oyundaki performansıyla MGM Film şirketinin dikkatini çekti. MGM den aldığı teklifi kabul ederek sözleşme imzaladı. ve böylece oyunculuğu profesyonel anlamda meslek edinmiş oldu.




Gable'in rol aldığı ilk sesli film 1931 de oldukça düşük bir bütçeyle çekilen The Painted Desert oldu. William Boyd'un (Hopalon Cassidy) yönettiği bu western filminde kötü bir gangsteri canlandıran sesi ve güçlü duruşuyla birçok yapımcının kulaklarının fazlaca büyük olması nedeniyle,iyi bir Aktör görüntüsü çizmediğinin düşüncesinin aksine birden halkın ve sinema otoriterlerinin dikkatini çekti.Bu yapıtın ardından daha ağır rollerde görülmeye başlıyan oyuncu Norma Shearer'le A.Free Souf, Greta Garbo, ve Joan Crawford'la Susan Lenox (Her Fall and Rise) gibi önemli filmlerde oynadı.MGM Aktörün yayılmaya başlayan ününü arttırmak amacıyla tanınmış Aktristlerle birlikte yer alacağı filmler çekmeye devam etti.




1932 yılına gelindiğinde MGM nin Patronu Louıs B. Mayer, agresif ve anlaşılması zor bir insan olan Gable'in aklını başına getirmek için onu Columbia Stüdyolarına gönderdi ve düşük bütceli bir yapımda oynattı.Sonuç oldulça şaşırtııydı,çünki komedi türünde çekilen ve yönetmenliğini Frank Capra'nın üstlendiği It Happened One Night (1934) teki Performansı ile Gable en iyi erkek oyuncu dalında Akademi ödülünü almaya (Oscar) hak kazandı. MGM ye Oscar ödüllü büyük ve ünlü bir aktör olarak geri döndü.Yine ertesi yıl başarılı bir projeye daha imzasını atarak (Mutiny on the Bounty) filmindeki Fletcher Christian rolüyle Akademi ödülüne aday gösterilmesinin yanı sıra Hollywood Kralı ünvanıylada anılmaya başlandı.




Clark Gable'in en önemli filmlerinden biri olan, Margaret Mitchell 'in pembe romanı Gone With the Wind 'in Victor Fleming imzalı sinema uyarlaması Hollywood'un ilk defa ciddi ciddi promosyon yaptığı filmdir.Amerika iç savaşının hemen öncesinde Tara'da yaşayan bir zengin Ailenin kızı Scarlet O'Hara güzelliği ve huysuzluğuyla ün yapmış genç bir kız, küçüklüğünden beri Aile Dostları Ashley'e aşık, ancak Ashley Scarlet in kuzeni Melanie ile evlenmek istiyor.Scarlet in Annesi kızını bu düşünceden uzaklaştırmak için onu büyük bir baloya götürüyor. O baloda Scarlet yakışıklı Rhett Butler ile tanışıyor.Aynı gün içsavaş patlak veriyor.Scarlet ilk başlarda Rhett Butler dan nefret eder,ama sonra aralarında savaşla beraber ateşlenen bir aşk başlar ama gelgitler yaşıyan bir aşktır bu,sebebi de Scarlet in hala Ashley i unutamaması, Filmin Başkadın kahramanı Scarlet O'Hara rolü için 1400 Aktrist denenmiş,o zamanlar pek tanınmayan genç İngiliz Aktristi Vivien Leigh sonunda Scarlet olarak seçilmişti.125 günlük çalışmasının sonucunda 25.000 dolar kadar kazanmıştı. Buna karşılık o zamanın en önemli starı Clark Gable 71 günlük çalışmasıyla 120.000 dolar gibi bir ücret almıştı.




Aynı yıl ünlü oyuncu Carol Lombard'la üçüncü evliliğini gerçekleştiren oyuncu nihayet özel yaşamımda da başarıya ulaştı. Encino yakınlarında bir Çiftlik satın alan ikili özel yaşamlarını gözler önünde yaşamaktan kaçındı. Ancak çiftin mutluluğu kısa sürecek çektiği en son (57) film olan To be or not to be nin ardından Lombard 1942 yılında savaş tahvilleri satmak amacıyla çıktığı turda,uçağının Las Vegas cıvarında bir dağa çarpmasıyla hayatını kaybedecekti.Olay yerine giden Gable karlı dağa tırmanarak eşinin cesedini arıyacaktı.Bu trajik ölümün ardından Hollywood'un Kralı bütün yaşama zevkini yitirecek neredeyse hayata küsecekti.Encino Çiftliğinde oturmaya devam edecek 27 film daha çekecek,iki evlilik daha yapacak,ancak hiçbir zaman eskisi gibi hayat dolu olmayacaktı. Lombardın ölümünden sonra Gable II.Dünya Savaşında ülkesinin misyonuna destek vermek ve kendini avutmak için Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri Ordusuna katıldı ve topçu astsubay olarak görev yaptı.




Bazı muharebelerde B-17 uçaklarında gözlemci topçu olarak uçan başarılı aktör Binbaşılığa yükselerek üstün hizmetlerinden dolayı madalya ve birçok askeri ödüle layik görüldü.Bu askeri görev oyuncunun popülaritesini inanılmaz şekilde arttırdı. Savaştaki hizmetlerinin ardından yine MGM ile film setlerine geri dönen Gable beklentileri karşılamıyan ve düş kırıklığı yaratan projelerde yer aldı. 1945 te çektiği Adventure hem eleştirel hemde ticari anlamda bir kayıptı. 1949 yılında Lady Sylvia Ashley ile yaptığı başarısız evlilikte, özel hayatı da ivme kaybeden ünlü Aktör, Technıcolor'la çekilen Mogambo,Popüler Artis Gene Tierney' le çekilen Never Let Me Go gibi nisbeten başarılı çalışmalarının ardından, Freelance (Bağımsız) oyunculuk yapmaya karar verdi. 1953 te biten sözleşmesini yenilemiyerek MGM den ayrıldı. Düşme eğilimindeki grafiğini yeniden yükseltmeyi başaran Gable 1955 e gelindiğinde Hollywood film sektöründe en çok kazanan bağımsız aktör olmuştu ve yüksek gişe hasılatı filmlerde rol almaya başlamıştı. İş hayatındaki başarıyı Kay Spreeckles ile gerçekleştirdiği beşinci evliliğiyle özel hayatına da taşıdı.




1960 yılında Marilyn Monroe - Montgomery Clift ve Eli Wallach gibi dönemin diğer popüler isimleriyle Arthur Miller'in Modern Western tarzında yazdığı John Huston'un yönettiği The Mistfist ünlü aktörün son çalışması oldu. Bu filmin ardından 16 Kasım 1960 tarihinde Los Angelas'ta kalp krizi geçiren Gable hayatını kaybetti. 59 yaşında hayata gözlerini yuman Gable'ın ölümü birçok gazetede Kral öldü. şeklindeki başlıklarla haber edildi,elde edilmesi zor başarılara imzasını atan Gable,oynadığı 3 film Akademi ödülü kazanmış nadir Aktörlerdendir.Ünlü oyuncu Loretta young'dan Judy Lewis (1935) adında bir kızı olmuş, ölümünden dört ay sonra ise son eşi Spreckels'den John Clark Gable (1960) adlı bir oğlu dünyaya gelmiştir.Mezarı California Dream'da eski eşlerinden Carol Lombard'ın mezarının yanında bulunmaktadır.




Mehaz - Biyografi İnfo.

20 Ağustos 2009 Perşembe

Büyük Mucit ve Sanayici - Alfred Nobel (1833-1996)


Alfred Nobel 1833 te Varlıklı bir Aileden gelen Anne Andriette Ahlsel ile Mühendis Baba Immanuel Nobel'in üçüncü oğlu olarak Stokholmde dünyaya geldi. Alfred doğduğunda Babası iflas etmişti.Dolayısiyle Ailesinin maddi durumu iyi değildi.Nobel Ailesi 1837 de Finlandiyaya 1842 yılında ise St.Petersburg a taşınır.St. Petersburg da Babası Immanuel Nobel bir Atölye açar.Annesi ise bir bakkal dükkanı işletir.Baba Noel St. petersburgta büyük başarı kazanır.ve Rus Ordusu için silah üretmeye başlar.Alfred Nobel özel öğretmenler tarafından eğitilir. Doğa Bilimleri, Dil ve Edebiyat alanlarına yoğunlaşır.17 yaşına geldiğinde İsveççe,Rusça,Fransızca,İngilizce ve Almancayı akıcı bir şekilde konuşmaktadır.Fizik ve Kimyanın yanı sıra onun bir Mühendis olmasını isteyen babasının pek hoşuna gitmese de Alfred İngiliz Edebiyatına ve şiirede ilgi duymaktadır.




Babası onu Kimya Mühendisliği eğitimi görmesi için yurtdışına gönderir. 2 yıllık süre içinde İsveç,Almanya,Fransa ve ABD de bulunur.Pariste bulunduğu süre zarfında dönemin ünlü Kimyageri T.J.Peleouze nin Laboratuvarında çalışır. Burada ayrıca güçlü bir patlayıcı sıvı olan nitrogliserini keşfeden İtalyan Kimyager Ascanıo Sobrero ile tanışır. Alfred Nobel de Nitrogliserin baruttan daha güçlü olmasına karşın basınç ve sıcaklığın etkisiyle kolayca patlamaktadır. Nobele göre bu durum nitrogliserinin pratik kullanımını sınırlandırmaktadır. Alfred Nobel 1852 de Ailesi tarafından St. Petersburga geri çağrılır. Nobel nitrogliserinle ilgili çalışmalarına burada devam etmeye çalışır.Ancak Babası Immanuel Nobel in işleri bozulmaya başlar. Kırım savaşının sona ermesini takiben Rus Ordusu Baba Nobelin işletmesinden silah sipariş etmeyi keser, Baba Noel bir kez daha iflas eder.




Bunun üzerine Baba Noel iki oğlu Alfred ve Emil ile birlikte Stokholme geri döner.(Diğer oğulları Robert ve Ludvig ise St.Petersburgta kalır) Alfred Nobel 1863 yılından itibaren nitrogliserin ile ilgili çalışmalarına Stokholm de de devam eder. 1864 yılında çalışmalarını yürütürken bir patlama olur. Kazada küçük kardeşi Emil ile birlikte 4 kişi hayatını kaybeder.Alfred Nobelin Stokholm şehri sınırları dahilinde çalışma yapması yasaklanır. Bunun üzerine Alfred çalışmalarına Malaren gölü yakınlarındaki bir mavnada devam eder.Nitrogliserini patlayıcı madde olarak kullanma yollarını araştırdı.1863 yılında Stokholmde az miktarda nitrogliserin yapmaya başladı. Birkaç ay süren araştırmaların sonunda bir patlama ile Laboratuvar yıkıldı. Çaşışmalarına devam eden Alfred Nobel 1865 te yeni bir Fabrika kurdu. Bir süre sonra
ikinci Fabrikasını da açtı. 1864 yılında araştırmaların sonucunu aldı ve Dinamit barutunu buldu.Araştırmalarına devam eden Nobel 1877 de Balist adını verdiği yeni bir çeşit barut tasarladı.




1879 da Paris yakınlarındaki Servan da bir Laboratuvar kuran Nobel buradaki çalışmaları sırasında dumansız barut adını verdiği ve eşir miktarda nitrogliserinle nitroselüloz karışımından oluşan itici barutu buldu.Birkaç yıl sonra Kordit adlı patlayıcı madde konusunda İngiliz Hükümeti aleyhine dava açtı.Ancak davayı kaybetti.Bu dönemde Fransaya karşı kurulan bir ittifakta İtalya ile işbirliği yapan Nobel aleyhindeki kampanyalar sonucunda Parisi terk ederek İtalyanın Sanremo şehrine yerleşti.Laboratuvarını da oraya taşıdı.Nobel Sanremoda 1896 yılında beyin kanaması sonucu öldü. Vasiyetinde mirasının Nobel ödüllerinin Enstitüleştirilmesi yönünde kullanılmasını ve 33.200.000 kronun heryıl insanlığa hizmette bulunanlara sunulmasını istemiştir.




Bu ödüller Fizik,Kimya ve Fizyoloji Edebiyat ve Barışa hizmet olmak üzere toplam 5 dalda verilecekti.Nobelin bu vasiyeti önceleri büyük tartışma yarattı.Ancak 1900 yılında İsveç Hükümetinin Nobel Vakfı kurmasıyla Nobel ödülleri düzenli olarak verilmeye başlandı. Daha sonra 1968 de İsveç Bankası Alfred Nobelin anısına bir Ekonomi ödülü vermeyi kararlaştırdı.Ödül ilk kez 1969 da verildi. Sentetik bir element olan Nobelyum onun anısına bu isim ile anılmıştır. Nobel ödülleri her sene ölüm tarihi olan 10 Aralık ta verilmektedir.


Anzer Balı - Dertlere Deva,Hastalıklara Şifa


Anzer Balı Türkiyede üretilen ve Dünyada eşi emsali bulunmayan kır çiçek flora örtüsüne sahip İngiliz-Alman Botanikçiler araştırmalarda 450-500 çeşit çiçek bulunan, bunların içinde 80-90 tane endemik çiçek yalnız Anzerde yetişmekte ve bu çiçeklerden arıların topladığı bal dertlere deva hastalıklara şifa dünyaca ünlü Anzer çiçek balıdır. Haziran ayının ilk haftasıyla birlikte kısmen karlı bölgelerde Kardelenlerle birlikte Bahara ve yeşilliğe ilk adımını atan Anzer güzelliğini Haziranda başlayıp Temmuzda zirveye taşıyıp Ağustosta tamamlar.Haziranın son haftasında gözlerini çiçeklere açan arılar Ağustos ayının ortasına kadar ballarını tamamlar.




Anzerde iklim şartlarına bağlı olarak Ağustosun birinci yada ikinci haftasında sağılma (Hasad edilme) denilen işlemle ballar kovanlardan alınır.Hava şartlarının etkisine çayırların (Çimenlerin) erken biçilmesine bağlı olarak bal üretim miktarı değişiklik arz etmektedir.Çok az hatta hiç olmadığı yıllar olmuştur. Anzerde ağaç yetişmemektedir. Bu yüzden Anzer balında sadece Anzer yöresinde yetişen endemik çiçeklerin polenleri bulunmalıdır. Aksi halde gerçek Anzer balı değildir. Anzer balının sahte olup olmadığını anlamak için polen analizi yapılmaktadır.




Anzer balına dışarıdan şeker veya herhangi başka bir katkı maddesi verilmemektedir.Anzer balı ısıl işlem görmeden sağılmaktadır. 40 derecenin üzerindeki sıcaklıklar balın içindeki enzimleri ve polenleri etkisiz hale getirdiğinden soğuk sağım yapılmaktadır. Anzer balı ekmeğe sürülüp kahvaltıda tüketilen normal ballardan değildir.Anzer balı genellikle hastalıklara şifa niyetiyle tüketilmektedir.Anzer balı Dededen toruna Osmanlı İmparatorluğundan beri ilaç olarak kullanılarak gelmektedir. Osmanlı Padişahlarına Anzer balı macunu olarak verilirdi.Anzer balı birçok hastalığın şifa kaynağıdır. Sıralayacak olursak şunları görebiliriz.




Anzer balı,Ağrı ve sancıları giderir, Ameliyat yaralarını erken kapatır, Ağız yaralarını iyileştirir,Akciğer hastalıklarını iyileştirir, Bağışıklık sistemini düzenler, Bademcik iltihabını yok eder,Bağırsak düzensizliklerini ve iltihabını giderir, Büyüme ve gelişmeyi son derece etkiler, Beyin hastalıklarını iyileştirir,Cilt bozukluğunu lekelerini giderir, Cinsel gücü arttırır,Damar sertliğini damar tıkanıklığını yokeder, Dengesiz beslenme sorunlarını giderir,Gözleri güçlendirir, Gelişimi hızlandırır,Halsizliği giderir,Hazmı kolaylaştırır,Hafızayı güçlendirir,İshali keser, İştah açar, Kabızlığı giderir, Kalp çarpıntısını giderir.




Kanı temizler, Kasları güçlendirir, Kemikleri kuvvetlendirir, Kilo yapmaz, Kısırlığı giderir,Mide ülseri bağırsak hastalıklarında tedavi edici, Metabolizmada bozulan dengeleri kurar,Nezle ve Grip hastalığında tedavi edicidir,Öksürüğü astım hastalığını tedavi eder sinir sistemini rahatlatır, Prostatı önler,Sedef hastalığını tedavi eder, Saç dökülmesini önler,Sarılık hepatit B-C Hastalıklarında tedavi edicidir,Sporcularda enerji arttırır doping etkisi yapar,Vücudun halsizliğini giderir,Yumurtalıkları tedavi eder.Her derde deva olan bu balın hakikisini bulursanız bol bol yiyin şifa niyetine, Hepinize sağlıklı bir yaşam dileyerek buluşana dek hoşça kalın kıymetli Dostlarım.


9 Ağustos 2009 Pazar

Cevat Şakir Kabaağaçlı - Halikarnas Balıkçısı (1890-1973)


Cevat Şakir 1890 yılında Babası Valilik ve Ordu Kumandanlığı yapan Şakir Paşa, Giritte yüksek
komiserlik görevinde iken Giritte doğdu. Annesi İsmet Hanımdır.Amcası II. Abdülhamit devri Sadrazamlarından Cevat Paşadır.Cevat Şakir İlköğretimini Büyükada da Orta ve Liseyi 1907 de Robert Kolejde tamamladı.Denizci olmak istemesine rağmen Ailesinin ısrarı ile İngiltereye gitti.Londrada Oxford Üniversitelerinde çağdaş tarih öğrenimini gördü. İstanbula dönünce gazete ve dergilerde yazıları çıkmaya başladı.Aile içi sorundan ötürü Babası Mehmet Şakir Paşayı öldürdüğü için yargılandı ve kısa bir süre (üç yıl) hapis yattı.




1925 te kurulan İstiklal Mahkemelerini yeren 13 Nisan 1925 tarihli (Hapishanede idama mahküm olanlar bile bile asılmaya nasıl giderler) başlıklı öyküsünden ötürü İstanbul İstiklal Mahkemesinde yargılandı.Mahkeme Başkanı Ali Çetinkaya tarafından idama mahküm edilmek istendiysede Kılıçali Beyin önerisiyle Kalebentlikle Bodruma sürüldü. Üç yıl süren cezası 1924 te sona erdi.Cezasının son yarısını İstanbulda tamamladıktan sonra çok sevdiği insanları ve doğal güzellikleriyle kaynaştığı Bodrum dan uzak kalamadı ve Bodruma yeniden dönüp yaklaşık 25 yıl kaldı.Bodrumun Antik Çağdaki adı Halikarnası mahlas olarak benimsedi.Bodrumda Balıkçılık dahil çeşitli işlerde çalıştı. 1947 de taşındığı İzmirde yazarlık ve Turist Rehberliği yaptı.13 Eylül 1973 te İzmirde vefat etti.Vasiyeti üzerine Bodruma gömüldü.




Bakın Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı çok sevdiği Bodrumdan nasıl bahsediyor ;Bodrum hem doğanın olağanüstü güzelliğini hemde tarihin hatıralarını kendinde toplayan tipik
bir Akdeniz köşesidir. Şehrin hilal şeklindeki iki limanı sevenin sevilen belalıya açılan gönlü sanki
denize açılır. (Deniz de belalı değil de nedir ?) yanyana uzanan iki limanın bitişen yerinde kule
üstüne kule - Senjan Şövalyelerinin Kalesi yükselir. Bembeyaz şehir bu iki Limanın kıyısınca yan
gelip uzanır. Beyaz evler cicibiciye özenmeyen kesin çizgilerden yapılmadır.Tertemiz kat kat badalanır ve beyaz duvarları, maviler mavisi gökleri beyaz çizgileriyle ustura gibi keser.Eskiden evler savaş ve savunma için yüksek yamaçlara kondurulurdu. Bunlara ev değil kule denilirdi. Ama deniz özlemiyle maviye imrenişten ötürü yerlerinde duramıyarak,çam kokan nalınlarıyla
tıngır mıngır yokuş aşağıya seyirtmişler,iki koyun gıcır gıcır çakılları boyunca dizilmişler.Arkada kalanlar ayak uçlarına kalkarak öndeki kız kardeşlerinin omuzları üzerinden denize bakakalmışlar.kimi cesur evler denize dalıp kayık olmuşlar,ve dalgalar üzerinde oynaya güle, karadaki pısırık kızkardeşleriyle alay etmişler. İşte bundan dolayı kayıklarla evlerin birde mandalina bahçelerinin sıkı fıkı bir akrabalığı vardır. Denize gidip gelmekten usanan kayıklar ya ev yada mandalina bahçesi olurlar.




Bodrumda kıyı boyu zümrüt fıskiyeler gibi hurmaların arasındaki küçük lokantalarla noktalanmıştır.Bura Ahçıları mitolojik suratlı orfoz balıklarını,renk renk skaros ve başka balıkları pişirmekle ustalar ustasıdırlar.Hele bir Ahtapot pilavı pişirsinler,pilavı gören midye dolmaları utançtan kıpkırmızı kesilirler. Havasından mı Denizden mi her nedense vburada Tekelin rakıları bile mucize kabilinden cennet şekerine döner.Bodrum kentinin bir yanında,maden suları denize akar,karşıdaki karaadanın ılıcası ise,neredeyse ölüyü diriltir.Gövdenin kanı yaşama sevinciyle çarpar damarlarda, yorgun gözler vgüneş gibi canlanıp çakar.Bodrum Doğusunda Gökova körfezi 45 deniz mili içerlere doğru uzanır.Orası Nis ine Montekarlosuna Dalmaçya kıyılarına taş çıkartır. Dağlarında herbiri 18 bin portokal veren portokal ağaçları yükselir.Dünyanın hiçbir yerinde rastlanmayan buhur (liquid Amber Styraxi flua ) ormanları buradadır. İtalyayı gör de öl derler. Yok a canım Bodrum kıyılarını gör ve yaşa.




Ve son olarak Cevat Şakir Kabaağaçlının bizlere bıraktığı kıymetli eserleri sırasıyla görelim.Ege kıyılarında (1939) Merhaba Akdeniz (1947) Egenin dibi (1952) Yaşasın Deniz (1954)Gülen Ada (1957) Egeden (1972) Gençlik denizlerinde (1973) Parmak Damgası (1986) Dalgıçlar (1991) Gündüzünü kaybeden kuş, Deniz Gurbetcileri,Aganta Burina Burinata (1945) Ötelerin Çocuğu (1956) Uluç Reis (1962) Turgut Reis (1966) Deniz gurbetcileri (1969) Anadolu Efsaneleri (1954) Anadolu tanrıları (1955) Mavi sürgün-Anıları (1961) Anadolunun sesi-İnceleme (1971)Hey koca yurt (1972) Merhaba Anadolu (1980) Düşün yazıları (1981) Altıncı kıta Akdeniz (1982)Sonsuzluk sessiz büyür (1983) Çiçeklerin düğünü (1991) Arşipel (1993) yıllarında yayımlanmıştır.



Begonvil - Gelin Duvağı Çiçeği (Begonvillea Sp.)


Türkçe adı Begonvil,Gelin Duvağı olan Rodos Sarmaşığı, Anavatanı Brezilya olan bu bitki Ülkemizde Akdeniz Bölgesinin yazlık evlerinin vazgeçilmez bitkisidir.Begonvilin rengi aslında (Bract) denilen rengini değiştirme kabiliyetine sahip bir gurup yaprak tarafından verilmektedir. Yanı aslında renkli görülen parçalar çiçek değil,kendi rengini değiştiren bir gurup yapraktır. Brakterlerin altında küçük sarı renkte görülen asıl çiçekler kokusuzdur.Yapraklar 3-4 cm veya türe göre biraz daha büyük olabilir. Yaprak kenarları düz olup,kış soğuklarında yaprak uçlarında bronzlaşma görülür. Begonviller sarılıcı bitkilerdir. Bu halleriyle binaların ya da peysaj elemanlarının boyu uzunluğunca büyüyebilirler.




B.Spectabilis mor renkli olan türdür. Brakterlerin en büyük türlerinden biridir.Jamaica White beyaz renklidir. Soğuğa en dayanıksız olan türdendir. Rainbow Gold ise kırmızı renklidir.ve Spectabilise göre daha seyrek bir yapısı vardır.Begonviller güneşli,aydınlık fakat rüzgardan korunaklı yerlere dikilmeli kurak yerlerde ise yarı gölge yerler tercih edilmelidir. Gerektiğinde dallar bağlanarak ağacın gelişimi kontrol altında tutulmalıdır. Begonvillerin çok fazla toprak seçiciliği olmamakla birlikte iyi drenajlı bahçe topraklarında iyi gelişir. üretimi ise anaç bitkilerden alınan çeliklerin köklendirilmesi ile çoğaltılmaktadır. Özellikle yan sürgünlerden alınan ve ökçeli tipte hazırlanan çelikler daha iyi köklenmektedirler.




Begonviller sürekli olarak eski yaprakları dökerek kendini yeniler. Bu temizlik problemi yaratabilir.Özellikle gölgeleme elemanlarının üzerinde kullanıldığında altında bulunan bitkilerin Begonvilin dökülen yapraklarını kolayca temizlemeye izin verici nitelikte olması akılda bulundurulmalıdır.Karasal iklimli yerlerde kışın dona karşı çok hassastır.Begonviller güneşi sever,ılıman iklimde sağlıklı gelişir. Yazın çiçeklenir asitli toprak hariç tüm toprak çeşitlerinde yetişir. Rüzgardan korumayı unutmayın. Dayanıklı destek yapın,böylece gelişimli yönlendirebilirsiniz.Önce çok su verin,ama daha sonra suyunu azaltın,çünki az su çok çiçek demektir. Eğer budamayıp kendi haline bırakırsanız kontrolsüzce büyümeye devam edebilir.Ancak budarken mutlaka eldiven kullanın çünki dikenlidir.Bir Bodrum çiçeği olan begonvil çok güzel bir süs bitkisidir.