24 Ekim 2009 Cumartesi

Dünyaca Tanınan Modern Türk Şairi - Can Yücel (1926-1999)

Eski Milli Eğitim Bakanlarından Hasan Ali Yücel'in oğlu 1926 yılında İstanbul da doğdu.Ankara ve Cambridge Üniversitelerinde Latince ve Yunanca okudu. Çeşitli Elçiliklerde çevirmenlik ,Londra da BBC nin Türkçe bölümünde Spikerlik yaptı.Askerliğini Kore de yaptı. 1958 de Türkiyeye döndükten sonra bir süre Bodrum da Turist Rehberi olarak çalıştı. Ardından bağımsız Çevirmen ve Şair olarak yaşamını İstanbul da sürdürdü.1956 yılında Güler Yücel ile evlendi. Bu evlilikten iki kızı (Güzel ve Su) ve bir oğlu (Hasan) oldu.Son yıllarda Datça'ya yerleşti ve her hafta Leman, her ay Öküz Dergilerinde yazıları ve Şiirleri yayımlandı.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e hakaretten yargılanan yücel 18 Nisan seçimlerinde ÖDP nin İzmir birinci sıra Milletvekili adayı oldu. 12 Ağustos 1999 gecesi ölen Şair çok sevdiği Günebakan çiçekleriyle uğurlanarak Datça'ya gömüldü.


Can Yücel 1945 - 1956 yılları arasında Yenilikler, Beraber, Seçilmiş Hikayeler, Dost, Sosyal Adalet, Şiir sanatı, Dönem , And, İmece ve Papirus adlı dergilerde yazdı. 12 Mart 1971 döneminde Che Guevera ve Mao'dan çeviriler yaptığı gerekçesiyle 15 yıl hapse mahküm oldu. 1974 te çıkarılan genel afla dışarı çıktı. Dışarı çıkışının ardından Hapiste yazdığı bir Siyasinin Şiirleri adlı kitabı yayımlandı. 12 Eylül 1980 sonrasında müstehcen olduğu iddiasıyla Rengahenk adlı kitabı toplatıldı. 1962 de İngilteredeyken 1709 yılından kalma, Latin harfleriyle taş baskısı olarak basılmış bir Türkçe Dilbilgisi kitabı bulması geniş yankı uyandırdı.Şiirlerinde Argo ve Müstehcen sözlere sık sık yer veren bu nedenle zaman zaman dikkatleri üzerine çekip koğuşturmaya uğrayan Yücel, ilk şiirlerini 1950 yılında Yazma adlı kitapta toplamıştır.


Can Yücel taşlama ve Toplumsal duyarlılığın ağır bastığı şiirlerinde, yalın dili ve buluşları ile dikkati çekti. Can Yücel in ilham kaynakları ve şiirlerinin konuları Doğa, İnsanlar,Olaylar,Kavramlar,Heyecanlar,Duyumlar ve Duygulardır. Şiirlerinin çoğunda Sevdiği insanlar vardır.(MaAile) Şairin kitaplarından birine koyduğu bir Ad. Can Yücel için Ailesi çok önemlidir. Eşi Çocukları, Torunları, Babası bu insanlarla olan sevgi dolu yaşamı şiirlerine yansımıştır. Küçük Kızım Su'ya, Güzel'e Yeni Hasana yolluk. Hayatta Ben en çok Babamı Sevdim, Bu sevgi şiirlerinden bazılarıdır.


Can Yücel ayrıca Lorca, Shakespeare, Brecht gibi ünlü yazarların oyunlarından çeviriler yaptı. Shakespeare çevirileri ( Hamlet, Fırtına, Bir yaz gecesi rüyası ) aslına tam olarak bağlı kalmasada son derece başarılıdır. Shakespeare'in ünlü To be or not to be sözünü bir ihtimal daha var oda ölmek mi dersin şeklinde Türkçeleştirmiştir.1959 da ilk baskısı yayımlanan (Her boydan) adlı kitabında Dünya Şairlerinin şiirlerini serbest ama çok başarılı bir biçimde Türkçeye
çevirmiştir.Şairden Seçtiğimiz bir demet şiiri siz Şiir seven Dostlarımıza ithaf ediyorum.


YAPRAK DÖKÜMÜ
Sararıp dökülmeden önce kızaran yapraklar ki onlar
Şan verdiler ortalığa bütün bir Sonbahar
Mevsim dönüp te yeniden yeşermeğe başlayınca rüzgar
Çıplaklığında o Atın yine onlar koşacaklar
O Çocuklar
O Yapraklar
O Şarabi eskiyar
Onlarda olmasa benim gayrı kimim var ?

DEĞİŞİK
Başka türlü birşey benim istediğim
Ne Ağaca benzer,Ne buluta benzer
Burası gibi değil gideceğim Memleker
Deniz ayrı Deniz,Havası ayrı hava
Nerde gördüklerim,Nerde o beklediğim kız
Rengi başka Tadı başka

BÜYÜK CAN DEDİ Kİ
Kovalamayın Beni yatağa
Hiç uykum yok
Daha lafınıza karışacağım
Ortalığı dağıtacağım
Televizyonu kapatacağım
Ayçiçeği resmi yapacağım daha
Başparmağıma şiir okuyacağım
Islık çalacağım
Daha çok işim var
Gecenizi karartacağım
Kütahya vazonuzu kıracağım
Vakitsiz yatırmayın beni
Daha çok erken

HAYAL OYUNU
Ellerindi Ellerimden tutan
Ellerimdi ellerinden tutan--
Bıraktığı anda Ellerimiz ellerimizi
Gökyüzüne vuracaktı gölgeleri ellerimizin
Kimbilir kaç Martılar halinde
Bir Masada karşı karşıya
Seyrederken dudaklarını senin
Dile gelmiş ilk Türkçeydik
Henüz başlamış kül rengi bahar
Ne savaş,Ne barıştık biz
Bu Dünyaya yeni gelmiş bir diyar
Manolyaya gece konmuş kumrular


KAYIP ÇOCUK
Birden işitmez olsun ayak seslerim
Gölgem bir başka sokağa sapıversin
Unutayım biranda herşeyi
Nerde oturduğumu
Bir tuhaf adam olduğumu Can adında
Aklım arayadursun başka kapılarda kısmetimi
Ben,bilemediğim sokaklarda bir başına
Gönlüm öylesine geniş, öyle ferah
İlk görmüş gibi Dünyayı
Bir şaşkınlık içinde,yeniden doğmuş gibi
Hatırlamam artık değil mi? Dostlar
Hatırlamam artık garipliğimi

KİBRİT ÇAKIYORSUN KARANLIKTA
Kibrit çakıyorsun Karanlıkta
Badem çiçeklerini görmek için
Ve Mart Denizlerinde tedirgin bir çift
Sarnış Gemisi Gözlerin
Bir iş açacaksın sen başımıza
Yangın mı olur artık, Bahar mı ?

Bİ DAMLACIK
Duru bir yeşildi ortalık
Akşam güneşi,kırılmış bir mızrak boyu
Ve çocuk sesleriyle iniyordu ışık
Ağlarda sanki dargın bir kılınç balığı
Pullarını döküyor üstüme
Bir sessizliğin anlatmak için yazıldı bu şiir
Belki de anmak için
Bi Damlacık bir sessizliği

HAYIR
Dinlensin diyedir Gözlerimiz
Bu önümüzde açılıp giden manzara
Bu Dünya, yoruldu mu kuşlar konsun diyedir
Ve Tanrılar boşluktan bakınca
Ellerimize malum olur nedense
Suların rengi balıklarıyla,çiçekleriyle
Düşünmenin huzuru ayan olur
Soğuğun sessizliği hakeza
Yuvarlanan yıldızlar içinde saçlarımız
Boylarımız büyür usul usul
Duyulmasın diye gürültüler uykularda
Yağmur yağar geceleri


CENNEŞANUHU
Baykuş aslen bir hatundur,bakmayın baylığına
Mekanı cennet ola,Makamı Şattaraban
Her Mendakkadukkada bir dokuz doğuran
Kuşkonmaz sütüyle emziriyor geceyi
Ve zifiri yıldızlar ürüyor, eski samanyollarından
Yavruları yetişip süzüldü müydü Dünyaya
Kadifeden çıtı çıkmaz kanatlarıyla
Düşlerini yiyiyorlar,gümüşü düşlerini gülibrişim
Ağaçlarının
Nasıl yerse ayçiçeği,çekirdeklerini çocuklar
Dişlerinin arasında çatırdatarak çıtır çıtır
Tuh sana Puhu kuşu
Çini Mürekkebinlen sarı,susak ve uykusuz nehrime
Batırdığın bu kaçıncı Tahtel-bahir

MUHABBET
Bir fasulye çimleniyordu
Çiseledikçe yağmur
Koştum vardım yanına
Anlasın ne nimet olduğunu
Sen git yerine, dedi Ayşekadın
Böyle kibar erkeğin Ayağ'na
Ben kendi Ayağım'nan gelirim
Bu muhabbeti görünce uzaktan
kıpkırmızı oldu Biberiye
Bayram nedir ki dedim kendi kendime
Bayram bir ömürdür, Ben gibi bir Deliye

SABAH SABAH
Bu gül birşeyin anısı olacak ama neydi unuttum
Kimbilir belkide sabah sabah yeniden açan umudun

HAYATTA BEN ENÇOK BABAMI SEVDİM
Hayatta ben ençok Babamı sevdim
Karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk
Çarpı bacaklarıyla,ha düştü, ha düşecek
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın Babamı ben öyle sevdim
Bilmezdi ki oturduğumuz semti
Geldimi de gidici, hep hepp acele iş
Çağın en güzel gözlü Maarif Müfettişi
Atlastan bakardım nereye gitti,
Öyle öyle ezber ettim gurbeti
Sevinçten uçardım hasta oldum mu
40 ı geçerse ateş,çağırırlar İstanbul a
Bi helallaşmak ister elbet, diğ-mi oğluyla
Tifoyken başardım bu aşk oyununu
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu
En son teftişe çıkana değin
Koşuştururken ardından, o uçmaktaki devin
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, Can evim
Hayatta ben en çok Babamı sevdim

Hiç yorum yok: