çeken Dünyanın ender kentlerinden önde gelenidir diyebiliriz. Ben bu gün Tarihin derinliklerinden gelen bu güzel kentin bir Abide niteliğindeki AYASOFYA müzesinden bahsedeceğim.
( Hagıa Sophıa ) Part- 1 ( Ayasofya ) Kısım- 1
Ayasofya Doğu Roma İmparatorluğu devrinde İstanbul da yapılan en ünlü Bizans Kilisesi
Theophanes Nikephoros,Gramerci Leon gibi vıı yy dan sonra yaşamış olan tarihçiler,İmparatorluğun Başkentini Byzantion a getirerek şehri imar eden Büyük Kostantinus devrinde yapıldığını ( M.S 326 ) daha önce yaşamış Tarihçiler ise ( Başta Sokrates ) kiliseyi İmparatorun oğlu Konstantinus un yaptırdığını ve 15 Ekim 360 yılında Tanrıya adadığını yazarlar. İlk yapı üzerinde kesin bilgi yoktur.Ancak duvarları taş,çatısı ahşap bir bazilika olduğu sanılmaktadır.
Yeni Kilise şehrin ve Sarayın en büyük kilisesi olduğu için ( Megalo Ekklesia ) ( Büyük klise)
diye anılmaktadır.Ancak daha sonraları V yy dan başlıyarak Teslisin ikinci ellıklar,Kaplamalar,
niteliği olan ( Hagia Sofia ) ( Kutsal Bilgelik ) adını aldı. Ve bütün Bizans devri süresince bu adla anıldı.Türkler zamanında da Ayasofya ya çevrildi.Bu adın ıı yy da Romada Hıristiyanlık uğrunda ölen Sofia adındaki kadınla bir ilgisi yoktur. V yy ın başlarında dindeki taassubuyla ün yapmış İstanbul Piskoposu İoannes Khrysostomos un İmparatoriçeye karşı hücumlarından
kurtulmak için onu sürgüne gönderen Arcadius a kızan halk ayaklanarak Ayasofyayı yaktı.
( 20 Haziran 404 ) İmparator Theodosius ıı Kilisenin yeniden yapımı işini Mimar Roufinos a verdi.Yine bazilika örneğine göre yapılan kilise M.S 8 Ekim 415 te halka açıldı.Bu kilisenin
kalıntıları bugünki Ayasofyanın batı avlusunda 1935 yılında yapılan kazıda ortaya çıkarılmıştır.
Toprak yüzünden 2 metre aşağıda bulunan kalıntılardan yapının eninin 60 m.kadar olduğunu öğreniyoruz.Günümüzdeki Ayasofyanın tehlikeye düşeceği düşünülerek kazı doğu yönünde uzatılmadığı için yapının boyu hakkında bir bilgi edinilemedi.Mimar Raufinos un yaptığı
Ayasofyanında ömrü oldukça kısa oldu.Monophysiscilere eziyet ediliyordu.Onlarda Hipodromdaki Partilerle birleşerek NİKA İsyanı denilen ayaklanmayı yaptılar.( 13-14 Ocak 532 )Şehri ateşe verdiler.Bu arada Ayasofya Kilisesi de yandı.Başkaldırma 18 Ocakta kanlı bir
şekilde bastırıldı.İmparator Justinianos Ayasofyanın yeniden ve o güne kadar görülmemiş
bir zenginlik ve büyüklükte yapılmasına karar verdi.Ve çalışmalara hemen başlanıldı.Yapının
planının çizilmesi ve gerçekleştirilmesi işi büyük bir Matematikçi olan Tralleisli ( Aydın )
Anihemios ile Miletoslu ( Milet ) İsidorosa verildi.İmparator Kilisenin Küdüsteki Süleyman
Tapınağından daha büyük ve daha süslü olmasını istiyordu.Yanan kilisenin alanı böylesine
büyük bir yapı için yetersiz olduğundan yeni istimlakler yapıldı.ve işe hemen başlayabilmek
için de yangın yerinin temizlenmesine gidilmeyerek alan düzeltildi.
Bu yüzden yeni kilisenin zemini eskisinden 2,5 metre kadar yüksekte kalmıştır.Justinianos yeni yapının yangın ve depremlere karşı dayanıklı olmasını istediğinden kilisenin tonoz ve kubbelerle örülmesine ve elden geldiğince az ahşap kullanılmasına karar verildi. Bundan ötürü filayakları ve hatıllar kesme taştan,Sütunlar,Başlıklar,Kaplamalar,Söğeler v.s unsurlar beyaz veya renkli mermerden yapının ana duvarları kubbe,tonoz,ve kemerleri tuğladan yapıldı Yapıda 1000 usta
ve 10000 Amele çalıştırıldı. 23 Şubat 532 de başlanan kilise 27 Ocak 537 de büyük bir törenle halka açıldı.Yapıya yaklaşık olarak bugünkü rayiç ile yetmişbeşmilyon dolar harcandı.Dört atlı zafer arabasıyla törene gelen imparator büyük kubbenin altında kendinden geçerek ona böylesine büyük bir kilise yaptırma fırsatını verdiğinden dolayı tanrıya teşekkür etti ve gururla ( Ey Süleyman seni geçtim ) diye bağırdı.
( Hagıa Sophia ) Part - 2 ( Ayasofya ) Kısım - 2
Yeni Ayasofya günümüzdekinden biraz değişikti.Kubbesi daha basık ve dışarıdaki destek duvarları yoktu.Ancak daha Justinianos ölmeden yapımından 22 yıl sonra bir yer sarsıntısı sonucunda büyük kubbenin doğu bölümü yıkıldı.( 22 Mayıs 558 ) Bu defa İmparator Ayasofyanın Mimarı İsidoros un yeğeni genç isidorosa kubbenin onarılma görevini verdi. Genç
İsidoros yapıyı inceleyince kubbenin çok basık olduğu hükmüne vararak depremden kurtulan bölümlerini de yıktırdı.Ve yeni kubbeyi eskisinden 20 kadem ( 6,25 metre ) daha yüksek yaptırdı.ve kubbenin yatay kuvvetlerini karşılamak için yanlara destek duvarları ekledi.Kilise ikinci defa büyük bir törenle açıldı.( 2 Aralık 562 ) Ancak bu onarımlada yapı gerekli statik dayanıklılığa erişememişti. Basileios I Devrinde bir yer sarsıntısı sonucu batı yarım kubbesi yıkılma tehlikesi geçirdi. ( 9 Şubat 869 ) ve onarıldı.Aynı yüzyılda Venedik DocuOrso Patricieni nin hediye ettiği çan batıdaki destek duvarlarına eklenen kuleye kondu.25 Ekim 986 da bir yer sarsıntısı sonucu kubbenin bir kısmı yıkıldı.Bir duvar çatladı.ve yapının durumu tehlikeye girdiğinden kilise kapatıldı.Onarımı Tridodos adlı bir mimar yaptı. ve Ayasofya 13 Mayıs 994 te yeniden halka açıldı.
Dördüncü haçlı ordusuyla istanbul a giren batılı hıristiyanlar Ayasofyayı sanki başka bir dinin tapınağı imiş gibi yağma edip yıktılar.Askerler İmparator kapısının yanındaki altın yaldızlı gümüş levhaları altın ve gümüş haçları hertürlü değerli eşyayı soyarken Rahiplerde dini eşya yağmasına giriştiler.( 1204 ) Bu yüzden Ayasofyaya en büyük kötülüğü batılı hıristiyanlar yapmış oldu.Paleologlar şehri geri aldıkları zaman (1261 ) İmparator Mihael VIII Kilisenin onarımını aynı zamanda Rahip olan Mimar Ruçhas a verdi.Batı yüzündeki destek duvarları bu sırada yapıldı.Kilisenin çevre duvarları özellikle kubbenin yatay kuvvetlerinin etkisi altında dışarı doğru eğilen kuzey ve güney duvarları Andronikos II devrinde ( 1317 ) dışarıdan piramit biçimindeki destek duvarlarıyla güçlendirildi.Ancak 31 yıl sonra kubbenin doğusunda bir parça yıkıldı.ve halktan alınan yardımla onarılabildi.( 1354 ) Ayasofya XV yy ın ilk yarısında bakımsız ve harap bir durumdaydı.Castilla Kralının elçisi İstanbul a geldiğinde ( 1402 ) yapıyı kapıları,düşmüş yerlerde sürünür durumda gördü.
1453 te Türkler İstanbulu aldıkları zaman Ayasofyayı bu durumda buldular.Fatih ilk cuma namazını burada kıldı.ve kilisenin camiye çevrilmesini emretti.Doğuya bakan abside,Kabeye bakan bir mihrab kondu.Batıdaki büyük kubbenin yanındaki kubbeciklerden biri delinerek buraya ahşap bir minare oturtuldu.Ayasofyanın esas yapısına ve içini süsleyen insan figürlü mozaiklere dokunulmadı.Bunların badanayla örtülmesi daha sonra,Kanuni devrinde olmuştur.Gene Fatih devrinde tuğla minare denilen Güneybatıdaki minare yapıldı.ve doğudaki ikinci dayanak duvarı eklenerek yapı onarıldı.Kuzeybatıdaki ince minare Bayazıt II devrinde ( 1506 ) Batıdaki kalın minare ise Selim II devrinde Mimar Sinan tarafından eklendi ve çevrede yapıya adeta yapışacak kadar yaklaşan evler yıktırıldı.Mimar Sinan çökme tehlikesi gösteren Ayasofyayı Murat III Devrinde İmparator Andronikos un yaptırdığı destekleri yeniden ördürerek ve yeni dayanak duvarları ekleyerek yıkılmaktan kurtardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder