8 Haziran 2012 Cuma

Jean de La Fontaine (1621-1695)


Jean de la Fontaine ,Fransız şairi ( 1621 - 1695 ) Orman ve Sular İdaresi yöneticilerinden birinin oğlu olan La Fontaie, Babasının yerine aynı görevi almıştı. Görevi onaçok boş zaman bırakıyordu. Ama buradan aldığı para geçimine yetmiyordu. Oda bu yüzden edebiyata atıldı. Ve her telden çalmaya başladı.Şiir,Roman,Hikaye,güldürü opera yazdı.Yazdığı çeşitli eserler kısa bir süre içinde ona ün kazandırdı. (Özellikle Rabelais ve Bocaccio tarzında yazdığı hikayeler ) Maliye Nazırı Fouquet onu himayesine alıp maaş bağladı. Fauquet gözden düşüp yargılandığı zaman La Fontaine ona sadık kalan birkaç kişiden biri oldu. Kırkyedi yaşında Masallarını yayımladı. Bunların bazıları gözden düşen koruyucusunun başına gelen felaketlerden esinlenmiştir.


Çağın tanığı La Fontaine kendisinden önce kullanılmış (Özellikle eski yunanistanda Aisopos tarafından) bir biçimi benimsedi. Genellikle insanların özellikle çağdaşlarının kusurlarını (Kurnazlık,Cimrilik,övüngenlik) daha iyi gülünçleştirmek için kişilerini Hayvanlar arasından seçti.Hatta daha da ileri giderek birçok masallarında toplumada cesaretle toplumun gülünç yanlarını, Haksızlıklarını göz önüne serdi. Güçlü yada yoksul oluşunuza göre yargı kararları sizi aklar yada karalar, Bütün gülünçlüğüne ve görnüşteki hafifliğine rağmen eserinin büyük bir bölümü siyasal nitelik taşır. Zaten bu durum Louis XIV ün de gözünden kaçmamış ve saray kibarlığından yoksun bu şairi Versailles sarayına kabul etmemiştir.


Ne varki La Fontaine buna pek aldırış etmemiştir.Çünkü destekten yoksun değildir. Önce Orleans Düşesi, sonra evinde yazarlardan Hekimlerden ve büyük gezginlerden oluşan parlak bir topluluğu bir araya getiren Madame de la Sabliere ona ödenek bağlamıştır. La Fontaine ömrünü zengin bir protestan Bankerin evinde tamamlamıştır.La Fontaine Masalları hemen bütün Dünya dillerine çevrilmiştir. Türkiyede Şinasinin (Kurt ve Kuzu) çevirisi çocuk Edebiyatımızın ilk eserlerinden biri sayılır.La Fontaine çevirilerinde ünlü Türk Şairi Orhan Veli Kanık'ın ayrı bir yeri vardır. Masalları Ağustos böceği ile karınca,Karga ile Tilki,Kurt ile Kuzu,Meşe ile Kamış,Toprak Çanak ve Demir Çanak,Aslan ile Fare,Tilki ile üzüm,Altın yumurtlayan tavuk,Vebalılar,Sütçükızı ile süt çanağı,eskici,ile zengindir.
Sevgili Dostlar Sevgili Küçükler bu masal sizin için, sonra marş marş uykular.


Bir varmış bir yokmuş,Ormanın birinde herkesten hızlı koşmakla övünen bir tavşan yaşarmış.Bu tavşan daima Kaplumbağanın yavaşlığı ile dalga geçermiş,Sonunda Kamlumbağa ona,sen kendini ne sanıyorsun? Tamam hızlı koştuğun doğru ama sende geçilebilirsin diye yanıt vermiş.Tavşanı gülme tutmuş,Beni koşuda geçmek ha?kim geçecekmiş ? yoksa sen mi ? O kadar hızlıyım ki kimse beni geçemez.istediğin şey üzerine bahse girerim, kabul ediyormusun? Kendisine bu derecede tepeden bakılmasından rahatsızlık duyan Kamlumbağa Bu meydan okumayı kabul etmiş.


Yarış parkuru belirlenmiş ve ertesi sabah gün doğarken başlangıç çizgisine gelmişler, Kaplumbağa kaderine boyun eğip yavaş yavaş ilerlemeye başlamış,Tavşan ise uykusuzluktan esneyip duruyormuş,uykunun ağırlığıyla göz kapakları inen tavşan rakibinin ne kadar ağır ilerlediğini görerek bir parça kestirmeye karar vermiş,Sen rahat rahat git,ben daha sonra dört sıçrayışta sana yetişirim.Rahatsız bir uykunun ardından,nihayet sıçrayarak uyanıp gözleriyle Kaplumbağayı aramış,oysa o hala çok yakınındaymış,Henüz yolun üçte birini bile aşamamış,Bunun üzerine iyice rahatlayan tavşan,kahvaltı etmeye yetecek zamanı olduğuna karar vermiş,yakındaki bir tarladan çok güzel havuçlar görmüş, ve iştahla havuç yemeğe koyulmuş,Ama hem çok fazla yediği,hemde gün iyice yükseldiği için,yeniden uykusu gelmiş.Yolun yarısına gelmiş olan kaplumbağaya şöyle bir baktıktan sonra bitiş çizgisine gitmeden önce biraz daha kestirmeye karar vermiş.


Onu geçtiğinde kaplumbağanın yüzünün alacağı şekli düşününce gülerek uykuya dalmış,çok geçmeden mutlulukla horluyormuş,Güneş ufuk çızgisine doğru inişe geçmeğe başladığı sırada sabahtan beri hedefine doğru azimle ilerlemekte olan kaplumbağanın parkurun sonuna varmasına bir metreden biraz fazla kalmış,işte o anda tavşan korku içinde uyanıvermiş,uzaklarda çok uzaklarda kaplumbağayı görmüş,ve koşarak peşine düşmüş,uzun bacakları ile ileri geri hareket ettirerek dili dışarıda çılgınlar gibi koşan tavşan,kaplumbağaya yetişmek üzereymiş,Biraz daha hızlansa neredeyse başaracakmış,Ama kaplumbağa bitiş çizgisi olarak kararlaştırılan noktayı henüz geçtiğinden son hamlesinin bir faydası olmamış,Zavallı tavşan yorgun ve onuru kırılmış olarak,sessizce gülümsemekte olan rakibinin yanına yığılmış,Kaplumbağa ona bakıp şöyle demiş. Son gülen iyi güler. Hah hah ha

Hiç yorum yok: