17 Şubat 2008 Pazar

Çay Kadar Önemli Bir İçecek : Kahve (Türk Kahvesi)


Bir çok Meyve gibi Kahve de ağaçlarda yetişir.Kahve aslında,Kahve Ağacının kiraza benzeyen
kırmızı meyvesinin çekirdeğidir.Bu çekirdeklerin kahve halini alıp,fincanlarımıza gelebilmesi için çok farklı işlemden geçmesi gerekir. Kahve Ağacının çiçeği Yasemin gibi kokar.ve bu ağaçlar en fazla bir metre uzunluğuna ulaşır.Kahve ağacı sadece tropikal iklimin hüküm sürdüğü Ekvator kuşağında yetiştirilir.Anavatanı yabanı olarak yetiştiği Etiyopya ve Arabistan Yarımadasıdır. Tarımı ilk defa Yemende yapılmıştır.Dünyanın diğer Bölgelerine nakledilmesi ise Hollandalı Tacirler ve diğer başka Kaşifler aracılığıyla olmuştur.Bazı kahve ağaçlarının boyu 130 cm ye kadar büyüsede kolay toplanabilmesi amacıyla büyük çoğunluğunun boyu uzamadan budanır.Bir kahve ağacı her bir sezonda ortalama yarım kiloyla sekiz kilo arasında kavrulmuş kahve üretilecek kadar meyve verir. Toplanan bu çiğ meyveler 60-70 kg lık çuvallara doldurularak kavurma işlemi için kavuruculara götürülür.Kahve ağacının etrafını çevreleyen bitkiler ve yetiştiği bölgedeki toprak,iklim ve yükseklik o ağacın meyvesinin çekirdeğinin lezzeti üzerinde etkilidir.


Kahve çiçeği beyaz renktedir.ve yasemin gibi kokar.Kahve meyvesi büyüklüğü şekli ve renginde
ki benzerlikler nedeniyle ( Kahve Kirazı ) olarak da adlandırılmaktadır.İçinde iki çekirdek bulunur.Çekirdeklerin birbirine bakan tarafı düz dış tarafı yuvarlaktır.Her çekirdeğin içinde aynı biçimde bir tohum ( Kahve tanesi ) vardır.Tanenin dış yüzeyinde içi sert besi dokusu ile dolu olan derin bir çizgi yer alır.Besi dokusunun dış tabakası ince bir zarla kaplıdır.Zarın dışında ise daha sert bir kabuk vardır.Eğer kahve çekirdeği daha sonra tohum olarak kullanılacaksa çekirdek kabuktan ayrılmaz.Bazı kahve ağaçlarının meyvesinden iki yerine bir tane çekirdek çıkar.Bu çekirdek ( Peaberry ) diğerlerine göre daha çok yuvarlak bir şekle sahiptir.Tek olarak çıkan çekirdekler diğerlerinden ayrılarak üretim sürecinden geçirilir.Genellikle fiatları da normal kahveye göre çok daha pahallıdır.Kahve meyvelerinin çok düzenli kontrol edilmeleri gerekir,çünki olgunlaştıktan sonra 14 gün içinde çürümeye başlarlar.



Kahvenin uyarıcı etkileri eski zamanlarda birtür dinsel güç olarak algılanırdı.Kahve içeceği de bu
doğrultuda mistik bir anlam yüklendi.Bir esrar perdesinin ardına çekildi.veRahiplerle,Hekimlerle özleştirildi.Bu büyülü çekirdeğin keşfine yönelik iki yaygın efsanenin doğmasına bu nedenle şaşmamak gerek.Bir efsaneye göre,bir çoban keçilerin yabani bir bitkinin meyvelerini yedikten sonra yerinde duramaz hale geldiğini görünce meraklanır,ve kendisi de bu meyvenin tadına bakar uyarıcı etkisiyle kendinden geçen çobanı,çevredeki bazı keşişler keçileriyle dans ederken görürler.Bu etkiyi merak eden keşişler meyveleri kaynatarak suyunu içmeye böylece bütün gece süren ayinlerinde uyanık kalmayı kolaylaştırmaya başlarlar.İkinci efsaneye göreyse bir Müslüman Derviş düşmanları tarafından kentten sürülür ve çöle atılır.Güneş,susuzluk ve açlıktan ölmek üzere olan Dervişe gaipten gelen bir ses yakınındaki bitkinin meyvelerini yemesini söyler.Elindeki son suyla kahve çekirdeklerini ıslatan derviş bunları çiğnemeyi başaramayınca ıslattığı suyu içer.Biranda gelen kudreti Tanrının bir işareti olarak yorumlar ve herşeye rağmen kentine dönerek inancını yaymayı sürdürür.



OSMANLIDA KAHVE İKRAMI : Osmanlı Saray ve Konak Haremlerinde misafirlere bir törenle kahve ikram edilirdi.Önce gümüş tatlı takımı ile tatlı ( Reçel ) sunulurdu.Ardından üç genç kız kahve ikramına başlardı.Kahvenin soğumaması için güğüm,ortasında kor ateş bulunan stile oturtulur.ve kenarlarına takılı üç zincirden tutularak taşınırdı.Stil takımları tombak gümüş veye pirinçten yapılmıştır.Kahve ikramında ayrıca yuvarlak stil örtüsü kullanılırdı.Atlas veya Kadifeden yapılan bu örtü sırma,sim,pul,hatta inci ve elmas işlemelidir.Stil takımı ve örtüsünün zenginliği Ailenin varlık derecesini yansıtırdı.İçinde kahve fincanı ve zarflar bulunan tepsiyi taşıyan kız,stil örtüsünü kenarından iki eliyle önlük gibi önünde tutar,ikinci kız stil takımını taşırdı.Üçüncü kız tepsiden porselen fincanı alır,Stildeki güğümden kahveyi doldurur,fincanı altın tombak gümüş veya porselen zarfa yerleştirir,zarfın ayağından iki parmağı ile tutarak tek,tek misafirlere ikram ederdi.Tiryakiler kahve ile birlikte nargile veya uzun çubuklarda tütün içerlerdi.


TÜRK KAHVESİ : 1517 Yılında yemen valisi Özdemir Paşa lezzetine hayran kaldığı kahveyi İstanbula getirdi.Türkler tarafından bulunan yepyeni hazırlama metodu sayesinde kahve,güğüm ve cezvelerde pişirilerek Türk Kahvesi adını aldı.İlk olarak Tahtakalede açilan ve tüm şehre hızla yayılan kahvehaneler sayesinde halk kahveyle tanıştı.Günün her saati kitap ve güzel yazıların okunduğu,satranç ve tavlanın oynandığı ,çiir ve edebiyat sohbetlerinin yapıldığı kahveler ve kahve kültürü dönemin sosyal hayatına damgasını vurdu.Saray Mutfağında ve evlerde yerini alan kahve çok miktarda tüketilmeye başlandı. Çiğ kahve ve çekirdekleri tavalarda kavrulduktan sonra dibeklerde dövülerek cezvelerde pişirilmek suretiyle içiliyor ve en itibarlı dostlara büyük bir özenle ikram ediliyordu.kısa sürede gerek İstanbula yolu düşen tüccarlar ve seyyahlar gerekse Osmanlı elçileri sayesinde Türk kahvesinin lezzeti ve ünü önce Avrupayı oradanda tüm Dünyayı sardı.



TÜRK KAHVESİ PİŞİRİLMESİ : Dünyanın en eski kahve pişirme yöntemidir.Köpük,kahve ve telveden oluşur.Yumuşak ve kadifemsi köpüğü sayesinde damakta en uzun süre tadını devam ettiren kahve türüdür.Birkaç dakika şekli bozulmadan kalabilen bu leziz köpüğü sayesinde uzun süre sıcak kalabilir.İnce kenarlı fincanda sunulduğu için,diğer kahve türlerine göre daha yavaş soğur.ve böylece daha uzun süren bir kahve keyfi sunar.Diğer kahve türlerine göre daha kıvamlı yumuşak ve aromatiktir.Kendine özgü enfes kokusu ve özel köpüğü ile diğer kahvelerden kolaylıkla ayırt edilebilir.Kahve tutkunları tarafından kaynatılarak içilebilen tek kahve olarak kabul edilir.Kahve falı ile geleceği anlatmak için kullanılan tek kahve türüdür.Eşsizdir çünkü kahvesi fincanın içindedir.Ancak telve olarak dibe çöktüğünden filtre edilmesine ve süzülmesine gerek kalmaz.Hazırlanırken şeker ilave edildiğinden diğer kahvelerde olduğu gibi sonradan tatlandırmaya gerek yoktur.Sağlıklıdır çünki fincanın dibinde biriken telvesi içilmez.Sıklıkla içildiği halde miktar olarak fazla olmadığından şişkinlik yapmaz,Diğer kahve türlerine göre bir içimde daha az kafein içerir.Pişirilirken şekeri tercihe göre ilave edildiğinden içime hazır halde sunulan tek kahve türüdür.Kahveden önce su içilerek ağızda bulunan önceki tatlar arındırılarak kahve tadının eşsiz bir şekilde tadılması sağlanır.




Ve Gelelim Kahve Falına : Falına bakılmayı arzu eden kimse,Kahvesini içerken dipte 5-6 damla
kadarını bırakmalı,sonra fincanın sapını sol elle tutarak ve sağdan sola doğru döndürerek üç kere sallamalıdır.Son olarak ta fincanı tabağa kapamalıdır.Bütün bunları yaparken Akıl,cevabı,merak ettiren bir konu üzerine yoğunlaşmalıdır.Fincanı açıldığı zaman,üst kenara en yakın şekiller en yakın zamanda,ve en dibe doğru şekiller nisbeten daha geç olacak olayları gösterir.
İyi fallar ve iyi İstikballer dilekleriyle Hepinize Sıhhat, Afiyet ve Esenlikler dilerim.


Kahveyi Kavururlar
İçmeden Savururlar
Bizim köyün adeti
Sevmeden Ayırırlar
Haydi yarim Neylemeli Neylemeli
Güzel yarin gönlünü eylemeli
Kahvenin köpüklüsü
Meşenin Kütüklüsü
Kadınım Aman Aman
Saraylar kıymetlisi
Haydi yarim Neylemeli Neylemeli
Güzel yarin gönlünü eylemeli

Hiç yorum yok: