3 Eylül 2009 Perşembe

Edebiyatımızın Ölmezlerinden - Orhan Veli Kanık (1914-1950)


Orhan Veli Kanık - 13 Nisan 1914 te Beykoza bağlı Yalıköyünde bulunan İshakağa yokuşundaki Çayır Sokağı 9 numaralı konakta dünyaya geldi. Cumhurbaşkanlığı Bando Heyeti Şeflerinden Veli Kanık ın oğludur. İlköğrenimini Galatasaray Lisesinin ilk kısmında yapmış,dördüncü sınıfı burada tamamlamış (1925) İlkokulu Ankaraya gittikleri için Gazi ilkokulunda bitirmiştir (1926) daha sonra Ankara Erkek Lisesine yatılı girmiş,Burayı bitirdikten sonra (1933) İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümüne girmiştir. Ancak Fakülteyi bitirmeden Ankaraya dönmüş (1936) P.T.T Genel Müdürlüğü Telgraf işleri Reisliği Nizamlar Bürosuna memur olarak girmiştir.Daha sonra Askere gitmiş (1942-1944) terhis oluncada Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosuna girmiştir.Reşat Şemsettin Sirerin Milli Eğitim Bakanlığına getirilmesi üzerine Bakanlığa egemen olan tutucu havaya uyamıyacağını anlıyarak görevinden istifa eder, Türk yazınında olduğu kadar dönemin düşünce yaşamında da önemli yeri ve etkisi olan Yaprak Dergisini yayımlamaya başlamış (1 Ocak 1949) 28 sayı çıkarmıştır. Oktay Rıfat ve Melih Cevdet Anday la birlikte Nazım Hikmet in serbest bırakılması için 3 gün açlık grevi yapmış,(1950) eylem geniş yankı uyandırmıştır.




Orhan Veli'nin edebiyatla ilgisi daha İlkokul sıralarında başlamış,Lise öğrencisiyken Oktay Rıfat ve Melih Cevdet Anday ile arkadaş olmuş,Bu dostluk Türk şiirinde bir dönemin başlangıcını oluşturmuştur. Lise sıralarında öğretmenleri olan Ahmet Hamdi Tanpınar,Rıfkı Melul Meriç,Halil Vedat Fıratlı, ve Yahya Saim Sinanoğlunun yakın ilgisini görmüştür.Lisede Oktay Rıfat ve Melih Cevdet Andayla Sesimiz diye bir dergi çıkarmıştır. Orhan Veli daha İlkokul beşinci sınıftayken yazmaya başlamış,ilk öyküsü eski yazıyla yayınlanan Çocuk Dünyası adlı Dergide çıkmıştır. Orhan Veli Düz yazıdan şiire dönmesinde kendisinden iki sınıf önde olan Hıfzı Oğuz Bekata nın etkisi olduğu bilinmektedir.Kardeşi Adnan Veli, Kanık ın ilk şiirleri Nahit Sırrı Örik in teşvikiyle Varlık Dergisinde yayımlanmış,şair bu şiirin bazılarının Mehmetali Sel imzası kullanmıştır.Kanık dönemin, İnsan,Ses,Gençlik,Küllük,İnkilapçı Gençlik,gibi dergilerinde de yazmıştır.(1936-1942) Orhan Veli Moliere'den Rimbaud'ya La Fontaine'den Musset'ye uzanan birçok çeviri yapmıştır.




Orhan Veli Kanık Ankara da bir gece sokakta Belediyenin açtırdığı bir çukura düşmüş başından yaralanmış (10 Kasım 1950) iki gün sonrada İstanbula gitmiştir.İstanbulda bir Arkadaşının evinde öğle yemeği yerken fenalık geçirmiş,hastahaneye kaldırılmıştır.(14 Kasım 1950) Alkol zehirlenmesi teşhisiyle tedavi edilmiş,ancak sonradan beyin kanaması geçirdiği anlaşılmıştır.Aynı gün akşama doğru komaya giren Orhan Veli geceleyin saat 23.20 de hayata gözlerini yummuştur (14 Kasım1950).36 yaşında en verimli çağında ölen Orhan Veli özgeçmişini şiirine içselleşmiş olan humour'uyla şöyle özetlemiştir;1914 te doğdum, 1 yaşında kurbağadan korktum,9 yaşında okumaya, 10 yaşında yazmaya merak sardım. 13 te Oktay Rıfat'ı 16 da Melih Cevdet'i tanıdım.17 yaşında bara gittim. 18 de Rakıya başladım.19 da Avarelik devrim başlar, 20 yaşından sonrada para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrendim.25 te başımdan bir otomobil kazası geçti,çok aşık oldum,Hiç evlenmedim şimdi Askerim.Büyük Şair şimdi aramızda yoksun ama ismin çok büyük puntolarla kalplerimizdeki yerinde silinmemecesine var olmaya devam etmektedir. Edebiyatımızı zenginleştiren sizin gibi yüzlerce mevtaya El Fatiha...Huzur içinde uyuyun hiç merak etmeyin bizler (Şiirlerinizin Hayranları) sizin Bayraktarınız olarak daima sizleri edebiyat Dünyasında en yüce yerlere taşıyoruz ve daima taşıyacağız.Büyük Şair Orhan Veli Kanıktan seçtiğimiz bir demet şiiri siz şiiri seven Dostlarıma sunuyorum...





CIMBIZLI ŞİİR
Ne Atom bombası
Ne Londra konferansı
Bir elinde cımbız
Bir Elinde ayna
Umurunda mı Dünya

EFKARLANIRIM
Mektup alır,Efkarlanırım
Rakı içer efkarlanırım
Yola çıkar Efkarlanırım
Ne olacak bunun sonu,Bilmem
Kazım'ın türküsünü söylerler
Üsküdar'da Efkarlanırım.

KASİDE
Elinde Bursa çakısı
Boynunda kırmızı yazma
Değnek soyarsın Akşamlara kadar
Filoya Tarlasında
Ben sana hayran
Sen cama tırman

SÖZ
Aynada başka güzelsin
Yatakta başka
Aldırma söz olur diye
Tak takıştır
Sür sürüştür
İnadına gel
Piyasa vakti
Muhallebiciye
Söz olurmuş
Olsun
Dostum değilmisin ?

YALNIZLIK ŞİİRİ
Bilmezler yalnız yaşamayanlar
Nasıl korku verir sessizlik insana
İnsan nasıl konuşur kendisiyle
Nasıl koşar Aynalara
Bir cana hasret
Bilemezler.

TREN SESİ
Garibim
Ne bir güzel var avutacak gönlümü
Bu şehirde
Ne de bir tanıdık çehre
Bir tren sesi duymaya göreyim
İki gözüm
İki çeşme.




ŞÖFÖRÜN KARISI
Şöförün karısı, kıyma bana
El etme öyle pencereden
Soyunup dökünüp
Senin eniştende gözün var
Benimse gençliğim var
Mahpuslarda çürüyemem
Başımı belaya sokma benim
Kıyma bana.

ŞEHİR HARİCİNDE
Çatlamak üzere olan tomurcuklar
Güzel günler vadetmektedir
Ve bir kadın,Şehir haricinde
Otların üstünde
Güneşin altında
Yüzükoyun uzanmış
Göğsünde ve karnında
Baharı hissetmektedir.

RÜBAİ
Ömrün o büyük sırrını gör bir bak da
Bir tek kökü kalmışağacın toprakta
Dünya ne kadar tatlı ki binlerce kişi
Kolsuz ve bacaksız yaşayıp durmakta.

RÖNESANS
Yarın rıhtıma gitmeli
Rönesans çıkacak vapurdan
Bakalım nasıl şey Rönesans
Kılığı kıyafeti nasıl
Şık mı sünepe mi
Siyasi mi,Bastonu varmı elinde
Yoksa kaküllü,bıyıklı
Hokkabaza mı benziyor
Ambardan mı çıkacak,kamaradan mı
Yoksa Ateşçi filan mı
Çalışarak mı geliyor gemide

İÇKİYE BENZER BİRŞEY
İçkiye benzer birşey var bu havalarda
Kötü ediyor insanı,kötü
Hele birde hasretlik oldu mu serde
Sevdiğin başka yerde
Sen başka yerde
Dertli ediyor insanı dertli
İçkiye benzer birşey var bu havalarda
Sarhoş ediyor insanı sarhoş.




ESKİLER ALIYORUM
Eskiler alıyorum
Alıp yıldız yapıyorum
Musiki ruhun gıdasıdır
Musikiye bayılıyorum
Şiir yazıyorum
Şiir yazıp eskiler alıyorum
Eskiler verip musikiler alıyorum
birde rakı şişesinde balık olsam.

AĞACIM
Mahallemizde
Senden başka ağaç olsaydı
Seni bukadar sevmezdim
Fakat eğer sen
Bizimle beraber
Kaydırak oynamasını bilseydin
Seni daha çok severdim
Güzel ağacım
Sen kuruduğun zaman
Bizde inşallah
Başka Mahalleye taşınmış oluruz.

ALTIN DİŞLİM
Gel benim canımın içi,gel yanıma
İpek çoraplar alayım sana
Taksilere bindireyim
Çalgılara götüreyim seni
Gel
Gel benim altın dişlim
Sürmelim,ondüle saçlım yosmam
Mantar topuklum,Bobsitilim gel

ANLATAMIYORUM
Ağlasam sesimi duyarmısınız
Mısralarımda
Dokunabilirmisiniz
Göz yaşlarıma ellerinizle
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce
Bir yer var,biliyorum
Herşeyi söylemek mümkün
Epeyce yaklaşmışım,duyuyorum
Anlatamıyorum.

AYRILIŞ
Baka kalırım giden Geminin ardından
Atamam kendimi denize,dünya güzeli
Serde erkeklik var,Ağlayamam.




BAHARIN İLK SABAHLARI
Tüyden hafif olurum,böyle sabahlar
Karşı damda bir güneş parçası
İçimde kuş cıvıltıları,şarkılar
Bağıra çağıra düşerim yollara
Döner döner durur başım havalarda
Sanırım ki günler hep güzel gidecek
Her sabah böyle Bahar
Ne ise güç gelir aklıma,ne yoksulluğum
Derim ki,sıkıntılar durulsun
Şairliğimle yetinir
Avunurum.

AH NEYDİ BENİM GENÇLİĞİM
Nerde böyle hüzünlenmek o zaman
içip içip ağlamak
Uzaklara dalıp şarkı söylemek
Hafta sekiz,ben eğlentide
Bugün saz,yarın sinema
Beğenmedin Aile bahçesi
Onuda beğenmedin,parka
Sevdiğim dillere destan
Sevdiğim
Meyil verdiğim
Ben dizinin dibinde elpençe divan
Samanlık seyran
Nerde
Nerde
Nerde böyle hüzünlenmek o zaman

İSTANBUL TÜRKÜSÜ
İstanbulda Boğaziçinde
Bir Fakir Orhan Veliyim
Velinin oğluyum
Tarifsiz kederler içinde
Rumelihisarına oturmuşum
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum
İstanbulun mermer taşları
Başimada konuyor,konuyor aman,martı kuşları
Gözlerimden boşanır hicran yaşları
Edalım
Senin yüzünden bu halım
İstanbulun orta yeri sinema
Garipliğim,Mahzunluğum,duyurmayın anama
El konuşur,sevişirmiş bana ne
Sevdalım
Boynuna vebalım
İstanbulda Boğaziçindeyim
Bir garip Orhan Veli
Velinin oğlu
Tarifsiz kederler içinde.

İSTANBULU DİNLİYORUM
İstanbulu dinliyorum gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar,ağaçlarda
Uzaklarda,çok uzaklarda
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbulu dinliyorum gözlerm kapalı
İstanbulu dinliyorum gözlerim kapalı
Kuşlar geçiyor,derken
Yükseklerden,sürü sürü,çığlık çığlık
Ağlar çekiliyor Dalyanlarda
Bir kadının suya değiyor ayakları
İstanbulu dinliyorum gözlerim kapalı
İstanbulu dinliyorum gözlerim kapalı
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu Avlular
Çekiç sesleri geliyor Doklardan
Güzelim bahar rüzgarlarında,ter kokuları
İstanbulu dinliyorum gözlerim kapalı
İstanbulu dinliyorum gözlerim kapalı
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbulu dinliyorum gözlerim kapalı
İstanbulu dinliyorum gözlerim kapalı
Bir yosma geçiyor kaldırımdan
Küfürler,şarkılar,türküler laf atmalar
Bir şey düşüyor elinden yere
Bir gül olmalı
İstanbulu dinliyorum gözlerim kapalı
İstanbulu dinliyorum gözlerim kapalı
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde
Alnın sıcak mı,değil mi bilmiyorum
Dudakların ıslak mı,değil mi bilmiyorum
Beyaz bir ay doğuyor,fıstıkların arasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum
İstanbulu dinliyorum.


Hiç yorum yok: