26 Eylül 2008 Cuma

Mimaride Bir Deha Mimar Sinan (1490 - 1588)


Mimar Sinan ( 1490 - 1588 ) Yılında Kayseride doğan,Armen Sinanyan 22 yaşında islama geçerek devşirme olarak 1512 yılında istanbula geldi. Mimar Sinan Yavuz Sultan Selimin Mısır Seferine katıldı. 1521 yılında Kanuni Sultan Süleymanın Belgrad seferine Yeniçeri olarak katıldı. 1522 de Rodos seferine atlı sekban olarak katılıp 1526 Mohaç Meydan Muharebesinden sonra gösterdiği yararlıklar sebebiyle takdir edilerek Acemi oğlanlar Yayabaşılığına (BölükKumandanı)terfi ettirildi.1532 de Alman 1534 te Tebriz ve Bağdat seferlerinden dönüşte,Haseki rütbesi aldı.Bağdat seferinde Van kalesi muhasarasında göl üzerinde nakliyat yapan kalyonlara top yerleştirdi.

1533 yılında Kanuni Sultan Süleymanın İran seferi sırasında Van Gölünde karşı sahile gitmek
için Mimar Sinan 2 haftada üç adet kadırga yapıp donatarak ,büyük itibar kazandı. İran seferinin dönüşünde yeniçeri ocağında itibarı yüksek olan Hasekilik rütbesi verildi.Bu rütbeyle 1537 Korfu, Pulya ve 1538 Moldavya seferine katıldı.Korfu-Pulya ( 1537 ) ve Moldovya ( 1538 ) seferlerine katılan Mimar Sinan Moldovya ( kara boğdan) seferinde Prut nehri üzerine 13 günde kurduğu köprü ile Kanuni Sultan Süleymanın takdirini kazandı,Aynı sene Başmimarlığa yükseldi.Mimar Sinan Başmimarlık görevine ı.nci Süleyman, ıı.Selim, ve ııı. murat zamanında yapmıştır.Mimar Sinanın,Mimarbaşılığa getirilmeden evvel yaptığı üç eser dikkat çekicidir. Bunlar Halepte Hüsreviye Külliyesi, Gebzede Çoban Mustafa külliyesi ve İstanbulda Hürrem Sultan için yapılan Haseki külliyesidir.Halepteki Hüsreviye külliyesinde tek kubbeli cami tarzı ile bu kubbenin köşelerine birer kubbe ilave ederek yan mekanlı cami tarzı birleştirilmiş ve böylece Osmanlı Mimarlarının İznik ve Bursadaki eserlerine uyulmuştur.Külliyede ayrıca avlu,medrese,hamam,imaret,ve misafirhane gibi kısımlar bulunmaktadır. Gebzedeki Çoban Mustafa külliyesindeki renkli taş kakmalar ve süslemeler görülür. Külliyede cami,türbe ve diğer unsurlar ahenkli bir tarzda yerleştirilmiştir.


Mimar Sinan İstanbuldaki ilk eseri olan Haseki Külliyesi devrinin bütün mimari unsurlarını taşımaktadır.Cami,Medrese,sübyan mektebi,imaret,darüşşifa, ve çeşmeden oluşan külliyede cami,diğer kısımlardan tamamen ayrıdır.Mimar Sinanın Mimarbaşı olduktan sonra,verdiği 3 büyük eser onun sanatının gelişmesini gösteren basamaklardır. Bunların ilki İstanbuldaki Şehzade Camii ve Külliyesidir.Dört yarım kubbenin ortasında merkezi bir kubbe tarzında inşa edilen Şehzade camii,daha sonra yapılan bütün camilere örnek teşkil etmiştir.Süleymaniye Camii Mimar Sinanın İstanbuldaki en muhteşem eseridir. Kendi tabiriyle kalfalık döneminde 1550-1557 yılları arasında yapılmıştır.Mimar Sinanın en büyük eseri ise seksen yaşında yaptığı ustalık eserim diye takdim ettiği Selimiye Camiidir.Selimiyenin kubbesi,Ayasofya kubbesinden daha yüksek ve derindir.31.50 metre çapındaki kubbe sekizgen şeklinde gövde üzerine oturmuştur.Üç şerefeli ince minarelerine üç kişi aynı anda birbirini görmeden çıkabilmektedir.Sinan bu camiinin ustalık eseri olduğunu ve bütün sanatını Selimiyede gösterdiğini belirtmektedir.


Mimar Sinan katıldığı seferlerde Suriye,Mısır, Irak, İran,Balkanlar, Viyanaya kadar güney Avrupayı görüp mimari eserleri inceledi ve kendisi de birçok eser verdi. İstanbul da Devrin en
meşhur mimarları ile Beyazıd camiinin ustası mimar Hayreddin ile tanıştı.( 1575 ) Mimar Sinan Mimarbaşı olduğu sürece birbirinden çok değişik konularla uğraştı.Zaman zaman eskileri restore etti. Bu konudaki en büyük çabalarını Ayasofya için harcadı.1573 te Ayasofyanın kubbesini onararak çevresine takviyeli duvarlar yaptı.ve eserin bu günlere sağlam olarak gelmesini sağladı.Eski eserlerle Abidelerin yakınlarına yapılan ve onların görünümlerini bozan yapıların yıkılması da onun görevleri arasındaydı.Bu sebeplerle Zeyrek camii ve Rumelihisarı cıvarında yapılan bazı ev ve dükkanların yıkımını sağladı.İstanbul caddelerinin genişliği evlerin yapımı ve lağımların bağlanmasıyla uğraştı.Sokakların darlığı sebebiyle ortaya çıkan yangın tehlikesine dikkat çekip bu hususta ferman yayınlattı.


Günümüzde bile bir problem olan İstanbul un kaldırımlarıyla bizzat ilgilenmesi çok ilgi çekicidir.Mimar Sinan 84 Cami,52 Mescid,57 Medrese,7 Darül-Kurra,20 Türbe,17 İmaret,3 Darüşşifa,( Hastahane ) 5 su yolu,8 Köprü,20 Kervansaray,36 Saray,8 Mahzen, 48 de Hamam olmak üzere 365 eser vermiştir.Büyükçekmece köprüsü üzerinde kazılı olan mührü,onun aynı zamanda mütevazi kişiliğini de yansıtmaktadır.Mühür şöyledir - El-Fakiru I -Hakir ser Mimaranı Hassa ,yani Değersiz ve Muhtaç kul,saray özel Mimarlarının başkanı demektir.Eserlerinin bir kısmı istanbuldadır.1588 deİstanbulda vefat eden Mimar Sinan Süleymaniye Camiinin yanında kendi yaptığı sade türbeye gömüldü.


MİMAR SİNAN TÜRBESİ - Süleymaniye Camiinin eski Ağalar kapısını karşı köşesinde yol
ayırımında üçgen bir alandadır.Önde som mermerden yapılmış bir sebil görülmektedir.Sebilin arkasındaki ufak mezarlıkta altı sütunlu üstü örtülü ve etrafı açık türbede Mimar Sinanın mezarı bulunmaktadır.Türbesini ölümünden az önce kendisi yapmıştır.1933 yılında Mimar Vasfi Egeli tarafından restore edilmiştir.Sandukanın uçları ile üzerindeki burma kavuk mermerdendir.Sokağa bakan demir parmaklıklı bir pencereden türbe görünür.Sinanın yetişmesine ilişkin doyurucu bilgi yoksada dülgerliği,Acemi oğlanlar ocağında öğrendiği sanılmaktadır.Acemi oğlanlar,başka işlerin yanı sıra yapı işlerindede görevlendirilirlerdi.Sinan daha sonra ordunun yapı gereksinimini karşılıyan birimlerde görev almış buradaki çalışmalarıyla öne çıkmıştır.Gerek Ordunun bu birimleri tarafından usta-çırak ilişkisi içinde gerçekleştirilen yapım ve onarım çalışmaları,öne çıkmıştır. Gerek orduyla birlikte gittiği yerlerde görme olanağı bulduğu yapılar,Mimar Sinanın eğitiminin parçası olmuştur.


MİMAR SİNANIN SIRLARI - Mimar Sinanın Selimiye Camiinin kubbesini o genişliğe oturtmak için 13 bilinmeyenli bir denklemi matematiğin bilinen 4 ana işleminden farklı beşinci bir işlem bularak çözdüğü söylenir. Ayrıca minarelerin şerefelerine çıkanların yolda birbirlerini görmemeleri ise büyük bir dehanın ürünüdür.Almanlar aynı sistemi meclislerinin önündeki dev kürede kullanmışlar.Mimar Sinan bu sistemi 2 metre çapındaki minarelere yüzyıllar önce monte edebilecek bir dehadır.Almanların dehası ise, o çırkin metal yığınına Selimiyeden fazla turist çekebilmelerindendir. Birgün Selimiye Camiine girenler kubbenin altında bir Japonun ayaklarını kıbleye doğru uzatmış sırtüstü yattığını görmüşler.Tabi hemen Japonu,burası kutsal bir yer bu şekilde yatmak bizim inançlarımıza göre saygısızlıktır,lütfen oturun veya ayakta durun diyerek uyarmışlar.


Ancak Japon trans vaziyetteymiş,gözlerini kubbeden ayırmadan şöyle sayıklıyormuş,bu imkansız ben yılların Mühendisiyim bu kubbe var olamaz,hayal görüyorum,bu kubbenin orada o şekilde durması fizik ve matematik kurallarına aykırı bu imkansız,orada hiçbir şey yok orada,yok orada hiçbirşey yok.Selimiye camisinin zemini gevşek toprakmış,Bu nedenle minarelerinin yakın zamanda yıkılacağı farkedilmiş,Uluslararası bir gurup bilim adamı toplanmışlar,nasıl kurtarırız bu tarihi minareleri diye kafa kafaya vermişleri sonuçta en son teknoloji olan metal kelepçelerle minarelerin temellerini sabitlemenin en iyi çözüm olduğuna karar vermişler.Minarenin temellerini açınca koymayı düşündükleri kelepçelerin aynısıyla karşılaşmışlar. Mimar Sinan bilmem kaç yüzyıl önce aynı şeyi düşünmüş meğerse...

Hiç yorum yok: