28 Şubat 2009 Cumartesi

Büyük Ney Virtüözü - Neyzen Tevfik (14 Haziran 1879 - 28 Ocak 1953)

Neyzen Tevfik ya da tam adıyla Tevfik Kolaylı - Neyzen Şair Babası Hasan Fehmi Bey Bafra nın
Kolay Nahiyesinden ve (Kolaylı) Ailesinden olduğu için Soyadı Kolaylıdır. Taşlama türünün en
önemli temsilcilerinden biri, Taşlama kitaplarının yanı sıra çeşitli Taksimler ve Nihavent saz semaisi ile Şehnazbuselik saz semailerinin de bestecisidir.Tevfik Toplum kurallarının dışında bir yaşam sürdürmüştü. Paraya düşkünlüğü yoktu. Gericiliğe savaş açmıştı. İslamın yozlaştırılmasına ve anti Atatürk deyişlerine sinirlenir ve hazır cevaplığıyla cevap verirdi. İşte onlardan birisi.

NE ARARSIN TANRI İLE ARAMDA

Be hey Dürzü Ne ararsın Allah ile Aramda
Sen kimsin ki orucumu sorarsın
Hakikaten gözün yoksa haramda
Başı açığa niye türban sorarsın
Rakı şarap içiyorsam sana ne
Yoksa sana bir zararım, içerim
İkimizde gelsek kıldan köprüye
Ben dürüstsem sarhoşkende geçerim
Esir iken mümkünmüdür ibadet
Yatıp kalkıp Atatürk e dua et
Senin gibi dürzülerin yüzünden
Dininden soğuyacak bu millet
İşgaldeki hali sakın unutma
Atatürk e dil uzatma sebepsiz
Sen Anandan yine çıkardın amma
Baban kimdi bilemezdin şerefsiz



Söz edildiğine göre Tevfik in Atatürk sevgisi o denli çokmuş ki onun vefatından sonra günlerce
evden çıkmamış.Kendine özgü yergileri ve yaşam biçimiyle adını duyuran, Neyzen Tevfik, Babasının görevli bulunduğu Urla Kasabasında usta bir neyzen olan Berber Kazım la tanıştı ve ondan ney dersleri almaya başladı. Aynı günlerde de ilk sara nöbetini geçirdi.Bu arada Okulunu bırakan Neyzen Tevfik i Babası yatılı olarak İzmir İdadisine yazdırdı. Ancak sara nöbetinin yeniden başlaması üzerine okulu tamamen bıraktı. Neye duyduğu derin sevgiyle İzmir
Mevlevihanesine girdi. Neyzen Tevfik burada Tokatizade Şekip, Tevfik Nevzat, Ruhi Baba, ve şair Eşref gibi pek çok ünlü isimle tanıştı ve onlardan Türkçe nin yanı sıra Arapça ve Farsça dersleri aldı. Şair Eşref yalnızca dostu ve hocası olarak kalmayarak ona hicvin kapılarını da açtı. ilk şiiri bu günlerde 13 Mart 1898 de Muktebes Dergisinde yayımlandı.



1898 yılında Babası Medrese öğrenimi için Neyzeni İstanbul a gönderdi. ve Fethiye Medresesine
yerleştirdi. Ama Neyzen Tevfik zamanını daha çok Galata ve Yenikapı Mevlevihanelerinde geçirdi.Bu arada Mehmet Akif Ersoy la tanıştı ve Mehmet Akif dönemin seçkin Müzisyen ve edebiyatçıları ile tanışmasını sağladı. 1901 yılında, Medrese giyimi olan cüppe ve şalvar yerine Akifin verdiği setre pantolonu giymesi.Akşamları Medrese dışında kalması ileri geri konuşmalara yol açınca,Fethiye Medresesinden ayrıldı. Önce Fatih teki Şekerci Hanına sonrada Çukurçeşmedeki Ali bey Hanına yerleşti. Bu arada Babasını tanıyan ve daha sonra Şeyhilüslam da olan Musa Kazım Efendi onu kendi derslerine kabul etti. Onun sayesinde Neyzen Tevfik, Ahmet Mithat Efendi, Muallim Naci,Şeyh Vasıf gibi edebiyatçılarla tanıştı. Mehmet Akif le dostluğu süren Neyzen, Mehmet Akif e ney öğretti.Mehmet Akif te Neyzen e Arapça,Frsça, ve Fransızca öğretti. Dost çevresi içinde artık İbnülemin Mahmut Kemal,Tevfik Fikret,Uşakızade Halit Ziya, Ahmet Rasim ,Tamburi Cemil Bey,Haci Arif Bey,Yunus Nadi de vardı.1900 Yılında Gramofon Ticaretini ilk yapanlardan Gülistan Plak Mağazası sahibi Hafız Aşir Beyle bir plak doldurma girişimi oldu. Neyzen aşırı içkili olduğu için güçlükle doldurulan plaklar yine de
basılıp piyasaya verildi. 1949 da yayımlanan Azab-ı Mukaddese yazdığı önsözde belirttiğine göre
yüze yakın plak doldurmuştur.



Öte yandan istibdata karşı olan gençlerle Sirkeci deki İstasyon Gazinosu ve Güneş Kıraathanesinde bir araya gelir, yurt sorunlarına ilişkin ve istibdat karşıtı konuşmalar yaparlardı. Güneş Kıraathanesine gelip gidenlerden Ziya Şakir birgün sözü Eşref ten açıp Jön Türk Hareketinin önderlerinden Ahmet Rıza ya getirerek Neyzen Tevfiki konuşturdu ve tüm düşüncelerini öğrendi. Ardından da ihbar etti. Gözaltına alınan Neyzen, sıkıntı dolu bir sorgulamadan geçirildi. Bu arada daha önce tam otuzbeş kez jurnal edilmiş olduğunu öğrendi. Onbeş gün sonra serbest bırakıldı. Serbest kaldıktan sonra kendisini Beyoğlu Meyhanelerine attı. Bu esnada sütlüce Bektaşi Tekkesine devam ederek Şeyh Mümin Babadan nasib aldı. Siyası baskının artmasından sonra yurt dışına gitmeye karar verdi ve 1902 yılında Mısır a gitti.Neyzen Tevfik Mısır da geçen yıllarına ilişkin olarak gerçekle gerçek olmayanı birbirinden ayırmak
neredeyse imkansız ama geçimini Neyi ile sağladığını ve hicvetmeye devam ettiği biliniyor. Mısır da bir arkadaşı ile Neyzenler Kahvehanesi açıp işletti. Özbekiye saz Bahçesinde çalarken plak da doldurdu. Jön Türklerle ilişkili,bir dost toplantısında sarhoşlukla tabancasını ateşlediği ve duruşmada Yargıca haksızlık yapıyorsunuz dediği için 6 ay hapse mahkum edildi. Ancak yaptığı itiraz kabul edildiği için birbuçuk ay yattıktan sonra özgürlüğüne kavuştu. Bu arada Feride adlı Lübnanlı bir kadınla iki ay birlikte yaşadı.



II.Abdülhamit için yazdığı - Abdülhamidin Ağzından bir Nut-ı Hümayun - adlı hicvini İstanbul
Kıraathanesinde okuyunca tutuklanmak istendi fakat çevresinin işe karışması ile kurtuldu. Türk Aydınlarının Mısır Hidivi hakkındaki Düşünceleridir - başlığı ile gazetelerde yayımlanan yazı nedeniyle hakkında tutuklama kararı verildi. Kurtulmak içinde Kaygusuz Sultan adlı Bektaşi tekkesine sığındı.II.Meşrutiyetin ilanıyla Mısır dan ayrıldı. ve İzmir e döndü.Daha sonra İstanbul a geçti.Çemberlitaşta bir Han odasına yerleşen Neyzen Tevfik, seyretmek için gittiği ve Ferah Tiyatrosunda sergilenen (Sabah-ı Hürriyet) adlı oyunun İttihat ve Terakki ce yasaklanması üzerine yaptığı konuşma yüzünden tutuklandı. Ardından kısa bir süre sonra da serbest bırakıldı. Neyzen Tevfik 1910 yılında Sarıklı bir zatın kızı olan Cemile Hanımla,kardeşinin ve Babasının karşı çıkmasına karşın,Annesinin ısrarı ile evlendi ve bir kızı oldu. Ancak yürümeyen evliliği kızı Leman henüz 3 aylıkken kayınbabasının eşini alıp götürmesiyle son buldu.I.Dünya Savaşı yıllarında Askeri Müzenin Kurucusu Muhtar Paşanın emrinde ve Mehterbaşı olarak Askerlik yaptı. Düzenle başı hoş olmayan Neyzen Tevfik, herhangi bir meseleden dolayı Muhtar Paşa ile kavga etti. ve askerden çıkarıldı. Daha sonra dönemin Harbiye Nazırı Enver Paşanın yalısında Mehter Takımının verdiği konseri izleyen Almanya nın Romanya daki kuvvet komutanının ilgisini çekti. Bazı kaynaklarda da onun çağrısı olarak Romanya ya gittiği yazılır. Romanyada piyano eşliğinde konser verdi.



1919 Yılında ilk kitabı HİÇ'i yayınlandı. 1923 yılında Ankara ya gitti. ve kardeşi Şefik Kolaylı nın yanında 4 - 5 ay kaldı. 1926 yılında Atatürk le tanışan Neyzen Tevfik, 1927 yılında sara nöbetleri ve Alkol yüzünden artık sık sık gideceği Toptaşı Tımarhanesi ve Zeynep Kamil Hastahanesinde tedavi görmeye başladı. 1928 yılında eski dostu Mehmet Akif i görmek için tekrar Mısır a gitti. ve bir yıla yakın bir süre yanında kaldı.1930 yıllarında ekonomik destek olsun diye Vali ve Belediye Reisi Muhittin Üstündağ ın girişimi ile Konservatuar da görevlendirildi.1940 lı yıllarda Doktoru olduğu kadar dostları da olan Mazhar Osman ve Rahmi Duman ın aracılığı ve Valiliğin oluru ile Bakırköy Akıl Hastahanesinin 21 no lu koğuşu ona ayrıldı. 9 Mart 1946 da Basın yararına düzenlenen bir konserde ney çaldı. ve yaptığı taksimlerle izleyicileri büyüledi. 1949 yılında dostlarından İhsan Ada, Neyzen Tevfik in eserlerini, onun gözetimi altında, Azab-ı
Mukaddes adı ile kitaplaştırdı. 1951 yılında,onu affettim adlı bir filmde önemli bir rolde gözüken Neyzen Tevfik,Ağlayan Şarki adlı başka bir filmde ise Suzan Yakar la oynadı.



1952 Yılında Arkadaşlarının ısrarı ile Şehir Komedi Tiyatrosunda jübilesini yaptı. Yaşamı 28 Ocak 1953 te son buldu. Cenaze namazı Beşiktaş ta Sinan Paşa Camiinde kılındı.Caminin avlusundan taşan kalabalık Ana caddeleri, Kahveleri, yolun karşısındaki Barbaros Bulvarını doldurdu. Memurların,Profesörlerin ileri gelenlerin yanı sıra kılıklarına çeki düzen vermeye çalışmış sarhoşlar, sokak serserileri ve binbir çeşit insan bir arada uğurladılar. Neyzeni bilinmeyene. Kimbilir belki de hiçlikten hepliğe, ne hayatı,ne dünyayı ne de kendisini hiç kavramıyla ifade etmek değildi onun yaptığı. O karşıtlıkların birbirini var ettiği algılayışımızda var oluş derinliğinin sarhoşluğu içinde arayışını sürdürürken hiç olanı faketmişti. Para pul,mal mülk,Şan şöhret elinin tersiyle ittiği şeylerdendi. Adaletsizliğe,Çıkarcılığa, kör inançlara, Baskıya, Otoriteye, din istismarına sert ve etkili bir üslupla hicivlerinde ve hayatında baş kaldırdı. Boynunda eski yazıyla HİÇ yazardı ve Dostlar şimdide Büyük Neyzenin şiirlerinden bir kaçını, ve dörtlüklerini içkisi hakkında yazılanları dikkatlice birkere daha gözden geçirelim..



GEÇER

Izdırabın sonu yok sanma,bu alemde geçer
Ömr-i fani gibidir, gün de geçer dem de geçer
Ram karar eyliyemez hande-i hürrem de geçer
Devr-i sadi de geçer,gussa-i matemde geçer
Gece gündüz yok olur, An-ı dem adem geçer
Bu tecelli-i hayat aşk ile büktü belimi
Çağlıyan göz yaşı mı,yoksa hicran seli mi
İnleyen saz-ı kazanın acaba bam teli mi
Çevrilir dest-i kaderle bu su'unun filimi
Ney susar mey dökülür,gülgüle-i cem de geçer
İbret aldın okudunsa şu yaman dünyadan
Nefsini kurtara gör masyad-i mafihadan
Niyyet-i hilkati bu aşk-i cihan aradan
Onu yokdan,sonu yokdan bu kuru da'vadan
Utanır Gayret-i gufranla cehennem de geçer
Ne şeriat,ne tarikyat,ne hakikat ne türe
Süremez hükmünü bunlar,yaşadıkça bu küre
Cahilin korku kokan defterini tanrı düre
Marifet Mahkemesinde verilen hükme göre
Cennet iflas eder,efsane-i Adem de geçer
Serseri Neyzenin aşkınla kulak ver sözüne
Girmemiştir bu avvalim bu bedyi gözüne
Cehlinin kudreti baktırmadı kendi özüne
Pir olur Sakiy-i gül çehre bakılmaz yüzüne
Hak olur Pir-i mungan,sohbet-i hemdem de geçer

FELEK

Yamansın her zaman aldattın beni
Kah düşürdün kah kaldırdın felek
Mecnun sun diyerek Leyla peşinden
Issız vadilere saldırdın felek
Rehbersin dedin ben ise kördüm
Elimle başıma çok çorap ördüm
Kendimi bıraktım Alemi gördüm
Hesapsız günahlar aldırdın felek
Şifadır dedin zehiri tattırdın
Gençliğin okunu boşa attırdın
Körlerin yurdunda ayna sattırdın
Çıkmaz sokaklara daldırdın felek
Barışmadı gönlüm merd ile zenle
Ne bir iş bilenle,ne boş gezenle
Hicran köşesinde bozuk düzenle
Neyzen'e her telden çaldırdın felek

MERNUS

Bu engin ayrılık canıma yetti
Başımdan aşıyor kaderim mernus
Bu yolda yazılmış fermani kaza
Bunuda gösterdi kaderim mernus
Bağlanmıştım bütün kalbimle sana
Şu fani cihanı okuttun bana
Sen göçtükten sonra ben yana yana
Hicranla gözyaşı dökerim mernus
Bu yolda cahilim,bildiğim kısa
Sen girdin toprağa ben düştüm yasa
Haklı haksız hatırını kırdımsa
Affet günahımı beşerim mernus



KOŞMA

Dudağında yangın varmış dediler
Ta ezelden yayan koşarak geldim
Alev yanaklara sarmış dediler
Sevda seli oldum taşarak geldim
Kapılmışım aşk oduna bir kere
Katlanırım herbir cefaya cevre
Uğraya uğraya devirden devre
Bütün kainatı aşarak geldim
Yapmak,yıkmak senin bu gamlı ömrü
Ben gönlümü sana verdim götürü
Sana meftun olduğumdan ötürü
Sarhoş oldum Neyzen,çoşarak geldim

------------ DÖRTLÜKLER------------

Kim demiştir kanun alınmıştır ayak altına
Böyle bir halin vukuunda hamiyyet çiğnenir
Devleti yolsuz görenler,halt eder bir beldede
Kaldırım olmazsa kanun-ı hükümet çiğnenir

Felsefemdir kitab-ı imanım
Taparım kendi ruhumun sesine
Secde eyler hakikatim heran
Kalbimin Ateş-i mukaddesine

Gözünü aç meydan var iken
Dizginin cambaz elinde Neyzen
Girmedim ya kapısından baktım
Cenneti Atpazarı sandım ben

Asrın yeri var hak kapanındır
Söz haykıranın,mantık ise şarlatanındır
Geçmez ele bir paye, kavuk sallamayınca
Kürsi-i liyakat pezevenk,puşt olanındır

Bi-namaz deyip beni hak dan uzak gören
Sığmaz senin hayaline mihrab-ü mübrem
Sen sade beşvakitte ararsın Allahını
Ben herzaman onunla emin ol beraberim

Hayliden hayliye kalınlaştı yobazlık yeniden
Softalık zorlu anırtı ile aldı yürüdü
Kara bir kinle taassub pusudan çıktı yine
Yurdu şahane cehalet yeni baştan bürüdü

Serserinim düştüm aşkınla neye
Nasıl girdin elimdeki şu neye
Hem seversin beni neyzenim diye
Hem sarhoş diye destan edersin



Ve içki yasağı hakkında, bir anektod. Yasağın Doktor tarafından konmuş olsada bir işe yarama
dığını gösteren yaşanmış bir olay,Buyrun okuyun.
Devrinin en ünlü Ruh ve Akıl Hastalıkları uzmanı olan Profesör Dr. Mazhar Osman birgün sık sık kendisine tedaviye götürülen hastası Neyzen Tevfik e rastlamış sokakta, Mazhar Hoca her seferinde Neyzeni taburcu ederken kendisine içki içmeyi yasaklarmış. Neyzen de taburcu olur olmaz soluğu Meyhanede alırmış. Yine yeni taburcu olduğu günlerden birinde Neyzeni elinde Rakı şişesiyle görünce, Mazhar Hoca nın tepesi atmış. Ne bu halin çabuk dök onu Neyzen. Neyzen Mazhar Hocadan çekiniyor ama kafa iyi olduğu için, bu kere aldırmamış, Dökemem çünkü şişenin yarısı Çallı İbrahimin, Mazhar Hoca öfkesinden deliye dönmüş, sesini daha da yükselterek bağırmış.O zaman senin olan yarısını dök. Neyzen yine diretmiş, Dökemem Hoca. - Neden ? Neyzen gayet sakin şöyle yanıtlamış. Benim payım altta da ondan.



Bir ikinci Hikayeyi de derc edip yazımıza son verelim.
Neyzen Tevfik birgün Alkolün zararlarıyla ilgili seminer verilen bir mekana gitmiş, Mekandaki konuşmacı anlattıklarının daha inandırıcı olması için,dinleyicilere konuyu pekiştirici örnekler veriyormuş. Konuşmacı dinleyicilere sormuş. ?
- Bir eşeğin önüne bir kova su,bir kova da rakı koyarsan eşek hangisini içer,
Dinleyiciler hep bir ağızdan,
- Suyu içer
konuşmacı
- Peki neden suyu içer
Neyzen Tevfik
- Eşekliğinden

Ve son olarak, Dr. Fahrettin Kerim Gökay içkinin zararları konulu konferansını vermektedir.
Bir ara...Rakının her kadehi , hayatımızı bir saat kısaltır der. Dinleyiciler arasında olan Neyzen
yerinden fırlayıp...Eyvah yandık...Hayrola...Hesap ettim, meğer ben öleli tam kırk yıl olmuş,
Ney Üstadı rahmetli öleli kaç yıl olsada daima nükteli yanınla anılıyorsun. yattığın yer cennet olsun.

Hiç yorum yok: