10 Ocak 2009 Cumartesi

Aşkın ve Tutkunun Dansı Tango (Tutkulu,Dokunaklı ve Kışkırtıcı)

Tango kelimesinin kesin bir etimolojik kökeni yoktur. Afrika Dillerinde kullanılan bir yer adından ya da Latincede Tangere ( Dokunmak ) fiilinden türemiş olma olasılığı büyüktür.Tango 1850-1860 yılları arasında Büyük Rio de Plata'nın başlıca kentlerinde özelliklede Buenos Aires'in Kenar Mahallelerinde doğdu.
Tango Nedir ?
Tehlikeli yakınlaşmaların, inatçı karşılaşmaların dans, müzik ile şarkı eşliğindeki tarihtir.Öfkeli,Kavgacıdır. Ama aynı zamanda bir felsefe bir strateji, duyguların yayılıncı dolaşımında egzotik ile tutkulu bir meta,dahası bir hastalıktır.



Her Kentin müziğinde o yöre insanının kimliğini bulabileceğimiz gibi, Sokaklarında kendiliğinden
doğmuş mırıltıların, seslerin, sevinçler ile hüzünlerin herhangi bir melodide somutlaştığını görebiliriz.Aynı biçimde Tango da Buenos Aires ile Buenos Aireslinin müziğidir.19 yy. ın sonlarına doğru Buenos Aires bir tür yalnız insanlarca istila edilmişti. Bu insanlar genellikle Şehrin bakımsız kenar Mahallelerinde Pansiyonlarda, Genelevlerde, Karanlık sokaklarda şarap ile ( Cana ) denilen bir tür şeker kamışı rakısı içiyorlar, Şarkı söylüyorlar dövüşüyorlardı. Bu alt kültürün baş aktörü ( Compadre ) yada Compadrito adı verilen kabadayı tipi idi.



Compadrito ile bir Fahişe olan Partneri pervasız kışkırtıcı, heyecan verici garip bir Pas de deux
dansı yaparlar, bu dansın müziğinde habaneradan bir parça, Arjantine özgü milongaden bir parça,en son olarak Endülüs ile İtalyan Folklorundan bir parça vardır.Bu müziğe ilkel anlamda tango diyebiliriz. Tangonun ilk müzisyenlerinin çoğu nota bilmezdi. Kulaktankulağa ezberleyerek çalıyorlardı.Tango o günlerde kapalı, küçük çevrelerin ayıplanan, hor görülen müziğidir. Daha çok Genelev dünyasında ilgi görmektedir.Başlangıçta tango Buenos Airesin toplumsal yönden yüksek düzeyde olan üyelerince kabul görmeyip dışlandı. Çünkü Tangoyu açık saçık edebe aykırı ( Müstehcen ) bir dans türü olarak gördüler. Gerçekten de doğuşu sırasında tangonun görünümü böyleydi. Bu yüzden başlangıcının Genelevler olduğu söyleniyordu.



Tango dört ayrı fakat birbiriyle ilişkili sanat olan müzik,dans şiirsel şarkı ve yorumdan oluşur.Buenos Aires te bir asırdan fazla bir zamandır, yaklaşık 8 kuşak boyunca devam edegelen sanatçıların eseri olarak tango, tanınmış evlerin avlularında, kenar mahalle barlarında oluşan karakterini ve orjinalliğini tamamen korumuştur. Bu nedenlede tango bugüne kadar, gizliliğini,hoşluğunu ve çekiciliğini koruyabilmiştir. Buenos Aireste gece hayatı Bohemdir.Şarabın Arkadaşıdır. ve Tango özgürlüğe bağlılığıyla yaşamını sürdürmüştür. Tangoyu çalan, söyliyen ve dans edenler tangonun başka bir hayatı değil kendi yaşamlarını dile getirdiğini anlatırlar. Tango yaşanır da aslında her sosyolojik olay yeni bir tangodur.



Fakat Birinci Dünya Savaşından çok kısa bir süre sonra Tango Fransa ya taşındı.Fransız sosyetesi Tangoyu bağrına bastı. Avrupada yaygınlaşmaya başlayan tango biraz değişime uğramıştı. Tangonun Fransız sürümü özgününe göre daha duygusal,daha melankolik, daha az ihtiraslıdır. Tangonun Paris teki bu büyük başarısından sonra Arjantin de halka açık yerlerde tango yapılmaya başlandı. 1940 lar Tangonun altın çağı olarak söylenir. Fakat 1950 lerde çeşitli nedenlerden ötürü Tango tekrar yeraltına dönmeye başladı. Rock'n Roll un yayılması ile birlikte eşli danslar Popülaritesini yitirdi. 1950 ile 1980 yılları arasında Arjantinde Askeri Yönetimler halkın Ahlaki-Moral değerlerini zayıflattığı gerekçesiyle Tangoyu yasakladılar. Ama Tango o dönemde bütün Dünyada sevilen bir dans olmaya, yayılmaya devam etti.



Türkiyenin Tango ile tanışması, Cumhuriyetin kabulünden hemen sonraya rastlar. Medeni yaşamda batıya yönelik yenilemelerin arasında dans da gelmektedir. Fakat Arjantin tango uzun yıllar Türk İnsanı tarafından benimsenmedi. Bunun en önemli nedeni dans stilinin fazla açık bulunmasıydı. Avrupa da değişime uğramış stili benimsenmeye başlandı. Ama yinede Erkekler ile Kadınlar hiçbir zaman gerektiği gibi yakın dans etmediler.Tango& Türkiye ilişkisiyle ilgili asıl inanılmaz olan, Türkiyenin Dünya da Tangonun ulusal bir marş gibi söylendiği tek ülke olması. Ulusal marş gibi söylenen şarkı ( La Comparsita ) Türkiyede her Düğünün açılış şarkısıdır.
Türkler tarafından benimsenmeyen Tango Dansı, Türkçe Tango şarkıları ile Türkiyede bir devir açmış oldu. Listeden seçmiş olduğum önemli bir demeti sunarken, O yılları yaşıyan fertlerimiz sayfamda yer alıyorlarsa, Şarkıları okurken o yılları göz önüne getirip anacaklarını tahmin ediyorum.Hoşçakalın...



YILLAR VAR Kİ

Yıllar varki bu gönlüm
Bir rüzgarın önünde
Durmadan sürüklenen
Sarı bir yaprak gibi
Kah ona yaklaşıyor
Bazen uzaklaşıyor
Birtürlü bu ayrılık
Bitmiyor hiç bitmiyor
Yıllarvarki,bekledim hep
Belki gelir, bir gün diye
Yollarında, gözlerim hep
Dönmüyorsun, söyle niye

BEKLEDİĞİM YETER

Ey mavi gözlerine aşık olduğum Dilber
Dön artık uzaklardan,gel beklediğim yeter
Sensiz geçen günlerin, hicranıyla titreyen
Yanan dudaklarıma,candan bir buse gönder
Gel beklediğim yeter
Yumuk ellerini ver
Bahar yüzlü sevgilim
Mavi bakışlı eşim
Çok üzdüm seni diye
Sanki nazlanmak niye
Sana açık kollarım
Koşuver de gel canım

DİNLE SEVGİLİ

Dinle sevgili dinle
Çok zaman var yalnızım
Kırıldı artık sazım
Şimdi kalbimi dinle
Unutuldu sevdalar
Ve tatlı hatıralar
Senin için hep ağlar
Öksüz kalbimi dinle
Ben bir yaralı kuşum
Yürekten vurulmuşum
Severek yorulmuşum
Bu kırık kalbi dinle

AYRILIK

Ayrılık belki ölümden beter
Çektiğim bu acı bana yeter
Allahım bu dert ne zaman biter
Taş bile olsa gelirdi dile
Yetmez mi artık çektiğim çile
İsyan edecek olur gönül
Bırakmaz kahbe felek
Çiğnemek isterim sevgimi
Gözlerim görmez olur
Yaşasa gönlümde bir dilel
Düşman olur bana her melek
Dert sanki kum,bende bir çölüm
En büyük saadet bana ölüm



SEVDİM BİR GENÇ KADINI

Sevdim genç bir kadını,alsam onun adını
Herşey beni ona bağlar,kalbim durmadan ağlar
Aşkım hiç sönmeyecek,gitti o dönmeyecek
Uzun yıllar geçse bile, yasarım hayaliyle
Gitti o dönmeyecek
Aşkım hiç söönmeyecek
Uzun yıllar geçse bile
Yaşarım hayaliyle
Kemanımla ona bir ses verebilseydim eğer
Bu sesimle ona ersem,bana dünyaya değer
Ne yazık ki deniz engin,şu ufuklar ölgün
Bin elemle doğuyor her yeni gün
Yarın olsun yarın olsun diye renkler soluyor
Neye baksam ne işitsem bana bin dert oluyor
Bu karanlık günün elbet gelecektir sonu
Kalbim özlüyor onu.

PAPATYA

Papatya gibisin beyaz ve ince
Eziliyor ruhum seni görünce
İsmin dudaklarımı yakıyor neden
Nedir bu çektiğim senin elinden
Yalvarırım sana gel üzme beni
İnan bana çok seviyorum seni
Gel kollarıma artık bekliyorum
Papatyam seni özlüyorum
Neden sanki öyle dudak büküyorsun
Yoksa açık söyle hiçmi sevmiyorsun
Sana soruyorum neden susuyorsun
Bana bu sevgiyi çokmu görüyorsun
Bilsem söyler miydim gizli hislerimi
Keşke görmeseydim gülen gözlerini
Biliyorum fakat sende seviyorsun
Anladım çapkınca naz ediyorsun

BEYAZ ZAMBAK

İpek saçlarının altın gölgesi
Sevda seherinde hale mi nedir
Ruhumda yarattı bahar ülkesi
Kızıl dudakların lale mi nedir
Beyaz zambaklar gibi ince yüzün
Nurdan çiçekler açar hayalimde
Gök yaprak mineli o bir çift gözün
Ayrılmaz rüyası var hayalimde
Senin aşkınla solmadan yaşamak
Mutlu bir ömre bedeldir sevgilim
O ilahi yüz o beyaz zambak
Binbir çiçekten güzeldir sevgili



SİMSİYAH BAKIŞLARIN

Seni sevmem de haksız
Sevdim demem de haksız
Fakat ne çok insafsız,simsiyah bakışların
Bir ılık gece gibi simsiyah bakışların
Aşk dolu rüya gibi simsiyah bakışların
O ne bakışlar öyle
Taş mı olaydım söyle
Beni çıldırtan böyle simsiyah bakışların
Bir ılık gece gibi simsiyah bakışların
Aşk dolu rüya gibi simsiyah bakışların
Deli ettin beni sen
Senin oldum artık ben
Bayram etsin o gülen simsiyah bakışların

YALNIZLAR RIHTIMI

Martılar çığlık çığlığa her akşam
Bir büyük rüzgar dağıtır şarkılarımı
İçim boş,Gemiler boş, nereye baksam
Ölüm gibi susar, yalnızlar rıhtımı
Yalnızım,yalnızlık tutuyor kan gibi
Bu korku,yalnızlık korkusu gözlerimdeki
Bir sabah yapayalnız ölece

GÖZLERİNE BAKARKEN

O tatlı bakışlarınla
Her zaman seninim derken
Gözlerine bakarken sevgilim
En büyük yeminim ederken
Yıldız gibi parladığın
Geceme güneş doğmasın
Saçlarını okşarken sevgilimsmin dudaklarımda
Varsın sabahta olmasın
Gözlerine bakarken hislerim coştu
Bu hayat senden önce,inan pek boştu
Coşup taşamıyordun
Canlıydım yaşamıyordum
İsmin dudaklarımda bir alev oldu
Yaka yaka anarak kalbime doğdu
Sevilen ve sevensin
Benim yıldızım sensin
O tatlı bakışlarınla
Herzaman seninim derken
Gözlerine bakarken sevgilim
En büyük yeminim derken


Hiç yorum yok: