Frigya uygarlığı denildi mi akla ilk gelen Kral Midas olur. o zamandan günümüze Kral Midas ile
ilgili iki efsane oluşmuştur. Bunlardan ilki şöyledir;Efsaneye göre Marsyas adındaki bir Satiros ( Keçi ayaklı sivri kulaklı yarı insan yarı hayvan yaratıklar ) Bir gün kırlarda dolaşırken Athena'nın icat ettiği ancak çalarken yüzü çirkinleştirdiğinden fırlatıp attığı flütü buldu.Bir tanrıçanın eseri olduğu için çok güzel sesler çıkaran flütü çalmaya başladı, ve bir süre sonra marifetin kendisinde olduğuna inanmaya başlıyarak kendini Apollona rakip görmeye başladı. Bunun üzerine Apollon, kazananın kaybedene istediğini yapabilmesi şartıyla Marsyas ile bir yarış yapmaya karar verdi. Apollonun Arkadaşları olan Musalar ve Phrygia (frrigia) Kralı Midas yarışmada hakem oldular.
Apollon kitarı ile çok güzel şarkılar çalarak ortalığı inletti. Marsyas da flütü ile ondan geri kalmayarak çok güzel şarkılar çaldı. Hakemler tereddüt ediyorlardı. Bunun üzerine Apollon lirini eline aldı o kadar güzel o kadar hoş şarkılar çaldı ki dağlar taşlar heyecandan titrediler.Marsyas Apollon gibi çalamıyacağını itiraf etmek zorunda kaldı. Apollon anlaşma gereği Marsyası ölümle cezalandırdı.Yarışma sırasında Marsyasın tarafını tutarak onun daha iyi çaldığını iddia eden Midas'a da ceza verdi. Onun kulaklarının iyi işitmediğini söyliyerek insanlara özgü kulakları
ona uygun görmedi. ve Midasın kulaklarını uzatarak eşek kulaklarına çevirdi.
Midas kulaklarından öyle utanıyordu ki Sürekli başında bir kalpakla dolaşmaya başladı. Fakat
berberi saçlarını keserken kulaklarını farketmişti. Midas hiçkimseye anlatmama şartıyla berberin hayatını bağışladı. Fakat Berber, bu sırrı içinde saklamakta çok zorlandı. Birilerine söylemezse patlayacağını düşünüyordu. Diğer yandan söylediği takdirde Kralın kendisini öldürmesinden korkuyordu. Sonunda birgün daha fazla dayanamıyarak ıssız bir yerde bir çukur açtı ve oraya eğilerek yavaşça - Haberiniz varmı Kral Midas eşek kulaklıdır - diye fısıldadı.Bunu söyleyince üzerinden büyük bir yük kalkmış gibi oldu. ve rahatladı. Fakat kazdığı çukurun yanındaki kamışları hesaba katmamıştı. Kamışlar rüzgarla sallandıkları zaman ( Midasın kulakları eşşek kulakları , Midasın kulakları eşşek kulakları diye sırrı her tarafa yaydılar )
Bir ikinci efsanede;Birgün Kral Midasın adamları Sarayın yakınlarındaki gül bahçelerinde yaşlı Silenos u buldular.Dionisosu ararken yolunu kaybetmişti. Silenos herzamanki gibi zilzurna sarhoştu. yine ağaçların arasında sızıp kalmıştı. Midasın adamları tepeden tırnağa güllerle süslediler onu, sonrada Krala götürdüler. Midas güler yüzle karşıladı silenosu tam 10 gün 10 gece ağırladı. yedikçe yedi Silenos içtikçe içti. sarhoş oldu. Şarkılar söyledi sızdı ayıldı... onuncu günün sonunda da Frigya kralı elinden tutup tıpış tıpış Dionisosun yanına getirdi onu...
Dionisos, Silenosa yeniden kavuştuğuna öyle sevindi,öyle sevindi ki Midas dile benden ne dilersen dedi. Kral hiç düşünmeden Aman Dionisos diye cevap verdi.Her dokunduğum altın olsun başka bir şey dilemem ,Tanrı bu dileğini yerine getirdi onun,Ama akşam olunca yemekte başına
neler geleceğini düşündükçe kıs kıs güldü. zavallı Midascık... karnı acıkıpta sofraya oturunca ne
kötü bir dilekte bulunmuş olduğunu anladı. Ağzına her götürdüğü şey altına dönüveriyordu. Ekmeğimi tuttu,al sana altın bir ekmek, Elmaya mı dokundu,işte sapsarı kaskatı bir elma...
Hemen Dionisosa koştu Midas. Yalvardı yakardı ne olursun bu büyüyü boz diye gözyaşı döktü.
Dionisos git de Paktolos ırmağında yıkan, o zaman büyü bozulur diye cevap verdi.Frig Kralı Paktolos ırmağına koştu hemen , bir güzel yıkandı. Ondan sonra Sarayına dönüp tıkabasa yedi içti...Şimdi onun yıkandığı ırmağa bakanlar Altın kum tanecikleri görürler sularda...
10 Ocak 2009 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder