6 Ocak 2009 Salı

Bir İstanbul Aşığı Fausto Zonaro Masi (Zonaro Paşa) (1854-1929)

Fausto Zonaro Masi Beldesinde doğan bir İtalyandır. (1854) Fakir bir ailenin çocuğudur.Doğru
dürüst okuyamaz. Genç yaşta ekmek derdine düşer. Gurbet ellerde amelelik yapar,kah temel
kazar, kah taş taşır,çamur karar, ustalar bakarlar çocuğun eli yatkın ona duvar ördürmeye başlarlar. Fausto eline mala tutuşturanları mahcub etmez. Tez günde işi kapar, Evet Venedik ve Roma da güzel binalar çıkarırlar, ama her geçen gün vakit kaybettiğini hisseder,harçtan,tuğladan sıkılmaya başlar.


O günün İtalyası Ressam kaynamaktadır.Sanatkarlar Atölyelere sığmaz. Sokaklara taşar,Fausto
Amatörce gayretlerle fırçalar, boyalar edinir. Kendi kendine desen çalışmaları yapar. Şimdi bunları birkaç ustaya göstermeli, fikirlerini sormalıdır. Doğrusu aşağılanmaya kırılmaya hatta azarlanmaya hazırdır. Lakin onu ciddiye alırlar.Mutlaka eğitim görmesini tavsiye eder. Veronada Accademia Cignoralli ye yollarlar. Ardından Roma Güzel Sanatlar Akademisine devam eder,ve diplomayı alıp duvara asar.



Faustonun ilk sergisi beklenilenin de fevkinde alaka görür. Büyük sükse yapar. Piyasanın kurtları ona bir sır verir. Ünlü olmak istiyorsan Pariste çalış tavsiyesinde bulunurlar. Fausto Boulevard da Cilehy de bir Atölye açar. Şan şöhret ve para,itibar hani bir ressama ne lazımsa hepsini yakalar. Sıra gelir mesleki tatmine, artık alemde iz bırakmanın hesaplarını yapar.öyle ya bu saatten sonra Pariste güz, Romada bahar, Venedikte Gondollar gibi konularla uğraşmaz, farklı renkler ve tipler aramalıdır. Binbirgece masallarını aratmıyacak bir şehir bulmalıdır. Mesela iyi de bu efsane kent hangisidir. ? Kahire, Buhara, Bağdat ta olabilir ama aklına öncelikle İstanbul gelir. Edmondo de Amicis in kitabında okuduğu gizemli iklimde ne renkler bulacaktır kimbilir?



Zonaro çarığını çorabını toplar, ilk gemiyle İstanbula koşar, Tekne Sarayburnu önlerine vardığında ne iyi bir karar verdiğini anlar. Buğulu göğü delen minareleri görünce içi içine sığmaz. Sahile ayak bastığında inzibatlarla kısa bir münakaşa olur,çocukların boyalarını, fırçalarını didiklerler,bunların neye yaradığını anlamaya çalışırlar. Tam sesini yükseltmeye başlamıştır ki Gümrük Müdürü Mahmut Bey koluna girer,onu odasına götürüp okkalı bir kahve ısmarlar. Aralarında sıcak bir dostluk başlar.Mahmut Bey ünlü Ressamı Salacaktaki evinde ağırlar,Altına döşekler serer,önüne sofra açar.



Hasılı Fausto Zonaro, Giovanni Brendesi gibi oryantalist bir tutkuyla Dersaadete gelir. Eşi Elisa ile Taksim de Ahşap bir evi mekan tutarlar. Bu şehre bayılırlar. Zira nereye baksalar fotoğraf, ne yana dönseler manzara kubbeler,minareler,çeşmeler,kayıkçılar,sütçüler,şerbetçiler,ciğerciler,şekerciler,sakalar.Bundan alasını arasalar bulamazlar.



O günlerde Yüksekkaldırımda Kitabevi işleten Bay Zellich onun tablolarını vitrine yerleştirir. Ve tanesini bir liradan ( Elbette sarı lira ) satar. Zonaro bir Osman Hamdi Bey hayranıdır. Bu sevimli Türk onu sandalına atar,birlikte Boğaza olta salarlar,bir saat geçmeden teknelerini üçer kiloluk kofanalarla doldururlar. Balıkları küfeyle taşır Mahalleye dağıtırlar. Bu bolluk bu bereket İtalyan Ressamı çok sarar.



Zonaro bir cuma Galata Köprüsünde Resmigeçit yapan Ertuğrul Süvari Alayına rast gelir. Bunun her hafta tekrarlanan bir merasim olduğunu öğrenince pek sevinir. Ufak ufak kağıtlara detaylar toplar. Acele ile evine koşar,bir bir yerleştirmeye başlar.III.Abdülhamid Hanın bundan haberi olur, onu saraya çağırır, Zonaro tablosunu da yanına alır ve padişaha sunar. Sultan usta bir hakkak ve iyi bir hattattır. Zonaronun renk seçimindeki fırça vurmadaki ustalığını anlar, ona hem mecidi nişanı takar hemde Ressam-ı Hazret-i Şehriyari ( Saray Ressamlığı )gibi cazip bir teklif yapar, Ulu Hakan ona iyice bir maaş bağlar, ve Beşiktaş Akaretlerden iki katlı bir evi emrine açar.



Zonaro bu evde hem yatar kalkar hemde Atölyesini kurar. Burası adeta bir sanat Merkezi olur. Kapısını Recaizade Ekrem, Şevket Cenani, Winston Churchill, Adoplhe Thalasso,Camille Flammorıon, Alexander Nelidov, Ohannes B.Dadian, Max Olaf, ve Marshall Von Bieberstein
Şehzade Abdülmecit ve şehzade Burhaneddin Efendi gibi ünlüler çalar.



Abdülhamid Han Fausto Zonaroyu zaman zaman Yıldıza çağırır, İstanbulun Fethi,Yeniçerilerin şehire girişi, Preveze deniz zaferi, Dömeke Muharebesi gibi konuların tablolaşmasını arzular, Sultan derin tarih bilgisi ile sahneyi canlandırır, oturup taslak üzerinde mütalaada bulunurlar. Zonaro bunları beklenenden de canlı çizer, kendinden de çok şey katar.



Abdülhamid Han resimleri görünce çok hislenir onu paşa payesiyle mükafaatlandırır. Omuzuna
rütbeler göğsüne nışanlar takar, Zonaroda şapkasını çıkartıp atar, bundan böyle Osmanlı gibi fes giyer bıyık burar.Ressam-ı Şehriyari insan tiplerine bayılır.Gelgelelim Türk Hanımları ile görüşemediği için kadın resimleri biraz Avrupai olur.sanki İtalyanı andırırlar.



İttihatçılar tarafından tahtan indirilen II.Abdülhamid sonrası İttihatçılar Zonaro gibi bir ustayı da taciz ederler,Maaşını keser varidatına el koyarlar,yetmez evden atarlar. (1909) Zonaro artık şehrin yerlisidir. Bir çatıaltı bulmakta zorlanmaz. Usta Ressam Baba nereye gidiyoruz diye soran çocuklarını şevkatle kucaklar, iki fayton yükü eşya ile köhne bir ahşabın kapısını aralar, Elindeki 300 tabloyu haraç mezat satar. ( ki bunlar maalesef kayboldular ) ısrarla ve inatla bu rüya şehrinde yaşamaya bakar,Menfi şartlara göğüs germeye razıdır,ama baskılar gitgide artari Hangi taşı kaldırsa karşısına bir ittihatci çıkar, Tek çare kalır ayrılmak.




Gemi Limandan açılırken ( 1911 ) Karıkoca başlarını birbirlerinin omuzlarına dayar ve sesli sesli hıçkırırlar.Eteklerine tutunan 4 şaşkın çocuk dört sarı kafa.Zonaro gibi bir Sanatkara yer mi yoktur ? ona bütün dünya kapılarını açar,Sanat Galerileri Atölyeler, Akademiler haber üstüne haber yollar, davetiye çıkarırlar. Lakin İhtiyar Usta Memleketine ( San remoya ) yerleşir. Dostlarına her vesileyle Asitaneyi anlatır.



Zonaro en az bir 300 tablo daha yapmayı ve İstanbul serisini tamamlamayı çok arzular, Bu yüzden hep Dersaadete döneceği günlerin hayali ile yaşar, Aradan yıllar geçer, Devlet Erkanından ne arayan çıkar nede soran.İstanbul Aşığı büyük usta Zonaro 1929 yılında 75 yaşında iken Sanremo da vefat etti.



Hiç yorum yok: