11 Ocak 2009 Pazar

Yok Olan Sanatlarımız - Bakırcılık

Değerli Dostlar,
Geleneksel Türk El Sanatları Anadolunun binlerce yıllık tarihinden gelen çeşitli uygarlıkların kültür mirasıyla, kendi öz değerlerini birleştirerek zengin bir mozaik oluşturmuştur. Fakat ne yazık ki bu değerli sanatlar günümüzde yavaş yavaş yok olmaktadır. Ben Bugün bu sanatların en önemlilerinden biri olan Bakırcılıktan bahsetmek istiyorum.Bakırdan eşya yapımı sanatı, Ev eşyası olarak üreticilik azalmış olup süs eşyası şeklinde yapılmaktadır. Kazan, Testi, Leğen, Tas, Tencere, Tava, Tava, Sahan,Bakraç, Mangal, İbrik, Tepsi,saksılık ürünleri dövme ve sıvama tekniği ile yapılmaktadır. Sıvamacılık sıvama makinelerinde yapılır. Kaplara şekil ve motif işlenmesinde kabartma yöntemi uygulanır. Bu işlemde keski kalemi ve darbe kalemi kullanılmaktadır.



Ansiklopediler Bakırcılığı şöyle tanımlıyor. Bakırın bulunması, Tarih öncesine uzanıyor.Ve alet, Silah yapımında ilk maden olduğu da biliniyor.Son yıllarda Arkeolojik kazılarda elde edilen somut veriler, Dünyada ilk kez madenciliğin günümüzden yaklaşık 10 bin yıl önce Anadolu da Çayönünde başladığını kanıtlıyor. Nitekim ilk üreticiliğe geçiş evresine ait bir kültür merkezi olan Çatalhöyük te M.Ö. 7 bin yılda ilk arıtma işleminin gerçekleştirildiği de anlaşılıyor. Tabiatta yaygın olarak bulunan bakır cevheri, arıtılan madenlerin başında geliyor.Yapılan kazıların sonuçlarına göre, madencilikte ilk adım olan ( Tavlama ) işleminin yani madeni ısıtarak yumuşatıp işlenir hale getirme usulünün ilk kez Anadolu insanı tarafından gerçeklestirildiğini kaynaklar yazmaktadır.



Arıtma ve Tavlama işlemlerin bulunuşu yaklaşık M.Ö.5bin yılında maden sanatının ana yapım
tekniklerinden ikincisi olan ( Döküm ) ün bulunuşu izler. Eritilmiş madenlerin istenilen biçimlerde hazırlanmış Tahta, Balmumu, Taş ve Çoğunlukla kıl kaplara dökülerek dondurulma işleminin başarılması dövme tekniğinin gelişiminde tavlama işlemi kadar önemli rol oynar. M.Ö. 4 bin yılının sonlarında ise, bakıra kalay cevheri kasiterit karıştırılarak tunç alaşımı elde edilir.
Roma ve Bizans döneminde Anadolu da çeşitli teknikler üzerinde çalışan gelişmiş maden sanatı Atölyelerinin bulunduğu , günümüze kadar varlığını sürdüren çok sayıda eserlerden anlıyoruz.
Büyük Selçuklu Devriyle birlikte İslam maden sanatında çok büyük gelişmenin başladığına tanık
oluyoruz. Selçuklu Sanatının hemen her dalında olduğu gibi Maden sanatında da çok gelişmiş kap yapım işleme teknikleri başarılı bir şekilde uygulanmıştır. Bu dönemde pirinç alaşımının Selçuklu Devrinde geniş ölçüde kullanılması,Selçukluların İslam maden sanatına getirdiği en önemli yenilik olarak kabul edilir.



Selçuklu Devrinde Anadolu da çeşitli teknikler üzerinde başarılı bir şekilde çalışan gelişmiş maden sanatı Atölyelerin başında Konya, Mardin, Hasankeyf, Diyarbakır,Cizre,Siirt, Harput, Erzincan, ve Erzurum gelir. Gerek kitabelerinde verilen bilgilere dayanılarak gerekse yapım tekniği ve üzerindeki motiflere dayanılarak Anadolu Selçuklarına maledilebilen eserlerin herbiri olağanüstü bir işcilik sergiler.14 yy ın ortasından itibaren tüm dünyada rağbet görmeye başlıyan Mavi - Beyaz çin porselenlerinin Yakındoğu Ülkelerinde geniş pazar bulmaları ve teknolojik gelişmeler Tunç ve Pirinç gibi madenlerin top yapımında kullanılması - İslam maden sanatının önce duraklatılmasına daha sonrada gerilemesine neden olur. Osmanlı Devletinin kurulmasından hemen sonra ise, gerek Anadolu da gerekse Balkanlarda bakır madeni yataklarının yoğun olarak işletilir ve bunun sonucunda Osmanlı Devri Madencilik çalışmaları doruk noktasına erişir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde bakır madeninin öncelikle savaş sanayii Darphane ve Sosyal hayattaki ihtiyaçları karşılamak için maden sanatı atölyelerinde yaygın olarak kullanıldığı için, maden yatakları 19 yy. ın ortalarına kadar hiç kesinti vermeden işletilmesine neden olur.



Osmanlı İmparatorluğu Döneminde yaygın olarak kullanılan bakır eserlerin hemen hepsi olağan üstü bir işçiliğin ürünüdür. Kap türlerinin fazlalığı, zengin biçimleri, özgün bezemeleri,kullanılan
malzemelerin ve yapım tekniklerinin çeşitliliği ile karşımıza çıkan Osmanlı Devri maden eserlerinin karakteristik özelliğinin geniş bir coğrafi bölgedeki farklı kültür etkilerinin biçimlendirdiği çok yönlülük olduğu görülmektedir.Türklerin Balkanlardaki egemenliği sırasında kurulmaya başlanan ve çeşitli teknikler üzerinde başarılı bir şekilde çalışan maden sanatı Atölyelerinin bulunduğu yerleşim merkezlerinin başında Ustova, Petkova, Üsküp, Priştine, İştip ve Saraybosna gelirdi. Anadoluda ise Gaziantep, Kahramanmaraş, Mardin, Diyarbakır, Siirt, Malatya, Elazığ, Erzurum, Trabzon, Giresun, Ordu, Sıvas,Tokat, Kayseri, Çankırı, Çorum, Amasya, Kastamonu, Gerede, Konya, Burdur, Denizli, Muğla,Kavaklıdere, Afyon, Kütahya, Balıkesir, Bursa, İstanbul ve Edirne , Bu merkezler Osmanlı İmparatorluğu döneminden beri çeşitli teknikler üzerinde başarılı bir şekilde çalışan geleneksel maden sanatı Atölyelerin bulunduğu yerler arasındaydı.



Bakır kap yapım teknikleri, Dövme, Dökme, Sıvama, ( Tornada çekme ) ve preste basma olmak üzere 4 ana bölüme ayrılır. Binlerce yıldan beri uygulanan dövme tekniği, bakır külçeyi çek içlemek suretiyle şekillendiren bilinen en eski teknik olarak karşımıza çıkıyor.Daha sonra döküm
Tornada çekme, Preste basma gibi teknikler gelişir. ve yakın dönemlere kadar bakır eşya mutfaklardaki yerini korur. Ancak 1950 li yıllarda Sosyo ekonomik yapı hayat tarzını hızla değiştirdiğinden dolayı Aliminyum, Plastik gibi ucuz alternatif malzemeler ortaya çıkar. Bu durumda bakırcılığın gerilemesine neden olur. Geleneksel kültürün sürekliliği bu zanaatın tamamen yok olmasını önler. Ancak Bakırcılık sanatı azalarak da olsa devam eder. 1970 lerde ise Turistik talebin el sanatlarında yoğunlaşması bakırcılığı da canlandırır, ve iç talepte genişler. Bu defa bakır eşya mutfaklarda yemek pişirmek için değil, süs eşyası olarak kullanılmaya başlanır. Yani 50 yıl önce mutfaklardan kovduğumuz bakır eşya şimdi salonlarımızı süsler hale geldi.

Hiç yorum yok: